İmam-ı Azam Hazretleri: “Efendiler, halktan bazıları size rüyalarında Peygamber Efendimiz’i ve salih kimselerden çoğunu mescid içinde yahut güzel mekânlarda hatta kabir başlarında gördüklerini söylerlerse onlara inanın, sözlerini dinleyin” der.

Biz: Hemen anlatanın lafı bitmeden karşı çıkar, ukalaca ‘ne var bunlarda anlatılacak arkadaş? sen kimsin ki, efendimizi  rüyasında göreceksin’ der, cehlimizi ve kabalığımızı ortaya sereriz. Bir de, ‘ben böyle şeylere inanmam, dinde böyle bir şey yok’ zırvalığı ile sırıtırız.

İmam-ı Azam Hazretleri: “Heva ve hevesine düşkün, pis nefsinin esiri olmuş kimselerle bir araya gelmeyin. Konu; din ve din yoluna davet olmadıkça yanlarında oturmayın, boş söz ve kırıcı davranışların sergilendiği gıybet edilen ve müstehcen sohbetlerin yapıldığı meclislere katılmayın” der.

Biz: Tam aksine, heva ve hevesine uymuş kendisini havada uçuyor sanan, herkesten bilgili, kuvvetli, biraz da dayılık havasında olan, ağzından ne döküleceğini bilmediğimiz veya ne mal olduğunu bildiğimiz halde, sırf goygoy olsun diye yanında bulunmayı bir maharet sayar, günaha batarız.

İmam-ı Azam Hazretleri: “Sultanların sarayı civarında ev edinmeyin, komşularınızdan şikâyetçi olmayın, onların bir hatasını görürseniz onu örtmeye çalışın. Bilmiş olunuz ki, onların namusları ve canları size emanettir, sizin de onlara...”

Biz: Bırak bir sultan sarayının yanını, sıradan bir bakanın, bir milletvekilinin yanında ev tutmak için yarışırız, hatta bakan falan olursa kendimize havadan paye çıkartma pahasına bazı kıyıda köşede gururla, ‘Allah var bakan bey, her karşılaştığımızda hep bana selam verir’ diye şişerek anlatmaktan zevk alırız. Dindar komşularımızı hakir görür, makam ve mal sahibi olanları üstün tutar, yalakalığı severiz.

İmam-ı Azam Hazretleri: “Tamahkar, yalancı, fesatçı ve karıştırıcı olmayın. Her  zaman ve mekanda şeref ve vakur hareketinizi zedeleyecek davranışlardan korunun. Bulunduğunuz mekan ne olursa olsun müezzin ezana başlar başlamaz o mekanı hemen terk ederek kalkıp caminin yolunu tutunuz, camiye ilk giden siz olunuz.”

Biz: Dünyanın hep boş ve geçici olduğunu söyleriz ama, tamahkarlığı elden bırakmaz, hiç bir garip, fakir ve uzak ülkelerdeki mağdurlar için elimizi cebimize sokmayız. Fitne dürtülü kışkırtıcı muhabbetlere balıklama atlarız. Zulme uğrayan aç, açık, evsiz, barksız Müslümanları görmezden geliriz, kahvehane köşelerinde pişpirik seyretmeyi terk edip camiye bile gitmeyiz.

İmam-ı Azam Hazretleri: Dünyaya rağbet ve hırsının olmadığını göstermek istersen, önce kendi kalbinin zenginliğini göster, fakir de olsan, rastladığın isteyicilere bunlar benden daha miskinlerdir diye bir hurma da olsa tasaddukdan kaçma.”

Biz: Önce dilencilere (Sailler) kızarız. Bu dilencilerin çok para topladığını düşünürüz veya öyle duymuşuzdur, onun için vermeden geçeriz. Şunu iyi aklınızda tutun, burada verilecek olan sadakadır. Zekat gibi belirli muhasebe limitine gerek olmadığından en az olan 5 kuruş olsa bile olsa boş geçmemenin önemini kavrayamayız.

İmam-ı Azam Hazretleri: “Hububatı ve ekin türü mahsulü değerinden aşağı almaya kalkma. Onlar çok alın teri döktüren fiiller gerektiren uğraş sonu elde edilir. Evimize de onlardan yapılmış bir helal ekmek girer. Altın ve gümüş alırken de kendi alacağın altını kendin tartmaya kalkma, satıcının tarttığına bak ve öyle al.”

Biz: Yiyecek olsun, taşınacak başka bir meta olsun, mutlak surette fiyat kırdırmaya bakarız. Efendimiz (s.a.v) pazarlık edermiş ve sünnet bir kural olarak da bize bırakmış amma, zavallı satıcıyı sıkıştırıp zorla zararına almanın vebali olduğunu unutmayalım. Esnafı bıktırıp ne kendimizi kovduralım ne de o malın fiyatı hakkında bilgimiz varsa aldanalım.
İmam-ı Azam Hazretleri: “Delillerle konuşmayan ilim erbabından olduğu halde, edep usûl bilmeyen, bildiği halde de, mevki şöhret veyahut sapık fikir ve inanç mübtelası olan halk arasında, (Bugün için tv. ekranlarını buna katabiliriz) salih amel ve aklı-ı selime uymayan fetva ve beyanlarda bulunan kişilerin yanına sokulma, sohbetlerinde bulunma; karşı çıkmaya kalksan bile seni mahcup ederler, haklı olsan dahi meclisten atarlar...”

Biz: Uydum kalabalığa alışkanlığımızı hemen göstermeye çok meraklı bir toplumuzdur, nerede bir kalabalık varsa oradayız. Televizyonlarda olsun her hangi bir pazar yerinde bir reklamcı olsun, ağzımızı açar saatlerce dinler ve o ucuz çürük malı alırız. Adamın boy post yerinde, bir de ağzı iyi laf yapıyor ise kapılır gideriz. Sapık mı, yalan yanlış fetva mı veriyor, dinimizin en belirgin noktalarını inkâr mı ediyor, bilmeden günaha gireriz.

İmam-ı Azam Hazretleri: Sultan’ın zulüm işlediği yerlerde sakın hazır olma, ancak sen doğru bir söz söylediğin zaman sözün geçerli olacaksa orada kal. Zulmü durdurmaya gayret et, onlar haram işler ve haram yerlerken oradan uzaklaş der.

Biz: Öylesine zalimlere pek fazla baş kaldıracak tavırlarda pek bulunmayız. Efendimizin de buyurduğu gibi bir kötülüğü gördüğünde, önce elinle, sonra dilinle, onu da yapamazsan hiç olmazsa kalbinle buğz et derken, lakin en zayıf imanın ise kalple buğz edilmesini gösterir der. Her koyun kendi bacağından asılacak bana ne der geçeriz helal haramına karışmayız. Oradan uzaklaşınca da, zalimin de hainin de arkasından sülalesine günlerce sayarız.

Peygamber Efendimiz'in hadisleri ile hiç tersleşmeyen bu güzel öğütleri size İmam-ı Azam Efendimiz’in orijinal tercümesinden aynen naklettim. Bilmiş olunuz ki, Efendimiz’in de hadisleri aynen asla hiç bir ayetle çelişmez; çelişen bizim zanlarımızdır. Mezhep İmamlarının cümlesinden Allah razı olsun, sünnet ve mezhep imamlarının kaidelerine riayet etmeyi de herkese nasip etsin... Amin!

Baran Dergisi 576. Sayı