Selâm ve Duâ ile,..

Bu hafta dergimizin 400. sayısıyla beraberiz. Dile kolay 400 sayı… Her hafta yeni bir gündemle sizin karşınızda olmak, aktüaliteyi takip ederken rüzgarına kapılmadan kendi fikrimizin rüzgarlarından beslenmeye çalışmak, fikirleri göz önünde bulundurarak günümüzün iç boş tesellilerini kapılmadan her hafta kendini yenilemeye çalışmak ve “yaşamayı fikir, fikri yaşamak bilmek” ölçüsüne varabilmek için durmadan çalışmak, hız kesmemek…

Kendimize şiâr edindiğimiz ilkelerden bazıları bunlardı; bunlar ve diğer ilkelerimizi de gözeterek bu hafta 400. sayımıza ulaştık. Allah’tan yaptığımız işte bizleri muvaffak eylemesini niyaz ediyoruz. Sanıyoruz Büyük Doğu’lardan sonra Türkiye’de “İslâmcı” dergiler arasında kesintisiz bu kadar uzun süre yayın hayatını sürdüren başka bir dergi yok. Bu ve bunun gibi özelliklerin dergimizde bulunmasını sebebi, bütün güzellikler, yaptığımız özel haberler, başka yayın organlarından göremeyeceğiniz yazarlar, söyleşilerle birlikte insanlar, Yayın Kurulumuz’un ve çalışma ekibimizin özverisinin kaynağı fikrimizdir; fikriyatımız Büyük Doğu-İBDA hareketidir. Tekrar ve tekraren altını çizmek istiyoruz ki, bütün eksikliklerimiz, yanlış söylemlerimiz, olduysa haddini aşan cümle ve kelimlerimiz, hülâsa bütün eksiklikler nefsimizden, bütün güzellikler fikrimizden, fikriyatımızdan… Ve bu vesileyle 400 sayı boyunca bizi takip eden, her hafta bayiden almak suretiyle destek veren, sadece bir okur olmaktan öte fikriyatımızı bizlerle paylaşan siz okurlarımıza teşekkür ederiz.

Metris Noel Baba Operasyonu davasında yeni bir karar açıklandı. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Avukatı Hasan Ölçer’le bununla ilgili kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu mevzunun ayrıntılarını önsözümüzün altında bulabilirsiniz. 

Ayrıca bu mevzu ile alakalı yazarlarımızdan Fatih Turplu “Hukuk, Mirzabeyoğlu Türkiye ve değişmeyen hukuksuzluk teraneleri üzerine” başlıklı yazısıyla bu hafta dergimizde.

Dünyada hızlı gelişmeler oluyor ve gündemi kaçırmamak için kimi sayılarımızda olduğu gibi bu sayımızın önsözünde de bir gündem değerlendirmesiyle söze başlamak istiyoruz.

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olduğu 62. Hükümet, TBMM’den “Güven Oyu” alarak göreve başladı. Burada hükümetin programını falan bir kenara koyarak şu hususa dikkat çekmek istiyoruz; sene olmuş 2014, hükümet güven oyu almış, Türkiye’nin inanılmaz bir gündemi var ve başta Başbakan olmak üzere Bakanlar Kurulu işi gücü bırakıyor, anıtkabir ziyaretine gidiyor. Yeni bir Türkiye’den bahsedilecekse evvelâ bunun gibi Eski Türkiye’nin protokol diktelerinden kurtulmak şarttır. Bunun gibi protokoller artık Türkiye’ye yakışmıyor, zaman israfından başka da bir anlam ihtiva etmiyor. 

62. Hükümetinde birinci sıradaki gündem maddesi olması bakımından paralel yapıyı da değerlendirelim. 17 Aralık tarihinden beri epey uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen devlet bürokrasisine yerleşmiş paralel yapı hâlen varlığını korumakta. Emniyet kadrosuna yapılan operasyonlar haricinde hâlen somut adımlar atışmış değil. Bu durum da hem kadroların birlikteliğini korumasına hem de faaliyetlerindeki pervasızlıklarını sürdürmelerine neden oluyor. Bir diğer taraftan da, başlarındaki kişinin dışarıdaki efendilerine karşı elini güçlendiriyor ve zaman geçiyor. Bu konunun ivedilikle hâlledilmesi gerekmektedir. Yargı içindeki elemanları vasıtasıyla bu milletin millî değerlerine uzatılan o el kesilip atılmalıdır.

Dünya gündemi de en az Türkiye gündemi kadar karışık vaziyette. Bu gündem içerisinde yer alan birçok meselenin merkezinde yahut hemen kıyısında da öyle veyahut böyle Türkiye yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye birçok pazarlık masasına eli kuvvetli bir şekilde oturuyor ve ister istemez önünde birçok fırsat kapısı açılıyor. Bu fırsatların son derece titiz bir şekilde değerlendirilerek bağımsızlık kapısının dünyanın içinde bulunduğu kriz fırsat bilinerek ardına kadar açılması gerekiyor. 

Irak’ta bilindiği üzere Malikî Hükümeti düştü ve yerine yeni hükümet kuruldu. Türkiye’nin bugüne izlediği Irak politikasında Malikî’ye karşı olan tavrı da son IŞID saldırılarıyla beraber haklılık kazanmış oldu. Bundan sonrasında da Türkiye’nin kendi çizgisinden taviz vermeksizin Irak ve Kuzey Irak politikasının ardında durması gerekmektedir. 

Arab Baharı’na gelecek olursak, bugüne kadar sonbaharı yaşayan Arab Baharı yavaş yavaş kışa dönüyor. Son derece tabiî bir şekilde yaz gelmeden evvel kış ve ilkbahar şartlarını da yaşanacak fakat esas olan kışın kimin için sert kimin için bahar tadında geçeceği meselesi. Türkiye elindeki fırsatları değerlendirir ve tarihî misyonuna yaklaşırsa, bu kışı rahat geçirecektir. Aynı şeyleri yüzyıldır bölgeyi sömüren Batılılar için söylemek pek de mümkün görünmüyor. 

Kapak konumuza dönecek olursak; Galler’de gerçekleşen NATO zirvesi: SSCB’nin yıkılmasıyla beraber diyalektik ilişkisini kaybeden Batı’nın içine düştüğü hâl Rusya’nın yeniden oyuna dönmesiyle net bir şekilde ortaya çıktı. Son 20-30 yılın oyun kurucusu olan NATO, Afganistan, Somali, Irak ve son olarak Ukrayna tecrübeleri vesilesiyle sıradan bir oyuncu durumuna düştü. Caydırıcılığını, psikolojik üstünlüğünü ve inisiyatifi elinden kaçırdı. Senelerdir “üçüncü dünya ülkesi” diye yaftaladıkları ülkelerden medet umar hâle geldi. Geçtiğimiz hafta Galler’de gerçekleştirilen NATO Zirvesi, adeta NATO’nun bitiş zirvesi hâline döndü. Bu konuyla alâkalı yazarımız Ömer Emre Akcebe’nin “NATO’nun Bitiş Zirvesi” başlıklı yazısını dergimizde okuyabilirsiniz.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kaleme aldığı Ölüm Odası B-Yedi’nin bu haftaki alt başlığı “Süryanice (Ayakizi-Müdeci-Müjde)”…

Bilindiği üzere Baran Dergisi 400 haftadır yayın hayatın devam etmektedir. Ve yazarlarımızdan Sezai Dilbilen  “Büyük Doğu’lardan Baran Dergisi’ne fikirse fikir kavgaysa kavga” başlıklı yazısıyla bu haftanın önemine binaen kaleme aldı.

Yazarlarımızdan Salim Muhammed (Carlos) bu hafta “La Santé Hücrelerinde Hayatım” başlıklı yazısıyla sizlerle…

Cezaevindeki gönüldaşımız Ethem Köylü “Nasılsa olacak olandan payını alır” isimli başlıklı yazısıyla bu hafta dergimizde.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Tahliyesinden sonra Anadolu Ajansı’yla yaptığı mülakatı dergimizin bu sayısında bulabilirsiniz.

Dergimizin bu sayısında Faruk Hanedar’ın Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’yla IŞİD meselesi, Yeni Türkiye’nin inşâsı ve İç – Dış politika üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

Yazarımız Gülçin Şenel “Van Gogh: Hayat ve Sanat” başlıklı yazısını dergimizin kültür Sanat köşesinde bulabilirsiniz.

Diğer içeriğimiz, haberlerimiz, haber-yorumlarımızla birlikte bu haftanın muhtevası böyle. Gelecek sayımızda görüşmek ümidiyle, Allah’a emanet olun…