Mesele kültür ve ahlâk meselesidir bu yüzden alınan önlemler işe yaramıyor. Kokuşmuş bir sistem var ve bu sistemin ne ahlâkı ne de ideali mevcut... İnsanlara manevî açıdan hiçbir şey vaad etmiyor. Fertler tüketim ve konfor çılgınlığı üzerinden yetiştiriliyor. Mahkemeler ve eğitim kurumları koordineli olarak aile bağlarını gevşetici ve koparıcı kanunî ve zarurî şartları telkin ediyor. Cemiyet hayatında hem kadın hem erkek nikâhsız birlikteliklere yöneltiliyor; hem boşanmanın getirdiği “yükten” hem de boşanma ile birlikte gelecek yıkımdan “kendilerince” korunmuş oluyorlar. Diğer taraftan kadın üzerinden kadın lehine gerçekleştirilen cinsiyet ayrımcılığı neticesinde ailelerin çözülmesi ve çökmesi kolaylaştırılıyor. Sonra da istatistiklere bakılıp “ah vah” ediliyor. Bu durum timsah gözyaşlarından başka bir şey değil.

Habere bakalım;

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2007 yılında 94 bin 219 olan, 2011 yılında 120 bin 117'ye çıkan boşanma rakamları 2012'de 123 bin 325'e yükseldi.

Boşanmaların en fazla olduğu il, yüzde 2,73 ortalama ile geçen yıl 10 bin 868 evliliğin bittiği İzmir oldu. İzmir'i yüzde 2,59 ile Antalya takip etti. Boşanma oranı Türkiye ortalaması yüzde 1,64 olurken en düşük boşanma oranı, yüzde 0,13 ile Hakkari'de görüldü, onu Şırnak ve Van izledi. Erkek ve kadınların, en fazla 30-34 yaş aralığında boşanması kayıtlara geçti. Boşanmaların büyük yoğunluğu ise evliliklerin ilk yılı ile beşinci yılları arasında meydana geldi. 

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Uygulamalı Sosyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, boşanmaların artmasında aile ve akrabalık, ilişkilerinin zayıflamasının önemine dikkat çekti. Evlilik sürecinde sıkıntıya giren eşlerin, çevreden destek bulamaması sebebiyle boşanma yolunu seçtiğini ifade eden Tatlıdil, büyük şehirlerde göçe bağlı hareketliliğin, evlilikleri olumsuz etkilediğini söyledi. Eskiden evlilik kurumunda sıkıntı olduğunda ailelerin devreye girdiğine, şimdiyse eşlerin sıkıntıya girince birlikteliğini sürdürecek gücü çevresinden alamadığına dikkat çeken Prof. Dr. Tatlıdil, “Değişen toplum yapısında bunun için aile danışma merkezleri olması gerekiyor. Aileler, sorun yaşadığında uzman kişilere başvurmalı. ” dedi.