Selâm ile…
Geçtiğimiz hafta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “yalılarında viskilerini yudumlayan şerefsizler” çıkışı ve ardından Bahçeli’nin başdanışmanı Metin Özkan’ın katıldığı bir televizyon programında “elimizde 3000 kişilik şerefsiz listesi var” demesiyle Türkiye’de gündem değişti. Medyanın belli bir kesimi Bahçeli’nin ve danışmanının sözlerine büyük tepki gösterirken, bu sözler bize Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun 2000 yılında DGM’deki savunmasında kullandığı “T.C. içinde yaşayan 3000 aile; hukuk da bunların çıkarına göre, ordu da, polis de... Kendi aralarındaki dalaşmalar bir yana, bunlar hukuk üstü imtiyazlı bir zümredir! Devlet, hukuk demektir ve hukukun olmadığı yerde devlet değil, çete vardır” ibarelerini hatırlattı. Ardından Bahçeli’nin Star Gazetesi muhabirine yapmış olduğu “Boğaz’ın her iki yakasında viskilerini yudumlayarak toplumsal karar alanlar var” açıklaması kastın aynı olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de hiçbir şey değişmedi. Birincisi üç bin aile ve etrafında şekillenen medya, siyaset ve benzeri alanların milletimiz üzerindeki tahakkümü… İkincisi ise biraz önce bahsettiğimiz üç bin aileye en keskin dille karşı duran Büyük Doğu - İbda Fikriyatı…
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca görünürde birçok değişiklik olmasına, siyasetin karar merciileri olan başbakanlar, cumhurbaşkanları ve hatta en üstten en alta kadar bütün bürokratik kadrolar zaman içerisinde değişmesine rağmen, varlığı Müslüman Anadolu halkının kanını emmesine bağlı “üç bin aile” taş gibi yerinde durmaktadır. Çıkarları uğruna yeri geldiğinde siyasî, yeri geldiğinde içtimaî, yeri geldiğinde de iktisadî mühendislikler yapan bu güruh, 12 yıllık Ak Parti iktidarında güç kaybetmemiş, bilakis sermayesini 5-10 kat artırmıştır. Söylemde ona karşı olan parti, fiiliyatta adeta rüşvet verircesine iyice semirmelerine çanak tutmuştur. Mevzuya bu açıdan yaklaştığımızda MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları çok büyük önem arzetmektedir. Bugüne kadar birçok kesimce kim oldukları bilinen bu çıkar gruplarının bugün bir muhalefet partisi liderince en sert üslupla eleştirilerek gündeme taşınması hem devlet, hem de milletimiz adına ümit vericidir. Ne var ki bu tip söylemlerin aktüel gündem içerisinde kaybolup gitmesine müsaade edilmemeli ve bu kan emici ailelerin tasfiyesi adına gerekli her türlü adım geciktirmeden atılmalıdır…
Bunların memleketimizle bir top gibi oynamalarına artık müsaade edilmemelidir. Ne şu ne bu, memleket olarak en öncelikli hedefimiz bu kan emici batı uşaklarının tasfiyesidir. Buradaki mesele, bu tasfiyenin devlet eliyle mi yürütüleceği, yoksa Müslüman halkın, bizzat kendi elleriyle mi gerçekleştireceğidir.
Bu hafta kapağımızda bu mevzuyu işledik ve “3000 Şerefsizin Hesabını Devlet Mi Soracak; Yoksa Millet Mi?” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, manşetimizle aynı başlığı taşıyan yazısında işliyor.
Sezâi Kırlangıç “Emperyalist Dil İle Emperyalizme Karşı Savaşılmaz” başlıklı yazısında “Sol”un Anadolu insanına düşmanlığı bırakması gerektiğine vurgu yapıyor.
Yeni yazarımız Kubilay Akın Gürel, “Gencim… Düşünüyorum… Anlatamıyorum…” başlıklı yazısında toplumun genel fikir çerçevesine Büyük Doğu-İbda’yı yerleştirmek mevzuunda yer yer yapılan yanlışlıklara bir genç gözüyle dikkat çekiyor. Bu vesileyle yazarımıza hoş geldin diyoruz.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Yunanistan’daki İhanet” başlıklı yazısında Yunanistan’daki ekonomik krizden yola çıkarak AB-Yunanistan ilişkileri üzerine bir analiz yapıyor.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatı Hasan Ölçer bey ile bir söyleşi yaptık. Ölçer, “Bugün, yama tutmaz şekilde parçalanmış bir devlet sistemi var” diyerek topyekûn bir değişime olan ihtiyaçtan dem vurdu.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen ve insanda yeni ufukların açılmasına vesile olan eseri Ölüm Odası-B Yedi “Ölüm Haberi (Dilde Hızlı Yürümek)” alt başlıklı 273. Bölümü ile devam ediyor.
Gürsel Tanrıverdi, “Kültürel Kimliğimiz Kültür Davamız” başlıklı alaka ile okuyacağınızı umduğumuz yazısıyla dergimizde.
Abdullah Kiracı, vakıflar üzerine yaptığı araştırmasına “Eski Çin’de Vakıf” müessesesini ele alarak devam ediyor
Gülçin Şenel, “Sanatın ve Edebiyatın Hayatımızdaki Yeri” başlıklı yazısında Yıldız Ramazanoğlu’nun Akademya Fikir Okulu etkinlikleri çerçevesinde verdiği konferanstan bahsediyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle Allah’a emanet olun…