Şanlıurfa Suruç’ta gerçekleştirilen eylemde hedef olan gençlik derneği kime ait?

Gençlerin Kobani’nin yeniden inşası için hazırlık safhasında oldukları bilgisine sahibim. Detaylarına hâkim değilim. Ancak isimlerinden de anladığımız kadarı ile sosyalist yapılara yakınlar. Bu yapıların Suriye meselesinde takındıkları tavrı da biliyoruz. İlla bir gruba bağlamak çok mühim değil; ama sizin de bildiğiniz üzere bu gruplar Türkiye’de azlar ve birbirine çok yakınlar.

Sosyalist gruplar arasında silahlı örgüt bağlantıları olan yapılar fazlasıyla var, bunlar neden dillendirilmiyor?

Artık ateşle oynadığımız bir süreçteyiz. İşin bir tarafında bir terör örgütü var, diğer tarafta da başka bir terör örgütü var. “Çözüm süreci”ni destekleyen birisi olarak şunu söyleyebilirim; “Çözüm süreci”yle başlayan hadiseler rayından çıkmasaydı Türklerin ve Kürtlerin ortak kaderi adına çok isabetli bir hamle olabilecekti. Ancak Suriye’de Baas rejimine kendini yakın hisseden Kürtünden Türküne birçok millet ve grup mensubu insanların kendilerini öne atmasıyla ortaya çıkmış bir hâl bu. Bunu sadece PYD ve YPG üzerinden okuyamayız. IŞİD konusunda, Irak’taki savaşın sonucunu çok yakından bilen, Suriye’de yaşananları bilen kişiler olarak meselelere kör ve cahil gibi yaklaşıp, IŞİD’in “güçlü duran Müslüman bir grup” propagandası altında neler yaptığını görmezsek bu dengeyi çok iyi okuyamayız. IŞİD’in Sina’da Sisi’yi nasıl meşrulaştırdığı, Libya’da Hafter’i nasıl meşrulaştırdığını, Suriye’de Esad’ı nasıl meşrulaştırdığını artık görmemiz gerekiyor. Örgüte katılan 18-20 yaşlarındaki tüm gençleri anlayabiliyorum. Aynı şekilde empati kurarak, bu propaganda sebebiyle PYD ve YPG’ye katılan gençleri de anlamamız gerekiyor. Herkes bizim gibi Müslüman hassasiyetiyle bakmıyor olabilir; ancak bizim de böyle bakmayan insanları dışlamamız gerekmiyor. Osmanlı’nın tüm tebasına yaklaşımı nasılsa öyle olmamız gerekiyor. Osmanlı, gerek azınlıklara, gerek Hıristiyanlara, gerek Ezidilere nasıl davranmışsa biz de öyle davranmalıyız. Fakat bu söylediğim “PKK’ya PYD’ye açık kapı bırakalım” demek değil. Buna tamamen karşıyım. Ama burada yürütülen propagandayı çok daha iyi okumamız ve görmemiz gerekiyor. Haricilerin İslâm Tarihi’nde ne yaptığını görürsek, IŞİD’in de ne yaptığını görürüz. Son bir ayda sosyal medyada Türkçe olarak propaganda yapan çok sayıda hesap türedi. Küfür ediyorlar, hakaret ediyorlar, herkesi mürted ilan ediyorlar, tekfir ediyorlar… Türkçe propaganda yapılan hesapların bu kadar artması bizde soru işareti oluşturmalı. Kobani öncesinde ve sonrasında YPG ve PYD hesaplarının neler yaptığını görüyorduk. IŞİD üzerinden yapılan bu propagandayı da görmemiz gerekiyor. Bizi İslâm üzerinden yaşanacak bir kavgaya sürüklüyorlar. İslâm karşıtları gidip YPG’yi destekliyor, İslâmcılar da gidip IŞİD’i destekliyorlar.

IŞİD’e düşman gözüyle bakanın gözünde PYD-YPG meşrulaşıyor. PYD ve YPG’ye de düşman gözüyle bakan insanların gözünde de IŞİD meşrulaşıyor.

Dolayısıyla bu örgütler meşrulaştıkça daha büyük bir projenin parçası haline geliyor. Her ne kadar Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a çok kızıyor olsam da, bizim tarafta da çok kızdığım insanlar var. Bize yakın Kürt’te bile “bizi sevmiyorsunuz” algısı oluşturacak yorumlar yapıyorlar. Suruç’ta yaşanan patlamayı sakinlikle kimin yaptığını anlamak için bir çaba sarf etmek yerine, direkt “PKK kendisi yapmıştır” dersen, onların ekmeğine yağ sürersin, projelerine ortak olursun.

Bu konjonktürü göz önünde bulundurursak, saldırıyı kim gerçekleştirmiş olabilir?

Herkes yapmış olabilir. Esad, IŞİD, İran, ABD, İsrail… Bunların hepsi fail. Bunu kimin yaptığından ziyade, kimin işine yarayacağına bakalım. “Artık Türkiye Cumhuriyeti bizi koruyamıyor, biz silahlanalım”  algısı oluşturan ve Kürtleri kışkırtmaya çalışan bir yapı var. Bu durumun ortaya çıkmasını bunu kim yapmışsa-yaptırmışsa planlamıştır. İlla “PKK yapmıştır” diyemeyiz, çünkü IŞİD’in de, PKK’nın da, ABD’nin de, İsrail’in de, İran’ın da, Esad’ın da işine yarayan bu.

Türkiye dışında herkesin işine gelen bir hâdise. Peki, ne yapılmak isteniyor?

Türkiye dışında herkesin işine yarıyor; millet “hırsız, katil AKP” diye sokaklarda yürüyor. Yönetilemeyen bir ülke profili çizmek, terör örgütlerini meşrulaştırmak, hükümeti ve doğal olarak Türkiye’yi gayrı meşrulaştırmak istiyorlar. Adım adım gelen bölünme projesinin bir parçası.

Birkaç yıldır süren bir kara propaganda var; Türkiye’nin Cumhurbaşkanı IŞİD’e destek vermek ile suçlanıyor. Bu da bu projenin bir parçası mı?

Sağı solu belli olmayan, kim tarafından yönetildiği belli olmayan, anlaşılmamış bir yapı peyda oldu. Türkiye bu yapıyı çok iyi tanımadan kendisine düşman etmek istemedi. Uzunca bir süre de Esed ajandasından vazgeçmemeye çalıştı. Ancak Batı medyası IŞİD’in propagandasını yaparak o kadar büyüttü ki, Türkiye’nin birinci önceliği hâline geldi. IŞİD artık Suriye’de ve Irak’ta yaşanan iç savaşların ötesine geçti. Ak Partililerin IŞİD’e destek verdiği yönünde yapılan propagandanın altında yatan sebep, Batı’nın “bizim için birinci düşman IŞİD ise senin için de öyle olmalı, eğer değilse sen IŞİD’çısın” düşüncesidir. Bunlar yaşanırken konjonktür o kadar değişti ve IŞİD bu propagandalar sebebiyle o kadar güçlendi ki, Suriye’de IŞİD öncelik olarak Esed’i geçti. Tabiri caizse bataklığın sahibi IŞİD, Esad ve diğerleri sinek olmaya başladı. Bu değişim Amerikan bombardımanı ile sağlandı. Anlayacağınız biz izlerken, oyun üzerine oyun kuruyorlar.

Kobani olayları, HDP mitingindeki patlama, Suruç’ta yaşanan patlama Türkiye’yi bölme projesi için atılan adımlar mı?

Bu yeni olan bir şey değil, bir seneyi aşkın süredir var. Musul’da başladı. Türkiye, Batı’nın sadece IŞİD’le mücadele planını kabul etmediği, “IŞİD sebep değil sonuçtur ve mücadele edilecek tek unsur değildir” dediği için başlayan bir süreç. NATO, Türkiye’nin kendisi için “emir eri” olma sıfatının dışına çıkmasından sonra yeni bir müttefike ihtiyaç duydu. En uygun müttefik olarak ise Kürtleri seçtiler. “PYD nasıl bu kadar meşrulaştırıldı?” sorusunun cevabı burada. Kobani ile beraber kozmopolitan dergilerinde dahi PYD’nin nasıl meşrulaştırıldığını gördük.

ABD, HDP, PYD, PKK ve sol örgütlerin birçoğu sanki aynı safta birleşmiş durumda gibi;  bu mevzu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Yeni bir müttefike ihtiyaçları var. ABD’nin en büyük şeytanı komünizmdi. Obama geldiğinde Rusya ile ilişkileri düzeltirken, Suriye’de yaşananlar, Ukrayna hâdisesi derken ABD-Rusya ilişkileri hiç olmadığı kadar kötü bir duruma geldi. Snowden’ın ortaya çıkardığı dokümanlarla da iyileşmesi engellendi. Ardından Obama, Amerika’nın eskiden düşmanları olan sosyalist komünist iktidarlarla arayı iyi tutup dönem değiştirdi. Neden dünyada yaptığı şeyin bir benzerini Türkiye’de de yapmasın? PYD ve HDP Batı medyasında büyütülüyor ve popülerleştiriliyor. Rusya’nın elinden eski müttefikleri, kendisi ile aynı söyleme sahip olanlar, “enternasyonel sol” adı altında ABD taraflarına geliyorlar. Kendilerinin “emperyalist” dedikleri adamlara koşa koşa sarılıyorlar; ama şunu bilmiyorlar, bu tamamen kullanılma sürecidir. Mühim olan bunun devamında ne olacağıdır? Çünkü Amerika’nın kullandığı her örgüt ve her yapı, savaşta ilk harcananlar oluyor.

Teşekkür ediyoruz Merve Hanım.

Ben de teşekkür ederim.

Baran Dergisi 445. Sayı