Türkiye'de, kuruluşundan bu yana yaşanan türlü siyasî, iktisadî, askerî çalkalanmalara ve değişimlere rağmen, varlığını, olay ve şahıslara etkisini HER DÖNEM?korumuş kurumların en başında MGK (Millî Güvenlik Kurulu) gelmekte. Devlet ile özdeşleşmiş yapısı ve tesiriyle her döneme damgasını?vuran?MGK, 1933'te Yüksek Müdafaa Meclisi Umumî Katibliği ismi altında kuruldu. 1961 Anayasası'na göre Millî Güvenlik Kurulu ve MGK Genel Sekreterliği adıyla çalışmalarını sürdürdü. Bugünkü çerçevesi de 1982 Anayasası ile belirlendi.
Görev sahası, "T.C. Devleti'nin millî güvenlik siyasetinin tayin, tesbit ve uygulanması ile alâkalı kararların alınması; ilgili kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu'na bildirmek" olarak biliniyor.
1960 Askerî Darbe dönemindeki albayları saymazsak, MGK Genel Sekreterleri her zaman general rütbesine sahib kişilerdenden seçilmekteydi. Tâ ki 2004 yılında yaşanan vitrin değişikliğine kadar. Büyükelçi Mehmet Yiğit Alpogan, bu tarihte MGK'nın başına tayin edilen ilk sivil genel sekreter oldu. Bugüne kadarki son dört dönemdir, bu makama aynı şekilde sivillerden atama yapılıyor artık.
2004 yılı, MGK'de gözlenen değişimin yanında, Türkiye'deki başka birçok kurum ve sahada yaşanan gelişmelerin ve gerçekleşen sıçramaların da milâdıdır aynı zamanda. Bu dönemin rengini vermesi bakımından, önceki yazımızda bahsettiğimiz TELEGRAMCI Emekli Binbaşı İhsan Güven suikastı, -hattâ Hablemitoğlu cinayetini de buna katabiliriz belki- ülkedeki köklü değişimlerin yansıması mânâsına gelen uç bir örnek, önemli bir hadisedir ki yeri geldikçe temas edeceğiz.
2003'te Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'in, müsteşarlık ve bakanlık da yapmış Hasan Celal Güzel'le yaptığı röportajdan bir iktibasla devam edelim:
- "Hükümetin, yasalar izin verse dahi yapamayacağı şeyler var mıdır? Parlamento, Anayasa'ya uygun olmak kaydıyla her yasayı çıkarabilir mi, yoksa Meclis'in önünde de gizli engeller bulunur mu?"
- "Türkiye'de askerin 'kırmızı kitap' diye bilinen gizli bir anayasası var. Bu, anayasa büyüklüğünde, kabı kırmızı olan 'Millî Siyaset Belgesi'dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir. Bakanlar, idare edilmesi gereken çocuklardır. Ben bakan olup da kırmızı kitaptan haberdar olana pek rastlamadım. Bu kitap MGK'da son hâline getirilir. Başbakanlık müsteşarı olduktan sonra bir MİT mensubu geldi bana. Evvelâ arkadaki odaya kozmik evrakı saklamam için koca bir kasa koydular. Sonra da ilk kozmik evrak olarak kırmızı kitabı getirdiler."
- "Parlamento kırmızı kitaba aykırı yasa çıkaramıyor mu?"
- "Bu kitap gerektiğinde 'gizli anayasa' gibi kullanılıyor ve engelleyici oluyor. 'Millî Siyaset Belgesi'nin falanca maddesine uymuyor' denildiğinde, o kanun veya kararname çıkarılamıyor. Yâni ikinci bir anayasa olarak Demokles'in kılıcı gibi üzerinizde sallanıyor. Meselâ MGK ve MGK Genel Sekreterliği de öyleydi. Her konu millî güvenlik kavramına sokulabiliyordu. Öyle yetkiler verilmişti ki, tarım ve enerji işlerine de, YSE müdürüne de karışabilirdi." [1]
Buraya kadar işaretlediklerimizden çıkarılabilecek netice şudur: Her ne kadar ansiklopedik bilgi olarak "MGK'nın başı cumhurbaşkanıdır" dense de; şayet Hasan Celal Güzel'in söyledikleri hâlâ geçerliyse, cumhurbaşkanının başkanlığında ve Kuvvet Komutanları ile dönemin hükümet üyelerinin katılımıyla yapılan bu toplantıların, çoğunlukla askerin icracı hükümete "şunları şunları, şu şekilde yapın!" demesinden ibaret oturumlar olduğu anlaşılıyor. Yâni askerin (onların ipi kimin elinde? Siyonist Dünya Eliti'ne dikkat!) idare ettiği bir ülkede, sivil hükümetlere karar verme selâhiyeti vermek değil de, kararlaştırılanları uygulama görevinin tebliği mânâsında bir seremoni sanki.
Peki, devletin içinden birinin deyimiyle, "YSE müdürüne bile karışan" bir MGK'nın, (henüz) 57 dev eserle Anadolu'nun fikir tarihine damgasını vurmuş; yine o Anadolu'nun ve tüm İslâm coğrafyasının istikbaline yön vermeye yegâne aday bir mütefekkire "devlet"in hapishânesinde 14 yıldır her gün 24 saat kesintisiz işkence yapılmasından, dünyanın görüp görebileceği bu en "özel" işkence metodundan habersiz olması düşünülebilir mi? Cevab, âşikar.
MGK Genel Sekreteri'nin sivillerden seçilmesi ile 2004'teki vitrin değişikliği; aynı dönemde Mütefekkir Mirzabeyoğlu'nun Bolu'ya sevkiyle ESKİ TELEGRAMCI KADRONUN GİDİP, YEPYENİ BİR TELEGRAMCI KADRONUN İŞBAŞI YAPMASI; sonrasında ordunun kurmay kadrosunun tasfiyesini getiren gürültülü patırtılı mahkemelerin düğmesine basılması; birçok şahin paşanın, hattâ eski Genel Kurmay Başkanı'nın yargılanması gibi gelişmelere bakınca ve "kudretli sivil irade"nin Salih Mirzabeyoğlu ismini duyduğunda gece mezarlıkta ıslık çalanları andıran hâlini bunlarla alt alta koyunca, akla hemen Aytunç Altındal'ın şu tesbiti geliveriyor: 
- "MİT nedir ki? MİT'e gelinceye kadar devletin 8 tane başka örgütü var. MİT, adını duyduğunuz kurumdur." [2]
MİT'ten 8 tane varsa; MGK'dan kimbilir kaç tane var; onlar için mesele mi?..
Bir dostumuz, sohbet esnasında şöyle konuşmuştu:
- "Ha haki giymişsin, ha lacileri çekmişsin. Ha her iki vatandaşın birinden oy alıp yönetmeye talib olmuşsun, ha milletin baştacı atanmış bir paşa olmuşsun. Sen İncirlik ve avanesinin topunu birden kilitleyip, "ananızı da alın gidin!" diyebiliyor musun? "NATO bir domuzlar diktatoryasıdır, işim olmaz!" diyebiliyor musun? "Kim pazarlıksız Allah ve Resulü diyorsa biz ondan, o da bizdendir" veya "bu coğrafyada İsrail diye bir devlete yer yoktur!" diyebiliyor musun, ondan haber ver!"...
Ne kadar "uçuk" fikirler, ne kadar "Doğulu söylemler" değil mi?
Doğru, "Anadolu NATO toprağı"ydı, söylemiştiniz. Unutmuşuz.
Bu arada asıl can alıcı soru: Mirzabeyoğlu'na TELEGRAM işkencesinin bir türlü bitirilmemesinin ve maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm bir kamuoyu ayaklanmasına rağmen telafi edilmek istenmemesinin sebebi, "Kırmızı Kitab"ınızdaki hangi gizli madde icabı acaba?..
EMİR SİYONİSTTEN,
SİVİLLEŞME BİZDEN
MGK'nın ilk "sivil" Genel Sekreteri'nin ilk resmî ziyaretini yaptığı ülkenin İSRAİL; ilk fâş olan TELEGRAMCI şahsiyetin (Binbaşı İhsan Güven) "BİZİM SEVGİLİ DOSTUMUZ, BİZİMLE AYNI IRKTAN OLAN" dediklerinin de YAHUDİLER olması; yine bu "harika tesbit"ini kendisiyle paylaştığı kişinin de dönemin MGK Genel Sekreteri CUMHUR ASPARUK olması ne mânâya geliyor olabilir? [3]
Eski Müşavir ve Bakan Hasan Celal Güzel'e ait açıklamalarda üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da şu bölüm:
- "Kırmızı kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir."
Doğrudur. Biz daha önceki yazılarımızda devletin en hayatî sahalarından olan "savunma"da da "müsteşar"ın önemini, SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARI MURAD BAYAR ve Amerikan özel askerî şirketi Booz Allen Hamilton vasıtasıyla ülke sanayiinde Siyonist Yahudi-Anglisakson'larla olan bağlantıları ve onların TELEGRAM konusundaki işbirliğini, delilleriyle gözler önüne sermiştik. Eski Müsteşar ve Bakan Hasan Celal Güzel'in açıklamaları, tüm bu altını çizdiğimiz noktaların farklı açılardan teyidi oluyor bir anlamda.
Bugün Avrupa Birliği (AB) kriterleri bahanesiyle yaşanan gelişmelerin neticesi olarak gösterilse de, bizce MGK'nın sivilleştirilmesi vitrininin ardında yatan birçok faktörden biri de, 2004 yılında bir TELEGRAMCI'nın ifşâ edilmesi ile büyük bir kırılmanın yaşanmasıdır. Bu kadar gizli ve önemli bir MGK operasyonunun failleri deşifre edilmiştir ve bunda laçkalaşmış askerî kadroların payı da büyüktür. 
Mütefekkir'e işkencenin devamının temini için yaşanan panikle, eski TELEGRAMCI kadronun tasfiye edilip yine çoğunlukla ordu bünyesinden ama yepyeni bir TELEGRAMCI kadronun cihazın başına oturtulması, aynı şekilde kimilerinin tasfiye edilip kimilerinin öne çıkartıldığı "Ergenekon" türü operasyonlar, hernekadar "devletin bağırsaklarını temizlemesi" şeklinde şimdiki TELEGRAMCILAR'ın ağzından izah edilmeye çalışılsa da, TELEGRAMCI BAŞI İHSAN GÜVEN'in deşifre olması tüm bu çerçevede esaslı bir rol oynamıştır bizce.  İhsan Güven hâdisesi de dahil ve belki başta olmak üzere, yaşanan türlü fiyaskonun; aynı şekilde Dünya Siyonist Eliti'nin artık "ılımlı" kadrolarla çalışmayı çıkarına daha uygun bulmasının bir neticesidir bugünkü "sivilleşme" ve "tasfiye". Son yıllarda o kadar gürültü koparan ve askerî kadroları yerle yeksan eden şu meşhur "davalar"ı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir yine. 
2004 yılı, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'na uygulanan TELEGRAM işkencesinde, kadro olarak cihaz başındaki şamanist yahudisever Emekli Binbaşı İhsan Güven ve ekibinin bir şekilde safdışı bırakıldığı; yerini öncekileri çoğu zaman aratmayacak sadistlikte bir başka Yahudisever BATICI "klik"in aldığı bir tarihtir. Bu kritik yıl, Anadolu Tarihi'nin son 10 yılındaki her cinsten hâdise ve gelişmeyle bir şekilde irtibatlı ve yakından alâkalı.
Bahsettiğimiz 2004 yılı, 2002'de yüzde 85 gibi büyük bir oy oranıyla iktidara gelen ve (bugün de devam eden) hükümetin "devlet"i tanımaya; kadrolarını oturtmaya, her cinsten kurum ve kuruluşlara da kadrolarını yerleştirmeye başladığı sürecin önemli bir parçasıdır aynı zamanda.
Altyapısını nörolojiden felsefeye; kimyadan majiye; ezotorik sapkın doktrinlerden kuantuma; kabaladan holograma ve saymakla bitmez birçok ilim ve bilim zemininden alan, dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük ve en pahalı askerî silah ve teknolojisinin, yâni TELEGRAM'ın, "devlet"e yerleşen veya yerleşmeye çalışan bu "irade"nin ilgi alanı dışında kalabileceğini düşünmek mümkün mü?
Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu'nun birkaç kez ikrar ettiği gibi, "Mirzabeyoğlu konusu"nu çok yakından takib ediyorlar. Hele hükümetin SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARI ve "Kırmızı Kitap" tatbikatçısı Murad Bayar, daha da yakından, bizzat TELEGRAM cihazından takib ediyor bu "konu"yu!..
1)http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=684116&CategoryID=97 (12 Mart 2013)
2) http://www.kutsalkitaplar.net/index.php/site-ds-kaynaklar-2/aytunc-altundal/genel-makaleleri/19966-gizli-ilimler-pesinde-kosan-adam (12 Mart 2013)
3) http://docviewer.yandex.com/?url=ya-disk-public%3A%2F%2FWMyw1fw4oXfyfpBTC23xg4akDDG4PU6oxfn63bzJar4%3D&name=57%20(06.03.2009%20tar.otr.7%20nolu%20arakarar%20Erg%C3%BCn%20Poyraz%20m%C3%BCdafii%20talebi%2014.%20A.C.M.%202004-196%20ESAS.pdf&c=513abd905079&page=26 (12 Mart 2013)

Baran dergisi 322. sayı