Mısır’da Müslümanların bir iktidar provası daha, en azından şimdilik, akâmete uğramış görünmekte. Hüsnü Mübarek’in başında bulunduğu rejimin zamanın şartlarına ayak uyduramaması neticesinde bir bakıma kendi kendisini tasfiye etmesi üzerine doğan fırsatı Mısır’lı Müslümanlar doğru şekilde değerlendiremediler. Bu yazının muhtevası içerisinde bu durumun sebeblerinden, nasıl olması gerektiğinden bahsedeceğiz… Özellikle hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyoruz ki; bu bahsi okuyacak başta İBDA erleri olmak üzere her Müslüman’ın kendisi adına çıkarması gereken dersler bulunmaktadır. 

25 Ocak 2011 tarihinde Arab Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının Mısır’a sıçramasının ardından 11 Şubat 2011’de Hüsnü Mübarek görevinden çekildi. 2012 yılında yapılan seçimlerde yoğun bir seçim kampanyası yürüten Müslüman Kardeşlerin adayı olan Muhammed Mursî Cumhurbaşkanlığı vazifesine seçildi. 29 Haziran 2013’de başlayan muhalif gösteriler akabinde Mısır Silâhlı Kuvvetleri yönetime el koyarak Muhammed Mursî’yi tutukladı. O zamandan bu zamana kadar geçen zaman zarfında da, başta Müslüman Kardeşler’e üye olanlar olmak üzere, Müslümanlar yapılan askerî darbeyi kabul etmemek üzere meydanlarda direnmekteler ve bu direniş şimdiye kadar ordunun sergilediği vahşete rağmen kırılabilmiş değil. Allah yardımcıları olsun ve gaza ve şehadetlerini kabul etsin.
Söz konusu bahsi kısaca özetlediğimize göre işin magazin boyutundan sıyrılarak meseleyi künhünden yakalayıp aslında neden böyle olduğuna, ne olması gerektiğine değinmek istiyoruz…
METOD
Mısır’da meydana gelen halk ihtilâlinden sonra iktidara talib olan Müslüman Kardeşler esasında büyük bir bocalama yaşadılar. Gelişen halk hareketi ve son derece başarılı olan İhvan teşkilâtı sürekli muhalif kalmak üzere planlanmıştı ve yarın iktidarı eline aldığında izleyeceği bir yol haritası yoktu. Senelerce ezilmiş ve belki iktidardan ümidi kesmiş, o yüzden faaliyetleri sathi kalan veya en azından üyelerinin çok netice olarak değerlendirmediği demlerde açılan iktidar kapısı Müslüman Kardeşleri çaresiz bıraktı. Hâl böyle olunca iktidara geliş metodu olarak demokrasi seçildi. Batı’nın kuyruklu yalanı olan, son raddesinde seçme hakkı tanısa bile seçilme hakkını vermediği, seçilme hakkını yakalasan bile Bizans oyunlarına kurban gidilen demokrasi metoduyla elde edilen iktidar bir sene bile dayanamadı ve Batı’nın paralı askeri Mısır Silâhlı Kuvvetleri tarafından gerçekleşen darbeyle devrildi. 

DEVLET
Acı bir şekilde görüldü ki, 60 senelik ihvan hareketi devlet yönetecek kadrolarını yetiştirememiştir. İktidara gelinen metodun çatlaklarını bir kenara alacak olursak Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “branşlaşın”, Üstad’ın “Şimdi silahı doldurup mermiyi namluya verip, emniyeti kapayıp beklemenin zamanı gelmiş mekânı heykelleşmiştir!” derken kast ettiği mânâ daha açık ve net bir şekilde anlaşılmaktadır. Senelerdir faaliyetlerini sürdüren hareket, iktidara talib bir hareket olmasına rağmen iktidara geldiğinde kim ile ne yapacağı bahsine hazırlıksız yakalanmıştır. İhvan Hareketinin,  kendi ideallerini paylaşan kadroları yetiştirememiş olması ve yeni bir devlet sistemi teklif edememesi neticesinde eski rejimin kalıntılarıyla yürümek zorunda kalmıştır. Devleti kontrol edemediği için de muhaliflerin eline ekonomi başta olmak üzere birçok koz vermiş ve kendi altının oyulmasının bizzat zemin hazırlayıcısı olmuştur.

İDEOLOJİ
Seçilen metoda bakılarak bile anlaşılıyor ki, İhvan Hareketi Mısır’da iktidara gelmek için hazır değildi. Demokrasi çoğulculuğunun buna müsaade etmesi bir tarafa, iktidarı ele aldıktan sonra yapılması gerek ruhî aşı ne devlet kademelerinde, ne de millet nezdinde gerçekleştirilemedi. İslâm ideolojisinden bahsederken İslâm’ı devlet anlayışına tatbik edebilecek fikir ortada yoktu veya varsa bile çok cılız kalmıştı. Siyaset, ekonomi, eğitim, hukuk, sanat, edebiyat ve bunun gibi milleti ve devleti alâkadar eden şubelerde İslâm’a nisbetle yeni olan ne ortaya konabildi? Bunun tam aksine, bazı mihraklara yaranmak adına demokrasi güzellemeleri yapılmaya başlandı. Halbuki, madem demokrasi güzellemeleri yapılacaktı, kucağına öyle ya da böyle geleceği besbelli olan iktidara bu kadar hevesli olmak yerine, bir miktar daha sabredilip sistemin kendini imha etmesini bekleyebilir ve kendini "demokratik" çerçevede tek çözüm olarak sunabilirlerdi; kendilerine yönelik ayak oyunları da berhava edilebilirdi. 
Paldır küldür iktidara gelmenin neticesi, üzülerek ifâde ediyoruz ki fiyasko oldu. 

ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLER
Mısır’da bugün yaşanan Müslüman katliamını şer olarak idrak etsek bile Müslümanların Mısır’daki hadiselerden çıkaracakları dersler neticesinde bu şer hayra, rahmete bile dönüşebilecektir. 
Bir kere bugün devlet, toplum ve ferd meselelerine İslâm’a Muhatab Anlayış çerçevesinden bakarak çözümler getiren, fikir ve aksiyon planında anlayışı yenilemek kavgası veren, bütün fikrin gerekliliğinin altını ısrarla çizen BD-İBDA’nın ve bu fikir ve aksiyon hareketinin Mimarı olan Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ne gibi bir vazife ifa ettiğinin anlaşılması bakımından Mısır’da yaşanan hadiseler son derece mühimdir. 
Yine gerek Üstad gerekse Kumandan’ın ısrarla üzerinde durduğu branşlaşmak, kendini yetiştirmek gibi temel sorumluklar yerine getirilmeden ihtilâlcilik, iktidarcılık oynanmayacağının artık Mısır’daki olaylara bakılarak en iyi bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. 
Batı’nın içeride kendi varlığını, dışarıdaysa tahakkümünü devam ettirmek adına uydurduğu demokrasi yalanıyla artık ümmetin yüzleşmesine vesile olması bakımından Mısır hadiseleri önemlidir. 
Sermaye odaklarının siyaset üzerindeki etkilerinin anlaşılmasına vesile olması bakımından mühimdir.
İslâm İhtilâli ve inkılâbının-biri olmadan diğeri olmaz,yetmez- fikir ve aksiyon çilesini çekmemiş, bu çileye talib olmamış olan kimselerce gerçekleştirilemeyeceğinin anlaşılmasına vesile olması bakımından Mısır hadiseleri mühimdir. 
Batı’nın sırtlan yüzünün bir kez daha müşahede edilmesi bakımından Mısır’daki hadiseler mühimdir. 
Suudî Arabistan başta olmak üzere kimi Arab ülkelerinde şeriat(!) uygulansa bile ihanetlerinin ne denli köklü olduğunun anlaşılması bakımından Mısır hadiseleri son derece mühimdir. 

SON SÖZ 
İslâm İhtilâli ve İnkılâbı başta İslâm sancağının düştüğü Anadolu olmak üzere gerçekleşip, ümmeti bir sancak altında toplayıncaya dek, ümmet, içinde bulunduğu zilletten çıkamayacaktır. Yarım ve sahte oluşların ümmete heyecan, aşk ve şevk getirmesinden başka bir kıymeti yoktur. Bu aşk, heyecan ve şevk doğru istikamete yönlendirilmedikçe daha büyük hayal kırıklıklarına sebeb olmaktan başka netice vermez.
Bugün Mısır başta olmak üzere Afganistan, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Moro, Pakistan, Somali ve daha nice İslâm diyarındaki Müslümanlara yardım etmek isteyen Müslüman Anadolu İnsanı, eğer ki gayretinde samimiyse, en başın başında Anadolu’daki İslâm İhtilâli ve İnkılâbını gerçekleştirmekle mükelleftir. Birlik olmak ve vesile aramak müstesna, bu görüşte olmayanların samimiyetleri şüphelidir!..