Bandırma Davası’nda yeniden yargılama talebinin kabul edilmesi süreci nasıl işledi?
Bundan yaklaşık 4-5 ay önce Kâzım Albayrak ve Yakup Köse’ye vekâleten mahkemeye müracaat ettik. Dosya içerisindeki bir takım hukuksuzlukları dile getirdik. Bunların en başında, idarenin o dönem tek başına tuttuğu tutanaklardan hareketle ceza verildiğini, o tutanaklarda kimlerin hangi suçu işlediğinin net bir şekilde belirtilmediğini ve herkese toptan bir şekilde ceza verildiğini belirttik. Bunu delillendirmek noktasında, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâlen yeniden yargılaması yapılan Metris Davasıyla alâkalı Okan İşgör’ün verdiği ifadeleri dilekçemizin ekinde sunduk. Bu ifadelerde olayın bir isyan değil, tamamen içeriden ayarlanmış hukuka aykırı bir operasyon olduğu yönünde beyanlar vardı; ki bizim ifadelerimizin temelinde de bu vardı zaten. Biz bunun bir isyan değil, hukuku ayaklar altına alarak gerçekleştirilen bir operasyon olduğunu iddia ediyorduk. Bandırma 2. Asliye Ceza Mahkemesi bu taleplerimizi kabul etmedi. Kabul etmeyince biz de yasal süre içerisinde Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulunduk. Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi yaklaşık iki aylık bir incelemenin sonucunda taleplerimizi kabul etti. Kararında özetle; “sadece idarenin tek taraflı tuttuğu bir tutanak var, diğer taraftan yeni çıkan delil mahiyetindeki Okan İşgör’ün ifadeleri gerçekte böyle bir şeyin var olmadığı ve uydurma bir şekilde tutulmuş olacağını ortaya koyar nitelikte. Yeni çıkan delillerle birlikte Kâzım Albayrak ve Yakup Köse’nin yeniden yargılamasına karar verilmiştir” dendi. Bunun akabinde mahkemenin hâkimi değişti. Yasa gereği önceki hâkim bakamıyordu. Yeni gelen hâkim de önce bütün sanıklar hakkında yeniden yargılama kararı verdi, ardından da infazların durdurulmasına karar verdi.
Bu davadan dolayı cezaevinde olanlar tahliye oldu mu?
Bu davadan dolayı cezaevinde olan yaklaşık 7-8 kişi tahliye oldu. Ancak aynı dosya içerisinde olup da ana davasından dolayı infazları devam eden arkadaşlar var. Onların çıkması mümkün olmadı. Hâli hazırda içeride olan 10’un üzerinde infazı devam eden kardeşimiz var.
Son birkaç senede, birkaç davada hukuksuzluk yapıldığı sebebiyle yeniden yargılama kararı verildi. Sizin müdahil bulunduğunuz davalar hangileriydi?
6 No’lu DGM’de görülen “Mirzabeyoğlu davası” olarak bilinen davaya Saadeddin Ustaosmanoğlu adına müdahil olduk. Kamuoyunda “Dost Tarikatı davası” olarak bilinen davaya beş sanıktan dördü adına müdahil olduk. Muhammed Topçu, İlhan Doğan, Ali Acar, kamuoyunda “çorapçı bombacı” diye lanse edilen Levent Dülger’in ve aklıma gelmeyen birçok kişinin davasında müdahil oldum.
Son bahsettiğiniz kişiler hâlen cezaevinde… Bu davalarda da herhangi bir gelişme bekliyor musunuz?
Mevzuyu iki açıdan değerlendirmek lâzım. Birincisi, biz zaten yeniden yargılama müracaatlarını yapıyoruz. Belli aşamalar tamamladıktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduklarımız da var. Mesela, Ali Acar… Ayrıca “Kaşgarî Davası” diye bilinen davada Sinami Orhan ve Hayrettin Soykan için başvurduk. Bu işin pratik kısmı… Bir de teorik kısmı var. İlgili yerlere 28 Şubat ile topyekûn hesaplaşmanın nasılına dâir raporlar hazırlayıp sunuyoruz. Bizim en büyük beklentimiz de Meclis’in ve bürokrasinin iç içe ve dayanışma hâlinde bulacağı bir çözüm noktasında. Bu bulunmadan münferit olarak bazı dosyalardan olumlu neticeler almamıza rağmen birçoğunda bazı kafaların duvarlarını aşamıyoruz. Zaman zaman Ankara’da yaptığım görüşmelerde “nasıl?” diye sorular soruluyor, bu soruya “bu devletin hafızasını bir tazelemesi lâzım” diye cevap veriyoruz. “İBDA-C bir terör örgütüdür”, “Hizbuttahrir bir terör örgütüdür” ismini dahi duymadığımız terör örgütleri var daha… Bunlar terör örgütüdür dediğiniz zaman zaten 28 Şubat’ı devam ettirmiş oluyorsunuz. Hangi örgütler terör örgütüdür, hangileri değildir, mesela bunları AHİM ve uluslararası hukuk kıstaslarına göre devlet hafızasında yenilemelidir. Biz bu tarz bir kıstas oluşturacak çalışmaları Kökler Derneği Hukuk Birimi olarak yürütmekteyiz. Birimimizde de gazeteciler ve hukukçular bulunuyor zaten.
Hapishanelerde 600’e yakın Müslüman mahpus bulunuyor, sırf 28 Şubat döneminde alınan kararlar yüzünden… Ankara’da yaptığınız görüşmelerde bu soruna çözüm aranıyor mu gerçekten?
Bakarsak bürokrasi de kendi içerisinde çok parçalı bir yapıda, bu sorun kimilerince o kadar da mühim bir mevzu değil. Ama bürokrasi içerisinde özellikle bazı grup ve şahısların 28 Şubat kararlarına karşı samimice mücadele ettiğine, çabalamalarına, en azından ortaya bir şey koymak için yaptığı taleplere ben şahidim. Çok ciddi bir çalışma da görmedim açıkçası; ama dediğim gibi en azından ciddi bir şekilde çalışılması gerektiğine inanan münferit insanlar var bürokraside. İnşallah önümüzdeki günlerde bir çalışma yapıp, bunu devletin en zirvesine rapor halinde sunmayı planlıyoruz.
Teşekkür ederiz.
Rica ederim. 
Baran Dergisi 468. Sayı