“Satılmış Gazeteciler” adlı kitabında, Amerikan Merkezî Haberalma Teşkilatı CIA’nın ‘örümcek ağı sistemiyle' satın aldığı gazetecileri deşifre eden Alman gazeteci Udo Ulfkotte, Amerikalıların kendisine Alman Dış İstihbarat Servisi BND ve German Marshall Fund Vakfı aracılığıyla yaklaştıklarını söylüyor. Sınama faslını geçtikten sonra CIA ile doğrudan temas dönemi başlıyor. Yâni “paranın satın alamayacağı hediyeler, beş yıldızlı iş ağı, rüya seyahatler, inanılmaz kariyer fırsatları ve kadınlar” ile tanımlanan ve filmleri aratmayan aşama. Uzun yıllar Frankfurter Allgemeinzeitung’un yayın yönetmenliğini yapan Ulfkotte, Türkiye’de de bu şekilde satın alınan birçok gazetecinin olduğunu söylüyor.

Biz cevabı bilinen bu soruyu yeniden yanıtlayalım; Cengiz Çandar, Emre Uslu, Hasan Cemal, Mehmet Baransu, Taraf Gazetesi kadrosunun tamamı, Hürriyet gazetesinin tamamı bu şekilde yayıncılık faaliyeti gösterenlerin yalnız bir kısmıdır. Aynı şekilde hükümet yanlısı gözüken medya organlarında da bu ajanların mevcut bulunduğunu söyleyebiliriz.

Röportajdan öne çıkan çeşitli bölümleri sıralayacak olursak:

Ayrıca Amerikalıların bazı Türk ve İngiliz gazetecileri okyanusaşırı etkinliklere davet edip gizli servis ağlarına üye yaptıkları iddiasında bulunmuştunuz. Bu konuyu biraz daha açar mısınız?

CIA yanlısı kuruluşlardan Atlantic Bridge’in yıllıklarından birini açın ve Türk gazetecilerin isimlerini arayın. Son on yılın yıllıklarında tekrar eden isimler görürseniz bu insanlara CIA tarafından yaklaşıldığını ve onların da “CIA’in Türk dostları” olduğunu anlayabilirsiniz.  

...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında son zamanlarda Batı basınında çok fazla karalama kampanyası var. Bu kampanyaların ABD destekçisi gazetecilikle bir alakası olduğunu düşünüyor musunuz? Ya da bunun arkasında kimler yer alıyor sizce?

Tabii ki var. Mesela Erdoğan aleyhinde yazan gazetelerin arkasında kim olduğuna bir bakın. Bunlar ABD’li Yahudi aileler ve onların Alman Axel-Springer-Group gibi dostları. Bu şahısların Türk gazetelerine bakarsanız da Hürriyet’i görürsünüz. Bu haberleri yapanlar Türkiye’nin de Almanya gibi ABD sömürgesi olmasını istiyorlar. Ama Erdoğan buna karşı çıkıyor. Onlar ABD’nin ulusal menfaatini isterken Erdoğan Türkiye’ninkini istiyor. Bu yüzden onunla savaşıyorlar.

....

Irak, İran, Afganistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün gibi ülkelerde çalışan ve yaşayan yabancı gazetecilere nasıl bakmalıyız? Bu kişiler Ortadoğu’da bulunmaları istenen “CIA’nın seçilmiş gazetecileri mi”?

Doğrusunu söylemek gerekirse, Irak, Afganistan ve İran’da bir istihbarat servisiyle bağlantısı olmayan yabancı bir gazeteci tanımıyorum. Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’de ise durum farklıydı. Ama Irak ve Afganistan’a “gezi yazarı” olmak için gidilmiyor. Hayatını riske atarak ve bunu bilerek gidiyorsun. Yakın zamanda IŞİD tarafından infaz edilen James Foley de böyleydi. Foley, Libya’da CIA için çalışıyordu ve daha önce tutuklanmıştı. Bir daha Müslüman bir ülkede gizli iş yaparsa öldürüleceği söylenmişti. Ama o bunu tekrar yapmak için çıldırıyordu ve sonrasında da başı kesildi. Yani bazı ülkelerde kendini “gazeteci” gibi gösteren “satın alınmış” gazeteciler görüyorsunuz. Ama bu kişiler, aslında istihbarat servisleri için çalışıp, kendilerinden ne istenirse onu yazıyorlar. Ben ise kimse tarafından seçilmedim. Arap dilini ve kültürünü öğrendim. Bölgede kendime pek çok arkadaş buldum. Bu da bir istihbarat servisi için oldukça yeterli bir özgeçmişti.

Röportaj: Sevde Heksal/Yenişafak