LEVHA: 29 Ağustos 1987… Eskişehir’deki Fatih Sultan Mehmed İlkokulu’ndan, DAVUD isimli bir arkadaşım… Beni hatırlayamıyor… Birinin yanında ona, “Beni nasıl hatırlamazsın? Sen yavrukurt değil miydin? Bak resimlere; benim bayrağa sarılı resmim var! Ben yavrukurtlar’ın başıydım! Hani mümessilken, cetvelle birinin kafasını yarmıştım!” diyorum… Sonra top oynamayla ilgili birşeyler oluyor… Futbolcu LEFTER Küçükandonyadis’i görüyorum!.. LEVHA: 29 Temmuz 1989… İlkokulda Davud isimli bir çocuk vardı… “Yollarımız yeşillendi / Yavru ceylan, ceylan!” diye bir şarkıya giriyor… Vurguları kendine has… Ben de yavaşça söylüyorum… Yanımda, Kaya Balaban var!

I

ESKİŞEHİR-Abdülhakîm Koltuğu’nun yan mermerlerinden birinde yazılı: 596: İSTİ’SAD-Uğurlu sayma. Mes’ud nazarıyla bakmak… AKŞEMSEDDİN-Bolu’da türbesi bulunan, Fatih’in Hocası ve Şeyhi, büyük veli. (Üstadım, İstanbul’a dönerken Bolu’da tutuklanıp, 26 Mart-29 Mart 1959’da Sultan Ahmed Cezaevi’nde yattı): 596: TEVKİF-Bir kimsenin koluna bilezik takmak. Tutmak, zaptetmek. Hapis olarak bekletme. Vakfetme; mevzu ne ise, onun işi, derinliği, pıhtılaşması. Arafat’ta mevkaf olan yerde durdurmak. (Arafat-Adem Aleyhisselâm ile Havva anamızın dünya’da buluştukları yer. İbrahim Aleyhisselâm’ın, Cebrail Aleyhisselâm’la burada konuştu. Allah Sevgilisi, Mekke’nin 16 kilometre doğusundaki bu dağın eteğinde bulunan ovada, 100.000 Sahabi’ye Veda Hutbesi’ni okudu: 4751: Derviş Muhammed-442 mührü. “En büyük ebcedle”… Cebel-i Rahme-Arafat. Rahmet Dağı: 1283: Rübaî-Dörtlük olan. Dörtle ilgili. “4, varlık sayısıdır”; Kâbe’ye de, dört köşe olduğu için “Kâbe” denmiştir… Merdüm-İnsan: 1283: Ferc-Kadir, kıymet, mertebe. “Allah’ın evi Kâbe’nin nurundan, İnsan kalbinde de bir hisse var!”… Kincer-Büyük fil. “Ebrehe’nin Allah Sevgilisi’nin doğumundan 50 sene kadar önce Kâbe’yi yıkmaya gelmesi, Mugammese: Birbirini Suya Daldırışma denilen yerde, Mahmud isimli filin durması, yürümeyi reddi ve yere çökmesi; ardından semt-i bahirden gelen bir sürü Ebabil kuşunun attığı küçük taşlarla fillerin ve askerlerin helâk olması!”: 283: Ferec-Sıkıntıdan kurtulmak, zafer, inşirah. Fütuhat. “Fetih, boşluk; Allah’ın yaratmasına mahsus Atlas tabakası ki, Burçlar’a hisselerini veren ve kendi o olmayan!”… Yevmiye: Bomboş bir devirdeyiz… İzafet-Bir şeyi bir kimseye veya bir şeye nisbet etmek. Havale etmek, bağlanmak. Maletmek. İki isimden meydana gelen tamlama: 283: Dahbo Qarno-Süryanice, “Altun boynuz: Haliç”… İhtiraf-Cem etmek, toplamak: 283: Cifr-Harflere verilen sayı değerleri ile, istikbâle veya geçen hâdiselere, ibarelerden tarih veya isme dair işaretler çıkarmak ilmidir… Lâtince, Cordis-Kalb. “Harflerin suretlerinin kendisinde ortaya çıktığı beşerî nefesin kaynağı, kalbin bâtınıdır, bu yüzden kalb, İzafî Gayb’ın sahibidir. Kalbin bâtını, Rahmanî Nefes’in kendisine âit olduğu Mutlak Gayb’ın benzeridir. Mutlak Gayb, Ehadiyet’in ve işaret olunan ilk taayyünün dayanağıdır!”; Sadreddin Konevî Hazretlerinden iktibas: 283: Hegyono Gabono-Süryanice, Fikir Kahramanı)… TEFVİK-Atmak üzere, okun gezini yayın kirişine koymak: 1595= 596: TEVFİK-Uygun düşürme. Muvafık kılmak… MÜSTEVHA-Yetişir, kâfi derecede. Tam, mükemmel: 596: MENŞUR-Prizma. Neşrolunmuş. Herkese duyurulmuş. Sultan. Ferman. Bayrak.

I

DAVUD-Kendisinde, “Kâmil Hilâfet ve Vücudî Hikmet tecelli eden Peygamber’in ismi: 1015: HUD-Kendisinde “Ehadiyet” hikmeti tecelli eden Peygamber… HUZUR-Hürmet edilmesi gereken büyüklerin yanında bulunmak. Hazır bulunmak. Mevcud olmak: 15: BD-İBDA… YAVRUKURT. (Ebu Hâlid-Canavar. Kurt. Köpek. İz süren. “Tabirci”: 4631= 1644: Derviş Muhammed-332 mührü, en büyük ebcedle): 929: METQADYONUTO-Süryanice, “Malik Olma”… YAVRUKURTLAR: 1160: NEAM-“Evet, olur!” mânâsına cevab… İTAF-Kaftan: 160: SEYFİ-Askerliğe âit. Kılıç şeklinde, kılıçla alâkalı. (Nun: Balık. Kılıç. Kalem)… GÜFTE’nin Birinci Mısraı-Yollarımız yeşillendi: 777: MŞALTO-Süryanice, “Hükümdar”… MANZUR-U NAZAR-I PİRAN-I KİRAM-Keremli Pîrlerin Nazarlarına Görünen: 2777: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ. (Derviş Muhammed 332 mührü. “En büyük ebcedle”: 4741= 1743: Derviş Muhammed Semerkandi mührü, en büyük ebcedle)… GÜFTE’nin İkinci Mısraı-Yavru ceylân, ceylan: 411: BEHACET-Güzellik… HÜCCET-Sened. Vesika. Delil. (Takdim yazım. Mühür): 411: MÜŞA’-Yayılmış, şüyu’ bulmuş, duyurulmuş… SALİH Mirzabeyoğlu: 411: ATÎ-Önde. Aşağıda. Sonra. Vaki olan. Gelecek zaman, istikbâl… ŞAHİKA-Dağ tepesi: 411: EBU EYYÜB-İL ENSARİ… GÜFTE’nin Toplam Ebcedi: 1188: SOHARTO MALYUTO URİTO-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”.

I

DÜBAR-Çarşamba günü. (İnsanî Hakikat’in Gayb Perdeleri’nde, Çarşamba günü, Davud Aleyhisselâm ile ilgilidir ve Perdelerin rengi güzel bir sarı): 207: RUA-Fransızca “Rol” kelimesinin okunuşu. Hükümdar. “Anter. Faal. Temsil”. Satranç’ta Şah. “Şatranc-ı Urefa’da “Vuslat” mevkiî. (Temsil: 980: Huşef-Yeşil sinek. Anter; “Bit. Zirve”… Şeriat: 980: İstikbâl İslâmındır)… KAMUS-Deniz. Derya. Denizin ortası, derin yeri. Büyük Lûgat kitabı: 207: PERDA-İstikbal. “Perde: 217: Rüyâ”.

BD RÜYASI

(DERVİŞ MUHAMMED-332 MÜHRÜ)

LEVHA: 29 Ağustos 1975… Dik, dik, dik bir dağ zirvesi… Belki binlerce, onbinlerce metre derinliklerde köyler ve ağaçlıklar hurdebin camındaki noktacıklar gibi görünüyor. Bu ne yükseklik! Anlatılır gibi değil… Yanıma, sol tarafıma doğru dönüyorum. Orada tam zirve noktasında bir mezar… Toprağı elenmiş, taranmış, tertemiz… Beton bir çerçeve içindeki mezarın başında, dörtköşe, toprağa yatırılmış bir levha ve üzerinde İslâm harfleriyle iki kelime: DERVİŞ Muhammed. (Üstadım)… LEVHA: 19 Nisan 1983… Bir Bayi’nin (büfenin) önüne geldim… Bayi, dışarıda duran bir adam… Birden görüyorum ki, özel günlere mahsus büyük puntolar ve siyah başlıklı bir gazete… YENİ DEVİR gazetesine benziyor… Yılana bakarken içimize kurbağa imiş hissi doğması ve o suretin bu mânânın olması gibi, başlıkta içime ŞERİAT doğuyor… Gazeteyi aldım… Bayi, memnun ve mesud… Ben oradan uzaklaşırken, benim hakkımda yanındaki adama muhabbetle “Şunun boyuna bosuna bak, işim olmasa ben de onunla giderdim!” diyor… ESKİŞEHİR’de, sokak aralarında dolanıyorum!..

I

Lâtince, MONTİS GRADATİO-Dağ Zirvesi: 2188: SOHARTO MALYUTO URİTO-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”… Lâtince, GRADATİO SEYYİD ABDÜLHAKÎM ARVASİ-Zirve Abdülhakîm Arvasî: 2188: BASASA-Göz. Ayn. (İnsan, Allah katında bakan gözbebeği gibidir; bu yüzden ona, İnsan ve Halife dendi)… Lâtince, GRADATİO MONS-Dağ Zirvesi. (Lâtince, Mons-Dağ: 156: Gonk… Mutlak Fikrin Gerekliliği: 2154: Mehdî Muhammed… Lâtince, Gradatio-Zirve: 1622: Qatdoro-Süryanice, “Kürsî”; Abdülhakîm Koltuğu… İngilizce, Executor-Vasi, vasiyet eden: 622: Mavdronuto-Süryanice, “Takdim Etmek”; Gradatio Necib Fazıl Kısakürek): 1778= 779: MANZUR-U Nazar-ı Piran-ı Kiram. (Rüya’da gelen mânâ, bana “Bolu Dağı Kaftanı” giydirilmesi… Lâtince, Bolu Montis: 610: Actor-Lâtince, “Yapan, eden, oynayan”; Aktör… Lâtince, Bolu Mons-Bolu Dağı: 1200: Derviş Muhammed-442 Gonk’u… Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)

I

Süryanice, ABNO D’QABRO-Mezar taşı: 277: BÜYÜK DOĞU RÜYASI… Süryanice, ABNO D’QABRO-Mezar Taşı: 1276: MEHDÎ RÜYASI. (Süryanice, Helmonoyo-Rüyâ gibi: 154: Mehdî Muhammed… Hadîs: Rüyâ, vahyin 46 cüz’ünden biridir… Hadîs: Rüyâ, Allah’ın kuluna uykuda söylediği kelimelerdir!)… RASİYE-Büyük Dağ. (Lâtince, Grandis Mons-Büyük Dağ: 1481: Şebeke Gonk’u-Hüviyet sureti gonk’u. “Kaptan Kusto Müslüman / Dünya Çapında Bir Hâdise”… Süryanice, Reyno Gaboro-Fikir Kahramanı: 1481: Salih İzzet Mirzabeyoğlu): 1275= 276: GARİSE-Yeni dikilmiş fidan. (Hadîs: Kıyamet kopuyor bile olsa ve birinin elinde bir fide bulunsa, onu hemen diksin… İbrahim Sûresi’nden bir âyet meâli: “Görmedin mi ki, Allah nasıl örnek vermiştir; güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir, onun kökü sabit, dalı ise göktedir!”… Berf-Kar. Güzel söz. Asker: 1281: Naka-i Salih)… İspanyolca, HAMODO-İsimli: 83: CİPPUS-Lâtince, “Mezar Taşı”. (Üstadım’ın rüyasındaki isimli mezartaşı: Derviş Muhammed… Hamodo Cippus: 1165= 166: Derviş Muhammed-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Rahman Sûresi’nin 19-20. âyetleri: 3166: Sfoho-Süryanice, “İstikbâl etme”… İspanyolca, El Carnet De Identidad-Hüviyet Cüzdanı: 1166: Munis-Lâtince, “Korumaya hazır”… Muti’: Allah ve Resûlü’nün emirlerine itaatli olan… Asi: Allah ve Resûlü’nün emirlerine isyan eden… Bir Arab şairi: Asi, bizim mutiliğimize bakıp aldanmasın, zorba karşısında biz daha da zorba olmasını da biliriz!)… BAYİ: 83: YUSUF-Kendisine “Rüya tâbiri ilmi” verilen Peygamber’in ismi. “Dolmabahçe Sarayı’nda mührü bulan ve bana ulaştıran rahmetli arkadaşımın ismi”… Fransızca, ESPACIO-Zaman: 83: YENGEÇ. (Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç”e işaret eder!)… Arnavutça, KENDEZ-Horoz. “Ebu Süleyman”: 83: MLADEZ-Arnavutça, “Gençlik”… Süryanice, CUHDONO-Hafıza: 1083: TILAİ “CSAR FORSOYO”-İbranice, “Mehdi’yi Hamil On Süvari”… Süryanice, MMATLONO D’TAGORUTO-Bayi’: 2596: TEVFİK-Uygun düşürme. Muvafık kılma. (Levha: Kasım 1983… Üstadım’ı görüyorum… Bir şiir okuyor… Aklımda kalan: “Bu gençlik, nur gençlik!”… Ben de, onun fikrinden hemen fikir üretme mizacımla ona, “Aslında herkes Allah’ın nuruyla görüyor!” diyorum… Ve Üstadım’ın bir şiiriyle kendi şiirim arasında bir benzerlik buluyorum… Onun şiirinden aklımda kalan: “Şeriat… Allah… Yaregar / Sessiz…”… Noktalı yerler, unutulan kelimeler… Tam “Yaregar” kelimesinde, kalbime “Ebubekir” diye bir isim doluyor!)… Kumuk dilinde, SİZGE-Zamiri yönlendiren hâli. (İsticabe-Duanın Allah tarafından kabulü: 472: Yolumuz, Halimiz, Çaremiz. “Üstadım’ın Eskişehir’deki bir konferansı”… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 2470= 472: Salih İzzet Mirzabeyoğlu… Süryanice, Mmatlonuto-Bayilik. “Bayii yerine kaim”: 1979: Akıncı Güç dergisinde, Üstadım’ın “Akıncı Güç Kadrosu”na İthafı - “İslâmı Yenilemek”; İdeolocya Örgüsü’ne Ek… İdeolocya Örgüsü’ne Ek: 451: Salih Mirzabeyoğlu): 83: ABSTRACTİE-Rumen dilinde, “Tecrid”. (Mezar taşı’ndaki isim: Derviş Muhammed)

I

YENİ DEVR: 281: NAKA-İ SALİH… KUNAİS-Büyük cüsseli, iri vücutlu kimse. (Ebedd-Gövdeli, iri cüsseli kimse: 1006= 7: Dahir-Dağ başı. Dere. Vadi… Dab-Şan ve şeref. Haysiyet: 7: Bad-Yel. Rüzgâr. Rîh. Soluk. Nefes. “Fikir çilesinin müstesna genci, Necib Fazıl”… Süryanice, Hageg-Rüyâ görmek: 2007: Go?-Arnavut dilinde, “Kim?”… Kıpçak dilinde, Türt-Dört. “Varlık Sayısı”: 2007: Hogoroyo Naqloro Kusto-Süryanice, “Kaptan Kusto Müslüman”… Gavga: 2007: Edeb… Lâtince, Baca-Zeytin. “Zeyt-Zeytin: 1417: Necib Fazıl Kısakürek”: 1007: Maktbonuto-Süryanice, “Tarih”; muhasebe, İdeolocya Örgüsü, Başyücelik Devleti… Lâtince, Ago-Tebrik: 1007: Cedd-Azimlik. Büyüklük. Tâli’li olmak. Kesmek, derinleştirmek): 281: RAİ-Çoban, sürüyü güden. Gözetleyici ve koruyan kimse. Vali.

GEMİ MODELİ

(BAŞYÜCELİK DEVLETİ)

Üstadım’ın “Geçilmez” isimli, Nisan 1983 tarihli şiirinden bir Beyit: Kayalıklı boğazlarda yön arayan bir gemi / Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez!

I

Süryanice, ELFORO MNASYO-Tecrübeli Denizci: 485: KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN. (Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed, noktasız harflerle)… KAPTAN Mirzabeyoğlu: 485: HASTIA-Lâtince, “Kurban”. (Bi-Ser: Başsız. Başı kesik. Muti’. Tam teslim)… BEYT’in Toplam Ebcedi: 4682: TA’BİR-Rüyâ yormak. Herhangi bir şeyden ve hâdiseden, başka mânâya geçmek, intikal etmek ve ibretlendirmek. İfâde. Anlatma. Mânâsı olan söz. Istılah, kavram… Lâtince, EXTARIS-Kurbana âit olan: 677: RSİFO-Süryanice, “Yay”; yakınlık, kusto… Boşnak dilinde, URACUNATİ-Göz önünde bulundurmak. (Levha: 25 Kasım 2000… Bir caddede, bir dükkânın vitrinine bakarken, babam koluma giriyor ve ben pek hevesli olmamama rağmen beraber pazar yeri dağıldıktan sonra çöplerin yığıldığı bir yere gidiyoruz. Babam bana sarılıyor ve isterdim ki hep senin gözünün önünde olayım!” diyor. Bu arada Gökyüzüne bakıyorum, kayan bir sürü yıldız var!): 677: KOMPOZİTOR-Boşnak dilinde, “Besteci”. (Boşnak dilinde, Autor-Besteci: 613: Tayara-İbranice, “Uçurtma”… Üstadım’ın “Çocuk” isimli şiirinden: “Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret / Karıncaya göz atsa, – niçin, nasıl?– ve hayret!”… Süryanice, Tavro-Boğa. Boğa Burcu: 613: Derviş Muhammed… Lâtince, Taurus-Boğa: 1673: Mehdî Derviş Muhammed… Tecris-Doğru Fikirli Etmek: 1673: Salih İzzet Erdiş)… Süryanice, TUFSO D’ELFO-Gemi Modeli: 677: ŞABOLO ROMO UHDONO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”.

TECRÜBE

(ŞATRANC-I UREFA’DAN)

Şatranc-ı Urefa’nın 55. Kabı, TECRÜBE-Deneme, sınama. Görmüş geçirmişlik. Anlamak için yapılan imtihan. Meleke: 610: USM-Zeytin Ağacı… TECRİB-Tecrübe: 615: HARTO-Süryanice, “Netice”. (Hadîs: Amellere, neticelerine göre hükmolunur!)… Süryanice, CUTRO-Miras: 1614= 615: BÜYÜK DOĞU TAKDİM(İ)-Kaptan Kusto Müslüman… Arnavutça, DRİTE-Işık. (Üstadım’ın, “Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir mekândan bir ışık fışkırdı!” diye başlayan, 1979 tarihli “Akıncı Güç” dergisinde yayınlanan ithafı!): 615: TEHRO-Süryanice, “Mucize”. (Kendisinde “Fütuhî” hikmet ve “Kendinden zuhur” hikmeti tecelli eden Salih Aleyhisselâm’ın “Naka-i Salih” mucizesi hatırda!)… Süryanice, RABUTO-Haşmet: 615: RABUTO-Azamet… Lâtince, RITO-Dine uygun bir şekilde: 615: TROCO-Süryanice, “Yarma”; delme, derinleşme… Lâtince, CATHERDO-Kürsî. “Arş altı bir sema tabakası”: 615: VJETRA-Boşnak dilinde, “Rüzgâr”.

I

Süryanice, BHİRUTO-Tecrübe: 4631: DERVİŞ MUHAMMED-332 mührü. “En büyük ebcedle”… Süryanice, BUHRONO-Tecrübe: 278: ARVASÎ… Süryanice, NESYONO-Tecrübe. “Nosyon”. (İngilizce, Notion: Nosyon. Kavram. Düşünce, fikir. Kanaat. İnanç. Niyet… Notional: Hayalî. Mücerret… Bir mevzuda, birbirini destekleyen kelimelerin ve mânâların “yığılması-netice” ile kavramlar oluşur. Kavramların yığılması ile de sistem ve sistemlerin yığılması ile de sistemler sistemi vesaire… Hazret-i Ali: “Tecrübe, fayda ile birlikte ayrı bir ilimdir!”… Fayda, tecrübe ile anlaşıldığı gibi, tecrübe de bir “yığılma-netice”de ortaya çıkar; deneyerek… “Atomaltı parçacıklar fiziğinde” de kabul edildiği üzere, tecrübe edilen şeye, tecrübecinin hâli de dahildir; bu bir bedahet… İmam-ı Gazalî Hazretleri: Bâtın yolu, ancak tecrübe etmekle anlaşılabilir… Tecrübe edebilmek?): 1183: ABDÜLHAKÎM-“Hakîm-Herşeyi yerli yerince eden Allah”ın kulu… Süryanice, BAHAR-Tecrübe etmek: 217: RÜYA. (Bir işin hayırlı olup olmayacağı için bir işaret almak üzere yapılan “İstihare” veya Tabir ilmi istidadını ortaya çıkaran tecrübeye mevzu olarak rüyâlar!)… Süryanice, BAHEN-Tecrübe etmek: 62: WHO AM I?-İngilizce, “Ben Kimim?”… Süryanice, BAHEN-Tecrübe etmek: 62: NDAJ-Arnavutça, “Takdim etmek”… Arnavutça, NDAJ-Ayırmak: 62: MEHDÎ… İbranice, TILAİ “CSAR FORES”-Tılaî On İranî; Mehdi’yi Hamil On’lu: 1062: SAB-Moğol dilinde, “Hepsi, tamam, bütünü, herkes, herbiri”.

Not: Tefrika edilen yazının tamamı yahut bir kısmı, Baran Dergisi'nin izni olmadan iktibas edilemez

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu - Baran Dergisi 540. Sayı