Geçen haftaki kapağımızda “Silahlar sustuğu zaman ne konuşulacak?” demiştik ve mevzunun kendini dayattığı yerde bir fikir sistemine ihtiyaç duyulduğunun altını çizmiştik. Yine aynı mevzu etrafında; fakat meseleyi bütünüyle kuşatıcı olarak, başta halkımız olmak üzere siyasîler, aydınlar, gazeteciler, akademisyenler, kısacası toplumun önde gelenlerinin üzerinde mutabık olduğu meselelerden birisi de sistem değişikliğidir. İnancımız ve fikrimiz adına övünerek söylemeliyiz ki, BD-İBDA fikriyatı bu elzem hususu 1940'lı yıllardan beri dile getirmektedir. Bugün konuşulan başkanlık sistemi, bir yönüyle kendisini dayatan bir husus olmasına nazaran mevcut kurulu düzenin kendi kendini tüketmiş olduğunun da esasında bir belirtisidir. Sistem kendisini sadece siyasî veçhesiyle değil, iktisattan bürokrasiye, eğitimden hukuka her yönden tüketmiştir. Bugün çözümsüzlüklerin kaynağı sadece siyasî sahada değildir; sistemin doğurduğu hastalık cemiyetin her köşesine nüfuz etmiştir. Toplumumuzun gelmiş olduğu vicdanî ve ahlâkî ahval ortadadır ve tüm bunlar sistem değişikliği hususunda çanların artık en yüksek tonda çaldığının kanıtıdır.
Bu meselede kendini dayatan ve asıl konuşulması gereken husus ise tesis edilecek yeni düzenin hangi fikre nisbetle ve nasıl olacağıdır. BD-İBDA fikriyatı dünya görüşüne nisbetle hareket ediyor oluşumuzu bir yana koyarak peşinen söylüyoruz ki, insan ve toplum meselelerine bizim fikriyatımız dışında esaslı bir eleştiri ve teklif getiren varsa buyursun söylesin. Meşhur velî Hace Nasreddin Hazretlerinin “helva” kıssasındaki gibi ihtiyaç olanın kendisini dayattığı yerde insan ve toplum meselelerinin hepsini kıvrak bir diyalektikle kuşatıcı bir fikir sistemi ortadayken sağa sola bakmanın, bakıyormuş gibi yapmanın hiçbir mânâsı yoktur. Hukuktan siyasete, iktisattan eğitime kadar bütün sorunları tutarlı bir biçimde ele alıp ihtiyaçlara cevap verici noktada bunu izah eden fikir sistemi elân mevcuttur ve gününü beklemektedir.
Kapağımızda her kesimin üzerinde mutabakata vardığı sistem değişikliği mevzuunu işliyoruz. “Herkesin Ortak Fikri, Sistem Değişmeli” fikrî merkezinde, Salih Mirzabeyoğlu’nun Adalet Mutlak’a Konferası’nda söylediği “Yeni Dünya Düzeni Buradan Başlasın” sözlerini kapağımıza taşıyoruz.
Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Yeni Dünya Düzeni Kurulacaksa Buradan Başlasın” başlıklı yazısıyla işliyor.
Fatih Turplu, “Röntgenciliğin ve Teşhirciliğin Kutsal Olmayan Karışımı Feysbuk (Facebook)-Benlik ve Clark Kent Üzerine” başlıklı yazısında bu platformun kullanıcı kitlesi üzerine yapılan deneylerin ve araştırmaların sonuçlarından yola çıkarak sanal ile gerçeklik arasındaki kırılmanın şuuraltını irdeliyor.
Bu hafta ekonomide üzerine en çok konuşulan mesele, doların TL karşısında süratli bir şekilde değer kazanmasıydı. Faruk Hanedar, “Doların Yükselişi ve Türkiye” başlıklı yazısında bu konuya değiniyor, iktisadın bir silah olarak kullanıldığından ve sürecin Türkiye’ye karşı yürütülen olası bir operasyonun emarelerini taşıdığından bahsediyor.
Carlos (Salim Muhammed), bu hafta “Ajanların İslâmî Keskinliği” başlıklı yazısında IŞİD’in Musul müzesine saldırması çerçevesinde Irak ve Suriye’yi değerlendiriyor.
Bu hafta İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay ile Türkiye’deki cezaevlerinden İslâm coğrafyasına, Batı’nın Müslüman korkusundan Doğu Türkistan’a çeşitli sorunların konuşulduğu bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu röportajda çarpıcı ifadeler kullanan Atalay; “Birliğimizi Ancak Yeni Bir Sistem İle Sağlayabiliriz” dedi.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası B-Yedi” isimli romanvarî eseri, bu hafta da sizlerle. 251. bölümün altbaşlığı “İZ (ESSEYYİD ABDÜLHAKÎM MÜHRÜ)”…
Ak Parti’den milletvekili aday adayı olan Fatime Hışıroğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide siyaseti seçme sebebini ve projelerini konuştuk.
Abdullah Kiracı, vakıflar üzerine yaptığı araştırmasına “İslâm Öncesi İran’da Vakıf (Ruvenegân)” başlıklı yazısıyla devam ediyor.
Gülçin Şenel, bu hafta gerçekleştirilecek olan ve muhtevasında Akıncı Güç Dergisi’ne dâir bir oturumu da barındıran “İslâmcı Dergiler Sempozyumu ve Sergisi”ni ele alıyor.
Gürsel Tanrıverdi’nin Endülüs’ün kaybedilmesi mevzuu etrafında kaleme aldığı yazısının başlığı “Güzel Savaştın Güzel Yenildin, Daha Güzel Savaş Daha Güzel Yenil”…
Bahattin Yeşiloğlu’nun, bizim de çeşitli meseleler etrafında sürekli temas ettiğimiz, toplumun vicdanî açıdan gün geçtikçe daha da kötüye gittiğini anlattığı “Nereden Nereye” başlıklı yazısını arka kapağımızda değerlendiriyoruz.
Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz iktisat, politika, kültür-sanat ve çeşitli haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek hafta görüşmek üzere…
Allah’a emanet olun.