Selâm ile…
Pelikan dosyasının internette yayımlanmasıyla beraber yaklaşık bir yıldır ağızlarda dolaşan, “Ak Parti teşkilâtlarında ikilik var” söylentilerinin gerçekliği daha iyi anlaşıldı. Bunun üzerine Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşerek başbakanlığı ve Akparti genel başkanlığını bırakma kararı aldı.
Yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, her ikisi de aynı parti ve ekolden gelmesine mukabil cumhurbaşkanı ve başbakanın geniş yetkilerle donandığı bir siyasî sistemin çok başlılığa müsaade etmekte, bu sebeple de kriz ve çözümsüzlük üretmekte. Oysaki parti, şirket, dernek, devlet; müessesenin adı her ne olursa olsun sistemin işlemesi ve müessesenin inkişaf edebilmesi için lider tek olur ve geri kalan tüm kadrolar o liderin etrafında halkalar misali birbirine bağlanarak ve birbirinin eksiklerini tamamlayarak bir bütün oluşturur. Türkiye’deki mevcut anayasa sebebiyle böyle bir sistemin teşekkül ettirilmesinin önü kapatılmıştır ve Türkiye’nin en öncelikli meselesi budur.
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde, ivedilikle çözülmesi gereken aslî problemler gündeme gelmemiş; Türkiye, seçimler, Suriye meselesi, Kürt meselesi ve oluşturulan diğer sunî gündemler etrafında bir yaprak misali bir sağa bir sola savrulup durmuştur. Defaten olduğu gibi bir kez daha sistemin çözümsüzlük ürettiği ve sistem değişiminin zarurî olduğu gün gibi ortaya çıkmıştır.
Sistem değişikliğinden kastımız ise sadece şeklî bir değişim değil; 90 küsur yıldır yerleştirilmeyen çalışılan bir zihniyetin de ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye’nin önünde acilen çözülmesi gereken üç mesele vardır. Bu üç meselenin her biri birbirine bağlı ve biri çözülmeden diğeri tamam edilmeyecek olan Yeni Anayasa, Başkanlık ve tutarlı dış politika meseleleridir. Her şeyden evvel Müslüman Anadolu insanının bünyesine uygun yeni bir anayasanın hayata geçirilmesi gerekmektedir. Akabinde ise adı ister başkanlık isterse başka bir şey olsun, İslâm merkezli yeni bir siyasî sistemin inşâ edilmesi lazımdır. Özlediğimiz ve gözlediğimiz devlet ancak böyle ortaya çıkar. Yeni dönemin yol haritası da buna göre çizilmelidir.
487. sayımızın kapağını bu mesele üzerine yaptık ve “Türkiye İstikametini Arıyor... Çözüm Bekleyen Üç Mesele: Yeni Anayasa, Başkanlık, Dış Politika” Manşetini attık.
Ömer Emre Akcebe, kapak mevzumuzu işlediği “Rejim Değişikliği Zarurîdir” başlıklı yazısında ulvî bir ideal etrafında toplandığımız takdirde dünyanın avuçlarımıza alabileceğimiz kadar küçüleceğini belirtiyor.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Erdoğan Davutoğlu Çekişmesi”nin nereye varabileceğinden bahsediyor.
Kâzım Albay, “Düşman Zayıf, Biz Zayıf; Kuvvetimiz BD-İBDA” başlıklı yazısıyla Batı’nın çöküşe geçmiş bir süper gücü temsil ettiğini Müslümanların ise üretken olamamaktan ötürü zayıf olduğunu ve kuvveti nereden almamız gerektiğini işaret ediyor.
Baran Demir, “Cemal Abdülnâsır Hakkında Birkaç Hatırlatma” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Sezâi Kırlangıç, “Dost Acı Söyler” başlıklı yazısıyla adı çeşitli mevzularda gündeme gelen Ensar Vakfı meselesini farklı açılardan ele alıyor.
Bu hafta Ömer Turan ve Cemil Barlas ile Pelikan Dosyası’nın ve akabinde Davutoğlu’nun istifa etmesini konuştuk.
Bahattin Yeşiloğlu’nun, “Kadın ve Erkek Münasebetleri” yazısı üçüncü bölümüyle devam ediyor.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kainat planını farklı bir şekilde ele aldığı ve dergimizde tefrika edilen yeni eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 312. bölümünün alt başlığı “Kral Dairesi…”
Abdullah Kiracı, bu hafta “Vakfedilecek Mülklerde Kesinlik Şartı”nı işliyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olun…