Alman devlet televizyonu ARD, 1 Aralık gecesi Thorsten Mack ve Karaman Yavuz’ın hazırladığı “Unutulan Katliam – Atatürk Alevîleri Nasıl Öldürdü?” başlıklı 6 dakikalık belgesel içerikli bir haber yayınladı.

Haberde, Dersim isyanının bastırılması ‘katliam’ olarak nitelendirilirken, şu ifâdelere yer verildi:

“Mustafa Kemal Atatürk, Türklerin atası, geri kalmış Osmanlı Devleti’nden batıya açılan modern bir Cumhuriyeti kuran kişidir o. Dinî otoriteleri tasfiye eden, kadını özgürleştiren, İsviçre’nin medenî kanunu, Almanya’nın ticaret kanunu, İtalya’nın ceza hukukunu anayasaya koyan kişidir. O yüzden Türkler için bir fenomendir. Hedeflerini gerçekleştirebilmek için şiddetten kaçınmayan, bu uğurda insanları katletmekten korkmayan, insan cesedi çiğneyen, kimyasal silah kullanımı tabu olmayan bir kişidir.”

Haberin devamında, Hitler ile M. Kemal mukayese edildi ve bu belgeselde, M. Kemal imzasıyla Nazi Almanyasından, 20 ton zehirli gazın sipariş edildiğini içeren, 7 Ağustos 1937 tarihli belgeye yer verildi. Ayrıca açılım döneminde Anadolu Ajansı ve DHA kameramanlarının çektiği, kemiklerin bulunduğu iddia edilen bir mağara görüntüleri gösterildi.

Belgeselde 1937- 38 yılları arasında Dersim’de, yediden yetmişe 13 binden fazla insanın zehirli gazlar sonucu yaşamını yitirdiği ileri sürüldü.

Kim Ne Dedi?
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı: Almanya’da belli bir kesimin insanlık suçuna başka ülkeleri de ortak etmeye, böylelikle yapılanları normalmiş gibi göstermeye çalıştığı gözleniyor. Bu çerçevede utanmazca Türkiye’nin kuruluş yıllarını ve Atatürk’ü hedef aldıklarını görüyoruz. Atatürk’e dil uzatmak bütün Türk halkına dil uzatmaktır. Yayını şiddetle kınıyorum.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek Cumhuriyet’i ilân eden, her seferinde seçilerek Cumhurbaşkanlığı makamına oturan Atatürk ile parlamentoyu feshederek, führerliğini ilan eden Adolf Hitler’in isimlerinin aynı cümlede kullanılması dahi büyük bir saygısızlıktır.

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay: Yeryüzündeki bütün totaliter rejimleri deneyen, insanlık düşmanı vahşi liderler çıkaran Almanya, bunun verdiği aşağılık kompleksiyle utançtan kurtulmak için Atatürk’e, dolayısıyla Türkiye’ye ve Türk milletine saldırıyor, iftira ediyor. Atatürk, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden birisidir.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan: Bu dünya Atatürk’ü de tanıyor Hitler’i de tanıyor. Hitler sadece bir şahsiyet değil bir düşüncenin tezahürüdür. Bu düşünce içinden çıktığı toplumun genetik kodlarında mevcuttur.

Tarihçi İlber Ortaylı: “İddialar doğru değil. Gaz odası Alman kimya endüstrisinin icadıdır ve mühendisliğidir. Türklerin yapacağı bir şey değildir. O da ikinci harpte yapılmış. Birinci harpte kimsenin yapacağı bir şey değil.”

Tarihçi Sinan Meydan: “Belgeselde gösterilen belgeler Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde açık duruyor, gizli de değil. Ben bunları 2013 yılında El Cevap adlı kitabımda yayınladım. Türkiye 2. Dünya Savaşı’na giderken düşmanın silahları ile silahlanmak istiyor. Sadece Almanya’dan değil 1938 yılında İngiltere’den de gaz istiyor. Ama bunların geldiğine yönelik bir belge yok. Algı yönetiyorlar istendiyse alındı, alındıysa kullanıldı mantığındalar. Doğu’da Kürtlere karşı Dersim olaylarında kullanıldığına dair bir rapor, belge fotoğraf yok.

O dönemde yabancı istihbaratlar kol geziyor Anadolu’da. Hiçbir istihbarat raporunda buna dair bir belge yayınlanmadı.”

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mithat Atabay: “1934 yılından itibaren Almanya’nın silahlanmaya başlaması üzerine Türkiye de ordusunu güçlendirmek, caydırıcı olmak istiyor. Almanya ile Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir yakınlaşması da var. İki yenilmiş devlet. Almanya’dan gaz istemesinin amacı orduyu güçlendirmek. Dersim olaylarında gaz kullanıldığına dair bir belge, rapor ortaya çıkmadı. Ordu müfettişliğinin raporları var. Yabancı devletler, gazeteciler var. Kimse böyle bir iddia gündeme getirmedi. Üstelik orası dağlık bir bölge ve coğrafi olarak gaz kullanımına uygun da değil. Gaz atarsınız kendiniz zehirlenirsiniz.”

Dersim’de Kimyasal Silah Kullanıldığını İlk Kim Ortaya Çıkartmıştı?
2010 senesinde, Dönemin Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan, “Dersimi CHP Bombaladı” diye çıkış yaparak, o güne kadar pek de konuşulmayan T.C. tarihinin karanlık bir sayfasını gündeme getirmişti. Erdoğan’ın bu çıkışına karşı CHP’nin Alevî Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP tarihi ile yüzleşmekten kaçınmayan bir “lider” olduğu imajını tesis etmek rolünü o dönemde Hürriyet’te yazan Soner Yalçın üstlenmiş ve “Kılıçdaroğlu sordu Çağlayangil yanıtladı -  KONU: DERSİM” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. “Başbakan gibi düşünen bazı köşe yazarları konuyu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na getirip, ‘Kılıçdaroğlu Dersim’le yüzleşmelidir’ diye yazıyorlar, Bilmelidirler ki, onlar Dersim’in adını bile bilmeden Kılıçdaroğlu bu olayla ilgili araştırmalar yaptı. Bunların bir bölümünü benimle paylaştı.” diye başlayan yazının bilhassa bundan sonraki bölümü son derece çarpıcı ifâdelerle devam ediyor. Soner Yalçın’ın bu yazısından öğrendiğimize göre, Dersim’de gaz kullanıldığına dair iddiaların en önemli dayanağı Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmadan çok önce, özel bir çalışma dolayısıyla dönemin Malatya Emniyet Müdürü Çağlayangil ile yaptığı röportajdır. Bu röportajın kamuoyuna yansıyan kısmında Çağlayangil şöyle diyor: “...Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Bugün Dersim’e rahatça gidebilirsiniz. Jandarma da girer, siz de girebilirsiniz.”

Alman Devlet Televizyonu ARD’nin yayınladığı resmî imzalı belgeye göre M. Kemal’in emriyle satın alınan kimyasal silahların nerede ve kime karşı kullanıldığı ve hattâ kullanılıp kullanılmadığı bile meçhul kalacakken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun acar bir gazeteci gibi belgedeki tarihin hemen akabinde Kemalist rejimin kendi topraklarında, kendi vatandaşına karşı Kimyasal Silah kullanıldığını ortaya çıkarmış olması, neresinden bakarsanız bakın büyük başarıdır.

Şu Feleğin İşine Bak
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2010 senesinde, dönemin Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan ile girmiş olduğu polemikte, güya Dersim Katliamına duyarlılığını ortaya koymak için Dersim’de kimyasal silah kullanıldığını ortaya çıkartıyor ve Çağlayangil üzerinden CHP’yi akladığını zannederken, 9 sene sonra kullanılan silahların Almanya’dan M. Kemal’in emriyle satın alınmış olduğu ortaya çıkıyor.

Kaderin cilvesi mi dersiniz, gerçeklerin ortaya çıkma huyuna mı tebessüm edersiniz, Batılılaşma adına milletimizin ruh köklerine saldıran ve bunun karşılığında kabarmaya başlayan isyan dalgasını bastırabilmek için de ibret olsun diye en ucuz yola tevessül edip Dersim’deki kimsesizler üzerinden resmedilen tarihin en büyük vahşet tablolarından biri karşında gözyaşı mı dökersiniz, bilemem!
Kemalizm ile Nazizmanın müşterek paydalarından biri bunların ideoloji değil psikoloji oluşuysa, diğeri her ikisinin de eşref-i mahlûkat olan insanı “meta” gözüyle görmeleri dolayısıyla sırf iktidarlarının bekâsı için kendi insanına bile kimyasal silah kullanacak kadar ruhî sefalet içinde oluşlarıdır.
***
Alman devlet televizyonu ARD’nin durup dururken M. Kemal’e lâf atmasının arkasında muhakkak bir hesab vardır. Ancak unutulmaması gerekir ki, karşı tarafın stratejisini bozmak, onun üzerine abandığı şey her neyse onu görmezden gelmek yahut üzerini örtmekten değil, bilâkis o şey her neyse onunla açıkça yüzleşmekten ve böylelikle onun dayanağını elinden almaktan geçer.

Dönemin Başbakanı Erdoğan bilerek yahut bilmeyerek, dokuz sene önceki bir polemik vesilesiyle CHP’nin boynuna ilmiği geçirmişken, ARD televizyonunda yayınlanan belgeyi vesile edip, küfür ocağının sandalyesini tekmeleyeceği yerde, Ak Parti sözcülerinin Kemalist rejim vahşetini aklama gayreti gerçekten de her mânâsıyla absürt.
***
En az Ak Parti’liler kadar saçma sapan bir şekilde hareket eden Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Genel Başkanı olduğu CHP’yi ve bu partinin kurucusu M. Kemal’i suçüstü yakalamış olmasından ve soykırım çapındaki bir vahşetin ortaya çıkartılması noktasında sergilediği gayretten ötürü tebrik etmeyi de unutmayalım.



Baran Dergisi 674. Sayı