Esselâmü Aleyküm.

Allah her şeyin hayırlısını nasib etsin size.

(Av. Güven Yılmaz da aynı dileği Carlos için ifâde ediyor ve “nasılsınız?” diyor.)

İyiyim, iyiyim. Son birkaç gündür yeterince uyuma fırsatı bulamadığımdan yorgunum gerçi biraz. Bu sabah uyuyamadım, yarın sabah bayram namazı kılınacağı için bu gece de uyuyamayacağım. Yapacak bir şey yok, neyse, mesele değil.

Hayat nasıl orada?

(Av. Yılmaz, kendileri bakımından her şeyin yolunda olduğunu söylüyor.)

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı peki?

(Av. Yılmaz, bir sorusu olmadığını; bu arada, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun, meslekdaşlarının ve gönüldaşlarının Carlos’a çok selâm söylediğini ifâde ediyor.)

Hepinizin bayramı mübarek olsun. Bilvesile, Pazartesi günü size bir mektub göndereceğim; bakalım bu sefer varacak mı, görmek için.

Yeri gelmişken, bugün veya kimi dinî otoritelere göre yarın, Kurban Bayramı’nın birinci günü. Bu sene bayram hangi gün olursa olsun, ki asıl mesele bu değil, sonuçta müslümanlar için önemli bir gün, kurtuluş günü.

Yine bugün, 11 Eylül… Unutmayalım ki, son dönemde süregelen Batı kaynaklı bir “11 Eylül” propagandası var. Kendilerini fedâ eden bazı mücahidlerin 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ni, İkiz Kuleler’i vurmalarına atfen yapılıyor bu propaganda.

Bu saldırı hakkında daha fazla teferruat vermeye gerek yok şu ân. Elbette, orada –hepsi olmasa da- ölen bazı insanlar masum kurbanlardı; yanlış zamanda yanlış yerde bulunuyorlardı sadece. Ne var ki, orası, yâni Manhattan, insanlığın düşmanı olanların üssü, dünya halklarına karşı her gün 24 saat süren daimi bir savaşı -seyreltilmiş uranyumun dahi kullanıldığı- bombardımanlarla sürdürenlerin en başta gelen yönetim üssüydü.

11 Eylül günü gelince, dünyanın fırsatçı ve yozlaşmış tüm hükümetleri, sözkonusu saldırı dolayısıyla bir “anma” yarışına giriyor bugün. Oysa hiç hatırdan çıkarmayalım ki, üçüncü dünya ülkelerinin ezilen tüm halkları ve tüm dünya devrimcileri için anılmaya değer asıl 11 Eylül, CIA ve Amerikan hükümetinin açık desteğiyle bundan 43 yıl önce, 11 Eylül 1973’de binlerce insanın hayatına mâlolan bir askerî darbe sonucu devrilen –şiddet ihtivâ etmeyen bir yolla halkına daha iyi bir hayat standardı kazandırma mücadelesi veren sosyalist Şili Cumhuriyeti’nin lideri- Şilili vatansever Salvador Allende’nin –bir müslüman olmasa bile, gerçekleştirdiği cesurca hareket dolayısıyla- şehadetidir. Kaçma fırsatı varken ve çevresindeki herkes böyle yaparken, kaçması yönündeki teklifleri reddedip, kendisini seçen Şili halkı için kendini fedâ etmesidir.

Fakat şimdi, o “11 Eylül” saklanıyor, varsa yoksa İkiz Kuleler’in vurulduğu bu “11 Eylül” öne çıkarılıyor. Tamam, 2001’deki bu “11 Eylül” göze hitab edici bir hâdise olabilir belki, ama ABD emperyalizminin son 200 yıl boyunca tüm dünyada yaptıklarına nazaran çok küçük çapta sayılabilecek bir darbe almasından dolayı hiç de üzülmek zorunda değiliz doğrusu.

Yeri gelmişken bir bilgi paylaşayım: ABD’nin verdiği ilk emperyalist savaş, 1801’de –şimdiki Libya’da bulunan- Trablus Beylerbeyliği’ne açtığı ve Trablus’un da belli bir dönem işgal edildiği dört yıl süren savaştır.

Her neyse…

Şimdi de bu sefer beni ilgilendiren bir mesele hakkında konuşmak istiyorum biraz.

Bugün, Venezüella Genç Komünist Ligi tarafından organize edilerek her sene 9, 10 ve 11 Eylül tarihlerinde kutlanan Genç Muhafızlar Millî Festivali’nin, yâni El Festival Nacional de la Joven Guardia’nın üçüncü günü. Venezüella Genç Komünist Ligi’nin başkanı ise Janohi Rosas adlı bir hanım.

Fransa’da da aynı günlerde kutlanıyor bu festival. L'Humanité adlı çok eski bir komünist günlük gazetenin organizatörlüğünde Fête de l'Humanité adıyla kutlanan sözkonusu festival, Fransa’nın en popüler toplantısı olma niteliğini taşıyor. Müzik konserlerinin falan verildiği bu etkinlikte, sadece komünistler de bulunmuyor; onlar azınlığı teşkil ediyorlar hattâ ve bu festival Fransız tarihinin bir parçası artık.

Venezüella’da ise, Ali Primera isimli geçmişte yaşamış bir şarkıcı-şairin adının verildiği bir parkta gerçekleştiriliyor bu etkinlik. İşte bu organizasyonu gerçekleştiren Venezüella Genç Komünist kuruluşunun başkanından bir mesaj, bir mektub ulaştı bana ve benim illegal biçimde Fransa’ya kaçırılıp hapse atılmam dolayısıyla beni savunacaklarını öğrendim. Ki bu da çok güzel.

Tam da şu ânda ve festival vesilesiyle binlerce insanın toplandığı böyle bir toplulukta benim durumumun dile getirilecek olması, beni unutmamaları, Caracas saatine göre bugün saat 4’de benim şerefime bir de program düzenlenecek olması çok güzel gelişmeler.

Her ne olursa olsun, şayet o kadar çok masum insan her gün düşman bombardımanları yüzünden ölmeseydi, şayet bir dava için savaşan o kadar çok insan kendisini bu düşmanlığa karşı fedâ edip şehid olmasaydı, Kurban Bayramı bugünkü mânâ ve değerini kazanamazdı kuşkusuz. Belki bugün koyunları kurban etmeliyiz ama bence bugünkü duruma bakarak “domuzları” da kurban etmeye hazır olmalıyız. Neden olmasın? Bugün belki değil ama sonraki seneler için bence böyle.

Düşmanın nasıl bir askerî gücü olursa olsun, korkudan tir tir titriyorlar şu ân. Avrupa dahil olmak üzere dünyanın her tarafındaki silâhsız müslümanlar ise, korkmadıkları gibi, inançları, prensibleri ve ideolojileri için ölmeye de hazır ve gönüllü.

Allah sizleri, gönüldaşlarınızı, daha doğrusu gönüldaşlarımı korusun. Hepimiz için örnek bir insan olarak Kumandan Mirzabeyoğlu için de her şeyin en iyisini diliyorum.

Allahü Ekber.
 
11 Eylül 2016

Baran Dergisi 505. Sayı