Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız
birlik oldu birlikte savaştıklarımızla
-bedeli ihanet oldu kanımızın-
kara bir bulut gibi
kapkara düşünceyle
-kiralık düşünceleriyle-
"giydiler çıkardıkları çizmeleri"
emperyalistlerin
 
İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu, “Aydınlık Savaşçıları” isimli eserinde böyle bıçak gibi keskin bir şiirle özetler millî mücadele tarihini. Demek ki, Millî Mücadele tarihini okurken başa alacağımız şuur da bu olmalı: Hainleri teşhis... Üstad Necib Fazıl’ın tabiriyle “Sahte Kahramanları” teşhis...
İşte bu şuur ve anlayışın bir meyvesi halinde, Millî Mücadele Tarihi’ni, “Altüst Oluşun Sebebleri” başlığı ile kitablaştıran Selim Gürselgil, eserinin takdiminde şöyle karşılıyor bizi:
- “Efsane ve hurafelerden arındırılmış bir Millî Mücadele Tarihi, bugüne kadar pek çok defa yazılmak istenmişse de, bizce bütün bunlar yetersiz, yerli yerine oturmamış ve bir “Millî Tarih Şuuru”na bağlanamamıştır. Acıdır, fakat itiraf etmek zorundayız ki, bugüne kadar tarihçilerimiz, tarihimizin bu en hassas döneminin gerçek tarihini yazamamışlardır.”
Ve ekliyor Gürselgil:
- “Demek ki, milletçe henüz “Logos-Fikir Çağı”mız gelmemiş, “Mitos-Masal Çağı”nı idrak etmekteyiz; adına idrak mi, “idrakin iğdiş edilmesi” mi denir, bilemediğimiz...”
Eserin muhtevasına dair bir ucu da veriyor, takdiminde:
- “Yarı fikircilik yarı tarihçilik mahsulü denememizin en önemli özelliğini, en sona bıraktık. Bu deneme, “Millî Mücadele Tarihine Giriş” başlığı altında okunabileceği gibi, “Altüst Oluşumuzun Sebebleri” başlığı altında da okunabilir, iki yüzlü bir karakter belirtir; “mevzu”yu başa alınca öyle, “şuur”u başa alınca böyle... İsteyen o gözle okusun, isteyen bu gözle!”
Eser, sekiz bölümden oluşuyor. İlk bölümde “Devlet-i Âliyye’nin Mânâsı” başlığı altında Hilafet ve Saltanatın izahı, ilk peygamber’den son Osmanlı halifesine kadar geçen süreci de içine alacak şekilde şöyle ifade buluyor:
- “Hilafet Devleti, sadece Müslümanları içine alır ve Müslüman olmayanları dışında bırakır, diye bilmemek lâzımdır. Hilafet Devleti, bütün insanlığa, bütün varlığa, Allah’ın hükmüyle hükmeden ve bütün insanlığı Allah’ın hükmüne davet eden devlettir. Bir diğer ifadesiyle Hilafet Devleti, yeryüzünün bütün küfür ve zulüm idarelerine karşı, Müslümanlar eliyle açılmış bir savaş ve bu surette yeryüzünde Müslüman olmayan her ferde uzatılmış bir kurtuluş eli, bir kurtuluş yolu teklifidir. Kimileri bu teklifi kabul etmeyebilir; onların da bir kısmı kendi kabul etmeyiş statüleri içinde ve tam bir adaletle Hilafet Devleti’nin çatısı altında barınabilir, bir kısmı barınamazlar. “Kitab ehli” olanlar ve olmayanlar farkı... Ve Hilafet Devleti’nin, “yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar” küfürle mücadelesi devam eder.
Buradan da anlaşılabileceği gibi, Hilafet Devleti’nin ruh ve beden bütünlüğü gibi, din ve siyaset bir bütündür; buna da “din-ü devlet prensibi” denir. Şu incelikle ki, siyaset ancak din için ve din ölçülerince yapılır; tersi, yani “siyaset için din” yozluğu katiyyen değil... Siyasî dost ve düşman kutublarını, dinî dost ve düşman kutubları tâyin eder. Öyleyse, Hilafet Devleti yeryüzünde İlahî Adaletin en yüksek organizasyonudur, denilebilir... Herkes ve herşey için!” (s. 23)
Eserde, İttihat ve Terakki Cinayetleri, Osmanlı İmparatorluğu’nda Selanik İhtilali, Selanik İhtilali’nin İlk Sonuçları, Rehber Alman Hedef Turan, Mütareke ve Esaret Dönemi, Millî Mücadele ve Kemalizm, Moiz Kohen Kemalizm’i Öğretiyor gibi dikkat çekici bölüm başlıkları altında, Millî Mücadele Tarihi’nin Elif’ten Ze’ye kadar tüm safhaları inceleniyor.
Millî Mücadele Tarihi’ni yeniden okumak isteyenler, tarihi vesikaların değil, fikirlerin değerlendirebileceğini ortaya koyan bu eseri mutlaka okumalı.
Eser, Tahkim Yayınları’ndan çıktı.