Bugün Allah’ı en çok hatırlatanlar, Allah’ın insanları şiddetle tehdit ettiği faiz karşısında dilsizleşmiştir. Öyle kürsülerden bu sorunun ifade edilmesi ile sorunun çözülmediği ortadadır.  Cesur ve konuya ilişkin çözüme odaklı ağızlardan, hakikaten çok daha gür seda ile çıkması gerekir. 

Faiz; adaletsizliğin ve adil olmayan paylaşımın oluşma sebebi iken, yükselen aykırı seslerin baskısı ile gösterilen cılız tepkiler vicdan pansumanı niteliğindedir.

Maaşlarını faize dayalı bir zulüm düzeninden alırken “ben ne yapabilirim devletin işi bu” diye çatır çatır faiz yemekten rahatsız olmayanlar unutmasınlar ki, bu faiz düzeni, yetim hakkının bir kısmını seslerini çıkarmamaları karşılığında onlara veren bir sistematiğe dayanır.

Yöneticimiz korkuyor, siyasetçimiz korkuyor, diyanetimiz korkuyor, iş adamımız, sanayicimiz, memurumuz, yüksek yargımız korkuyor. Çünkü nereden nasıl başlayacaklarını bilmiyorlar. Faiz kaldırılmalı diyenler çok ama nasıl olacak bilen yok mu acaba!?

Elbette var...

Biz ne yapabiliriz diyorlar? 

Evet, tek başlarına bir şey yapamazlar, parçalanmışlar.  Henüz ateş kendilerine dokunmamış olanlar da, büyük devlet kazanında faize karşı nasıl hareket edilmesi gerektiğini bilmiyorlar. Sistemin nasıl değiştirileceği bilinmiyor. Siyasi yapı değişti ama faizci ekonomik zulüm düzeni keskin kılıçlarını sallamaya devam ediyor.

Bolluk, refah isteyenler!

Bugün, kurulu faiz düzeninin halkı sistemin çarkları arasında, hem de halkın seçtiği yöneticilerin elleriyle ve düzenin işleyiş biçimiyle nasıl ezdiğini, köleleştirdiğini görüyoruz. Faiz ateşi ülkemizi sardı. Henüz mahallesinde yangını görmeyen, yangının kendisine gelmesini engelleyebilecek mi? Elbette hayır. Bu gemi Türkiye gemisidir. Bu gemiyi delen faizciler, zamanı geldiğinde filikaları ile kaçacaklar.

Devlet; faizci politikaları, gerekçeli zeminler oluşturarak dayatan, uygulamaya koyan kripto bürokrasinin belini kırmadıkça, düzenin faizci para kredi sistemi ile devleti sömüren yapısını ortadan kaldırmadıkça, bu millet istediği refah düzeyine ulaşamayacaktır. 

Faize karşı imamlardan, hocalardan umudumuz kestik, umudumuz Hahamlar, Rahipler mi?

Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kendilerine bildirildiği gibi “Riba” yani faize dayalı bir zulüm sistemi kurmamaları gerekiyordu. Maide sûresinde “Allah’ın emir ve yasaklarına uysalardı her yönden bol bol rızıklandırılırlardı” diyor; ama onlar tersini yaptılar. Faize dayalı bir sistem kurdular. Hahamlar ve rahipler de seslerini çıkarmadılar. Sistemin pasif ortakları oldular.

Faiz ile en çok mücadele etmesi gereken din adamlarının yedikleri yemekleri merak ediyorum. Sabah-akşam uyuşturucu mu katılıyor acaba?

Size ne oluyor da, insanlardan Kur’an okurken para alıyor, mum yakmak için para alıyor, Kıtzba (Musevilerin hahambaşına ödediği para) ile para alıyor ama Allah’ın faizi kaldırın emrini yerine getirmiyorsunuz? 

Ey Hahamlar, Papazlar, İmamlar!

Allah’a karşı olan sorumluluğunuzu yerine getirmiyorsunuz.  Allah sizlere; faizin kaldırılmasını emrediyor. Bu hakikati kitaplarınızda okuyorsunuz. Ama türlü türlü gerekçelerinizle, bu konuda ne bir araya geliyor ne de mücadele ediyorsunuz. 

Din adamı olduğunuz için; insanlar sizlerin geçimlerini sağlıyor. İhtiyaçlarınızı gideriyor. Oysa sizler, mensubu olduğunuz dinin şiddetle karşısında olduğu faize karşı insanlara yardım etmiyorsunuz. 

Size ne oluyor da iman ettiğiniz kitablarda okuduğunuz halde susuyorsunuz? 

Bunlara karşı ateşin size hiç dokunmayacağını ya da az bir zaman dokunacağını mı sanıyorsunuz?  Hakikati bildiğiniz halde ne kötü hüküm veriyorsunuz...

Din adamlarından beklentimiz; öksüzün, yetimin hakkını yiyen, bütün insanlarımızı borçlar altında inleterek mallarını alan, halkın yanında devletin yanında aktif pozisyon alarak; faize karşı üzerinize düşen vazifenizi hakkı ile yerine getirmenizi istiyoruz ve bekliyoruz. Selam ve dua ile...

Baran Dergisi 618. Sayı