Geçtiğimiz Cuma günü Burak Çileli, Telegram projesinin Pragmatizm felsefesi ve Davranışçı Psikoloji ile ilgisinde, derslerin “Öğrenme Teorileri” ana başlığı altındaki “Şartlanma Nedir?” konusunu işleyen yeni bir bölümünü daha verdi.

Empirist epistemolojide, zihnin boş bir levha olduğu iddiasından mülhem Pragmatizm felsefesinin etkisi altındaki Davranışçılık ekolünün, zihnin “kapalı kutu/kara kutu” olduğu tezinden hareketle insanın hür iradesini reddeden, insan davranışlarını determinist bir illiyet bağı içinde, “aynı dış uyaranlara karşı aynı cevap” mekanikliğine indirgediğini söyleyen Çileli, bunun davranışları tayin etmede menfî veya müsbet bir rolü bulunduğunu belirtirken, ancak dış uyaranlar karşısında zihnin pasif bir “levha” olmadığının altını çizerek, uyaran/cevap ilişkisinde zihin muhtevası ve dış uyaranlardan bağımsız iradenin rolüne dikkat çekip, İBDA Külliyatındaki El-Kasip Hazretlerine ait menkıbeye, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun bu menkıbeyle kendi mizacı ve Batı’daki fenomenoloji arasında kurduğu ilişkiye, İBDA kelimesinin “sorulan şeye güzel CEVAP vermek” mânâsına işaret ederek değindi.

​Davranışçılığa kaynaklık eden Pavlov’un görüşlerinden bahsederken, onun meşhur köpek deneyini video sunumla veren Çileli, şunları söyledi: “O zamanın psikologları, bu tür hayvan deneylerinden kıyasla insan davranışlarını da açıklamaya yeltenmişlerdir. Oysaki, madde, bitki, hayvan ve insan olarak tasnif edilen varlık tabakalandırmasında İBDA fikriyatı, davranış formlarının aşağıdan yukarıya doğru hürleştiğinden bahseder. Ve yine İBDA diliyle söylemek gerekirse, ‘varlık tabakaları birbirine irca edilemez’. Çünkü, ‘bir varlık tabakası, başka bir varlık tabakasına ait oluş, tavır ve arazlarla açıklanamaz’. Öyleyse, madde ve bitkiye kıyasla daha hür davranan hayvanın davranışlarıyla, bir üst mertebedeki akıl sahibi insanın davranışları kıyaslanamaz. Ancak en üstün varlık olan insan bünyesi, moleküler yapısıyla maddeyi, hücre yapısıyla bitkiyi ve hayvana mahsus organizma yapısıyla hayvanı, yani alta doğru bütün varlık tabakalarını kendisinde toplamaktadır. Yani insan davranışlarında, en aşağı mertebedeki mekanizmden en yukarıdaki hürriyete doğru bütün basamaklanmalar mevcuttur. İnsan bedeni zaten hayvandır. Ruh veya akıl, beden bineği üzerindeki binici gibidir. Ruhun bedene ilişmesinden doğan, ruh ve beden arasında iki tarafa da bakar berzah hükmündeki nefs hakikati, bedene meylettikçe hayvanlaşmakta ve davranışları da hürlükten uzaklaşmakta, ruha meylettikçe de ruhlaşarak hürleşmektedir. Yani nefsi temsil eden, içgüdü-insiyak adlı davranış veya tutum-temayül... Mirzabeyoğlu’nun vasıflandırmasıyla “sûnî nefs” yahut “negatif beyin” mesabesindeki Telegram, hem biçim hem de şiddet olarak hiçbir çevresel uyaranla kıyaslanmayacak ölçüde elektromanyetik yoldan türlü bedenî uyaranlarla onun zihnini yeniden dizayn etmeye, olmadı en azından taciz ederek onu her bakımdan yavaşlatmaya ve sınırlamaya çalışmaktadır. Ölüm Odası’nda geçen “kefenlemeye karşıyım” Yevmiye’sini hatırlayın.”

Daha sonra, “operant şartlanmayı” video destekli olarak anlatan Burak Çileli, yine bu alanda meşhur “Küçük Albert Deneyi”ne ait videoyu gösterdi.
 
Telegram’da, işitme ve görme merkezlerine doğrudan elektromanyetik dalgayla verilen sesli ve görüntülü telkinlerde asıl yıpratıcı olanın, ses ve görüntüyle hedef kişide uyandırılmak istenen duyguların, ses ve görüntüye eşlik eder biçimde beynin ilgili bölgeleri uyarılarak empoze edilmeye çalışıldığını, Mirzabeyoğlu’nun buna “giydirme” adını verdiğini, geliştirdiği bir tür ruhî mukavemet  disipliniyle, “zihin başka, vücut başka” ikiliği yaşadığını, zihnini sağlam tutmasına rağmen sürekli mücadele vermek zorunda kalmasından dolayı büyük işkence çektiğini anlattı.
 
Çileli bunun yanı sıra, tabiî duygulanma durumlarında yine duygularının elektromanyetik dalgayla körüklenerek abartıldığına, Mirzabeyoğlu’nun bunu türlü versiyonlarıyla “hadiseyi körüklemek” tabiriyle ele aldığına, bu körüklemenin genellikle coşku, muhabbet, müsbet heyecan gibi duygulanma durumlarında yapılarak zihni dağıtılmaya, bilhassa topluluk önündeyse ağlatarak küçük düşürülmeye çalışıldığına değinerek, Mirzabeyoğlu’nun yoğun Telegram bombardımanına rağmen aşağıda videosunu izleyeceğiniz Haliç Kongre Merkezi’nde verdiği “Adalet Mutlak’a” başlıklı konuşmasındaki “takılmayı” örnek olarak gösterdi.