Selâm ve Duâ ile,

IŞİD’ın acımazsız infaz görüntülerini sanal âlemi kullanarak duyurma stratejisibeklenen etkiyi göstermişe benziyor. 90 seneden beri ilk defa bu kadar ciddi bir açmazla karşı karşıya kaldılar Emperyalistler bu topraklara asker gönderemez hâle gelmiştir. Devlet olarak izlenmesi mümkün olmayan bu stratejiyi başarıyla uygulayan IŞİD, infaz videoları sayesinde Batılı devletleri kendi milletleriyle karşı karşıya getirmiştir. IŞİD’e karşı yürütülecek bir kara harekâtından çekinilmesinin sebebi de IŞİD’in sosyal medyayı kullanarak oluşturduğu korkudur. Herhangi bir kara harekâtında, bu harekâtı gerçekleştiren ülkenin askerlerinin IŞİD tarafından rehin alınıp infaz edilmesi ve bu infaz görüntülerinin sosyal medya aracılığı ile yayınlanmasının o ülkede karışıklığa sebep olacağı aşikârdır.

Hadiseye Türkiye açısından bakarsak; Türkiye İslâm dünyasının lideri olmak iddiası taşıyor ise politikalarını bu doğrultuda üretmelidir. Özlenen bir mefkûre etrafında devlet ile milletini bütünleştirmelidir. Bunun ilk aşamalarından birisi cemiyet ile devletin buluşturulmasına karşı duran ve bundan rahatsız olan Batı kuyrukçularının ve şakşakçılarının tasfiye edilmesidir. Daha sonra yapılması gereken İslâm’ın ve Müslümanların bekâsı uğruna canını feda etmekten geri durmayacak, dava aşkıyla yanıp tutuşan kadroların oluşturulmasıdır. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, birkaç ay önce verdiği bir röportajda, “Şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor” demişti. Şartlar bu misyonu üstlenmeye zorlarken, Türkiye “kim pazarlıksız Allah ve Resûlü diyorsa biz ondanız o da bizden” tavrını şiar edinmeli ve Müslümanları kucaklayıcı bir pozisyon almalıdır. Eğer gerçekten Türkiye İslâm dünyasının lideri olmak istiyorsa İslâm dünyası ile alakalı tüm meselelerde kendi inisiyatifiyle hareket etmelidir. Biz de kapağımızda bu meseleyi değerlendiriyoruz ve “Irak ve Suriye Türkiye’nin Meselesidir! ABD ve İsrail’in Değil” diyoruz. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Irak ve Suriye Türkiye’nin Meselesidir” başlıklı yazısından ele alıyor.

Sezâi Kırlangıç, “Türk ve Kürt’ü İslâm’a Karşı Savaştırmak” başlıklı yazısında Büyük Doğu Coğrafyasında yaşanan hadiselerden bahsediyor.

Faruk Hanedar, “Rüzgar Yön Değiştirince…” başlıklı yazısında Türkiye’de yaşanan sosyolojik ve siyasî değişimi anlatıyor.

Carlos (Salim Muhammed), “Türkiye Batı İttifakından Çıkmalı ve Müslümanları Birleştirmelidir!” ihtarında bulunuyor.

Kerim Demir’in geçtiğimiz hafta Honk Kong’da yaşanan eylemleri mevzu edindiği yazısının başlığı “Hong Kong’da Neler Oluyor?”

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Baran Dergisi’nde tefrika edilen yeni eseri “Ölüm Odası B-Yedi”nin alt başlığı “Doktor Muayenesi” olan 129. Bölümünü dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Sezâi Dilbilen, içtimâi bir meseleye değiniyor ve yazısının başlığı “Ailenin En Büyük Düşmanı Aile Bakanlığı ve Boşanma Avukatları”…

Fatma Doğan’ın “Karma Eğitim Faciası Bitiyor mu?”, M. Taha İnci’nin “Modern Bir Din Projesinin Tenkidi: Allah ile Aldatmak” ve Gülçin Şenel’in “Kalebend: Bir Cezaevi Günlüğü” başlıklı yazıları da dergimizde…

Ayrıca Baran Dergisi’nin 404. Sayısında sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek hafta görüşmek üzere Allah’a emanet olun…