Selam ve Dua ile…

Yeni bir sayımızla daha sizlerle birlikteyiz. 

Dünyanın bir buhran içinde olduğu, mevsimlerin artık birbirine karıştığı, sıcaklık ve soğukluğun, meyvelerin, insan psikolojisinin hülasa her bir şeyin biribirine karıştığı ve katıştığı bir dönem içerisindeyiz. İslâm âlemi ve dünyanın bir faruk - ayırd edici mütefekkire ihtiyacı günden güne kendini hissettiriyor. Sanırız o demlerdeyiz. 

Hem dünya siyaseti bakımından hem de memleket siyaseti bakımından epey karışık günler içerisinde olduğumuz söylenebilir. Türkiye’nin 28 Şubat günlerine nazaran, Müslümanlar için daha “ferah” bir memleket olmaya doğru yol aldığını söyleyebiliriz; nitekim Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliyesi de bunun işaretidir. Fakat bu, yapılması gereken arasında birinci adımdı. Daha pek çok adım ve merhale memleketimizi beklemektedir.

Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı Seçimi önümüzdeki hafta yapılacak. Daha önce söylediğimiz gibi Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı CHP-MHP ve ulusalcılar Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermişti. Biz bu durumu, Kemalist yapının kendi ipini kendi eliyle çekmesi ve Türkiye’de artık bir seçim kazanılması için İslâmcı bir adaya muhtaç kalındığının göstergesi olarak değerlendirmiştik. Bu açıdan bakıldığında siyasî açıdan tabiî olarak Tayyip Erdoğan’ın desteklenmesinde bir mahsur görmediğimizi söylemek isteriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ı desteklemenin siyaseten bir tavır olduğunun, AK Parti İl Başkanlığına gidip, AK Parti’ye üye olmak demek olmadığını ayrıca hatırlatmaya gerek var mı acaba? Bu mevzuyla alâkalı olarak Kâzım Albay, “Erdoğan’ı Desteklerken” başlıklı bir yazı yazdı ve bu mevzuyu etraflıca değerlendirdi. Alâkasına binaen yazıdan kısa bir paragrafı buraya not düşelim:

“ ‘Halk İhtilâli’ şıkkını işaretlemiş bir anlayışın, halkın oylarının yarısını almış bir kitle partisine 

karşı toplumsal muhalefetini, Müslümanları ılımlaştırması, demokratik-Batıcı sisteme entegre etmesi ve gençliği yozlaştırması minvalinde yine halka anlatarak ve gerekirse uyararak yapmalıdır. Yani, ‘Ak Parti’ye sövdüm, ben toplumsal muhalefetimi yaptım’ demek, yanlış olur. Yıkmak için yıkmak değil, yapmak için yıkmak durumundayız ve eleştirdiğimiz her yanlışın yerine doğrusunu göstermek zorundayız.”

*

Bilindiği üzere Salih Mirzabeyoğlu 22.07.2014 tarihinde, yapılmış olan yeniden yargılama başvurusunun kabulü ve infazın durdurulması kararı ile tahliye olmuştu. Kamuoyu ve medyada bunun yankıları hâlen sürüyor. Geçtiğimiz hafta gerek sosyal medyada gerek televizyonlarda ve yazılı medyada bunun yankıları devam etti. Özellikle Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun çıkışı esnasında ve sonrasında yaptığı açıklamalar ve basın kuruluşlarına verdiği beyanatların dilden dile dolaştığına şahitlik ediyoruz. Özellikle “büyük devletler fikirden rahatsız olmaz!” sözünün bazı aydınlar tarafından dile getirildiğini ve konuşulduğunu medyada görüyoruz. Bu hususla alâkalı olarak geçen hafta vermediğimiz, Salih Mirzabeyoğlu’nun Anadolu Ajansı ve TvNet’e verdiği beyanatların bu hafta dökümünü yaptık ve dergimizde sizler için paylaştık. Yine aynı hususla alâkalı, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatı Hasan Ölçer ile Salih Mirzabeyoğlu davasındaki hukukî süreç ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşiyi de dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

*

Ramazan’ın başından bu yana Ramazan Bayramı da içinde dahil olmak üzere, İsrail’in Filistin ve Gazze’de yaptığı katliamlar sürmekte. Bütün Müslümanlar, Dünya Halkları, vicdan taşıyan herkes İsrail’e lanet okurken her zaman olduğu gibi, Batı’lı büyük devletlerin liderleri, İsrail yandaşlığına, Müslüman düşmanlığına devam etti ve küfürlerini iyice tescil ettiler. Bu hafta bu mevzuyu kapağımıza taşıyarak “Siyonizmin Uşakları” manşetini kullandık. Başta ABD olmak üzere, Fransa, İngiltere, Almanya gibi azılı küfür devletleri yani her zaman “insan hakları”ndan bahseden ama bütün insanlığın düşmanı olan devletler, hükümetler. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, bütün hepsinin ortak düşmanının, Müslümanlar olduğu, İslâm olduğu, mukaddesat olduğu bir kez daha su yüzüne çıkmıştır. Bundan maada kapağımızda bu mevzuyu işledik ve bu devletlerin tavrını Türkiye’nin tutumunu, ne yapması gerektiğinin altını çizdik. Bizce bu husustaki ana fikir, “Müslümanın Müslümandan başka dostu yok” doğrusu. Kapak yazımızı Ömer Emre Akcebe kaleme aldı ve bu hususları değerlendirdi. 

*

Dergimizin diğer muhtevasına geçecek olursak:

Faruk Hanedar, ecdadımızın yadigârı Filistin ve Gazze’de yasadışı İsrail’in gerçekleştirdiği katliamlar etrafında bir yazı kaleme aldı. Yazısının başlığı: “Büyük Doğu Coğrafyasının Kalbindeki Hançer.”

Yazarımız Sezaî Kırlangıç ise paralel terör örgütü Gülen hareketi hakkında bir yazı yazdı. “Gülen Çetesi’nin Hukuk Cinayetleri” başlığıyla dergimizde bulabileceksiniz. 

Salim Muhammed (Çakal Carlos) ise bu sayımızda Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile alâkalı olarak “Erdoğan’ı Destekleme Gerekliliği ve Bir Venezüella Eleştirisi” başlıklı bir yazı yazdı. Yine dergimizde bulabilirsiniz.

Fatih Turplu yeni yazı dizisi “Akşehir, Ulu Cami, Nasreddin Hoca Hazretleri ve Seyyid Mahmud Hayrani Hazretleri”nin birinci bölümü ile dergimizde. Alâka ile okuyacağınızı umuyoruz.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kaleme aldığı ve her hafta dergimizde tefrika edilen Ölüm Odası B/YEDİ’nin bu haftaki alt başlığı “İDEALİZE (HAKLA HAKİKATİN BULUŞMASI)”…

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliye olmasının hemen ardından, “tv net” muhabirinin sorularını cevapladığı kısa söyleşinin sizler için dökümünü yaptık. Dergimizde bulabilirsiniz.

Yine tahliye hâdisesiyle alâkalı olarak Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatı Sn. Hasan Ölçer ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Hukukî sürecin nasıl işlediği ve bundan sonra ne olacağı mevzularında ilk ağızdan bilgi almak isteyen okurlarımız için dergimizde…

Son olarak, yazarlarımızdan Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Sıradışı Fikir Adamları…” 

Bu sayıda arka kapağımızda Esma Karadağlı’nın da bir resim çalışmasına yer veriyoruz.

Haberlerimiz, haber yorumlarımız ve diğer içeriğimiz ile birlikte bu hafta dergimiz bu şekilde… Gelecek hafta görüşmek üzere, Allah’a emanet olun.