Selâmün aleyküm.
(Av. Güven Yılmaz selâmı aldıktan sonra Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve tüm gönüldaşların, Carlos’un Ramazan’ını tebrik ettiklerini söylüyor.)
Başta Kumandan Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere tüm gönüldaşların Ramazan’ını tebrik ediyorum.

Bana soracağınız bir soru yoksa ABD kongresinin, Ramazan’a tekabül eden ABD’nin Tel Aviv elçiliğini Kudüs’e taşıma kararı etrafında bir şeyler söyleyerek başlamak istiyorum. ABD’nin bu kararı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmektir. Filistin halkı zor bir süreç geçiriyor ve yardıma ihtiyacı var. Filistin halkı her Ramazan’ı zor şartlar altında ve Siyonistlerin türlü saldırılarına muhatap kalarak geçiriyor aslında…

Bundan çok uzun yıllar önce, şu an “azılı katil” Netanyahu’nun başında olduğu faşist İsrail devletinin bu yönde talepleri olmuştu. Bu talepler arka arkaya Amerikan hükümetleri tarafından reddedildi. Demokratlar da, Cumhuriyetçiler de bunu yapmadı. Trump ise seçimlerden önce Amerikan büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımayı vadetti. Şu an İsrail kendi bölgesini aşarak yerleşim yerleri kuruyor. Bu Oslo Antlaşması’nın çalışmadığının ve gücü elinde bulunduran İsrail’in istediğini yaptığının bir göstergesidir.

Geçmişte, Filistin davasının önemli isimlerinden olan Yaser Arafat bir takım politik hatalar yapmıştı. Arafat Filistin’e kaybettiklerini yeniden kazandırmaya çalıştı; fakat bunu gerçekleştirilebilecek güce sahip değildi. Buna rağmen Gazze’ye geçerek İsrail’e karşı bir takım illegal eylemler organize etti. Bu eylemler diğer Arap devletleri tarafından tasvip edilmedi. O Filistin’i ekonomik ve askerî açıdan güçlendirmeyi amaçladı. Filistin’in bağımsızlığı için çabaladı. Fakat daha sonra düşman ile iletişime geçti. Bu süreç içerisinde İsrail’in Filistin elçisi bölgede Yahudi misyonerliği yaparak, bölge halkını Yahudi olmaya zorladı. Yahudiler, Müslümanların haklarını gasp etti. Bölgedeki Müslümanların haklarının kesinlikle bir şekilde geri alınması lâzım.

Bugün Amerika, İsrail ve Filistin arasındaki savaşın dışında gibi görünüyor; fakat her dönem bölgede İsrail’in güvenliğini hesab etmişlerdir. Ayrıca, Trump döneminde Amerika, İsrail’i daha fazla destekleyerek bu savaşın içerisinde olacak. Bu sebeple Trump, bölgedeki diğer ülkelere ailesiyle ziyaretler gerçekleştiriyor. Önümüzdeki süreçte Filistin’de Müslümanların yaşadığı bölgelerdeki baskıyı daha da artıracaklar. Biliyorsunuz İsrail yönetiminde olanlar ve İsrail’in güvenliği için çabalayanlar Siyonist Yahudiler… Paraya ve güce sahipler… Dünyanın dört bir tarafından, Yahudilerin İsrail’e getirilip yerleştirilmesi isteniyor, bunun için çalışıyorlar ve bunu icra etmek için faaliyetler yürütüyorlar. Müslümanlar kutsal şehir Kudüs’ü korumalıdırlar. Oyunun merkezinde bu şehir var. Bölgedeki İsrail işgalini tamamen meşrulaştırmak için uğraş veriyorlar. Uluslararası hukuk kurallarına da aykırı olan bir işgal bu. Filistinlilerin tüm haklarına tecavüz ediliyor, göçe zorlanıyorlar.

İsrail’in kendisine bu derece geniş bir saha bulmasının sebeplerinden birisi de Suriye savaşının bölgede oluşturduğu şartlar. İsrail, Suriye’de barışın tesis edilmesini istemiyor. Esed’in savaşın son bulmamasına yanaşmaması da kesinlikle İsrail’in işine yarıyor. Esasında İsrail’in, Hafız Esed döneminden beri Suriye ile bir takım gizli bağları vardı. Bazı görüşmeler yapıldı. Buna mukabil İsrail Suriye sınırlarını ihlâl etti. Ben Gurion’un yaptıklarını biliyorsunuz. İsrail’in Suriye ve Ürdün üzerine bir takım planları var. Ürdün’ü de parçalamak istiyorlar.

Bu arada günde üç kez ilaç almak zorunda olduğum için oruç tutamıyorum. Tabiî ki buradan iyi bir Müslüman olmadığım anlaşılmasın, ilaç kullandığım için böyle olmak zorunda; fakat belki sigarayı bırakabilirim, bu benim için daha iyi olabilir.

Her neyse, Umarım Rusya ve Çin hükümetleri de kısa bir zamanda hatalarını telafi ederler ve tekrar İsrail’in işine yarayacak hatalar yapmazlar.

İsrail şu anda kendisine rahat bir hareket alanı buluyor. Bu dönemde Müslümanlar birlikte hareket etmeli ve İsrail’in planlarının önüne geçmeli; ancak birlikte hareket edilirse İsrail’in tezgâhı bozulabilir. Fakat ne yazık ki, Müslüman ülkeler bunu yapmaktan uzak. Müslüman ülkelerde yolsuzluklar ve dolayısıyla yoksulluk var. Bugün Müslümanları koruyabilecek tek ülke Türkiye’dir ve Türkiye bunun farkına vararak bu yönde hareket etmelidir. Biliyorsunuz Türkiye aynı zamanda bir NATO üyesidir ve NATO İslâm ülkelerinin organize olma şekli bakımından önündeki bir örnektir. Türkiye bu tecrübesini İslâm ülkelerinin bu yönde bir organizasyon altında hareket edebilmesi için kullanabilir. Türkiye’ye çok iş düşüyor.

Allahu Ekber…


Tercüme: Faruk Hanedar
27.05.2017


Baran Dergisi 542. Sayı