YEVMİYE: Üstadım’ın, Türk dil çarşafına, onu zenginleştirmek üzere son derece akıllı bir davranışla Arabça ve Farsça kelimelerin silkelenişi (Osmanlıca) cümlesinden olarak verdiği misâl: “Maydanoz kelimesi bile, Farsça Mide-nüvaz kelimesinden gelir!”
*
Mİ’DE-NÜVAZ-Maydanoz. Mi’de okşayan. (Mi’de-İnsan ve hayvanlarda yenen şeyleri hazmetmek vazifesi olan bir iç uzvu: 119: Maydanoz… Rabb-Sahib. Malik. Seyyid. Allah’ın bütün mertebelerde bulunan bir ismi. Besleyen, yetiştiren, terbiye eden: 202: Da’va Cetvelinde, Allah’ın “Rab” ismine işaret eden Re harfinin sayı değeri… Re harfi, Allah’ın Musavvir ismi, 5. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden Gafra işaret eder; günahları silen, örten, kullarına çok merhamet eden Allah’a. Kamer menzillerinden “Üç küçük yıldız”a da… Müennes-Dişi kelime, Rabia-Dördüncü: 278: Yargunu-Süryanice, “Ot”; namazda “Secde”ye ve Berzah âlemine teşbih edilir… Erbaa-Dört. “Varlık sayısı”: 278: Arvasî. “Sin harfiyle”… İngilizce, Parsley-Maydanoz: 308: Arvasî… Se harfi, Allah’ın “Rezzak-Rızık veren” ismi, Bitkiler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’l Bul’a” işaret eder; Değirmen taşının tane dökülen yerine… Değirmen taşı; Burçlara hisselerini veren Allah’ın yaratma mahalli Atlas tabakası altında hisse kabul edendir; öğütüp, sindirime yollamaya misâl… Rezzak-Bütün mahlûkatın rızkını veren, ihtiyaçlarını karşılayan Allah: 308: Ezrak-Saf ve temiz su; “Hayat suya işledi ve her canlı şey sudan yaratıldı”. Gök renkli, mavi… Başak Burcu, unsuru Toprak, tabiatı Kuru-Soğuk, türü Birleşik, yıldız Utarid, vücutta tesir yeri “Bağırsaklar-Faydalıyı tutup, zararlıyı atan”, cinsiyeti Dişi, simya safhasında Damıtma… Nüvaz-“Okşayıcı, okşayan, taltif edici, iyi edici” mânâsına kelimelerin sonlarına eklenir: 64: Mehdiyye-Mehdi’ye âit ve müteallik. Hediye, ihsan, armağan): 1183: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş… KANDAL-Büyük Başlı. “Üstadım’ın Bahriye Mektebindeki lâkabı: Koca Kafa”: 184: ABDÜLHAKÎM-Arvasî “Üçışık”. (Soyadı Kanunu çıktıktan sonra, “Üçışık” soyadını almıştır!)
*
MAYDANOZ: 119: PENUS-Lâtince, “Erzak”… Arnavutça, NUHAS-Koklamak: 119: ŞURORTO-Süryanice, “Tefekkür”… Lâtince, SUPPLICO-Dua etmek: 119: “BİLDİM Seni ey Rabb, bilinmez meşhur!”; Üstadım’ın “Çile” şiirinden… Süryanice, CRUBTO SLUTO-Cuma Namazı: 5119: DERVİŞ MUHAMMED MÜHRÜ. “En büyük ebcedle”… MAHT-Şiddetli: 448: HATM-Sağlamlaştıran. Halis, saf. Hüküm ve kaza icabettiren; amel ve icra gerektiren. “Mühür”.
 
YARAMI DEŞEN
(BİR MU’ZİB KEDİ)
 
LEVHA: … Temmuz 1983… Sahilde denize girenler… Dalgalı denizin diz boyu yerinde, arka ayakları üzerinde su üstünde yürüyen, danseder gibi hareketler yapan bir kedi… Şımarık ve muzib bir hâli var… Ve suyun içinden kıymetli bir yüzük çıkarıp, nisbet yapar gibi bana gösteriyor!..
*
İbranice, HOF-Sahil. Kıyı: 1094: YAMU GALO-Süryanice, “Dalgalı Deniz”. (Kamus-Derya. Deniz. Denizin ortası, derin yeri. Büyük Lûgat Kitabı: 207: Kamus-İbranice, “Gizli, saklı”… “Kâinat bir kitaba varmak için yaratılmıştır; doğrulayıcılık usûlüyle, Allah ve Resûlü’nün kitabına… Akad dilinde, A-Ru-İthaf etmek: 207: Ora-Lâtince, “Sabit”… Süryanice, Magon Hfuğyo-Bomboş Devir: 1207: Arbac-Süryanice dişi kelime, “Dört”; varlık sayısı… Arnavutça, Varr-Mezar; zamanın maksatlılığı: 1207: Perda-Yarın… Afrika dili, Perd-At. “Murad. Hayâl”: 207: Zer-Uçurmak. Fışkırmak… Süryanice, Rego-Hasret: 1207: Ashab-ı Kehf… Lâtince, Agere-Tebrik: 1207: Rua-Fransızca, “Rol” kelimesinin okunuşu. Hükümdar. Satranç’ta “Şah”… Logos: Lisân. Kâinat düzeni)… İbranice, HOF-Duş. (Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin, suyun bütün vücuda dağılımına kolaylık sağlayan “duş” hakkında, “Faydalı bir icâd!” diye beğendiğini biliyoruz… Mucid-Yeni birşey icâd eden, meydana getiren, bulan; mübdi’: 53: Mücidd-Hazır. İyi edici. Mevt): 1094: BALANİ-Süryanice, “Hamam. Banyo”. (Süryanice, Ratbo Galo-Dalgalı Deniz: 1646: “Bu dünya insanlığa mânevî hamam olsa / Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa!”; Üstadım’ın bu Noktalamasının birinci mısraı… Hayyale-Fikir Sahibleri: 646: Meharet-Üstadlık… Mevsik-İtimad etmek. Emniyet etmek. İnanmak. Yemin. Sözleşme: 647: Hadma’-Beyaz Koyun. “Allah ve Resûlü’nün emirleri karşısında tam teslim, mutî mizac”… Fürfür-Semiz ve besili koç: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”… Süruş-Melek. Cebrail Aleyhisselâm; zikri “Ya Lâtif” olan, vahy meleği: 566: Maunet-Allah’ın salih kullarına imdadı, inayeti… Mütedebbir-İleriyi gören, tedbirli ve ölçülü hareket eden: 646: Mirhat-Yürüyücü At… Dakdake-Tez tez yürümek: 646: İstifkad-Kaybolmuş olan bir şeyi araştırıp bulmak… Derviş Muhammed-332 mührü: 1645: Meşuş-Mendil. Dest-i Mal… Destar-çe-Mendil. Dest-i mal: 48.625= 673: Şatranc-ı Urefa’nın 100 Kabı’nın Ebced Toplamı)… Süryanice, TİBELOYO HAD FTUSİS-Dünya Çapında Bir Hâdise: 1094: TRİMİNO ŞUNOYO-Süryanice, “Ölüm Odası”; Dünya… SAD-Yüz Sayısı. (Portekiz dilinde, Cem-Yüzüncü: 1044: Derviş Muhammed-442 mührü… Cem-Hükümdar: 1043: Cem-Topluluk… Cem-Yem vermek: 1043: Arvasî Dervişleri… Kısakürek-Necib Fazıl: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 95: SAD-Süryanice, “Merkezleştirmek”. (Büyük Doğu-İbda)… Lâtince, FUCO-Boyamak; ahlâk, tez: 95: SAD-Süryanice, “Tefekkür”; düşünmek, keşif, icâd etmek… İbranice, HALOMİ-Rüya gibi, düş gibi, harika güzel. (Hadîs: Rüyâlar, insana Allah’ın uykuda söylediği sözlerdir!): 95: KELME-Kelimeler; düşünme vasıtası. “Kâinat lisanla çerçevelendi ve insan, lisanla mühürlendi; lisan, Allah’ın insana bir mucize lütfu”… SAD-Yerleştirmek; tefekkür etmek, icâd etmek: 95: SADE-Avlandı mânâsınadır. “Bağır, ilân et!” mânâsında emirdir. Meydan okumak, âciz bırakma meâlinde ve i’caz yoluna işaret eder ve “Sad” diye okunur. Sadakat, sıdk gibi mânâlara gelir… Süryanice, SAD-Göz Dikme: 1095: AŞAM DA’FTİNO-Süryanice, “İmar Planı”. (Başyücelik Devleti / Yeni Dünya Düzeni)
*
Süryanice, BAHRO GALO-Dalgalı Deniz: 1253: RAMUZ-Deniz. “Büyük Alim. Mütefekkir”… RUBBAN-Kaptan: 1253: MÜRİD-İrade eden, isteyen… DARBUM-Eskişehir’in Bizanslılar zamanındaki ismi. “Abdülhakîm Koltuğu’nun yan mermerleri’nin birinde yazılı: Eskişehir”. (Evsak-En çok inanılan, ziyâde güvenilen. “Üstadım”: 607: Tebadür-Ani olarak zihne girmek… Rumence, Tura-Ruh: 607: Atro-Süryanice, Zaman): 254: MÜHACERE-Bir yerden ayrılmak, başka bir yere intikal etmek… NİCAR-Asıl. Renk: 254: PERGEL-Kürtçe, “Sistem”. (Sistem: 570: Şiir-Şuur, idrak… Süryanice, Atro-Fırsat: 1607: D’lo Busoro Metranyonuto Ananqi-Süryanice, “Bütün Fikrin Gerekliliği”… Süryanice, Malyo Bustono-Dolmabahçe. “Mührün saklandığı yer”: 607: Rabona Muakro Uhdono-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… Süryanice, Lâtibulum-Saklanan Yer: 1525: Hato Hfuğyo-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… Süryanice, Lâtibulum-Saklanan Yer: 1525: Hato Hfugyo-Süryanice, “Yeni Devir”… Süryanice, Qtar-Özleşmek: 607: Qtar-Rabtetmek)… Kürtçe, BERAN-Koç: 254: BARAN-Yağmur. Rahmet.
*
MU’ZİB KEDİ. (Mu’zib-Eziyet veren, çile çektiren; oyun eden, bilmece kuran: 812: Şah-ı Nakşibend… Bir Mürideye, Rabıtası’nda, Şah-ı Nakşibend Hazretleri tasarrufu eseri tecelli eden sözleri: “Li Küllî Emrin Fehim”den Allah razı geldi… Lî Küllî Emrin Fehîm-“Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram”: 496: Derviş Muhammed-442 mührü. “Küçük ebcedle”… Süryanice, Guhgo-Mu’zil. Allah’ın eşya ve hadiselere istihza tavrı vermesine “Mekr-Şaşırtan, hile eden” denir. Meselâ, “Bir” de bir Mekr’dir; çünkü, “Mutlak Tevhid mümkün değildir!”. Bu sözü söyleyen de Şah-ı Nakşibend Hazretleridir: 2020: Rahman Sûresi 20. âyet-Meâli: Fakat, “Aralarında birleşmelerine engel bir perde var”… Ayette geçen, Lâyabgıyan: Bulamamacasına arama sırrı… Rahman Sûresi, 19.-20. ayetleri: 1165= 166: Derviş Muhammed-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Portekiz dilinde, Anel Esconder Partido-Yüzük Saklama Oyunu: 1033= 34: Kedi… Hadîs: Kedi, gam giderir!): 846: URHO MESCOYTO-Süryanice, “Orta Yol”. (Yakut dilinde, Orto-Orta: 612: Derviş Muhammed… Yevmiye: “Bu işin öncüsü, ardçısı yok! Yolun ortasından gidelim de!”; istikamet davası… İstikamet emredilen “Hud Sûresi” için Allah Sevgilisi, “Bu sûre beni ihtiyarlattı!” buyurmuştur!)… SENER-Kedi. Ulu kişi. Hayat ağacının kökü. Boğaz kemiği: 8310: RESRE-Kürsü mertebesinin Kamer menzili. Yarayı deşmek.
*
Arabça, EL-Kıttatü Ellezi Terkusu-Danseden, oynayan kedi: 4741: ZÜHUL-Unutmak veya bir işi geciktirmek. Kasden unutur gibi yapmak… SEFARET-Elçilik. Sefirlik: 4741: FERASET-Anlayışlılık, çabuk seziş… MİKRAT-Su mecrası; her taraftan gelen yağmur suyu orada toplanır. (Süryanice, Yamu Mahşulo-Dalgalı Deniz: 448: Vilayat-Vilayetler. “Velayet”i hatırla): 4741: Derviş Muhammed-442 mührü. “En büyük ebcedle”.
 
DERVİŞ MUHAMMED MÜHRÜ
 
LEVHA: 23 Ekim 1984… Ankara Asfaltında koşuyorum… Önümde kızlı erkekli koşan bir grub var… Bir kız bana sempati gösteriyor ve gülümsüyor… Bostancı’ya doğru kıvrılıyoruz… Kızın yerinde, aynı şahıs olan bir erkek… Cuma namazına gidiyormuş… Ben de, Cuma Namazı’na gittiğimi veya Cuma Namazı’na gitmenin iyi olduğunu söylüyorum!
*
TECMİ’-Toplamak. Bir yere toplanmak: Cuma Namazı’na gelmek: 523: KELİME-İ TEVHİD… HIRKA-İ TECRİD-Tecrid Hırkası: 523: TECESSÜS-İçyüzünü araştırma merakı… Kumuk Türkçesi’nde, SİZGE-Şahıs zamirinin yönelme hâli: 523: HUBO DA’CLAYMUTO-Süryanice, “Gençlik Aşkı”… Lâtince, VENTUS-Rüzgâr. “Rih: Yel. Ruh. Ruhî.”: 523: MAYNUQUTO-Süryanice, “Emmek”… Boşnak dilinde, EVİDENTEN-Belli: 523: GEFO TLO-Süryanice, “Kanat Takmak”… Boşnak dilinde, STANJE-Hâl: 523: QETMONO-YO-Süryanice, “Kül rengi”… TA’CİM-Noktalama. Noktalatma: 523: ROMAN D’HUBO-Süryanice, “Aşk Romanı”… DEDEKTİF-Hafiye: 523: TECNİS-İki şeyi birbirine benzer şekle sokmak. (Grub-Topluluk: 1208: Grob-Boşnak dilinde, “Mezar”; zamanın maksatlılığı… Süryanice, Sukolo-Fikir: 208: Yaruqo Mdito Kotubo-Süryanice, “Yeşil Medeniyet Yazarı”… Gurub-Gözden Kaybolmak: 1214: Turra-Mühür… Süryanice, Cari-Ortaya çıkarmak: 1214: Navso Malyo Bogo-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”… Derviş Muhammed-442 mührü… Kısakürek-Necib Fazıl: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)
*
SALAT-I CUMA-Cuma Namazı. (Meşhude: Cuma günü. Kıyamet. Allah Sevgilisi’nin bir ismi; görünen, şehadet edilen mânâsında. Dünya’ya teşrifinden önce melekler ve Peygamberler’in dilinde, nübüvvet ve risaletlerine şehadet edildiği için bu isim verilmiştir. Göz ile görülmüş… “İnsanî Hakikatin Gayb Perdeleri”nde, Hakk Gaybı: Allah Sevgilisi ve Cuma günü ile irtibatlıdır. Lâtifesi, Lâtife-i Hakkî’dir, “Gayb’ul Guyub: Gaybın Gaybı” perdesidir ve rengi Yeşil’dir… Hudare: Deniz. Mavi, yeşil… Derya: Deniz… Dery: Bitmek, ilim… Hudara: Allah için, Allah aşkına… Hudara: Karanlık Gece… Üstadım’dan: “Durulan sonsuzluk, yemyeşil gece / Dalga dalga / Büyük düşünce!”… Hudaret: Yeşillik. Sebze… Hudr: Yeşillik… Hudr: Sıçramak. Seğirtmek. Meyil… Hudrî: Kara eşek. “Uzun zamanlar. Ulu dil, lisân, kalb, istikbâl”… Hudur: Hazırlık. Mukabilini yapmak, alıcı şekli bulmak… Hudur: Aşağı indirmek. Doğrulayıcılık, gerçekleştirmek): 644: TEREMMÜD-Yanıp kül olmak. (Üstadım’dan: “Allah, Resûl aşkıyla yandım bittim kül oldum / Öyle zaif düştüm ki, sonunda Herkül oldum!”… Herkül: Her Küll)… Hollanda dilinde, TIJPERK-Asır. Çağ. (İngilizce, Parsley-Maydanoz. Mide Nüvaz; batn okşayan: 308: Arvasî): 644: ŞFİCUTO D’MKAYMUTO-Süryanice, “İfrat Hâlde Tecrid”… MÜSTAKDİM-İleride ve önde bulunan. Çok ayaklı olan; her yere yansıtan: 644: MERTEBA’-Dağ üstünde olan yer. “Üstadım’ın, Derviş Muhammed yazılı kabir taşı rüyâsı hatırda”… İspanyolca, TARJETA DE IDENTIDAD-Hüviyet Cüzdanı. Nüfus Kâğıdı; Kafa Kâğıdı; Üstadım’ın son eseri hatırda. (Dünya Çapında Bir Hâdise-Kaptan Kusto Müslüman: 1054: Derviş Muhammed-442 mührü): 1644: TARTACESRO BCİRO YALDO NOS-O DMİRO TAŞRURO-Süryanice, “12 sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır” 
*
Süryanice, RATBO GALO-Dalgalı deniz: 646: MARTE-Cuma günü… MÜRÜVVET-İnsaniyet. Ana baba saadeti. Mertlik, yiğitlik. Reculiyet. Mertebeli kişi: 546: HAMARAT-Becerikli, cerbezeli. (Levha: 6 Ekim 1986… Bir Yurt’da kalıyorum… Mülkiye’nin Yurdu karşıda… Kapıcı Adem, orada çalışıyormuş… Ona, “Ben bir Mülkiye’ye bakayım!” diyorum… Adem, o sene orada okuyacağım mânâsını çıkarıyor… “Sen girersin ağabey, cerbezelisin!” diyor… Mülkiye: Siyasal Bilgiler Fakültesi… Cerbeze-Beceriklilik, fetanet, konuşma kabiliyeti, temyiz ve mutedil cesaret ile idare kuvvetinden ibarettir: 217: Rabıta-Rabteden, bağlayan, bitiştiren. Tertib, sıra, düzen, usûl)… Arabça, MUTTEKE’U ABD-EL HAKÎM-Abdülhakîm Koltuğu: 1645: SUHLOF DORO-Süryanice, “Devir değişimi, asır değişimi”; Hicrî 1400= 1979-1980.
 
CEFA
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 27. Kabı, CEFA-Eziyet. Çile. Sıkıntı. Zulüm. Bir şey yerinde durmayıp bir tarafa ayrılmak: 84: CE’F-Düşmek. (Yevmiye: “Bir el düşer, –görünür– böyle, sahibini görmesen de onun olduğunu tanırsın!”… Cennet’ten düşen İnsan’ın, huzursuzlukları ve çileleri içinde bilerek bilmeyerek aradığı ve dünya hayatı rüyâlarına sızan Cennet –mazi–hatırası da böyle. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin buyurduğu, “Âdem Aleyhisselâm’ı Cennet’ten düşüren Hata hikmeti, bütün âlemlerce O’nun yüceliğinin bilinmesi içindi!” ve İmâm-ı Gazalî ve bir kısım büyüklerin belirttiği, “Bu âlemden daha mükemmeli yok!” demesindeki sır; Allah’ın isimlerinin Berzah âlemindeki zuhur sıkıntısında dökülenlerin görüldüğü içinde yaşadığımız Dünya hayatı, Allah’ın bütün isimlerinin görüldüğü yer oldu… Maddî ve mânevî, eşya ve hâdiseyi teshir etmeye memur İnsan, işin hakikatinde asıl çile olarak, Hak ve hakikati kendi nefsinde doğrulayıcı ve bunun için “Mukabilini Yapmak” çilesine memur edildi; Allah’ın marifetine ermeye, ahlâkıyla ahlâklanmaya; O’nun rengiyle boyanmaya… Cefa’nın aslı, “Allah’a uzak olmaktan” ve hep yakından yakına erme muradından gelir; gerisi, imtihan vesileleri… Zel harfi, Allah’ın “Müzill-Zelil Kılıcı, uzağa atan” ismi, Hayvanlar-“Beden” mertebesi, Kamer menzillerinden “Yüksek dereceler. Yıldızlar. Mübarek yıldızlar”… Kâinat İnsan’da toplu ve “Nefs terbiyesi-Nefs muhasebesi” ile, yâni âmel ile yakînleşilecek, hissedilecek, üstünler tasarrufuna alındıkça gerçekliği görülecek olan da budur; önce inanmak, sonra onu amel hâlinde doğrulamak işi… Bu şekilde anlaşılmak ve kelimenin altını ve üstünü hissetmek üzere, Üstadım’ın “İkimizin şiirleri, bayılacaksın!” dediği Noktalamalar’dan, “Yük”: “Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, nâçarım / Senden sana sığınır, senden sana kaçarım!”… Ve, Aralık 1982 tarihli “Sabır” isimli şiirinin ilk dörtlüğü: “Sabrın sonu selâmet / Sabır hayra alâmet / Belâ sana kahretsin / Sen belâya selâm et!”… Yevmiye: “İstikbâl İslâmındır! Ne güzel bir mevzuun var!”… Mukabele: Karşılık. Karşılamak; istikbâl etmek. Mücadele; karşılığını yapmak… Tez “İstikbâl İslamındır!” olduğuna göre onu kabul edici ve kabul etmeyene karşı… Keyfe: “Nasıl? Niçin?”… Keyfer: Karşılık. Mukabele; mükâfat ve ceza sebebi. Kurtuluş Yolu ne?.. İslâmı hâkim kılmak üzere insan ve toplum meseleleri karşısında; nefs muhasebeni gösteren?.. Ortaya çıktığına göre?)  


Not: Tefrika edilen yazının tamamı yahut bir kısmı, Baran Dergisi'nin izni olmadan iktibas edilemez
 
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu
 
Baran Dergisi 567. Sayı