Selâm ile…
Geçtiğimiz hafta Suriye krizine çözüm bulmak kisvesi altında başlatılan üçüncü Cenevre görüşmelerinin bir mizansenden ibaret olduğunu ve bu toplantıdan çözüm çıkmayacağını belirtmiş ve bu mevzuyu kapağımıza taşımıştık. Nitekim öyle de oldu ve hiç bir şey konuşmadan Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle “yiyip içip dağıldılar”. Böylece global, bölgesel ve yerel aktörlerin Suriye krizini müşterek bir paydada buluşarak çözemeyecekleri ve meselenin ancak ve ancak sahada halledilebileceği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. 
Hâli hazırda, Rusya-İran-Suriye ittifakı Müslümanların üzerine bomba yağdırmayı sürdürüyor. Tabiî olarak Suriye’den, bu krizin ceremesini en çok çeken ülke olan Türkiye’ye doğru mülteci akını da devam ediyor. Bunun yanı sıra YPG-PYD’nin Türkiye içerisindeki saldırıları da artıyor.
Hülasa, Arap Baharı’nın beşinci sene-i devriyesi içerisinde bulunduğumuz bu günlerde Suriye’de oluşan koşullar ile birlikte emperyalistler tarafından bölgede yeni bir paylaşım sürecinin başlatıldığını ve demografik yapının değişmek üzere olduğunu söyleyebiliriz. Her değişim dönemi tabiî olarak içinde riskleri ve fırsatları aynı anda barındırır. Bu değişim ne kadar büyük olursa riskler ve fırsatlar da o kadar büyük olur. Eğer bu yeni durumu, belli bir bütüncül yaklaşımla Türkiye değerlendirebilirse, gerçekten Recep Tayyip Erdoğan’ın iddia ettiği “Büyük” ve “Yeni Türkiye” olabilir. Yahut böyle bir siyaset geliştiremezse parçalanıp gidecektir. “Eski hal muhal” deyişi tam da bugünler için geçerli görünüyor. Bu yüzden Türkiye başkanlık ve rejim tartışmalarını daha nitelikli bir seviyede ele almalı ve hangi rejim çatısı altında bu bütüncüllüğü sağlayabileceğinin hesabını iyi yapmalıdır. Bize göre bu rejimin ne olduğu malûm. 
Hem Suriye’deki mazlumların akan kanının bir an evvel durdurulması için, hem de Türkiye’nin bütün İslâm âlemine kurulan bu tuzağı parçalayıp dağıtması için hükümetin bu mevzuda bugüne kadar sergilediği dirayetli söylemi artık eyleme dökme zamanı gelmiştir.
Biraz önce hatırlattığımız gibi Cenevre görüşmelerinin ardından Suriye meselesinde sözün bittiği noktaya gelinmiştir. 5 yıllık süre zarfında sadece nutuk atmakla yetinen ve bu hadiselerden nasıl nemalanacağının hesabını yapan “büyük devlet”lerden, bu mevzuda -Müslümanları ilgilendiren her meselede olduğu gibi- kendi çıkarlarının dışında bir davranış beklemek elbette yanlış olur; hükümet, bu noktadan sonra cesaretli ve basiretli bir tavır ile her türlü riski göze alarak son beş yılda devamlı dillendirdiği “Büyük Türkiye”nin ne olduğunu dosta ve düşmana göstermek durumundadır.
Bu mevzuyu kapağımıza taşıdık ve “Suriye İçin Söz Bitti Gereken Yapılsın!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Suriye İçin Söz Bitti, Sıra İcraatta” başlıklı yazısında işledi.
Yine Suriye meselesi ile alâkalı olarak Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Gazisam Müdürü Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Erol, Türkiye’nin Suriye mevzuunda her türlü riski göze aldığını ve alması da gerektiğini üstüne basa basa belirtiyor.
Sezâi Kırlangıç, “Kürtlerde Din ve İnançlar”ı ele alıyor.
Teknik bir aksaklık sebebiyle yayımlayamadığımız yazarımız Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in 31 Ekim 2015 tarihli “Venezüella, Türkiye ve Yalanlar Dünyası” başlıklı konuşmasını yayımlıyoruz.
Fatih Turplu, “Mousourlou, Miserlou, Misirlou, Mısırlı: Bir Osmanlı Bestesinin İzinde” başlıklı yazısında Osmanlı topraklarından doğarak tüm dünyaya yayılan, uzun bir süre unutulan ve 1994’te Tarantino’nun Pulp Fiction-Ucuz Roman filmi ile bir geri dönüş yapan bir bestenin hikâyesini işliyor.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “kâinat planı”nı farklı bir bakışla ele alan eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 299. bölümünün alt başlığı “Kim (Uykusuz İnsan)”…
Abdullah Kiracı’nın, vakıf müessesi üzerine yapmış olduğu araştırma “Vakıf Kuruluşundaki Ana Unsurlar: Elmalılı’ya Göre Vakıftan Yararlanabilecekler” başlığının ikinci bölümü ile devam ediyor.
Bahattin Yeşiloğlu’nun bu haftaki yazısının başlığı “Kadın ve Erkek Münasebetleri”…
Gülçin Şenel’in “Roland Barthes ve Mitolojiler” yazısını arka kapağımızdan sizlerle paylaşıyoruz.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek üzere…
Allah’a emanet olun…