Pelikan Dosyası ile beraber Ak Parti zirvesinde birtakım değişiklikler yaşanıyor. Yaklaşık bir senedir de Ak Parti içerisinde “bölünmeler yaşanıyor” diye söylentiler vardı. Bu konudaki fikirleriniz neler?
Yaşananlar Pelikan Dosyası ile beraber yaşanmıyor. Bu doğru değil. Sebepler ile sonuçları karıştırmamak lazım. Pelikan Dosyası birtakım olayların sonuçlarını anlatan bir dosyaydı. Bu dosya da MKYK’da Davutoğlu’nun yetkilerinin alınmasıyla bitmiş oldu. Pelikan Dosyası denen dosyada, kronolojik bir sırayla, herkesin bildiği haberler üzerinden Erdoğan-Davutoğlu kırılma noktaları vardı.  Pelikan Dosyası böyle bir anonim dosya. Buradaki şaşkınlığın asıl sebebi de, medyanın bir fiyaskosu. Tüm medyada yoğun bir Davutoğlu sansürü uygulandı. Davutoğlu’nu eleştiren kovuldu, kara listeye alındı ve yok edildi. Bu arada da Tayip Erdoğan’a atış serbesttir. Tayyip Erdoğan’a en ağır eleştirileri yapanlar “yandaş medya”nın baş köşelerinde yer aldılar. Ama Davutoğlu için “bir diktatör var ve yanında da güler yüzlü bir adam var” imajı çizildi. Bunun aynısı sosyal medyada da oldu. Davutoğlu ile Tayyip Erdoğan’ın uyuşmadığını, uyuşması gerektiğini söyleyen kişiler linç edildi. Bu aradaki uyumsuzluk çok ciddi bir şekilde irdelendi. Mesele bir tane anonimin blok yazısıyla patlamış oldu. Bu bence medyanın yaşadığı büyük bir fiyasko. Medya ve insanlar nasıl bunu göremedi? Çok temel konularda ciddi sorunlar vardı. Ben işin medya tarafını anlatayım. Siyasî tarafında da iş zaten 17-25 Aralık davasını mecliste vicdan oylamasına çevirmesiyle başladı. 17-25 Aralık’ı hep beraber yaşadık. Büyük bir pislik içerisinde insanlara saldırıldı; iftiralar ve uyduruk deliller. Bu konu meclise geldiğinde Davutoğlu vicdan oylamasında İngiltere’ye gitti. Ak Parti de büyük fire verdi. “Fitne” diye çıkardıkları yaygara asıl orada başladı. Nasıl, bir darbe davasını idam davasına çevirirsiniz ve buna sahip çıkmazsınız. Bundan sonra da bir sürü konularda devam etti bu. İşin özetine bakacak olursak, Tayyip Erdoğan kiminle mücadele ettiyse, Davutoğlu arkasından gidip anlaşmaya çalıştı. Siyasî manada da ayrılık. Buna Avrupa Birliği’ni, Rusya’yı, gerekse PKK ile mücadeleyi katabiliriz. Fabrika ayarlarına dönersek, “Paralel ile de oturdu” söylemlerini de katabiliriz. Erdoğan kim ile mücadele ediyorsa, Davutoğlu gidip uzlaşmayı seçti.
Bu yeni bir süreç de değil. 1 Kasım seçimlerinden önce de bazı gazetelerde, “hep birlikte yeni Türkiye, barışalım” gibisinden söylemler vardı.
Evet, evet… Hatta milletin asıl mücadele ettiği CHP’yle bile koalisyon yapmaya kalktı. Bunu da Erdoğan engelledi. Az daha oluyordu. Bu kadar ayrılıklar göz önündeyken “yahu bunlar uyuşamıyor” diyen bir gazeteci de hemen işinden kovuldu. Ama geçen hafta gazeteci Nasuhi Güngör “bu iş böyle yürümez” dedi. Kovuldu, soruşturmalar, linç edilmeler; demek ki bu iş böyle yürümezmiş, haklı çıktı. Basında büyük bir sansür varmış.
Bu kadar hâdiseye mukabil, bunun gün yüzüne çıkmamasının, tartışılmamasının sebebi neydi?
Sansürdü… İslâmî seçmen, kol kırılır yen içinde kalır, bu tip fazla şeyler konuşulmaz. Bir de o geleneğin içerisinde istişare mekanizmaları var. Davutoğlu’nun bu istişareyi yapmıyor olacağını kimse hayal bile edemedi. Davutoğlu’nun, Tayyip Erdoğan’ın tersine hareket ediyor olabileceği gerçeğini kabullenemediler. Bunu samimî olarak düşünen çok insan var. “Aynı davadan çıkmış iki insan nasıl böyle ayrı düşer” diye düşündüler, kabullenemedi bazı kısımlar. Tabiî seçim öncesinde böyle bir değişikliğin yapılması da her şey açısından riskli olurdu. Seçimden sonra artık bu yol ayrılığı gitgide gün yüzüne çıkmaya başladı.
İnsanların kabullenemediği husus, sadece bu stratejik ayrılıklardan mı kaynaklanıyor acaba?
Basındaki yoğun sansürden kaynaklanıyor. Ne yapıldı? Sosyal medyada troller çıktılar, “onlar kardeş” dediler. Hatta aynı boyda fotoğraflarını yaptılar; kol kola, omuz omuza vesair “biz reisçiyiz, reis ne derse odur” diye. Bakıyorum bazı gazetelere Erdoğan’a ne kadar santimetre alan ayrılıyorsa, Davutoğlu’na da o kadar santimetre ayrılıyor. Televizyonlara da bakıyorsun, eşit dakikalar ayırıyorlar. Bakıyorsun, eşit iki tane aynı lider varmış gibi yoğun bir imaj kampanyası yapıldı. Lider bir tane olur. Davutoğlu burada, ikinci adam rolünü kabullenemedi “ben de liderim” demeye çalıştı. Lider ben liderim demekle olunmuyor, lider bir tane oluyor tabiî ki.
Bundan sonraki süreçte neler yaşanacak; kongre olursa eğer başa kim gelebilir ve Ak Parti’de nasıl bir siyasî süreç başlar?
Pek bir değişim olacağını zannetmiyorum. Kimin geleceği önemli değil, bu saatten sonra kimin gelmeyeceği önemli. Kim gelmeyecek, “ben lider oldum” diye hevesi olan birisi gelmeyecektir. Gelecek olanın Tayyip Erdoğan ile tam uyumlu olacak. Erdoğan’ın stratejileriyle tamamen arka arkaya gidecek olan, kendini ortalara atmayacak, Erdoğan her konuştuğunda “ben de kendimi ortaya atayım” diyen birisi olmayacak. Erdoğan’ı tamamlayan birisi olacak bu süreçten sonra. Siyasî olarak bir de MHP ile bir yakınlaşma süreci var. MHP’den de terörle mücadelede meselesinde tam destek var. Zaten dokunulmazlıklar sulandırılarak, MHP ittifakı da bence sabote edildi. Bu saatten sonra MHP ile Ak Parti biraz daha yakınlaşıp belki yeni anayasaya bile oluşturabilirler. Böyle bir ihtimal var yani.
Yakın gelecekte bir seçim görüyor musunuz acaba?
Şu anda görünmüyor ama burası Türkiye. Tabiî Davutoğlu’na da hakkını vermek lazım. Şimdi MKYK’da ne sonuç çıkacak bilmiyorum ama, muhtemel sonuç şu olacaktır; “kongreye kadar gideceğim, kongrede de aday olmayacağım, kongrede de aday olup krize yol açmayacağım”. Davutoğlu aldığı emaneti şık bir şekilde geri teslim ettiği için de Davutoğlu’na müteşekkir olacağız.
MHP terör meselesinde verdi desteği, başkanlık sisteminde de verebilir mi acaba?
Verebilir, veriyor da… Bu konuya yönelik duyumlar alıyorum. Zaten haberler de çıkıyor, o destek şu anda mevcut. Tabiî MHP de kendi içerisindeki paraleller ile mücadele ediyor. MHP eğer onları def edip, siyasî hareketlerini ülkeye faydalı olmak adına kullanırsa Ak Parti ile birlikte bu anayasayı yapabilir. Bu büyük bir ihtimal.
MHP’nin seçimler öncesindeki tavrına mukabil, şimdi bu yöne doğru eğilmesi içerisindeki paralellerin gözünü açmış olmasından mı kaynaklanıyor?
Evet. MHP uyandı birazcık. Birileri sizi övdüğü zaman hoşunuza gidiyor ister-istemez. “O kimdir” diye bakmak kolay olmuyor. MHP’de Bahçeli, Erdoğan’a ağır söylemler yaparken çok destek vardı. Bahçeli’yi şişirdiler ve o da bu yüzden daha da ileri gitti. Fakat ne zaman “yüzde 60’lık blok” diye uydurdukları şeyin hareket etmediğini gördüler, o zaman Bahçeli’nin de tersine döndüler. Bahçeli de burada uyandı.
Yaşanan gelişmeler Ak Parti seçmeninde menfi yahut müspet bir etki uyandırabilir mi?
Güzel anlatılırsa, kötü bir şey olmaz. Tabanda bir şok yaşanıyor tabiî “durduk yere ne oluyor” diyorlar. Bu durduk yere değildi. Bunun durduk yere diye gösterilmesi başbakan danışmanlarının yoğun bir şekilde uyguladığı bir baskı mekanizmasıydı. Gazetelerini bile kurdular. Bu meselenin aslında bir sürpriz olmadığı, temel konularda bir anlaşmazlık olduğu, o temel konuların ne olduğu seçmene doğru anlatılırsa hiçbir şey olmaz.
Sağ olun.
Siz de sağ olun, kolay gelsin.
Baran Dergisi 487. Sayı