Pelikan Dosyası çerçevesinde devletin zirvesinde bir takım gelişmeler oldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu görevi bırakma aşamasına geldi. Bu bir neticeydi aslında. Siz bir senedir bu meseleden bahsediyordunuz. Birçok kişi tarafından da “fitneci” ilan edildiniz; ama bugünkü süreç sizin doğru söylediğinizi ortaya çıkarttı. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Sizin de söylediğiniz gibi, en az bir yıldır devam eden bir süreç bu; 7 Haziran’dan da önce. Ama dışarıya iki başlılık görüntüsü verilmemek için birçok sorun görmezlikten gelindi. Oysa çok ciddi sorunlar vardı. Adeta hükümet işleyemez bir noktaya geldi. Biliyorsunuz sayın Davutoğlu’nu, sayın cumhurbaşkanımız layık gördü. Davutoğlu’nun başkan olmasına, cumhurbaşkanımız destek verdi ve Davutoğlu kendi bileğinin hakkıyla genel başkan seçilmemişti. Ondan sonra da dış ve iç politikada sayın Davutoğlu farklı düşündü. Bunların yankıları tam olarak dışarı gelmese de, zaman zaman yankı buldu. Partide ve devlette iki başlılık oluştu. Bu iki başlılığın giderilmesi kaçınılmazdı. Bu iki başlılık kısmen giderildi, orta yol bulundu; gerek 12 Eylül’deki kongrede, gerek aralarda. Ama iki hafta sonra, her defasında aynı hâdiseler nüksetmeye başladı. Dolayısıyla sayın cumhurbaşkanı burada gerekeni yaptı, ülkeyi ve partiyi çift başlılıktan kurtardı; benim tahminim tabiî. Netice itibariyle Davutoğlu istifa etmiş değil, ama burada sayın cumhurbaşkanımızın görüşü burada son derece önemli ve Davutoğlu kongreye gitme kararı aldı. Gitmek zorunda kaldı daha doğrusu. Ben bunu hayırlı olarak görüyorum. Erken teşhis ve erken tedavi. Bu tedavide ne kadar geç kalınırsa, zararları o kadar fazla olacaktı. Bu operasyonun yapılması lazımdı, bu kaçınılmazdı. Zaten bir senedir bu müdahale yapılmadı, yapılmadıkça da sorun büyüdü. Şimdi de yapılmasaydı, belki telafi edilemeyecek hatalara neden olacaktı. Dolayısıyla ben bunu çok isabetli buluyorum. Nasıl bir camide iki imam olmazsa, bir arabada iki direksiyon olmazsa; bir partide de iki siyasî lider olmaz. Tek bir lider olmalı. Maalesef Ak Parti son bir senedir iki başlılık, iki liderlik görüntüsü veriyordu. Bu da “birlik-beraberlik” kisvesi adı altında yapılıyordu. Mesela Erbakan hoca zamanında, Erbakan hocanın ismi tek anılıyordu. “Erbakan hoca ile Atatürk el ele” diye bir şey yoktu mesela. Yahut “Şevket Kazan, Erbakan hoca ile el ele” diye bir şey yoktu. Lider tekdir. Liderlik İslâmiyet’e göre de böyledir. Bir camide iki imamla birden namaz kılınmaz. Son dönemde bu çıkmıştı ve bu devlet yönetimine de aksetmişti. Ak Parti bugün yüzde elli oy alıyorsa, -bunu bilmek için siyaset bilimci olmaya gerek yok- bugün sayın cumhurbaşkanımız sayesinde. Bunu herkes biliyor. Gerçek bu ve Davutoğlu bu gerçeği bilerek geldi. Cumhurbaşkanı yüzde ellilik bir oy almış ve partinin tamamı onu lider olarak biliyor. Davutoğlu’nu sevenler de Erdoğan üzerinden seviyor. Dolayısıyla siz, cumhurbaşkanına “kurucu lider” deyip onu sınırlandıramazsınız. Sadece kurucu lider değil sayın cumhurbaşkanı, aynı zamanda tabanın yüzünde de mevcut lider. Sıkıntılar büyüdü ve ben bu hamleyi son derece isabetli buluyorum. Burada hiçbir bölünme çıkmaz. Zaten bakın, ne borsada ne de diğer şeylerde büyük bir çalkalanma olmadı. Sayın cumhurbaşkanı olduğu sürece, bu sorunlar güçlü bir şekilde aşılacak. Bunu herkes bilir. Ben bu süreçten de daha çok güçle çıkılacağına inanıyorum. Yapılması gereken yapıldı. Bu ümmet için, millet için, Ak Parti için faydalı; ben buna inanıyorum.
Hâdiselerin bu noktaya gelmesinin temel sebebi nedir?
İki başlılık. Şu koltuk insanı dönüştürüyor. Burada sayın Davutoğlu’nun emanetçi olmayı kabul etmemesi ve muhalefetin gazına gelmesi yüzünden. “Emanetçi değilim” demesi ve birçok noktada sayın cumhurbaşkanından farklı düşünmesi yüzünden. Önümüzdeki süreçte hepiniz göreceksiniz, şu bir sene içerisinde neler neler yaşandı. Herkes anlatacak ve sizler de hayretler içerisinde kalacaksınız. Sayın Davutoğlu ve ekibi, birçok noktada cumhurbaşkanımızın karşısındaydı.  Yani “tamam sen bizim kurucu liderimizsin, ama icra bizim elimizde” der gibi. Bakın, Ankara Emniyet Müdürü’nün olmadığını, biz Ankara saldırısında öğrendik. Niye olmadı peki? Çünkü, atanamıyor… Sayın cumhurbaşkanımızın atanmasını istediği kişiyi, sayın Davutoğlu istemiyor! Artık devlet yönetilemez noktaya gelmişti… Yani neredeyse, Ahmet Necdet Sezer dönemine dönülmüştü. Düşünebiliyor musunuz bunu? Ancak, sayın Davutoğlu başka bir partiden gelse, bunu anlarım. Sayın cumhurbaşkanına “sana hiçbir şey borçlu değilim, başka partiden alnımın akıyla geldim” dese ve bunun mücadelesini verse bunu anlarım. Hatta kongrede bileğinin hakkıyla mücadele edip gelseydi, bunu da anlardım. Ama cumhurbaşkanımızın desteğiyle, tek aday olarak başkan oldu. Sayın cumhurbaşkanımız, Davutoğlu’na altın tepside genel başkanlık hediye etti. Şimdi siz bunu aldıktan sonra “efendim ben emanetçi olamam, dinleyemem” diyemezsiniz. Bunu göz ardı edemezsiniz. Çünkü, göz ardı ettiğiniz kişi sizin parti tabanınız tarafından yüzde doksan dokuz lider olarak biliniyor. Tabanınız da sizi seviyorsa, onun yüzünden seviyor. Dolayısıyla, demokratik olarak baktığınızda da Davutoğlu’nun bunu göz önünde bulundurması lazım. Davutoğlu bunu göz önünde bulundurmadı. Terörle mücadelede, dokunulmazlıklarda, dış politikada ve aklınıza ne geliyorsa hemen hemen tüm konularda Davutoğlu’nun Erdoğan’dan devasa bir şekilde farklı düşündü. Davutoğlu’nun bir özelliği vardı; uçurumu bile “milim fark yok” diyerek kapatıyordu. Ama bu siyasete yönelik bir hamleydi sadece.
Bundan sonraki süreçte uyumlu bir kadro teşekkül ettirilirse tekrardan, Türkiye ne gibi bir sürece evrilir?
İstikrar… Ben şu anda yanlış tabirler de kullanmak istemiyorum ama bundan sonra gelecek kişinin sayın cumhurbaşkanımızın sıradan bir lider olmadığını, 200 yılda bir gelecek liderlerden biri olduğunu, taban nezdinde olağanüstü bir prestiji olduğunu bilerek gelmesi lazım. Bu yönde olması lazım. Uyumlu çalışması lazım. Ben gelecek kişinin de bu çerçevede olacağına inanıyorum. Bunun Özal durumunun tam tersi olduğuna inanıyorum. O zaman da ilk önce, Yıldırım Akbulut gelmişti ve sonra daha güçlü bir lider gelmişti. Ak Parti ilk önce güçlü bir lideri koydu, şimdi daha uyumlu çalışacak bir lider gelecek. Ben bundan sonraki süreçte Ak Parti adına, devlet adına daha uyumlu bir sürecin yaşanacağına inanıyorum.
Teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.
Baran Dergisi 487. Sayı