Esselâmü Aleyküm.

Nasılsınız?

(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)

İyiyim, iyiyim. Hava da güzel.

Türkiye’den haberler neler?

(Av. Yılmaz, aynı durumların geçerli olduğunu söylüyor.)

Bana sorarsanız, Türkiye, Avrupa Birliği’ni unutmalıdır. O iş bitti. Artık bağımsızlığını kazanmaya bakmalı; Suriye ve diğer komşularıyla savaşmayı bırakıp, hepsiyle yakınlaşmaya ve işleri bir hâl yoluna koymaya çalışmalıdır. Ermenilerle olan problemleri de çözmelidir hâkeza.

Bu şekilde, barış ve huzuru tesis etmeye çalışmalıdır Türkiye. Çünkü birkaç sene içinde ekonomik bir güç, gerçek bir bölge gücü, bölgenin esas gücü olma ihtimali vardır. Dolayısıyla, ülkeyi sadece zayıflatmaya yarıyor böylesi saçmalıklar.

Neyse, her şeyin hâl yoluna gireceğini umalım.

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı bu arada?

(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, dilediği gibi konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)

Bir dünya savaşı yaşanıyor ve emperyalist-siyonist saldırganlığa cevab veriyor “İslâm Devleti”. Bu çerçevede, düşman addettiği ülkeleri tehdit edip vuruyor. O ülkeler ki, savaşsınlar diye Afganistan’a, Pakistan’a, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya asker göndermişlerdir. İnsanlar bundan hoşlansın hoşlanmasın, yaşadığımız gerçek budur.

Bu vesileyle, hakkında konuşmak istediğim bir hâdise yaşandı birkaç gün önce Korsika’da.

Önce; Korsika’da yaşayan sekiz müslüman kardeşin, cihadçı yahud cihadçıların taraftarı oldukları gerekçesiyle polis takibi altında oldukları, ancak aleyhlerine bir delil elde edilemediği için tutuklanmadıkları yansıdı basına. Hain hükümetler adına çalışan ve camilerin çoğunu kontrol eden polis muhbirleri de var tabiî her yerde.

Böyle olunca, cihadçıların Korsika’da yaşayan halk için bir tehlike teşkil edebileceği falan dillendirilir oldu.

Küçük Korsika adasının “İslâm Devleti” için bir tehlike arzettiğini ve bu yüzden hedef teşkil ettiğini düşünmüyorum elbette. Ne var ki, bir süredir eylem yapmayı bırakmış olan Korsika Millî Kurtuluş Cebhesi (FLNC) bir açıklama yaptı birkaç gün önce ve cihadçıların Korsika’da eylem yapması durumunda buna misillemeyle karşılık verecekleri şeklinde tehdid etti “İslâm Devleti”ni.
Korsika, bundan iki yüzyıldan fazla bir zaman önce Fransa tarafından, şimdinin bu büyük NATO gücü tarafından işgal edilmiş olan bir ada ülkesi. Fakat şimdi, böylesine yanlış bir provokasyonla “İslâm Devleti”ne meydan okuyan ve “İslâm Devleti”ni ister istemez buna karşılık vermek durumunda bırakan Korsikalıların yaşadığı bir ülke. Mücahidlerin Korsika’daki bir köye falan saldırarak buna cevab vermesinden korkarım. Bu işler birileri hakkında konuşmaya benzemez, cevabı da aynı türden bir konuşma olmayabilir çünkü.

Korsika Millî Kurtuluş Cebhesi’nin, yaptıkları bu hatayı anlayacaklarını umuyorum. Ki bu insanlar, ülkesini, halkını ve hakkını savunan, bu da kendileri için bir şeref olan insanlar. Fakat kimin düşman olduğunu karıştırmak gibi büyük bir yanlışı da yapmaması gereken insanlar. “İslâm Devleti” onların düşmanı değil ki!..

Korsika, burada doğmuş olan müslümanların da yaşadığı bir ada ülkesi ve yerli halkın, komşuları olan yenisiyle eskisiyle müslüman göçmenlerle bazı problemleri olabilir. Ne olursa olsun, dünyada kendisiyle savaşılması gereken güçlü yeterince düşman var zaten. Bu bakımdan, ne müslümanlar için Korsika, ne de Korsikalılar için “İslâm Devleti” bir düşmandır.

Ne var ki, Korsika Millî Kurtuluş Cebhesi’nin bu yaptığı yanlıştır ve dünyada olup bitenleri anlayamamaktadırlar. Meseleleri kendi küçük ve mahallî çerçevelerinde algılamaktadırlar. Oysa şu ân yaşamakta olduğumuz şey başkadır ve bu bir dünya savaşıdır. Asıl kendilerine karşı meydan okunması gerekenler de, 1991’den bu yana –binlerce değil- milyonlarca insanı katleden ve bu insanlara saldıranlardır. Bu asıl düşmanlardır ki, emperyalist ve siyonist saldırılarda katlettikleri müslümanların sayısı, 1960’larda 1970’lerde Vietnam’da, Laos’ta, Kamboçya’da katledilen insanların sayısını geçecektir çok yakında.

Gelmek istediğim nokta şu ki, bugün yaşamakta olduğumuz şeyleri anlamıyor birçok insan.

Bu bakımdan, içlerindeki “neo-vahhabi” sızması dolayısıyla yapılan bazı şeyleri anlamlandıramıyor ve bunlardan hazzetmiyor olsam da, haklı bir dava için savaşan saygıdeğer müslüman kardeşlerimizin bir yanlış yapmamasını ve Korsikalı bu iyi ve vatansever ama yaptıkları şeyin sonuçlarını tartmaktan uzak köylülere cevab vermemesini, bu meydan okumayı ciddiye almamasını, sözkonusu insanların seviyesini dikkate almasını ve Korsika’yı vurmamasını umuyorum.

Öyle ya, ABD, müttefikleri ve ajanları gibi tarihin gördüğü en büyük güçlere başarılı biçimde kafa tutan insanlara kalkıp meydan okuyan köylüler! (Carlos gülüyor).
“İslâm Devleti”, kendilerine göre gelenekleri olan ama bizim düşmanımız olmayan bu katolik hıristiyanların durumunu takdir edecektir umarım.

(Carlos, Korsika’nın yakın tarihi çerçevesinde bir bilgi paylaşıyor ve katolikler yahudilere karşı son derece hasmâne duygular beslemesine rağmen, II. Dünya Savaşı sırasında Korsika’ya gelen Nazilere tek bir yahudinin bile teslim edilmediğini, Korsikalı katoliklerin o dönem yahudileri koruduğunu, bunun da onlar için bir şeref olduğunu söylüyor. Bu arada Korsika bayrağının hikâyesini de anlatıp, Korsika dilinin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirtiyor.)

Sonuç olarak, kötü insanlar değildir Korsikalılar. Tarihî haklarını elde etmek için mücadele etmektedirler. “İslâm Devleti”, Korsika Millî Kurtuluş Cebhesi adına yapılan sözkonusu sorumsuz ve cahilce meydan okumayı ciddiye almaz ve örnek mücahidlerimiz hedeflerini Korsika toprakları dışında seçerler inşallah. Sözler, onları söyleyenlerin durumuna ve söylendiği bağlama göre değerlendirilmelidir çünkü.

Kendinize iyi bakın ve Kumandan Mirzabeyoğlu başta olmak üzere değerli kardeşlerimi benim için sımsıkı kucaklayın. Şehidimize de –Halil Kantarcı- dua edelim.

Allahü Ekber.
 
31 Temmuz 2016

Baran Dergisi 499. Sayı