Kobani’deki IŞİD kuşatması nedeniyle tüm dünyanın dikkatlerinin Türkiye-Suriye sınırına çekildiği bir dönemde Türkiye’ye atanan İsrail’in yeni Başkonsolosu Shai Cohen, IŞİD’le savaşta Türkiye’nin yalnız bırakılmaması gerektiğini vurgulayarak,“IŞİD’le savaşta uluslararası bir işbirliği olmalı ve bölgedeki ilgili tüm ülkeler de bu savaşa dahil olmalı” dedi. Türkiye’deki görevine atanmadan önce İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda Terörizmle Mücadele ve Bölgesel Güvenlik Departmanı’nın başında olan Cohen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atanma belgesi imzalanıp onaylandıktan sonra ilk röportajını Hürriyet’e verdi:


Sizin atanmanızla birlikte Türkiye ve İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi bağlamında yeni bir sayfa açılacağını söyleyebilir miyiz?

Buna inanıyorum. İsrail’in önceki Gazze operasyonun üzerinden beş buçuk yıl, Mavi Marmara olayının üzerinden de dört yıl geçti. Bu son 4-5 yılda iki ülke ilişkilerinde, özellikle de siyasi ve stratejik alanlarda bir düşüş yaşandı. Diğer yandan, burada bulunduğum yedi hafta içinde şunu gördüm ki, ilişkileri başka alanlarda geliştirmek için çok fazla fırsat bulunuyor. Zaten bizim genel yaklaşımımız, halklar arasındaki ilişkilerin normalleşmesini telkin etmek yönünde.

İlişkilerin normalleşmesi yönünde bir takvim öngörebiliyor musunuz?

Şu anda her iki ülke için de birçok açıdan çok hassas bir dönemden geçiyoruz. İsrail içişleri, Türkiye içişleri, bölgesel durum, vs. gibi ilişkilerin normalleşmesi sürecini uzatabilecek çok fazla etken var. Öte yandan yeni başkonsolosun atanma yazısını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat kendisinin imzaladığı gerçeğinden yola çıkacak olursak, bu, “Sivil işbirliği alanlarında mevcut ilişkimize aynı şekilde devam etmek istiyoruz” yönünde bir mesaj olarak algılanabilir.

İsrail Dışişleri’ndeki eski görevinizde Terörizmle Mücadele ve Bölgesel Güvenlik Bölümü’nün başındaydınız, bugün bölgedeki IŞİD tehdidine karşı nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Türkiye’nin Suriye ve Irak’la yaklaşık 1200 km’den fazla sınırı mevcut ve bu sınırın diğer tarafını IŞİD ve El Nursa gibi cihatçı unsurlar kaplamış durumda. Biz İsrail’de sınır koruması ne demektir çok iyi biliriz. Bunun için sadece istihbarat akışı yetmez, aynı zamanda en ileri seviyede teknolojik önlemlere, insansız hava araçlarına, uydulara, teknik desteğe ve çok paraya ihtiyaç var. Bu yüzden bizim uluslararası kamuoyuna mesajımız şu: Bu sınırların izlenmesi sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun da sorumluluğunda. Özellikle de Suriye ve Irak’a savaşmaya gittikten sonra kendi ülkelerine dönen cihatçılar Batılı ülkeler için çok büyük tehdit oluşturuyor. IŞİD ve benzeri cihatçı teröristlerle mücadelede Türkiye yalnız bırakılmamalı. Bu konuda uluslararası bir işbirliği olmalı ve bu konuyla ilgili bölgedeki tüm ülkeler de bu savaşa dahil olmalı.

Bir süredir tüm dünyanın gözü Kobani’de. İsrail’in bu konudaki pozisyonu nedir?

3.5 yıl önce Suriye’de zulüm ilk başladığında bizim pozisyonumuz şuydu: ‘Suriye’ye uluslararası bir müdahaleye karşı çıkmayız’ dedik. Bu pozisyonumuz sürüyor. Ve şüphesiz Kobani için de geçerli. Bölgede istikrarın kurulması için artık uluslararası müdahale kaçınılmaz.

Hamas liderinin İstanbul’da olmasından endişeliyiz

İsrail Savunma Bakanı Moşe Ya’alon, ABD ziyareti sırasında Hamas’la ilgili olarak Türkiye’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu, bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda yorum yapacak pozisyonda değilim. Öte yandan Hamas liderlerinden Saleh al-Arouri’nin İstanbul’da bulunmasından dolayı endişeliyiz. Özellikle de Haziran ayında Batı Şeria’da üç İsrailli gencin öldürülmesinden kendisinin sorumlu olduğunu itiraf ettikten sonra… İstanbul’da bir ofis kurduğunu ve Hamas’ın Batı Şeria’daki askeri komutasını buradan kurmaya çalıştığını kendi ifadelerinden biliyoruz.

Ticaret hacmi en yüksek rakama ulaştı.

“İki ülke arasındaki siyasi duruma karşın ticari ilişkilerin sürekli büyüdüğünü görüyoruz. 2014’te ikili ticaret hacmimiz 5 milyar dolara ulaştı. Bu, iki ülke arasındaki ticarette bugüne kadar ulaşılan en yüksek miktar. 2013’te dört milyarken 2014’te beş milyar oldu, yalnız bir yılda yüzde 25 büyüme gerçekleşti. 2015’te bunun yüzde 5 oranında artmasını bekliyoruz. Her gün onlarca Türk işadamının İsrail’e gitmesi için iş vizesi veriyoruz, aynı şekilde İsrail’den de buraya çok sayıda işadamı geliyor.”