Masaccio (asıl adı Giovanni di Mone Cassai 1401-1428) çocukluğunda çok dalgın, savruk bir oğlandı. Valdarno'da, San Giovanni köyünde doğdu. Rönesans’ın öncü ressamlarından biri olacağından bihaberdi. Büyüdüğünde de malk-mülk şöhret düşkünü olmadı, hatta kılık kıyafetine bile pek özen göstermiyordu. Eli açık, yücegönüllü, büyümüş de küçülmüş bir mizacı vardı. Çok elzem olmadıkça borçlularından alacağını dahi talep etmiyordu. Herkes ona gerçek ismi Tommaso diye değil de, Masaccio (Şapşal Tommaso) diye hitap ederdi. Ahmak yahut şapşal olduğu için böyle söylemiyorlardı tabiî. Aşırı iyiydi. İnsanlar onun kadar iyiliksever olamadığı için bahsettiğimiz lakabı takmışlardı; bağlı oldukları ahlâk, iyiliği suiistimal edilecek bir şapşallık olarak görmelerine sebep oluyordu. Bu bile yıldırmamıştı onu, arkadaşlarıyla oyun oynarken çamur atılmış bir çocuğun üzerindeki leke gibiydi mahlası... İş başkalarına omuz vermeye gelince epey nazikti, kendini pek düşünmezdi.

Masaccio, çeyrek asır yaşamasına rağmen resim sanatında ilham kaynağı olmuştur. Michelangelo di Lodovico Buonarroti, Donato di Niccolò di Betto Bardi (Donatello), Leonardo da Vinci ve nice sanatçı Masaccio'nun fresklerini kopya ederek çalıştı. Giorgio Vasari’nin ifadesiyle: “Bizler, yapıtlarıyla sanatın kusursuzluğun doruğuna nasıl ulaştırılacağını gösteren bu yenilikçiye çok şey borçluyuz. Masaccio’ya resimdeki iyi üslup için minnettarız, zira en iyi ressamların doğayı olabildiğince yakından izlediğini kavrayan Masaccio olmuştu. Çünkü resim doğadaki bütün yaşayan varlıkların, tıpkı gerçek hayattaki renkleri ve biçimleriyle taklidden ibarettir. Güzel duruşlara, hareketlere, canlılığa ve hayatîyete başlangıç sağladı, üç boyutluluğu tipik ve doğal bir biçimde, daha önce hiçbir ressamın kalkışmadığı bir yolla çalıştı.”

Dönemin heykeltıraş, ressam ve mimarları Hıristiyan inancından “sahneler” yahut onlar için ulvî sayılan kişileri mevzu edinirdi. Masaccio, “Meryem’e Müjde”, “İsa’nın Çarmıha Gerilişi”, “Vaftizci Yahya”* bahislerini sanatına yansıtmaya çalışmıştır.

Burada Michelangelo’ya bir parantez açalım. Meryem Ana’yı “ölmüş” oğlu İsa’yı kucağında tutarken gösteren heykel türüne “Pietâ” diyorlar. Dünyanın en meşhur “Pietâ”sının bugün Aziz Petrus Bazikilası’nda olduğu söyleniyor. Bir rivayete göre, buraya giden alâkalılar Pietâ’nın Michelangelo’ya değil de başka bir sanatçıya ait olduğunu söylemiş, bu hususta dedikodular çıkınca Michelangelo da eserine imza atma ihtiyacı hissetmiş, imza attığı tek eseri buymuş...

Masaccio’ya dönecek olursak, sanatçı bir süre sonra hislerinin peşinden, yeni hayallerini yeşertmek için Floransa’dan Roma’ya gitti. Sonrasında San Clemente Kilisesi’ndeki bir şapeli süslemek için teklif aldı, işi yaptı da. Azize Katerina’nın ölümü vesilesiyle bir pano resmi yaptı. Akabinde Santa Maria Maggiore Kilisesi’nde başka “azizleri” resmetti. Papa Martinus’u canlı model olarak kullandı, onun için de bir portre yaptı. İki sıkı arkadaş, Michelangelo ve Vasari bir gün bu portreye bakarken Masacci’ya övgüler yağdırdı.

Brancacci Şapeli Floransa’da Santa Maria del Carmine Kilisesi’nde bulunur. Masaccio, İtalyan ressam Masolinbo’nun başlayıp bitiremediği Aziz Petrus’ten sahneleri süslemeye devam etti. Havariler, tapınaklar, Hıristiyan inancındaki sembol ve hâdiselerin içerdiği enteresan sahneler... Şapeli bitirmek Masaccio’ya kısmet olmadı tabiî; fakat birçok sanatçı bu şapel üzerinde çalışarak usta oldu. Sandro Botticelli, Petro Perugino, Michelangelo, Fra Filippo, Filippino (şapeli bitiren odur) bu şapelde Masaccio’nun temeli üzerinden gitti.

Sanatçının ölümü âni oldu, bazı kimseler zehirlendiğinden şüphe etti. Santa Maria del Carmine’ye gömüldü. Mütevazı ve alicenaptı, dolayısıyla ölünce herhangi bir anıt dikilmedi onun için. Mezarındaki kitabesinden:

Ey kıskanç kader, neden parmağını indirdin de
Gençliğin ilk açan çiçeğini yoldun?
Bu katliamla sayısız Apelles** katledildi
Bu bir tek ölümle resmin büyüsü gitti
Bu güneşin sönünce bütün yıldızlar söndü
Bu düşüşle, heyhat! Güzellik yerlebir oldu.
 
Dipnotlar:
*Hıristiyanlık’ta Vaftizci Yahyâ (John the Baptist, Jean-Baptist) ismiyle bilinir. Bazı kaynaklardaki adıyla Yahyâ, Zekeriyyâ’nın oğlu olup annesi Hz. Meryem’in teyzesidir. Yahyâ isminin Batı dillerindeki karşılığı olan Jean’ın (John) aslı “Yehova lutfetti” anlamına gelen İbrânîce Yôhânân’dır; bu isim Grekçe’ye Ioannes, Latince’ye Joannes şeklinde geçmiştir (TDV İslâm Ansiklopedisi)
**Apelles: Helenistik dönemde yaşamış bir ressam


Baran Dergisi 698.Sayı