LEVHA: 12 Nisan 1988… Oturma yeri hasır olan, taştan bir koltuk… Oturma yerinde, oturak koyulabilecek yuvarlak bir delik var… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin koltuğu böyle imiş… Mermerlerine bakıyorum, Eskişehir ve Bursa yazıyor… Harun Yüksel ve birinin haber vermesiyle, tarikata girmemle ilgili olarak yaptırmışım!..
*
ABDÜLHAKÎM KOLTUĞU: 732: AHFA HATEM-Çok gizli, pek gizli mühür… MEHDÎ MUHAMMED ŞUURU: 1732: TEFERRUAT ŞUURU-Li Küllî Emrin Fehîm. “Küllî işlerin anlayışında olan-İnceliklerin anlayışında olan”. (Muhib Efendi: “İslâm kılı kırk yarmanın değil, kırk bin yarmanın rejimidir; düşün, Allah’a karşı ne zor işimiz!”… Derviş Muhammed-442 mührü: “Küçük ebcedle”: 496: Li Küllî Emrin Fehîm… Bunu, Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin yüzüğündeki “Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram” terkibiyle bilenler, “Parça bütünün habercisidir!” hikmetiyle görürler… Hazret-i Ali’nin bu sözü yanında, Hazret-i Fatıma için Allah Sevgilisi’nin buyurduğu: “Fatıma benden bir parçadır!”… Veli Tefsiri: “Yâni, hissedir ki, bütün hükmündedir!”… Çünkü Nur’da parça, bütün hükmündedir; bölünmez… Levha: 2 Haziran 1997… Üstadım bizim evde… Üzerinde takım elbise var… 55-60 yaşlarında ve sakalsız… Hareketleri kalender… Ona, “Üstadım, Süryanice’de bir kelimenin mânâsı, o kelimenin harflerinden birinde toplu imiş; Necib’in hangi harfi kelimeyi belirtiyor?” diyorum… “Cim, Mim’dir!” diyor… Sonra beraberce evden çıkarken, evin dağınıklığından utanıp, “Bu ne böyle?” diye, evdekilere kızıyorum… Ayakkabılar, onların üzerine atılmış yarı dürülü halı… Babam hemen koşup hürmetle Üstadım’ın ayakkabılarını çeviriyor, düzeltiyor... Üstadım ayakkabılarını giyiyor ve ikimiz sahil kenarı bir asfaltta yürüyoruz… Hakîm-Herşeyi yerli yerince eden: 78: İbda… Cebhe-Yüz. Ön taraf. Alın. Bir binanın her tarafı. Muharebe sahası. Kamer menzillerinden birisi, Aslan’ın cebhesi; 4 yıldız, Aslan’ın suratına benzetilmiştir: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… İbda Cebhe: 495: Hakîm Cebhe… İbda-Necib Fazıl Kısakürek: 1495: Süryanî Harfleri’nin Ebced Toplamı… İbda-C: İbda-Mim… Mim harfi, Allah’ın “Câmi-Kıyamette Toplayıcı” ismi, İnsanlar mertebesi, Kamer menzillerinden “Fer-ul Muahhar-Sonraya bırakılmış”a işaret eder; İnsan, sonradan yaratılan… İnsan mânâsına da gelen Sin harfi, Allah’ın “Muhyî-İhyâ eden” ismi, Su mertebesi. “Hayat suya işledi ve her yaratılan şey, sudan yaratıldı”, Kamer menzillerinden Naaim… Naaim, “Deve kuşu” mânâsıyla, arzda yürüyen ve kanatlarıyla uçmayı istese de uçamayan hâliyle, İnsan bedeninin ruha hevesini ne güzel hatırlatır. İçyüzde, Kuş, Can’dır; ruh da vâli… Nezim: Nimetler, insan nefsinin ruhî ve hasselere dönük yönüne sunulan… İbda-Necib Fazıl Kısakürek: 1495: Derviş Muhammed-442 mührü, “en küçük ebcedle”… İbda-Necib Kısakürek: 9 + 1417= 1426: Kusto Mührü… “Abdülhakîm Koltuğu” ile, aynı tarih, Levha: 12 Nisan 1988… Şehirler arası yolcu otobüsü kalkacak… Eğilip tekerin oraya bakınca, fincan benzeri şeylerden tepsi içinde bir kabartma yazı görüyorum: Kusto… İbda-Necib Fazıl Kısakürek: 1291: Sirio-İspanyolca, “Suriye”… Levha: 27 Ocak 2018… Şerif bize geldi… Gençliğindeki gibiydi; kuvvetli, heybetli. Üstünde nişânları vardı. Hatırımı sordu, “Nasılsın abla?” dedi. Ben de, “Ben iyiyim, sen nasılsın?” dedim. “Ben Suriye’ye gidiyorum!” dedi. —Diyarbakır’dan, Arife yenge… Rahmetli, Şerif Muammer Erdiş: 451: Salih Mirzabeyoğlu)… Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki, yuvarlak delik… HAVK-Halka denilen yuvarlak: 706: FİKİR KAHRAMANI-Aktör… SURAH-Delik. Gedik. “Üstadım’dan: Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes / Ey deli rüzgâr, artık ne yandan esersen es!”: 3866: MEKTUBAT-Sahabilerden sonra ümmetin en büyüğü ve “Mehdi’yi hamil 10 Süvari’nin ilki” olan İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin baş eseri… Rumen dilinde, TİNUT-El: 866: RETICULARIE-Fransızca, “Ağ biçiminde, ağ gibi”… MEKTUBAT: 1868= 869: NECİB Fazıl Kısakürek + SALİH Mirzabeyoğlu.
*
HARUN YÜKSEL. (Baran dergisinin baskı öncesinde gördüğüm suretindeki Taziye, tamamdır: Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Avukatı ve dava arkadaşı Harun Yüksel, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve gönüldaşlarımıza sabr-ı cemil niyaz ediyoruz… Yevmiye: “Elinizde bir takım bulunsa iyi olur!”… Müslüman gençliği ilk defa ismi ve cismiyle “Akıncı” diye sahaya indiren Gölge dergisinin çıkışında Üstadım, “Yumruk için yumruk tecrübeleri, olur şey değil!” diye kıymet biçerken, onunla beraberliğimizin sonunda Yevmiye’deki hükmü koydu… Gölge-İlk çıkış. İlk nefha. İlk Akıncılar: 2041= 43: Haliç Kongre Merkezi-2014’te, birçok ilklere imza atmış bir çizginin hapishane faslından sonra, dışarıda olanlarla cismen buluşmam ve hapisten çıkmasını beklediklerime atfen “Adalet Mutlak’a” konferansımı vermem… Allah, hiçkimsenin hiçbir emeğini karşılığını bırakmaz; yaş itibariyle 3 nesil geçti ve göçenler göçtü, biri de Harun Yüksel… İsmi vesilesiyle, Harun: Musa Aleyhisselâm’ın büyük kardeşi ve yardımcısı, Peygamber: 1262: Nuğro-Süryanice, “Uzun Zaman”… Harun-İlerleyeceği yerde duran veya geri giden hayvan. Merkeb. “Zel harfi, Allah’ın Müzil ismi, Hayvanlar mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’l Suud’a işaret eder; Derece almak, mübarek, mübarek yıldızlara”: 265: Dareyn-Her iki dünya. İki yurt. İki yer… Ahkab-Yabanî eşek. Dil, lisan: 111: Vesile… Ahkab-Uzun zaman: 1112: Salih İzzet Erdiş… Yüksel-Yücelmek: 126: Vuslat-Kavuşmak): 388: MÜNHASIR-Yalnız bir kimseye veya şeye mahsus olan… Süryanice, GRİMO HEGGO ANANQİ-Mutlak Fikir Gereklilik. “Gölge dergisi 2. dönem baskını”: 3385: ŞAFAC-Süryanice, “Boşaltmak”; sahayı mıymıntı fikir ve başıboş tekerlemelerden.
*
LEVHA: 23 Mart 1988… Üstadım yatar vaziyette yatakta… Bir metre mesafeden sadece çehresine ve yüzündeki çizgilere bakıyorum… Kendisiyle mülâkat yapan birine, “Nureddin Topçu, meselâ bir cenaze oldu mu, eh ne yapalım ölmüş; hasta oldu mu, olur, olacak der, istemezse gitmezdi. Böyle sahici yönleri vardı; hatır için filân riyâ yapmazdı!” diyor… Üstadım’ın kaşlarının arasından itibaren burnunun üzerine sürülmüş gibi parlayan beyazlığa dikkat ediyorum!
*
ŞADİHE-Alından buruna varana kadar olan beyazlık: 910: MASTARTO-Süryanice, “Taş Tabut”; Abdülhakîm Koltuğu. “Abdülhakîm Sabiti”… Süryanice, QATDORO-Koltuk: 622: İSTİKAN-Şübhesiz ve zansız olarak; metanet mertebesi. Maver; nefyi hazır… Süryanice, MASMGO-Koltuk: 1147: ANGELINA-İngilizce, “Melek”. (Süryanice, Süruş-Melek. Cebrail: 566: Maunet-Allah’ın Salih kullarına imdadı, inayeti… Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 566: Şalituto Tabco-Süryanice, Hükümdarlık Mührü)… Süryanice, CAYKO?-“Nereye?”: 147: FLOQİ-Süryanice, “Hapishane”. (Baran Dergisi’nden: 1 Şubat 1991. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Amerika karşıtı izinsiz gösterileri, başörtüsü ve Ayasofya eylemlerini tertib etmek ve İBDA-C adlı yasadışı İslâmî bir örgüt kurarak laik demokratik düzeni yıkıp Türkiye dahil bütün Ortadoğu’yu kapsayan federe bir İslâm Devleti kurmak için faaliyetlerde bulunmak iddialarıyla gerçekleştirilen “Panik Operasyonu” kapsamında gözaltına alınışı… Bir not: 17 gönüldaşıyla birlikte. 6 kişi, tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevine: Ben, Harun Yüksel, Mevlüt Koç, Ali Osman Zor, Süleyman Dal ve Bilâl Saylak)… HAPİSHÂNE: 736: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDÎ-442 mührü. “En büyük ebcedle”… UNUTULMAMASI Gereken Şey, Güneş’in Doğuşu ve Batışı Arasında Eksilmeyen ve Eskimeyendir: 5393= 398: DERVİŞ Muhammed Semerkandi-332 mührü…
*
Çok sevdiği bir dostu ölünce, onun cenazesine katılmayan bir Veliye atfedilen söz: “Eğer ben oraya gitseydim, gelenlerin teveccühü bana olur ve etrafında toplanırlardı. İstedim ki, teveccühleri ona olsun!”… Herhâlde, cenazeye katılanların faziletlerinin azaltıldığı gibi bir mânâ olmadığı, anlaşılıyor!
 
TESELLİ
(GERİDE KALANLARA)
 
LEVHA: 12 Nisan 1988… Şerif Muammer, Adile Güleray, Faik Erdiş, ben ve evin diğer üyeleri… Pantolonumu giyiyorum… Beş-on dakika sonra hepimiz ölecekmişiz… “Öbür dünya’da buluşuruz!” diyorum… Güya espri ama, hepimize ölüm korkusu çöküyor!
*
Arabça, BANTALUN. “Libas; sıfat”. (Balık Burcu, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Bacaklar-Ayaklar, simya’da Yansıtma safhası… Pantolon: 545: Mukteda-Kendisine uyulan… Süryanice, Bantlo-Pantolon: 489: Fatih-Açan. Fetheden. Teshir eden. Zabteden… Portekiz dilinde, Celças-Pantolon: 98: Hafiy-Bir şeyi mübalâğa ile arayıp bulmuş olan… Süryanice, Fetşo-Pantolon: 791: Müteşakil-Şekilce birbirine benzeyenlerin herbiri, bir şekilde olan. “Ahenkli”… Aile-Ev halkı. Akraba. Aynı işde ve gayede olanların herbiri: 46: Aile-Fransızca, “Kanat”… Fransızca, Battant-Kanat: 1254: Mürid-İrade eden, isteyen): 1147: HAGOROYUTO MQABLUNO METBAYNONUTO-Süryanice, “İslâma muhatab anlayış”… Süryanice, MASMĞO-Koltuk. “Abdülhakîm Koltuğu”: 1147: ŞALİTO-Süryanice, “Hükümdar”
*
 “ÖBÜR Dünya’da Buluşuruz!”: 1034: SÜLÂSA-Salı günü. “Harun Yüksel’in vefat ettiği gün”… ECEL-Allah’ın takdir ettiği ömür: 34: ACİL-Sonraya bırakılmış. Bir vadeye bağlı. Ahiret… ECELL-Beli, evet, neam: 34: ECELL-Çok güzel, çok büyük. En üstün. Çok celil… Müslüman ölenlerimize, Allah’tan rahmet; geride kalanlarına sabır, ibret, selâmet.
 
ŞAHİDE
(MEZAR TAŞI)
 
LEVHA: 17 Haziran 2014… Annemin mezarındayım. Büyük beyaz bir mezar taşı var. Kumandan mezarın üstünden ekmek alıyor yemek için ve orada bir kanepeye ilişiyor. Ben hemen, “Efendim size sandalye getireyim!” diyorum. Orada bulunan bir sandalyeye yöneliyorum ama, onu beğenmeyip daha iyi bir sandalye bulmaya çalışıyorum. (İbrahim Tatlı)
*
VALİDE-Ana: 46: AILE-Fransızca, “Kanat”… Süryanice, EMO-Anne: 51: DEVAM. “Daim ve bâki kılmak”… DAMİR-Kalb. Niyet: 1050= 51: ZAMİR-Bir şeyin içyüzü. Gaye… HAME-Kafatası. Başın tepesi. (İngilizce, School: Okunuşu “Skuul”. Ekol. Okul... İngilizce Skull: Kafatası): 51: MÜCEDDİD-Yenileyen. Yenileyici. Peygamber ruhaniyetinin varisi.
*
ŞAHİDE-Mezar taşı. Kadın şâhid. Dilber, güzel; ruhî, değer ölçüsü. (Şahid. Bilen, tanıyan. Sened yerine geçecek kadar ma’kul ve muteber sayılan. Gören. Allah Sevgilisi’nin bir vasfı. Melaike-i Kiram. Hazır): 315: KURUT-Küpeler. (Kurta-Küpe: 309: Hurufiye-Harfler ilmi… İbranice, Ot-Harf: 1405= 406: İctisas-Ağacı kökünden takımıyla sökme… Rüyâ-Yerden biten ot: 217: Rüyâ-Uykuda görülen suretler… Pire-“Nokta. Sıfır. Beş. On. Zirve”: 1217: Riş Şato-Süryanice, Yılbaşı… Derviş Muhammed-442 mührünün bulunduğu tarih, malûm: 31 Aralık gecesinin son dakikaları, 2014 yılında): 315: MEYSERE-Ordunun sol cenahı. Sol cenah. Zenginlik, servet. (Yesar: Sol, Sol el. Varlık, zenginlik. Gençlik. Bolluk. Kolaylık)… Arnavutça, GUR VARRİ-Mezar Taşı: 1623: REDOUTE-Fransızca, “Metris”: Cezaevi… Lâtince, GRADATIO-Zirve: 1622: TERHEQ-Süryanice, “Germek”: 28 Şubat muhtırasına karşı, Hicrî 1400’den.
*
KABİR TAŞI. (Kabr-Kabir. Mezar: 1302: Mirzabeyoğlu… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… Taş: 701: Mürsat-Demir atmış gemi. “Sabitlenmiş nefs”… Taşş-Yağmur çisentisi. “Rahmet serpintisi”: 309: Haş-İbranice, Hissetmek): 1013: SALİH Mirzabeyoğlu.
*
Rumen dilinde, CİMİTİR-Mezarlık: 48.625= 673: MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED… ŞATRANC-I UREFA’nın 100 Kabıyla Birlikte “Vuslat” Hedefi Ebced Toplamı: 48.625 + 126 = 48.751: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü, “En büyük ebcedle”… ŞATRANC-I UREFA’nın 100 Kabıyla Birlikte “Vuslat” Hedefi Ebced Toplamı: 48.751= 799: İZZET MİRZABEYOĞLU… ALBATR-Yumuşak ve beyaz bir çeşid mermer, kaymak taşı: 311: KURTUBÎ-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcının ismi.
 
SELÂMET
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 60. Kabı, SELAMET-Kurtuluş. Tehlikeden salim olmak. Neticede imân ile kabre girmek. Doğruluk, sağlamlık: (Portekiz dilinde, Salvaçâo-Selâmet: 2108: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Muhkem-Sağlam söz. Metin. Sıkı sıkıya. Tahkim edilmiş: 108: Müsedded-Uzunlamasına doğrultulmuş. İstikamette amel eden kişi… Veraset-Miras sahibi olma: 1107= 108: Hasil-Sığır buzağı. Ud; kust. Başak… Sığır Buzağısı: 1918: Salih İzzet Mirzabeyoğlu… Mizan-Terazi, Ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. Matematikte sağlama: 108: Hasa-Saymak. Taş atıp vurmak… Hakk-Doğru. Gerçek. Vâzıh ve lâzım olan. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Geçmiş ve harcanmış emek. Pay, hisse. Münasib. Kur’an. Vukuu vâcib. Kıyamet. Musibet: 108: Hakk-Allah’ın “Hak üzerine kaim” mânâsında 99 güzel isminden biri)… İbranice, TSELİL-Yankı, akis: 531: STADYON-Süryanice, “Stadyum”. (Levha: Haziran 1983… Bütününe yakın bir kısmı dolu olan stadyum… Tribünlerin üzerinde, siyah renkli bir örtü örtülmüş büyük ve yüksekçe bir Kürsü… Kürsüde, sakalsız hâliyle Üstadım… Aşağıda, grublar ve sıralar arasında dolanan, tertib komitesinden Ahmed Kabaklı… Elinde kâğıtlar var… Büyük Millet Meclisi temsilci grubları tamam mı?.. Beliren sayfada grub ve fertlere dair isimler… Orada bulunanlar gösteriliyor ve “şunlar yok!” deniliyor… Bunun üzerine Üstadım, beni kastederek orada bir konuşma yapıyor: “Ressamımızın çizgileri henüz yeterli olmasa da, neleri nelere çevirdiğimizi…”… O bunları söylerken, pankart üzerinde buna dair yazıyı görüyorum… Arka taraftaki pankartlarda da, gelmeyenleri sembolize eden kurukafalar… Pankartların önünde, omurgaları tamamlanmış bir sandal… Tribünlerdeki kalabalığın arka saflarından gayet cılız sesler geliyor: “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!”… Genel bir ölülük… Topluluk keyfiyeti yerine, sanki tek tek cansız nesneler… Üstadım, kürsü’den teşvik etmek için heyecanlı bir tavır ve gür bir ses tonuyla, “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!” diyor… O ânda birden heyecanla öne atılıyorum ve sağ yumruğum havada haykırıyorum: “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!”… Kalabalığı kışkırtıcı birkaç tekrar… Tesiri görülüyor… Kısım kısım, canlı ve gür ses veren grublar: “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!”… Bunlar ölü kitleden ayrılan grublar… Üstadım, Kürsü’den hafif sarkarak, yukarıdan bana bakıyor… Ben, yumruğum sıkılı bağırırken, heyecandan ağlamak üzereyim… Kendimi kaybetmiş bir hâlde öne atılıyorum ve yumuşak siyah bir yatağa yüzüstü düşüyorum… Sonra… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin Fütuhat-ı Mekkiye isimli eserini mütalâa ediyorum!)
*
Portekiz dilinde, SEGURANÇA-Selâmet: 713: ŞAL ŞLOMO-Süryanice, “Selâm verme”. (Levha: Mayıs 1983… Yanında İlkokul olan bir köy mezarlığı… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin biraz yüksekçe kabri… Mezarlığın önündeki yoldan, yanımda tanımadığım bir gençle geçerken, Efendi Hazretleri’nin kabrinden bize “Selâmünaleyküm!” diye bir ses yöneliyor… Korku ve haşyetten, dikkatli bir nazarla o yöne bakamıyorum… Yürüyoruz!)… Süryanice, TAVDİ L’MORYO-Hamdolsun: 713: PASTEN-Boşnak dilinde, “Yüzük. Hatm”; mühür… Süryanice, AVŞET-Germe: 1712: QFİSO MLİLUTO-Süryanice, “Mücerret Fikir”… Süryanice, ETHAŞAB-Düşünmek: 713: RAFRAICHIR-Fransızca, “Hafızasını tazelemek”. (Levha: 14 Mayıs 1986… Plak üzerindeki daireler gibi, daireler çiziliyor… Kurşun kalemle… Buradan çıkan benim sesim, rahmetli Üstadım’ı andırıyor; ve benim sesime dönen, onun sesiymiş gibi… Bunu düşünürken, birdenbire bunun ne muazzam birşey olduğunu farkediyorum… Ve müthiş bir heyecan ve kalb çarpıntısıyla uyanıyorum!)… Portekiz dilinde, SEGUBANÇE-Selâmet: 1326= 327: ŞEBEKE-Hüviyet sureti. Balık ağı. Ağ şeklinde olan nescler, dokular. Ağ şeklinde yapılmış yolların tamamı. (Portekiz dilinde, Bem-Estar-Selâmet: 713: Karyuto-Süryanice, “Çile”… Üstadım’dan: Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! / Heybem hayat dolu, deste ve yumak / Sen bütün dalların birleştiği kök / Biricik meselem sonsuza varmak!)… Ve yine Üstadım’dan: “Derya’da sonsuzluğu fikretmeye ne hacet / Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmed!”… Karacaahmed mezarlığı… BİRİNCİ Mısra: 1722: ABDÜLHAKÎM KOLTUĞU… İKİNCİ Mısra: 5761= 766: FURKAN SURESİ’nin 53. âyeti… TOPLAM EBCED: 4088= 92: ALLAH SEVGİLİSİ’nin has ismi. 

Baran Dergisi 578. Sayı