Esselâmü Aleyküm.

Nasılsınız?

(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)

İyiyim, iyiyim.

Hamas lideri Halid Meşal’in Erdoğan tarafından davet edildiğini ve görüştüklerini işittim haberlerde. Doğru mudur?

(Av. Yılmaz, Carlos’u doğruluyor.)

Tamamdır. Halid Meşal, Suriyeliler tarafından, İranlılar tarafından kurtarılmıştır, biliyorsunuz.

Neyse, tüm bu olan bitenler de çok tuhaf gerçi…

Bana vereceğiniz bir haber var mı oradan?

(Av. Yılmaz, yeni bir haber olmadığını, ancak Kumandan Mirzabeyoğlu’nun, meslekdaşı Av. Ahmed Arslan’ın ve diğerlerinin Carlos’a devrimci selâmlarını gönderdiğini söylüyor.)

Ben de her şeyin en iyisini diliyorum onlar için.

(Av. Yılmaz, Av. Ahmed Arslan’ın da İstanbul’da olduğunu, ancak şu ân kendisiyle birlikte olmadığını söylüyor.)
Benim için sımsıkı kucaklayın lütfen onu.

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı peki?

(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, ancak Carlos dilerse, Birleşik Krallık’ta 23 Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirilen ve Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde kullanılan oyların çoğunluğu teşkil etmesiyle neticelenen referandumdan sonra gelinen nokta hakkında konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)

Olur. Ben de aynı şey hakkında konuşmayı düşünüyordum zaten.

Evet, Birleşik Krallık’ta yapılan, Büyük Britanya ile Kuzey İrlanda’da yapılan dünkü referandumun sonuçlarını aldık bugün. Sonuçlar gayet net: İngilizler, Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde oy kullanırken, İskoçlar ise Avrupa Birliği’nde kalma yönünde oy kullandı.

Zaten İngilizler, en başından beri Avrupa Birliği’ne mesafeli yaklaşmış ve para birimi sterlini koruyarak euroya geçmemişlerdi. Şimdi de Avrupa Birliği’nden tamamen çıkarak, Brüksel’de üslenmiş bürokratlardan, ekonomik ve malî kararları veren ama kimseye hesab vermeyen bürokratlardan tam bağımsızlığını kazanmak istiyorlar. O bürokratların kimseye sormadan aldığı kararların sonuçlarına, bu kararlar yüzünden yaşanan tüm iktisadî krizlerin sonuçlarına, Avrupa Birliği ülkelerinin halkları katlanmak zorunda kalıyordu, malûm. Britanya da kendisini kurtaramıyordu bu menfî etkilerden.

Diğer yandan, Avrupa Birliği kurulmadan önce Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) vardı başlangıçta ve General de Gaulle Britanya’yı bu birliğe almayı kabul etmemişti o gün. AET’nin o dönemdeki altı kurucusu, Britanya’yı da içlerine almak istemiyordu. Çünkü Britanya, Avrupa’nın kalanıyla aynı zihniyette veya düşüncede görülmüyordu. Sadece kara Avrupası ile coğrafî bakımdan ayrı olduğundan dolayı değil, tarihî olarak da diğerlerinden daima ayrı ve bağımsızdı Britanya. Bunu da kötü bir şey olarak söylemiyorum.

(Carlos, daha önce de BARAN için anlattığı çerçevede, annesi ve kardeşleriyle birlikte gençliğinde bir dönem İngiltere’de yaşamalarından dolayı, bu ülkeye hissî anlamda bir yakınlık duyduğunu ifâde ediyor. Bu yüzden, politik ve stratejik olarak farklı olmakla birlikte, hissî olarak İngiliz düşmanı olmadığını ekliyor.)
Evet, İngilizler gerçekten de Avrupa’nın kalanı gibi değildir. Bağımsızlıklarını korumak, tam bağımsız olmak isterler ki, bence de doğrudur bu tutum.

Bu referandum dolayısıyla gündeme gelen hususî mesele ise, İskoçya’nın durumudur.
İskoçlar, İngilizlere askerî bakımdan yenildikten sonra katılmışlardır Birleşik Krallık’a. Kaldı ki, İngilizlerle İskoçlar aynı insanlar da değildir. İskoçlar Kelt bir kökenden gelir ve bir çeşit Kelt dili konuşurlar. Çoğunluk itibariyle de –Britanya’nın genelinin tersine- tarihî olarak katoliktirler. Buna rağmen, Britanya ordusunun, İngiliz ordusunun en seçkin birimlerinde görev yapanlar da İskoçlar olmuştur dünden bugüne. Sarayda da geçmişte bu yana öne çıkmışlardır ki, şimdiki kraliçenin annesi de soylu bir İskoç kadındır meselâ. Britanya kraliyet ailesi de Alman kökenlidir gerçi.

Şimdi İskoçların Avrupa Birliği’nde kalma yönünde oy kullanmaları da, hakikaten Avrupa Birliği bünyesinde kalmak istemelerinden dolayı değil, gerçekte Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemelerinden, İngiltere’den bağımsız olmak istemelerinden dolayıdır. Yeni İskoçya Başbakanı hanımefendi Nicola Sturgeon’ın yaptığı açıklamalar da bu yöndedir. Ki, bu da iyi bir şeydir bana göre. Barışçı biçimde bağımsızlıklarını kazanmak ve Londra Westminister’daki İngiliz parlamentosundan bağımsız olarak karar almak istemektedirler. Onlar da bir İskoç demokrasisi, İskoçların kendi bünyesinde câri parlamenter bir hükümet arzu etmektedirler.

Galler’e gelince, tarihî, hissî ve iktisadî bakımdan İngilizlere çok yakınlık hisseden bir halktır Galler halkı. Onların da kendi dilleri, hem de çok eski bir dilleri vardır ama artık daha az konuşulur durumdadır ve sadece köylerde konuşulmaktadır. Daha ziyade İngilizce konuşmaktadır bugün Galler halkı. İskoçya’da ise, ülkenin her köşesinde konuşulmaktadır İskoç dili.

Sonuç olarak, Britanya Avrupa Birliği’nden çıkacak, İskoçya da inşallah bağımsız bir ülke olacaktır. Kaldı ki, her ne kadar çatışma ve savaşlarla örülü de olsa, tarihî bağları dolayısıyla, İngiltere ile de dost bir ülke olacaktır bu.
Bu vesileyle ifâde etmek gerekirse, İskoçlar daima iyi savaşçı olmalarına rağmen, İngiltere’nin nüfusça dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olagelmesi hasebiyle, sayıca azlıklarından dolayı yenilmişlerdir İngilizlere.
Diğer yandan, bu referandum hâdisesi, öyle sırf bir iç mesele değildir ve hem tarihî hem jeo-stratejik bir değeri vardır. İngiliz şirketleri, İskoçlara ait Kuzey Denizi’ndeki petrolü sömürmüşlerdir bugüne dek ve İskoçya’ya çok küçük bir hisse düşmüştür bu gelirden. Gelirin yüzde olarak çoğu ise İngiltere’ye ve İngiliz şirketlerine gitmiştir hep.

İnşallah her şey iyi yönde gelişir ve İngiltere tekrar tam bağımsızlığını kazanır. Bu süreçte, hem tarihî hem kültürel bağları olan ABD’ye düşman olmadan ama NATO’dan da çıkarak, eskisi gibi ABD’nin peşine takılıp o saldırganca savaşlara katılmak yerine, herkesin kapısını kendisine açtığı, İngiliz öğretmenlere ve tüccarlara açtığı bir ülke hâline gelir.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkması muhtemelen birkaç sene alacak olsa da, inşallah her şey bu istikamette gelişir. Üstelik bu çıkış, hem diğer Avrupa ülkelerine hem de Türkiye’ye bir örnek teşkil eder umarım.
Gönüldaş Erdoğan da, Avrupa Birliği’ne girme çabalarını artık bırakmalıdır bu bakımdan. Bu olursa, Gönüldaş Erdoğan’ın iktidarındaki çabalarla az biraz daha pekiştirilen Türkiye’nin o küçük bağımsızlığı, bu sefer tümden yitirilecektir de ondan.

Bitirirken, İngiltere’nin, diğer Avrupa ülkeleriyle de dost kalarak, ABD emperyalizminin en yakın takibçisi sıfatından ve siyonizm yanlısı saldırganca politikalardan bu vesileyle ve bu süreçte kurtulmasını dileyelim.
Kumandan Mirzabeyoğlu’na en sıcak selâmlarımı gönderiyor; Halid Meşal’in Gönüldaş Erdoğan’a Suriye’deki o berbat karmaşadan çıkması ve Ortadoğu’daki tüm müslüman ülkelerle tekrar kardeş olması istikametinde güzel tavsiyelerde bulunmasını ümid ediyorum.

Allahü Ekber.
 
25 Haziran 2016

Baran Dergisi 494. Sayı