Hz. Sıddîk-i Ekber (r.a.) Döneminde
Hz. Ebubekir (radıyallâhu anh) halife olunca, sahte peygamber Müseylemetü’l Kezzab’ın üzerine ordu ile varmış ve Yemâme cenginde Hz. Vahşi ile kellesini yuvarlamıştır. Bu savaşta Hz. Muaviye de cenk etmiştir.

Hz. Sıddîk-i Ekber Şam’a Emevîlerden birçok kimseyi göndermiş ve orduya kumandan olarak da Hz. Muaviye’nin ağabeyi Hz. Yezid’i atamıştır. Şam fethedilirse de vali olmak görevini kendisine tevdi etmiştir. Gönderilen bu ordunun hemen akabinde de Hz. Muaviye kumandanlığında takviye bir ordu daha göndermiştir. Şam bölgesi fethedilmiştir. Hz. Ömer zamanında Şam Valisi Hz. Yezidulhayr vefat edince, yerine kardeşi Hz. Muaviye Şam Valisi olmuştur. Bazı âlimlere göre dolaylı yoldan da olsa Hz. Muaviye’yi Şam’a vali olarak tayin eden Hz. Sıddîk-i Ekber’dir. Çünkü Hz. Ebubekir Hz. Muaviye’nin kardeşi Hz. Yezid bin Ebu Süfyan’ı Şam’a vali olarak atamış, onu da yanında göndermişti. Hz. Yezidulhayr ise Hz. Muaviye’yi kendisine halef olarak bırakmıştır. Daha sonraki halifeler döneminde de Hz. Muaviye Şam valisi olarak kalmıştır.

Hz. Ebubekir vefat etmiş, vefat etmeden önce de yerine Hz. Ömer’i tayin etmiştir.

Hz. Faruk’ül Azam (r.a.) Döneminde
Hz. Ömer (radıyallâhu anh) döneminde Şam Valiliği’nde Hz. Yezidulhayr mukim iken, Hz. Muaviye ise ona yardımcı idi. O demlerde Hz. Ömer, Hz. Muaviye’ye bir emirname gönderir; Hz. Ömer: “Ben seni Kayseriyye’ye vali olarak atadım. Hemen oraya hareket et, oradaki görevinde Allah sana yardım eylesin. Dilinden “Lahavle vela Kuvvete İlla Billahil-Aliyyil-Azim” kelimesini düşürme.” Hz. Muaviye, kardeşinin hazırladığı orduyla Kayseriyye surlarında… Acımasız ve şiddetten kaçınmayan Kayseriyyelilerle müthiş bir cenk… Oldukça fazla asker barınan Kayseriyye Kalesi’nden askerler çıktıkça mücahidler yere seriyor… Sonunda fetih… Kayseriyye fethedilince Filistin’deki diğer kaleleri de düşürme emri… Şam sahillerinin de birer birer ele geçirilmesinden sonra Hz. Ömer, Hicri 17-Miladi 638 senesinde Ürdün Valiliği’ni de Hz. Muaviye’ye verdi. Ürdün Valiliği görevinin Hz. Muaviye’ye tevdiinden bir sene sonra kardeşi Yezidulhayr vebadan ötürü şehid düşünce Hz. Ömer Şam topraklarını da ona verdi. Yaşı yaklaşık otuz beş. Bu haberi duyan babası ve anası çok memnun oldular ve ona birer mektup yazarak nasihatte bulundular. Babası Hz. Ebu Süfyan, mektupta Muaviye Hazretleri’ne şu şekilde öğüt veriyordu: “Bak oğlum! Şu muhacirler topluluğu, her bakımdan bizden öndeler. Biz ise onların gerilerinde kaldık. Onların makam ve mevkii hem Allah (c.c.) ve hem de Resulü (s.a.v.) katında yüksek oldu. Bize de gecikmiş olmamızdan dolayı geride kalmak düştü. Onlar bu bakımdan lider, idareci ve efendi oldular, biz ise onlara tabi konumunda olduk. Bak, onlar, sana oldukça büyük işlerini, görev olarak veriyor ve seni vali olarak tayin ediyorlar. Sakın onlara karşı gelme, muhalefet etme. Çünkü sen, hedefe doğru gitmektesin, gayret et. Eğer sen bunu yerine getirirsen, dolayısıyla bu hizmeti kendinden sonra gelecek olanlara miras bırakırsın ve bundan dolayı övgüye değer bulunursun.”

Bazı kimseler Hz. Ömer’e, Hz. Muaviye’nin genç olmasından, ondan daha deneyimli ve olgun kimselerin neden göreve getirilmediğinden yakındıysa da onlara Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v.) Hz. Muaviye hakkındaki hadis-i şerifini hatırlatmak kifayet etti: “Allah’ım! Halkı doğru yola iletmesi için onu hayra vesile kıl, kendisini de hidayette daim eyle ve başkalarına da doğru yolu göstermesini nasip eyle.”

Hz. Ömer, kisra ve roma kralının zekâsından konuşan ashaba ise şöyle demiştir: “Siz Kisra’yı, Kayser’i ve onların dehalarını medh-ü sena edip duruyorsunuz, hâlbuki sizin aranızda Muaviye var.”

Hz. Faruk’ül Azam bir gün Şam’ı şereflendirir. Hz. Muaviye de kendisini karşılamaya çıkar. Hz. Ömer, Hz. Muaviye’nin kılığını ve ardından gelen alayın ihtişamını, debdebesini görünce bunu yadırgar; “Ya Muaviye, bu da kisralık mı yoksa?” diye hesap sorar, Hz. Muaviye ise şu şekilde cevap verir: “Hayır ya Emirelmüminin! Biz cebhede düşmanla yüz yüzeyiz, harp ve cihad zineti ve teçhizatı ile düşmanlara karşı övünmeye ve üstün görünmeye ihtiyacımız vardır.” Maksadı yine rıza-i ilahi olan bu cevabı Hz. Ömer beğenir “Şüphesiz bu akıllı ve zeki bir kişinin hilesidir.” der ve Hz. Muaviye’yi bu ihtişamdan menetmez.

Hz. Muaviye, ordusunu yazlık ve kışlık olarak iki bölüme ayırmıştı. Eleğe çevirdiği Rum sınırında her mevsim gezdirdiği birliklerle bir yandan Bizans’a gözdağı verirken bir yandan da Afrika ve İran dolaylarında İslam sancağını memleketlerden memleketlere devretmeye devam ediyordu. Aldığı istihbaratlar sonucu, Bizans ile asıl büyük karşılaşma için donanmaya da ağırlık vermeye başlamıştı, sürekli halifeden bir deniz cengi için izin istiyordu, lakin bir hikmet gereği Emirelmüminin Hz. Ömer deniz cengini yasakladığından ötürü ilk deniz cengini Hz. Osman döneminde gerçekleştirecektir.

Hz. Ömer vefatına yakın müminlerin ulularından bir şûra kurmuş ve halifenin bu şûrada seçilmesini emretmişti. Hz. Ömer bir kâfir tarafından şehid edilmiş ve şûra Hz. Osman’ı halife seçmiştir.

Baran Dergisi 522. Sayı