Bilindiği üzere Türkiye 7 Haziran’da genel seçime gidiyor. Umumî olarak kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse; Ak Parti’nin 2007 “e-muhtıra” denilen darbe teşebbüsü sonrası çizdiği dirayetli profilin ardından, sırasıyla 2009 yılındaki “van minut” ve 2010 yılındaki “Mavi Marmara” hâdisesiyle beraber Batı ile ilişkilerini yeniden dizayn etmeye davrandı. Bu “dizayn”daki ana hedefi de daha sonraları “Yeni Türkiye” başlığı altında isimlendirerek millî bir atılım gösterdi. Her ne kadar henüz bu tabirin içini doldurmayı başaramamışsa da, en azından yönelim olarak büyük bir istidat vaat ettiği açık…
 Söylediğimiz bu hâdiseler içerisindeki en önemli kırılma noktalarından birisi de, tabiî ki daha önceleri herkes tarafından “Hoca Efendi” olarak bilinen, bugün bir “örgüt” lideri olduğu ortaya çıkan Fetullah Gülen’in“Paralel Yapı”sı ile Ak Parti’nin yollarının ayrılması oldu. Bugün gelinen noktada Ak Parti, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından Amerikancı paralel örgüte karşı giriştiği savaşa hız verdi. Bununla beraber şahsında Batı ve Türkiye içerisindeki Batıcı odakların da bir numaralı düşmanı hâline geldi. Tabiî ki, İslâmcı mücadelenin fikirde ve aksiyonda ve insan ve toplum meselelerini ilgilendiren bütün hususlarda öncülüğünü yapan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun 22 Temmuz 2014 tarihinde tahliye edilmesindeki rolü ve sonrasında Salih Mirzabeyoğlu ile görüşmesinin yankılarını da hatırlatarak söyleyelim ki, Recep Tayyip Erdoğan tüm Batıcı unsurları açıkça karşısına aldığını gösterdi. Bu bakımdan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli duruşunun bir bereketi olarak İslâmi camianın büyük bir çoğunluğu da neredeyse Türkiye tarihinde ilk defa olarak aynı mevzu etrafında, yani 7 Haziran seçimlerinde “Ak Parti”nin desteklenmesi hususunda fikir birliğine vardı.
Aynı mevzuyu kendi açımızdan değerlendirirsek, 2007’den beri yayın hayatını sürdüren Baran Dergisi olarak önceleri Ak Parti ve lideri Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken daha sonraları Ak Parti’de bu değişimi ve yavaş yavaş Batı ve Batıcı unsurlara karşı oluşumu elbette hak ve haklının yanında olmak mizacından ötürü müsbet olarak karşıladık. Ve gelinen noktada Ak Parti’nin dolayısıyla “Yeni Türkiye” davasının güdücüsü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Batı Dünyası’na karşı çıkarak millî bir politika izlemesini takdirle karşılayıp destek verdik. Dünya görüşümüzün rehberliğinde “en küçük çaplarda doğru politika” ilkemizce hak ve haklının, yani Müslüman Anadolu insanının yanında olmaktan, bunu belirtmekten kaçınmadık. Çünkü Baran Dergisi yayın kurulu olarak bizler önümüze aldığımız her meselede Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Kültür Davamız isimli eserinde “zıddını düşünmek, karşı yanlış, donma ve alışkanlık” olarak belirttiği ve “sakat muhakeme” olarak isimlendirdiği yanlışlara düşmemeye gayret ettik, ediyoruz.
Türkiye’nin büyük bir yol ayrımında olduğu bir seçimin arifesindeyiz. Türkiye, ya kendi özüne dönüp halkının çıkarlarını önceleyen bir rejim tesis edecek ve bütün Âlem-i İslâm’ı içinde bulunduğu çukurdan kendisiyle beraber çekip çıkaracak ya da çevremizdeki Müslüman ülkelere tatbik edilen kirli oyunun içine çekilip paramparça edilecek. Biz birinci şıkkı, Müslüman Anadolu halkının bütün düşmanları da ikinci şıkkı gerçekleştirme peşinde. Bu yüzden de bütün Batıcı şer güçler son iki senedir Erdoğan’ın şahsında İslâm’a karşı bir seferberlik başlattılar. 7 Haziran seçimleri bu bağlamda kritik bir hüviyet taşımaktadır. Bu hafta kapağımıza bu mevzuyu işleyerek “7 Haziran Seçimlerinde Batıcı Şer Güçleri Karşısında Erdoğan’ın Yanında Olma Vakti” dedik.
Erdoğan ve Ak Parti hükümetlerini çok tenkit ettik ve yanlış gördüğümüz yerde etmeye de devam edeceğiz. Dergimizi düzenli bir biçimde takib edenler bu iddiamızın şahididirler. Bizim davamız, şu veya bu parti değil, aziz İslâm davasıdır. Şahıslar bu davaya hizmet ettikleri veya tarafımızdan öyle algılandıkları sürece nazarımızda makbuldürler. Onun için, İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun her türlü siyasî yaklaşımımızın ana eksenini belirleyen ve bıkıp usanmadan tekrar ve tekrar ifade ettiğimiz sözlerini bir kere daha söylemek istiyoruz: “TARAFIMIZ NE ŞU NE BU, SADECE İSLÂM’DIR.”
Kâzım Albay, “İslâmcı-Batıcı Çatışması ve 7 Haziran Seçimleri” başlıklı yazısında kapak mevzumuzu işliyor ve “İBDA’nın bir cephesi olarak 2007 yılından beri çıkmakta olan haftalık BARAN dergisi olarak, önceleri Ak Parti ve Lideri Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken daha sonraları Ak Partideki bu değişimi ve Batıya kısmî de olsa tavır almasını tabiî ki müsbet karşıladık. Çünkü müzmin muhalif değildik” diyor.
Bu hafta Ayasofya’nın ibadete açılması için büyük çaplı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Ömer Emre Akcebe, İstanbul’un fethinin 562. yılında da mahzun olan ve kubbesinin altında tekbir seslerinin yükseleceği günü bekleyen fethin sembolü Ayasofya’nın ehemmiyetine dâir “7 Haziran: İstikbâl Gazâdadır!” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ayrıca arka kapağımızı da bu mevzuya ayırıyor ve “Anadolu’nun İstikbâli Ayasofya’da İnleyecek Tekbir Seslerine Bağlıdır!” diyoruz.
Fahri Özcan, “İz heba ilâ fir’avne innehü tağâ” ayet-i kerimesini başlığa taşıdığı yazısında Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursî’ye Batı destekli bir darbe yaparak hâkimiyeti eline alan Mısır’ın modern Firavun’u Sisi’ye sesleniyor.
Bandırma Cezaevi İsyan Davası sebebiyle yaklaşık altı ay önce bir paralel kumpas neticesinde cezaevine konulan gönüldaşımız Yakup Köse, avukatı Abdullah Özbek’in yapmış olduğu mahsup başvurusunun kabul edilmesi neticesinde tahliye oldu. Köse, cezaevinden tahliye olduktan sonra sorularımızı yanıtladı. Bu kısa söyleşiyi de dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.
Fatih Turplu, “Sultan Abdülaziz’in Gerçek Katili Kim?” başlıklı yazısında, Sultan Abdülaziz’e karşı gerçekleştirilen darbenin arkasındaki güçlerin kim olduğunun cevabını veriyor.
Bu hafta Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Av. Muaz Yanılmaz ile bir söyleşi gerçekleştirdik. “Vicdan Merkezli Bir Medeniyet Tesis Etmeden Olmaz” diye Yanılmaz’dan ile dünya genelindeki mülteci problemleri ve yeni bir medeniyetin inşâsı meseleleri hakkındaki görüşlerini aldık. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen “Ölüm Odası B-Yedi” eserinin 262. bölümünün alt başlığı “Zaman (Derviş Muhammed)”...
Abdullah Kiracı, “Antik Roma’da Vakıf” meselesini işlemeye devam ediyor. Antik Roma üzerinde diğerlerine nazaran daha fazla durmasının sebebi olarak ise Roma medeniyetinin günümüzdeki Batı hedonizmi ve egoizmini çok iyi yansıtması şeklinde işaretliyor.
Gülçin Şenel, İstanbul’un Eyüp ilçesindeki Ümmî Sinan Türbesi’ni ziyareti vesilesiyle “Eyüb’te Medfun Bir Pîr: Ümmî Sinan” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Sizler için derleğimiz ve yorumladığımız haberlerimizle birlikte bu haftanın muhtevası böyle...
Gelecek sayımızda görüşmez üzere...
Allah’a emanet olun.