Ceza Muhakemesi Kanunu’nun(CMK) beşinci kitap, birinci kısmının dördüncü bölümü“Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde yer alan 250, 251 ve 252. maddeler Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine ( ÖYACM) ilişkindir. Burada bu mahkemelerin görevi ve nasıl yargılama yapacağına dair düzenlemeler yer almaktadır. Bu yargılama türü bir önceki Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda  (CMUK) yer alan ÖYACM’ne ilişkin düzenlemelerle aynı doğrultudadır. CMUK’ta bu düzenlemelerin yer alması ise 2004 yılında gerçekleşmiştir. Sebep ise Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) uluslararası hukuka aykırı olmasıdır. Bilindiği üzere DGMler 1961 Anayasasında 1971 yılında yapılan bir düzenleme ile anayasal bir kurum olarak yer almıştır. Devletin iç ve dış güvenliği ile ilgili suçların kovuşturma ve yargılamasında ceza müessireyetini artırmak, süratli yargılamayı sağlamak ve özellik arz eden bu suçların ihtisaslaşmış mahkemelerde görülmesini mümkün kılmak amacı bu kuruma yer verme gerekçesi olarak belirtilmiştir. Daha sonra 1982 Anayasasında bu mahkemeler varlıklarını devam ettirmişlerdir. 1999’a geldiğimizde DGMlere ilişkin düzenlemelerde önemli bir değişiklik yapıldığını görmekteyiz.   Bu değişiklik askeri hakimlerin mahkeme bünyesinden çıkarılmasına yöneliktir. Çünkü  askeri hakimlerin bulunması, DGMerin bağımsızlık ve meşruluğuna yönelik tartışmalara yol açmaktaydı.(1) Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu mahkemelerin  adil yargılanma hakkını ihlal etmesi sebebiyle Türkiye aleyhine kararlar vermekteydi. 2004’e gelindiğinde bu mahkemelerin ilk olarak anayasal dayanakları kaldırılmıştır. Daha sonra ise CMUK’ta yapılan değişiklikle buradaki düzenlemeler de yürürlükten kaldırılmıştır. İşte kaldırılan DGMler yerine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. ÖYACM bu şekilde mevzuat içinde yer almıştır. Fakat 2004’te yapılan bu değişiklik köklü bir değişiklik değildir. Zafer’in de belirttiği üzere: “Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme” kurallarına ilişkin gerek eski CMUK m.394/a-394/d’deki, gerekse yeni CMK m.250-252’deki düzenlemeler, “Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”daki düzenlemelere büyük ölçüde benzemektedir. (2) Burada ilk benzerlik her iki mahkemenin de terör ve örgütlü suçlar gibi belirli bazı suçlara ilişkin yargılama yapıyor olmasıdır. Bir diğer benzerlik ise telefon dinleme ve tespiti, gizli izleme, kayıt ve verilerin incelenmesi, gizli görevli kullanılması, tanığın ve görevlilerin kullanılması, hak ve alacaklara ilişkin tedbirler gibi istisnai hükümlerin uygulanmasına olanak sağlayan usul hükümlerinin varlığı olarak belirtilebilir.

Genel  mahkemeler ve özel  mahkemeler ayrımında DGM ve ÖYACM, özel mahkemeler kategorisindedir. Bu mesele daha ziyade yargılama birliği açısından önemlidir. Peki yargılama birliğinden bahsedelim. Yargılama birliği: “Her Devlet içinde yargılamanın, egemenlik gibi, tek oluşu ve o Devletin egemenliğine tâbi bütün şahısların bir tek yargılama kuvvetine bağlı bulunuşudur. Yargılama kuvveti herkesindir, kimsenin değildir. Bir diğer söyleyişle, yargılama kuvveti, kamusaldır, yani özlük değildir. Yargılamanın birliği prensibi, netice itibariyle, yargılamanın kamusallığı demektir.” (3) Aslında yargılama birliği bağımsız mahkemelerin varlığı ile ilgilidir. Ve yargılama birliğini bozacak olan gücü elinde bulunduranların farklı mahkeme taleplerinden kaynaklanmaktadır. Uygulamaya baktığımızda bu tür mahkemelerin güç aleyhine  gerçekleştirilen eylemlerin farklı yargılama usullerine göre işlediğini görmekteyiz ve bu sebeple bu tür mahkemeler yargılama birliğini bozan bir uygulama içerisindedirler. Ve özel yetkili mahkemeler herkese eşit şartlarda yargılama yapmadığı sürece yargı bütünlüğünü bozan bir nitelik taşırlar. İşte bu sebeple ihtisas mahkemeleri olarak nitelendirilen özel mahkemelerle bunlar karıştırılmamalıdır. İhtisas mahkemeleri, yargı birliği içerisinde herkesin eşit şekilde yargılanmasına engel değildir.

Burada DGM ve ÖYACM olağan mahkemeler midir yoksa olağanüstü mahkemeler midir sorununa da değinmek gerekir. Bu ayrım yapılırken esas alınan ölçü mahkemelerin suçtan evvel kurulup kurulmadığıdır. Dolayısıyla, gerek DGM gerekse ÖYACM suçtan evvel kurulduğu için birer olağan mahkemeler olarak nitelendirilmektedir. Fakat bu mahkemelerde uygulanan normlara baktığımız zaman daha ziyade olağanüstü hallere ilişkin bir yargılama usulü görmekteyiz. Bu da olağanüstü mahkemelerin bir uzantısı olduğu gerçeğini karşımıza çıkarmaktadır. Bir başka ifade ile söylersek bu mahkemeler, olağanüstü hâllerde kurulmuş mahkemelerin olağanlaştırılmış hâlidir.

            Şimdi bu mahkemelerin olağanüstü hâl mahkemelerinin bir uzantısı olduğunu söylemişken bir hususa da dikkat çekmek istiyorum. Özellikle bu mahkemelerin olağanüstü hâl mahkemesi niteliğinde olması başlıca eleştiri sebeplerindendir. Adına ister olağanüstü hâl ister güvenlik mahkemesi isterse devrim mahkemesi densin bunlar salt insanlara zulmetmek gayesiyle kurulmuş birer kurum olarak görülmektedir. Yerine göre de haklıdırlar. Çünkü yapılan yargılamalar devletin güvenliği gerekçesiyle resmi ideoloji muhaliflerine yöneliktir. Bizde resmi ideoloji muhalifi müslümanlar, kürtler ve sosyalistler bu tür yargılamalarla muhatap olmuşlardır. Ve bu yargılamalar resmi ideolojinin arz ettiği hukuk sistemine dahi aykırı olarak gerçekleştirilmektedir. İşte bizde olumsuz bir tablo çıkmasının haklı ve önemli sebeplerinden biri budur. Fakat bu durum, güvenlik yahut devrim mahkemelerinin külliyen gereksiz bir kurum olarak değerlendirilmesini gerektirmez. Aslında kökeni Fransa’ya dayanan bu mahkemeler devletin güvenliği açısından bir ihtiyaç olduğu için kurulmuştur. Dolayısıyla siyasi bir ihtiyacın zaruri ürünü olan bu mahkemeler gereklidir. Ve bu husus “Hukuk Devleti” ilkesi açısından bakıldığı zaman eleştirilecek bir düşüncedir. Bu durum aslında “Hukuk Devleti” ilkesinin meydana getirdiği bir tahriptir. “Hukuk Devleti” ilkesini “her derde deva” gören bir anlayışın neticesidir. Kanaatimizce burada devrim mahkemelerinin siyasi açıdan zarureti unutulmamalıdır. Ve eğer gerçekten devrim mahkemelerinin varlığı eleştiriliyorsa bu şartlarda oluşan mahkemeler yerine nasıl bir mahkeme ikame edileceği belirtilmelidir.

            Ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri terör ve örgütlü suçları yargılıyor dedik. Burada terörün Batı’ya hizmet eden bir kavram olduğu da unutulmamalıdır. Ve yine ABD’nin 11 Eylül’den sonra dünya genelinde bir olağanüstü hâl ilan etmesi ve bu olağanüstü hâl kurallarının tüm dünyaya olağan kurallar olarak ithal edilme sürecini daha evvelki yazılarımızda belirtmiştik. İşte ÖYACM olağanüstü hâlin bir uzantısıdır. Dün DGM’lerde yapılan haksız yargılamalar bugün ÖYACMlerinde devam etmektedir. Bugün, bu güvenlik veya devrim mahkemelerinin varlığını gerektirecek bir durum da söz konusu değildir. Dolayısıyla bugün ÖYACMlerinin devam etmesini savunmanın ne hukuki ne de siyasi bir dayanağı bulunmaktadır. Sadece iktidarda bulunanlar kendilerine muhalefet edenleri yargılamanın kolay bir yolu olduğu için bu tür mahkemelerin devam etmesini isteyebilirler. Bu savunma doğru olmasa da en azından anlayış gösterilebilecek bir gerekçedir. Fakat ne iktidar olan ne de bir dünya görüşüne dayandırılmayan savunmalar samimiyetten uzaktır. Hele bu mahkemeler kaldırılınca “Darbeciler serbest kalacak” şeklinde bir gerekçe boş sözlerden ibarettir. Keza bu mahkemelerin ihtisas mahkemesi olmadığını yukarıda belirtmiştik. Fakat bunlar ihtisas mahkemeleri olsalar bile bunların ortadan kaldırılması mahkemenin yargıladığı suçların suç olma niteliğini ortadan kaldırmayacaktır. Bu mahkemelerin kaldırılmasıyla herkes eşit şartlarda yargılanacaktır. Bu çok açık bir durumdur.

            Sonuç olarak Türkiye’ye baktığımızda Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri terör ve örgütlü suçları yargılayan ve insan haklarına müdahalede geniş yetkiler tanıyan istisnai hükümlerin uygulandığı kurumlardır. Olağanüstü hâllere ait yargılama usullerinin olağanlaştırılmış hâlidir. Dün Müslümanlar, Kürtler ve sosyalistleri yargılayan bu mahkemelerdeki farklılık ulusalcılar gibi yeni bir grubu da yargılıyor olmasıdır. Bizde haksız yargılamalarla özdeşleşen ve herkesin eşit yargılanması açısından, bu kurumların kaldırılması zorunludur. Fakat bu kurumları eleştirirken devrim mahkemelerinin siyasi bir zaruret olduğu göz ardı edilmemelidir. Yine siyasi bir zaruret olan bu kurumların hayatın her zaman bir devrim halinde olmayacağı sebebiyle geçici olmalıdır. Ve arz edilen hukuk sistemine aykırı yargılamalar da yapmamalıdır.

Dipnot:

1-Hamide Zafer, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde Yargılama Usulü, s.3, Erişim:http://hamidezafer.com/category/makaleler

2- A.g.m., s.1

3- Nurullah Kunter, Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul, 2007, s.127