Başbakan Erdoğan'ın İstanbul'da düzenlenen 10. Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış töreninde isim vermeden yaptığı 'Türkiye'ye dön' çağrısına Fethullah Gülen'den gözyaşlarıyla yanıt geldi. ABD'de bulunan Gülen, bir süre daha Türkiye'ye dönmeyeceğini söyledi. Ve ardından gelmeme sebeplerini de sıraladı; “Türkiye'deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için daussıla deyip sıla sevdasıyla kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak, ve sonra ondan kaçarak burnumun kemikleri sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak, yaşayacağım."(Zaman,17.06.2012) Bizde yuttuk! Otoriteden izin çıkmadı desene. Yakanı kaptırdığın ve büsbütün cemaati riske ettiğin Batı ve Yahudi’nin, seni son demine kadar kullanmadan bırakmayacağını, bırakmadığını söylesene. Ne böyle eften püften bahaneler. Kimi kandırıyorsun, dalgamı geçiyorsun?

Ve devam ediyor Fetullah Bey; “Kendi ülkemde ölmeyi ve mübarek annemin ayaklarının dibine gömülmeyi arzu ederim.” Ne diyelim itiraz etmiyoruz, öldükten sonra artık gizleyecek sırrın kalmayacak. Ya da mazeretlerin, ya da korkuların, ya da aynı konuşmanda söylediğin –ki hisar 7’ye çok benziyor- “Tek nam-ı celil-i Muhammedi dört bir yanda Şehbal açsın istedim ben. Ama o mevzuda denecekleri doğru diyemedim, söylenecekleri söyleyemedim. Nefsimi karıştırdım… Sesimi ayarlayamadım.” sözlerinin arkasında sakladıkların…

Acizane ifademiz, bu sözünde samimiysen; söylenmesi gerekenleri nefsini karıştırmadan ve kapısında bulunduğun ölüm -bu tefekkürü ona işaret sayarak- seni almadan söyle de, öteye tertemiz git ve yine eğer samimiysen geçmişten günümüze tarih muhasebesi babında hakiki bir nefs muhasebesi yap ki dönüp sana bakan ve senden sonra bir yol arayacak olanlar istikametlerini bulsun.