Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Mehmet Genç, Ali Emiri Kültür Merkezi’nde  “Türk Tarihi” konuşmalarına devam ediyor. Prof. Genç, Osmanlı tarihinin 18. yy üzerinde durduğu son konuşmasında, Osmanlı’nın bu dönemin ortalarına kadar güç kullanarak geldiğini, takip eden yıllarda ise sadece diplomatik kombinezonlara başvurduğuna, “yumuşak güç”le varlığını sürdürdüğüne dikkat çekti.

“Osmanlı Mucizesi”
Osmanlı varlığının bu güce dayandığını belirten Prof. Genç, Türk tarihinin en uzun yaşayan devleti olarak Osmanlı’nın başarısını “mucize” olarak nitelendirdi. Hanedanlar arasında Osmanlı hanedanının “dünyada 1 numara” olduğunu belirten Prof. Genç, şunları söyledi:

“Tarihte gücü üç kıtaya hakim başka bir hanedan devleti yok. Bu devlet, 1300’den 1570’e kadar sadece iki yenilgi yaşadı. 1402 Ankara Savaşı ve 1571 İnebahtı hezimeti. Bu iki yenilgiyi trafik kazasına benzetebiliriz. Uzun ömürlü gücüne nisbetle vakay-ı adiyeden sayılabilir. Buna mukabil Litvanya ve Polonya Krallığı, Karadeniz’e açılan Doğu Avrupa gücü Bulgar Krallığı, Sırp Krallığı, Avusturya-Macaristan ve Bizans Krallığı var. Bunlardan en uzun ömürlü olanı Bizans, 800 yıl yaşadı. Osmanlıların Avrupa’da fethettikleri topraklardaki manevi otoritesi 1350’de başladı. Yaklaşık 350 sene sürdü. 17. yy’a kadar genişledi. Rusya hariç Avrupa’nın üçte birini yani 1 milyon km2’yi kontrol altında tuttu. Avrupa’nın hangi parametresini alırsanız alın, Osmanlı bunun birkaç misliydi. 1550’de Parisli ünlü şair Ronsar, “bu güç karşısında tutunamayız; Avrupa’yı tahliye edelim” diyordu. İnebahtı, Batı’nın ilk başarılı ittifakı olarak Papalık, Venedik, İspanya ittifakının baskın harekâtıyla başarılmıştır. Avrupalılar hâlâ 1571 İnebahtı’yı kutlar. “

Avrupa’da Osmanlı
Osmanlı dönemi Avrupasını anlatan Prof. Genç, Belçikalı araştırmacı C. Ferlinder’in Akdeniz’de, Girit adasındaki köle ticareti hakkında yaptığı araştırmasında 1350’de bu ticaretin azalmaya başladığını, yaklaşık yüz yıl sonra yok olduğunu kaydettiğini ifade etti. “Osmanlı Rumeli’ye girince Avrupa kaybetti” diyen Prof. Genç şöyle devam etti:

“Batılıların 1450 itibariyle 10 bin nüfuslu Avrupa şehirlerinde kurdukları matbaalarla yapılan en önemli faaliyetleri dinî propaganda ve Katolik ilmihalleri basmak oldu. Osmanlı aleyhtarı risale basmak bu propagandalar arasında en başta geliyordu. Batı’daki “dehşet” çok büyük ve yaygındı. Oysa Osmanlı Avrupa’ya girince angaryayı kaldırdı. Emek üzerinden çok düşük emlak, mülk, sermaye vergisi alındı. Cizye sağlıklı erkekler içindi. Dilekçeli fakirlerse vergiden muaf tutuldu. Ticaret ve gümrükte % 3-5, ziraatte % 10-20 arası vergi vardı. Vaziyet bir fermanla anlatılır, çözüm belirtilir, üç defa alenen okunur, duyanlar “işittik, itaat ettik” der ve herkes kime, nasıl, ne kadar vergi ödeyeceğini bilirdi. Bu hususta şikâyetlere verilen cevapları “mühimmedefterleri”nde görebilirsiniz. Fransız tarihçi F. Braudel, “Osmanlı Rumeli’ye sosyal devrim getirdi” der. Luther, Papa’ya yazdığı mektupta, “böyle devam ederseniz Avrupa Osmanlı olur” diyor.”

Liyakat ve Hukuk
Prof. Genç Osmanlı’da liyakat ve hukuk bahsinde şunları anlattı:
Osmanlı’da yetenekli insanlar sıkı biçimde elemeyle yükseliyordu. Prensipleri şuydu; Müslüman olmalı, devlete faydası var mı, değilse halka faydası var mı denilir yoksa bırakılırdı. Gayr-ı müslimler “Allah’ın emaneti”dir. 3 kriter vardı; kul hakkından korkuluyordu. Kimseye zararı yoksa yenilik gelirdi. Hanefi fıkhının esnekliğinden faydalanılıyordu. 1969’da, Tito Yugoslavyası’nda Belgrad tarihini araştıran bir hanım 18. yy’da Osmanlı’nın Belgrad Valiliği dönemini araştırıyor. Ondan Mareşal Tito ile Osmanlı dönemi yönetimini karşılaştırmasını rica etmiştim. “Komünist Belgrad’ta parti üyesi olan biri bir insanı öldürürse ceza görmez. Belgrad muhafızlığı döneminde bir koyun gaspedilirse kim olursa olsun Divan’a çağrılıp hesap verirdi” dedi.”

Haber Cumali Dalkılıç