Bir Müslüman, Cihaddan vazgeçtiğinde büyük sıkıntıların gölgesinde kalır. Nitekim bugün Ortadoğu’da Müslümanların zulüm görmelerinin ortak sebebi cihadı terk etmeleridir. Dünya coğrafyasının diğer taraflarında ise insanların şirk bataklığında cebelleşmesi ve aynı zamanda İslâm’a düşman olmasının sebebi biz Müslümanların cihad mevzuunu iyi kavrayamamış olmamızdan mütevellittir.

Cihad ibadettir... Bu ibadet yalnızca kıtal demek değildir. Ne yazık ki, “Cihad” denilince İslâm düşmanlarının gözlerini pörtletmesinin müsebbibi cihadı yanlış anlayıp, yanlış uygulayanlardır. Tabiî ki mücahidler yaşatmak için öldürürler... Doğru yolu... Nasıl ki bir doktor hastayı yaşatmak için kangrenli kolu kesiyor, mücahidler de hak yolun doktorlarıdır... 

Mukatele, cihad ibadetinin bir şubesidir. Bu ibadetin bir diğer ve en önemli şubesi ise davet/tebliğdir. İslâm davet dinidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve ulu ümmeti "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et." ayetine mazhar olarak, bu ayete mükellef olmuşlardır. Dünyada bunca batılın yayılmış olması, zulmün, haramların ayyuka etmesi, bizim davet vazifemizi başarıyla icra edemeyişimizden dolayıdır. İslâm dini, daveti önemseyip, davetçiyi ise mükafatlandırmıştır. Davet yolunda ölenlere şehit unvanı verilmiştir. Yalnızca İslâm yolunda ölenler şehiddir.

Çağımızda davet/tebliğ ulema tarafından güzellikle yerine getirilse de, ne yazık ki Müslüman ferdler bazen yargısız infaz yapmaktadır. Bugün yapılan tebliğler, Peygamber Efendimiz’in davet metoduna uymamaktadır. Kimi kısım Müslümanlar, gördükleri kişilere hiç samimiyet bağı oluşturmadan karşısındaki insana “ibadetlerini yerine getiriyor musun?” diye soruyorlar. Bu üslupla irtibat kurmak ayıp... Kimileri de insanların yalnızca dış görünüşlerine aldanıp, onu yargılamaktadır! “Davet et!” emrine memur Müslümanlar, “Hikmetle, güzel öğütle” kısmını atlamış hâlde, bu yüzden davet edeceğim derken karşısındaki insanı hepten tereddütte bırakıyor. 

 “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” ve “nabza göre şerbet” sözleri kulağımızda küpe olmalıdır, tabiî bunu da sulandırmamak lâzım. Nitekim bazı şahıslar bu sözleri kullanarak dini eğip, bükmeye çalışıyor Nasreddin Hoca’nın leyleğe yaptığı muameleyi hatırlayalım: Hoca, leyleğin gagasını, bacağını, kanatlarını kesmiş, karşısına almış ve “Şimdi kuşa benzedin!” demiş. Bu hesap bazı hoca(!) kimlikli şahıslar “Aman insanlar şöyle anlamasın, aman diyeyim böyle anlamasın!” diyerek İslâm’ın ayet, hadislerini kırparak birtakım şeylerden bahsediyorlar...

Bana öyle geliyor ki, bize düşen vazifeyi yapabilmemizin en güzel yolu, Allah Resûlü ve yıldızlar gibi parlayan sahabî efendilerimizin rehberliğidir.


Baran Dergisi 681. Sayı