Selâm ile…
Suriye’de yaklaşık beş yıldır iç savaş devam ediyor. Sözde “uzlaşı” ve “barış”tan bahseden güçlerin müdahaleleri neticesinde bu kriz daha çetrefilli bir hüviyete bürünüyor. Herkes “bu sorun artık çözülmeli” diyor; ama hiçbir devlet gerçek mânâda elini taşın altına koymuyor.
Son zamanların en çok konuşulan meselelerinden birisi de, Suriye krizini çözme gerekçesiyle üçüncü kez başlatılacak olan Cenevre görüşmeleriydi. Muhalifleri ve Esed yönetimini, bölge ve global güçlerin nezareti altında bir araya getirip uzlaştırmayı hedefleyen bu toplantının etrafında yaşanan tartışmalar, Suriye meselesinin çözülüp çözülmeyeceği hususunda değil de, PYD’nin toplantılara katılıp katılmayacağı konusunda yoğunlaşmıştı. Tek başına bu bile kimsenin Cenevre Görüşmeleri’ni Suriye krizine çözüm olarak görmediğini isbata kâfidir.
Suriye’de savaş beş yıldır devam ederken ve yüzbinlerce insan katledilip, milyonlarcası evinden-yurdundan olurken yaşananları keyifle izleyenlerden çözüm zaten beklenemez. Haddizatında sorunun asıl kaynağı onlar. Ölenler, yaralanıp sakat kalanlar, evinden yurdundan olanlar Müslümanlar ve Müslüman nüfusu ne kadar azalırsa Batı için, Rusya için, Çin için o kadar iyidir. Zaten idarî bir otoritenin sağlanamadığı toprakları dışarıdan yönetmek, bir otoritenin mevcut olduğu bir bölgeyi-devleti yönetmekten daha kolaydır. Hülâsa daha önce iki kez toplanan ve olumlu bir sonuç alınamayan Cenevre müzakerelerinin üçüncüsü de, uluslararası güçlerin “barış havariliği” gösterilerine sahne olacak gibi duruyor.
Kapağımızı bu mesele etrafında yaptık ve “Cenevre Sahnesi Üçüncü Kez Perdelerini Açtı –Ne de Olsa Ölenler Müslüman” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Üçüncü Cenevre Tiyatrosu Perdelerini Açtı” başlıklı yazısında işledi.
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Şahin, Cenevre müzakerelerini Baran’a değerlendirdi. Şahin, bu görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkma ihtimalinin neredeyse imkânsız olduğunu belirtti.
Geçtiğimiz hafta Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 zirvesi Davos’ta gerçekleştirildi. Faruk Hanedar, Davos Zirvesi’nin ne olduğunu ve “Endüstri 4.0” temasıyla gerçekleştirilen 2016 buluşmasını  “Davos 2016 ve Endüstri 4.0” başlıklı yazısında kaleme aldı.
Sezâi Kırlangıç, Kürt meselesi üzerinden yürütülen savaşın, nasıl Kürt aleyhtarı bir vaziyete geldiğini, eğer durdurulmazsa akibetin hayır olmadığını “Ulusalcı Marksist Kürtler, Bütün Kürtlere Dünyayı Zindan Etti” isimli makalesinde anlattı.
Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in, Fransa Anayasa mahkemesinin Yahudi Psikiyatrist Dubec’e verdiği cezayı ve bu mesele etrafında Fransa devleti içerisinde yaşanan çatışmayı ele aldığı yazısının başlığı “Yahudi Psikiyatrist Dubec’in Derdi.”
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası B-Yedi” isimli eseri dergimizde tefrika edilmeye devam ediyor. Bu haftaki bölümün (298.) alt başlığı “Yılbaşı (Derviş Muhammed)”…
Bahattin Yeşiloğlu, “Görüyorsam, Duyuyorsam, Sorumluyum” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Abdullah Kiracı, Vakıf müessesesi üzerine yaptığı araştırmasında “Vakıf Kuruluşundaki Ana Unsurlar” bahsi üzerinde…
Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Paul Valéry: Yozlaşan Kültür ve Medeniyet”…
Sizler için derleyip yorumladığımız haberlerle birlikte bu haftanın muhtevası böyle…
474. sayımızda görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…