Dün, yani 15 Mayıs, Nakba günüydü. Nakba, felaket mânâsına gelmektedir. Siyonist İsrail devletinin bağımsızlığının ilan edildiği 1948 deklarasyonunun yıl dönümü. Dolayısıyla bu tarih hepimiz için bir trajedinin tarihidir; Filistinli Müslümanlar, Hıristiyanlar ve tabiî ki Yahudiler için de... Bu Yahudiler Siyonist kriminal katiller tarafından kullanılıp sömürülmektedir. Asla unutmamalıyız ki, Nakba her şeyin daha kötüye gitmesine sebep olmuştur. Tüm diğer devletler İsrail’in yanında yer almıştır. Tüm Arap ve Müslüman ülkeleri de başta karşı çıksalar bile sonrasında İsrail ile ilişkilerini geliştirmiştir. İran’ından Cezayir’ine kadar herkesin İsrail ile ilişkileri oldu. Biz oradayken Sudan’da İsrail ajanları cirit atıyordu. Ümid ederim yeni yönetim İsrail ile ilişkiler hususunda dikkatli olur; fakat bundan emin değilim. Suudi Arabistan zaten açıkça İsrail’in en önemli müttefiki. 

Burada sadece Suriye’yi ayrı bir kefeye koyabiliriz. Suriye, hep aynı çizgide yer alarak İsrail’e karşı hareket etti. İsrail’i 1948 sınırlarının gerisine itmeye çalışan devletlerden biriydi; fakat bu çaba 1967 sınırlarını getirdi ve işler daha da kötüye gitti. Hâlâ Suriye’nin İsrail ile iyi ilişkileri yok. 

Irak’ın Kürt bölgesinde, Sünnî Kürt Müslümanların yaşadığı Kuzey Irak’ta İsrail üsleri bulunuyor. Yıllar önce İsrail özel kuvvetleri buraya yerleşti. Bu gerçekten utanç verici; özellikle Müslüman olduğunu iddia eden idareciler için büyük bir utanç kaynağı.  

Venezüella, Siyonist sömürgeciliğe karşı en ciddi mücadeleyi veren, İsrail ile hiç bir diplomatik münasebeti bulunmayan tek ülke. Venezüella İsrail’i 1948’de tanıdığında Venezüella’da hain bir cunta idaresi bulunuyordu. Bu idarenin başında olan kişi, bir darbe teşebbüsünde darbe başarısız olmasına rağmen öldürüldü. Venezüella’da cezaevlerine doldurulan Komünist siyasî mahkûmların ekserisi, 1960’larda hapisten kaçtıktan yahut çıktıktan sonra Filistin mücadelesine destek vermek için gerillaların saflarına katıldı.              

Felaket günü tüm Filistinliler için emperyalist ırkçı Siyonizm’e karşı direnişin başlangıç günüdür. Sapık ideolojinin müesseseleşmiş hâli olan İsrail Filistin topraklarını işgal altında tutuyor ve kimse sesini çıkaramıyor. İsrail bölgenin en büyük gücü olarak yaşamaya devam ediyor. Nükleer bombaya kadar her çeşit askerî envantere sahipler. 

Türkiye, NATO üyesi olarak İsrail ile iyi ilişkiler tesis etmiş bir devlet. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise İsrail’in tercih ettiği bir isim değil ve Erdoğan’ın Türkiye’si ile İsrail arasında zaman zaman sürtüşmeler oluyor. 1948’den Erdoğan’a kadar, Türkiye’de iktidara gelen herkes İsrail adına çalıştı. Erdoğan bunu tersine çevirdi. Ayrıca Türkiye’deki Yahudilerin Siyonist olmadığını unutmayalım. Musevî bir Türk hanım vardı, adını hatırlamıyorum. Kendisi İsrail’e göç etmişti, ardından Fransa’ya ve burada milletvekili olmuştu. Türkiye Yahudilerinin büyük bir çoğunluğu Siyonist değildir. Hıristiyanlar Avrupa’da, özellikle de İspanya’da Yahudileri katlederken Müslüman Türk imparatorluğu onlara sahip çıktı, onları korudu ve haklar verdi. Devlet içerisinde çok güçlendiler ve onurlandırıldılar. Türk halkı ve devleti I. Dünya Savaşı öncesinde onlara saygı gösterdi. Bu gerçek; fakat daha sonra çok şey değişti. 

İsrail çok hızlı bir şekilde büyüdü ve zenginleşti; düşüşü de o nisbette hızlı olacaktır. Hapishanede olsam da, hayatta olduğum müddetçe bu mücadelenin içerisinde yer alacağım. Siyonist devletin çöküşünü ve Post-Nakba’nın kuruluşunu, Filistin devletinin bağımsızlığını ve komşularla müttefikliğini göreceğim. Siyonistler kaybederek mukaddes topraklarımızdan defedilecekler. Belki sadece hislerimle konuştuğum düşünülebilir; fakat esasında sadece hislerimle değil, mantığımla konuşuyorum. Ortada tarihî ve tabiî gerçekler var. Siyonist ideoloji her şeyden evvel insan fıtratına, tabiata aykırıdır. Siyonist devlet sürekli var olamaz. Onları şu anda ayakta tutan tek şey neredeyse tüm Arap devletlerinin ihanet içerisinde olmasıdır.

Katar’ın bile İsrail ile özel ilişkileri var. El-Cezire televizyon kanalına, Filistin’in işgal altındaki mukaddes topraklarında özgürce yayın yapma hakkı veriyorlar. Batı Şeria ve Gazze’de el-Cezire yayın yapıyor. Ümid ediyorum yeni jenerasyon özgür bir Filistinle karşılaşacak ve isteyen mukaddes Kudüs topraklarında gidip ibadetini yapabilecek. 

Kötümser değilim, hiç bir zaman olmadım; fakat sabırlı olmak gerekiyor. Çünkü ABD emperyalizmi ve Siyonizm birlikte hareket ediyor. Hâlâ ABD’nin dünyanın en kudretli devleti olduğu iddia edilse de, artık eski güçlerinde olduklarını düşünmüyorum. Ümid ediyorum, başkan Trump Amerikan emperyalizminin sona ermesinin ve yeni bir Amerika’nın ortaya çıkmasını başlatan adam olacaktır. Amerikan halkı çalışkan bir toplumdur, onların da emperyalist ve Siyonist ideolojilere karşı özgürlüklerini kazanmaları, Siyonizm’in pençesinden kurtulmaları gerekiyor. Amerikan doları özel bankalar tarafından kontrol ediliyor ve bu bankalar da Siyonistlerin hakimiyeti altında. FED, Siyonistlerin kontrolü altında. ABD, uluslararası ticarette rezerv para olarak kullanılmaya devam ediyor. Siyonistler kendi paralarının uluslararası ticarette rezerv para olması hayaliyle yatıp kalkıyorlar.

Türkiye’deki gönüldaşlarıma devrimci selamlarımı göndermek istiyorum. Tarihî bir lider olan Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na tekrar rahmet diliyorum.

Allahü Ekber!
 16.05.2020


Baran Dergisi 697.Sayı