Türkiye’de bugün (23.06.2019) en büyük şehir için bir seçim yapılacak. Tekrarlanan seçimlerde belediye başkanı seçilecek. Hükümetin ve Erdoğan’ın karşısında çeşitli muhalif grupların bir araya gelmesinden oluşan bir koalisyon bulunuyor. Hükümetin adayı önemli ve iyi bir insan; fakat muhalefetin adayı da arkasında büyük destek bulmuş durumda. Bu bakımdan muhalif adayın ciddiye alınması gerekiyor. 

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin 41. oturumunda tutsak DAEŞ militanlarının ve ailelerinin durumu konuşuluyor. Konseyin açılış konuşmasını yapan Yüksek Komiser Michelle Bachelet Şili’nin eski cumhurbaşkanıdır. Kendisi dürüst bir insandır. Eylül 1973'te gerçekleştirilen Pinochet darbesinde büyük acılar çekmiş ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Darbede binlerce insan öldürülmüş, daha fazlası ülkeyi terk etmiştir. 

Bachelet, bir kaç gün önce de Venezüella’ya ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette Başkan Maduro ile Venezüella’da bulunan siyasî tutsaklar hakkında konuştular ve Maduro’dan siyasî tutsakların serbest bırakılmasını istedi. Maduro’nun siyasî sorumluluk almasını talep etti. Elbette masum olan tutsakların serbest bırakılması gerektiği doğru; fakat Venezüella’daki siyasî tutsakların masum olduğunu söyleyemem. Venezüella emperyalist saldırılarla darbe yapılmaya çalışılan bir ülke ve burada bir çok hain bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok zor bir zamanda vatansever olmasına rağmen içten çürümeye yüz tutan Venezüella hükümetini destekledi. Çünkü Türkiye de emperyalistler tarafından acıya sürüklenen ülkelerden birisi. Yüzlerce insanı öldürüldü, Erdoğan’a suikast teşebbüsünde bulunuldu; fakat o hala iktidarda. Tıpkı Venezüella gibi Türkiye’de de bir çok siyasî mahkûm var. Gülen destekçilerinin büyük çoğunluğu cezaevlerinde. Gülenistler, CIA ile işbirliği içerisinde olan, İslâmî kaygıları varmış gibi görünen alçaklardır. Amerikan gizli servisleri tarafından muhafaza edilmekteler. 

Gülenistlerin yanı sıra, onlarla bağlantısı olmayan bir çok masum insan da cezaevlerinde bulunduğu iddia ediliyor. Bunun sebebi olarak ise hükümet ile fikir ayrılığı yaşamaları öne sürülüyor. Bu durum Türkiye toplumun yargıya karşı güvensizlik duymasına sebep oluyor. Türkiye’de yargı, masum insanların mağduriyetlerini gidermeli ve cemiyetin hukuka saygı göstermesini temin etmeli... Türkiye’deki siyasî ahvale ve yapılan seçimlere tesir eden öncelikli meselelerden birisi de budur. Bu bakımdan Türkiye hükümeti, Kürtlere karşı baskısını hafifletmelidir. Kürtlerin de emperyalist manipülasyonundan kurtulması gerekmektedir. 

Avrupa’da bu vaziyete dair Türkiye aleyhtarı haberlere sıklıkla rastlanıyor. Bundan önce bir çok kez Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerine temas ettim ve Avrupa’nın Türkiye’yi kabul etmeyeceğini söyledim. Çünkü Türkiye Müslüman bir ülke. Nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de devlet başkanı da gerçek bir Müslüman. Avrupa, Kemalistler iktidardayken de Türkiye’yi kabul etmediler. Korkuları Türkiye’nin bir İslâm Cumhuriyeti’ne dönüşmesi tehlikesi...

Türkiye’nin bağımsızlık için mücadele ettiği süreçte Arap devletlerinin büyük çoğunluğu ihanet içerisinde. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Siyonist İsrail ve emperyalist ABD ile işbirliği yapan bir çok devlet var. ABD’nin bugüne kadarki en iyi devlet başkanı olduğunu iddia ettiğim Trump tüm bunları kullanıyor. Suudiler İsrail’in İslâm dünyasındaki ilk işbirlikçisi ve en büyük haindir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır’da İsrail ve ABD’nin desteğiyle bir darbe yaparak Mısır’ın ilk legal devlet başkanını iktidardan indirdiler. Darbenin ardından Mısır, İsrail’in menfaatleri doğrultusunda Gazze sınırını kapattı. İşbirlikçi rejimler eliyle bölgede Müslüman Kardeşlerin hakimiyeti kırıldı. Son olarak Mısır’da Mursî infaz edildi ve şehid oldu. Hainler vasıtasıyla Sünnî Müslümanların birlikte hareket edebileceği bir zeminin oluşmasını ve Sünnîlerin güçlenmesini engellediler. Sudan’a yapılan saldırıları da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Sudan’da, Suud destekli bir darbe yapıldı.

Bir çok bölgede Suud saldırganlığının Müslümanların mücadelesini baltaladığını gördük. Suriye bunun en aktüel misalidir. Siyonist ajanlar Müslümanların birbiriyle savaşacağı bir zemin hazırladı.
Vatansever ve antisiyonist biri olan Suriye devlet başkanı Esad ile Müslüman Kardeşler’in başı çektiği Sünnî Müslümanlar birbirine düşürüldü. Suriye savaşı İsrail’in menfaatlerini korumasını sağlayacak şartları ortaya çıkardı. Suriye’de bir Siyonist sabotaj sergilendi. Buna rejimin içerisindeki çürümüşlük de katkı sağladı.
 
23.06.2019


Baran Dergisi 650. Sayı