LEVHA: (…) Aralık 1984… Bir bit veya pire… Küçüklüğüne nisbetle, misilsiz büyük bir şeyi altediyor… Bit veya pire mânâ imiş ve altettiği de mânâda… LEVHA: (…) Kasım 1995… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin eseri… “Bit veya Pire hakkında ilk defa yazan odur!” diye beni kasteden bir cümle görüyorum!..
l
Urdu dilinde, COUN-Bît: 65: NECİB-Asilzâde. Soyu temiz. Mîr… Urdu dilinde, CUN-Bit: 59: MEHDİ… Urdu dilinde, ÇÜN-Benzer, gibi. Nasıl?; ruhun tavrı. (Urdu dilinde, Keyse-Nasıl?: 90: Keyse-Zekâ, kavrayış, anlayış, idrak. “Delen”… Mâlik-Sahib. Hükümdar: 90: Sad harfinin ebcedi-Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan ismi, Kamer menzillerinden Belde’ye işaret eder; şehir, zuhur, şöhret, yer, arz. Takdim. Köy… Rüya, Küçük ölüm dedikleri uykuda… Üstadım’dan bir mısra: “Bizim köyde ara pörsümeyeni!”… Süryanice, Helmonoyo-Rüya gibi: 154: Mehdî Muhammed… Urdu dilinde, Kis-Nasıl?: 80: Kiss-İngilizce, “Öpmek”; rüyâ’da gelen mânâ, şahs-ı gaib birinin alnımdan öpmesi… Urdu dili, Kism-Nasıl?: 130: Kısme-Bölük. Parça. Kırık. “Şekil” mânâsına, insan tâb’ına muvafık olan): 59: ÇÜN-Un. Toz. (Yevmiye: “Hava puslu mu ne?”. Değil; “görüşü” öyle… Ha harfi, Allah’ın Ahir ismi, “Heba nuru-Şekil ve suret kabul eden” mertebesi, Kamer menzillerinden “Deberan-Yeni düzene döndürmek üzere bozan”a işaret eder… Yengeç Burcu’nun Yıldızı, Allah Sevgilisi’ne teşbih edilen Ay’ın Simya faslı “Deberan-Çözümleme”dir… Erdiş: Erd-İş… Erd: Un. Öfke, kahır, kızgınlık, hiddet, anlayış. “Yeni bir düzene geçmek üzere bozan… İş: Amel. Oluş. Buluş)… MEHDÎ: 62: ÇÖNÇ-Urdu dilinde, “Gaga”. (Levha: 24 Mayıs 1983… Hafif aralık bir göz kapağı… Dikkat edince, tam gelişmemiş bir kuş yavrusunun yayvan gagası oluyor… Uykuyla uyanıklık arası hâlde ve müthiş bir zevk istilâsı altında, bir yazı okuyorum: “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, cemden işarettir!”… İşaret’ten sonraki “ti” ekini, ben içimden tamamlıyorum… Süryanice, Nateş-Gagalamak: 4751: Derviş Muhammed-442 mührü; en büyük ebcedle)… Lâtince, XENO-Mütefekkir. (Kuhsar-Dağın yüksek tepesi. “Üstadım’ın Derviş Muhammed rüyâsı”: 292: Nurlu mühür… Üstadım’ın “Çocuk” isimli şiirinden: “Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür / Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür!”… Akl-Ölüm. İp: 200: Ebu Süleyman. “Horoz”… Basar-Görme duygusu. Kalb gözü ile görme. İdrak. Fikir. “Allah’ın, O’ndan gizli yok mânâsında, görme sıfatı”: 292: Tahasür-Birbirinin beline elini koyup yürümek. Eli böğrüne koymak… Vüfur-Çokluk. Bolluk. Tamam olma: 292: Fıskiye. “Batan Güneş” isimli şiirimdeki dörtlük… Levha: Mayıs 1984… Üstadım’ın elinde iki sayfa var… Birinde “Su” isimli şiirim, öbüründe “Batan Güneş” isimli şiirim… Süryanice, Darbo-Yol: 212: Reve-Fransızca, “Rüyâ”; müntehasında hayat… İbranice, Pîr-Maden. Maden kuyusu: 212: Pîr-Gençlik. “Pörsümeze eren”… Vakt-Yağmur suyu biriken kaya çukuru: 506: Nakşbend-Şekil ve suret çizen. Ressam. Akar su… Erdiş: 506: Diyalektik-Fikrin tertibi. Hangi mevzuda ise, kendini ortaya koyarken, kendinden olmayanı dışta bırakma düzeni nisbeti): 62: İHTİLÂL-İnkılâb… MÜZAVECE-Çift olmak: 62: BEYİN… HAVAN-İçinde çeşitli şeylerin dövüldüğü kab. Başkalarına yardım edecek kimse bulunmadığı hâllerde, yardaşlık eden kimse. “Ölü adamı dirilttiniz!” dedikleri zamandan beri misâli. (BÜYÜK DOĞU-İBDA: 15: ÇHAP-Urdu dilinde, “Mühür”; Havan sahibinden, Havan sahibine): 1062: MÜTEFEKKİR Mirzabeyoğlu.
ZARF
(MUSA ANTER R.A.)
 
YEVMİYE: “Elinizde Gölge’den bir takım bulunsa iyi olur!”… Onun tarafından ne zaman peylendiğimize de tevafuk eden, 1976 tarihli ZARF isimli Noktalaması: “ŞAFAK’ta, namaz vakti bana uzatılan zarf / KELİME bu zarftadır, gerisi sadece harf!”
l
Boşnak dilinde, VASAR KREVAT-Dağınık Yatak; rüyâ’da gelen mânâ. (Boşnak dilinde, Rastrikan Postelja-Dağınık Yatak: 1529: Sanjati-Boşnak dilinde, “Rüya görmek”… Boşnak dilinde, Nered Postelja-Dağınık yatak: 763: Mevlâna Halid-Seyyid Taha Hazretleri’nde, onun “Halidî azamet” tavrı ve ondan Seyyid Fehim Hazretleri’ne geçen tavır; Nakşilik mesleğinde, Rabbanî tasarruf yolundan): 1976: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî Üçışık… Süryanice, MAGON MAŞLMONUTO-Bomboş Devir. “Fetih Devri”. (Yevmiye: Bomboş bir devirdeyiz, bomboş!): 976: NECİB FAZIL… Süryanice, MALYO FARDOYSO STADYO-Dolmabahçe stadı, spor meydanı; rüyâda gelen mânâ, Üstadım’ın bir kürsüden kalabalığa hitabı ve onun “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe” sözünü, kalabalığa aksettiriş hamlem: 1976: MŞARRO HEGGO ANANQİ-Süryanice, “Mutlak Fikir Gerekli”… GÖLGE Birinci Dönem Çıkış Tarihi: 1975-1976: MAHZUMOĞULLARI-Mirzabeyoğlu’nun geldiği, Hâlid bin Velid Hazretleri’nin mensub olduğu Kureyş Kabilesi.
l
Boşnak dilinde, ADVERB-Zarf: 1217: RÜYA-Üzerinde “Hatay” yazan ve içinde Takdim yazım olan rüyâ hatırda. (Hatay: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… Kıpçak dilinde, Bayla-İp. İp ile bağlamak: 1044: Derviş Muhammed-442 mührü)… Karaçay-Malkar dilinde, ZARF-Mühür: 1180: MÜSAADE-İzin, elverişli bulunma. Yardım… MALKOÇ-Osmanlı İmparatorluğunda Akıncıların başı. “Cumhuriyet sonrası dönemde, isim, fikir ve mânâ babalığını “Gölge” dergisinin yaptığı ve aynı çizginin günümüze kadar kesiksiz yürümüş olduğuna dikkat”. (Kıpçak dilinde, Tan-İnci. “Şafak vakti”: 451: Tan-Kıpçak dilinde, “Mucize”; Üstadım’ın “Hiç beklemediğim bir mekândan, hiç beklemediğim bir ışık fışkırdı. Allah’ın tecellileri böyledir, boynunuz bükük köşenizde otururken görünüverir” diye başlayan “Işık” başlıklı ithafı. Ve rüyâda gelen mânâ: “12 sığır yavrusundan biri, mucize beyanıdır!”… İdeolocya Örgüsü’ne Ek-İslâmı yenilemek. “Üstadım’ın Akıncı Güç Kadrosu’na ithafı”: 1451: Salih Mirzabeyoğlu… Lâtince, Commerere-Hak etmek: 496: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”… İspanyolca, Muro-Doğu. Batı: 252: Tan-Süryanice, “Duman salmak”… Süryanice, GRUMO-Çekirdek: 1252: Kumandan): 180: UNDECIMUS-Lâtince, “Onbirinci”. (Mehdi’yi Hâmil On Süvari’nin Onuncusu, Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Onbir: On-Pir… Yevmiye: “Efendi Hazretlerini görsen daha iyi olurdu ama, bir şey farketmez. Seni ben yetiştireceğim!”… Seyyid Abdülhakîm Arvasî: Üstadım!)
l
BİRİNCİ MISRA’nın Ebcedi: 2836: MUSA ANTER-Rüyâ’da at üzerinde tam karşımda gördüğüm ve Sahabî olup isminin “Musa Anter” olduğu içime bir zevk hâlinde doğan şahıs… HÂL-DAR-Benli. Benekli. (Yevmiye: Israrla üzerimde durması dikkatimi çeken, dil bahsini “ruh ve ruhî roman” olarak görüşümün inceliklerini kapsayan sözü: “Bir rüyâ gördüm, Efendi Hazretleri’nin yüzünde bir BEN vardı. Telefonla sordum, öyle… Ben sağlığında “Ben” olduğuna dikkat etmemiştim, hiç bilmiyorum “Ben” olduğunu… Bu da rüyânın sıhhatine ayrı bir delil… Hâl-i Siyah-Siyah Ben: 707: Varis-Mirasçı. “Allah’ın 99 güzel isminden biri”… Şüzuz-Kaide ve kanun dışı kalmak. “Müstesna”: 707: Mütemerkiz-Merkezleşmiş. “Ledünni”… Kürtçe, Xhal-Hâl ile “kaal-söz” arasında bir mânâ ifâde eden kelime: 1044: Derviş Muhammed-442 mührü… Bademe-Et beni. Zincir halkası. Ziynet halkası. Nazarlık. Eski hırka. Hezar-mih; bin yerinden yamalı derviş hırkası, çok süslü, gök yüzlü. İpek kurdu: 53: Ahmed-Allah Sevgilisi’nin bir ismi. İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin ismi. Üstadım’ın küçük ismi… Cin-Gizli. Gizliler. Gizli varlıklar: 1053: Dünya Çapında Bir Hâdise-Takdim yazımın alt başlığı… Nazar-Göz. İdrak: 1150= 151: Mehdî Muhammed… Kelef-Yüzdeki benek. Şiddetli sevgi: 130: Muayede-Bayramlaşmak… Arabça, Nuktatu’l Anber-Anber kokulu nokta, benek, ben: 1212: Pîr-Ulu kişi. İbranice Pîr, maden ocağı): 836: TİLÂVET-Okumak. Tâkib etmek, arkasına düşmek. “Sahabî’den başka ümmetlik örnek tanımayan”… Süryanice, TLOT-Üç. (Mükâşif-Keşifte bulunan: 441: Kısakürek… Teslis-Üçleme: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 1835: GELFONO AQEF-Süryanice, “Kanat Takmak”. (Feylak-Büyük adam. Çok asker. İpek böceği ve kozası: 220: Müselsel-Zincir halkaları gibi birbirine bağlı olan. Birbirine bağlı olan. “Silsile”… Üstadım’ın “İkimizin Noktalamaları”ndan: “Eşya lâtifleştikçe, göze görünmez olur / Solucan kanat taksa, yerde sürünmez olur!”… Şuşo-Solucan. İpek kurdu: 612: Derviş Muhammed… İpek kurdu kanatlanınca, Kelebek olur… Üstadım’ın, Çile isimli şiirinden: “Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim / Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı / Bir zerreciğim ki Arşa gebeyim / Dev sancılarımın budur kaynağı!”… Heba: Toz. Bir Kamer mertebesi; Ha harfi, Allah’ın Âhir ismi ve Deberan menzili ile ilgilidir!)… İspanyolca, FLURAL ERRADICACION-Çiçeği kökünden takımıyla çıkarmak: 1835: ZAPECATİTİ-Boşnak dilinde, “Mühürlemek”… İKİNCİ MISRA’nın Ebcedi: 2152= 154: MEHDÎ MUHAMMED… NOKTALAMA’nın TOPLAM EBCEDİ: 4958: ŞÜNHUBE-Dağbaşı. Göze ve gönle hoş görünen “dost-lar”; Derviş Muhammed… MÜZEKKİR-Andıran, hatıra getiren, yad ettiren, hatırda tutturan: 960: ZULEL-Gölgelikler; Musa Anter’in. (İmâm-ı Rabbanî Hazretleri: Sahabî’ye nisbetle biz, ona nisbetle ona yaklaşmaya çalışan GÖLGE gibiyizdir!)
 
BALIK KILÇIĞI
(DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-332)
 
LEVHA: Mayıs 2017… Kumandan’ın ve benim kızlarımın İnternet’ten tanıştığını ve KORELİ olduğunu düşündüğüm iki genç erkek… Biz Korelilerle yemek yerken, kızlar evin içinde dolaşıyorlar. Kumandan, masanın başında oturuyor ve sohbetimize ilgisiz. Yemekte, balık var; çupra veya levrek, ızgara yapılmış. Koreli’nin biri, balığın ortasındaki kılçığından 3 parça tarak şeklinde düzgün şekiller çıkarıyor ve bana gösteriyor. Diğer Koreli, “Onun bu yaptığı, bizim geleneğimizdeki bir sanattır!” diyor. Yaptığı şeyler gözüme hoş görünüyor; süs eşyası gibi birşeyler. Bunu söyleyen Koreli, arkadaşının amatör sayılabileceğini, memleketlerinde bunu tek parçadan yapan meşhur sanatçılar bulunduğunu belirterek övünüyor ve bu sanatla uğraşanlara çok saygı gösterildiğinden bahsediyor. O sırada KUMANDAN, kılçıktan tek parça BIÇAK gibi birşey yapmış, bize uzatıyor. Sonra, uzattığı şey, “rengarenk küçük küpler, üçgen prizmalar, sayılar, harfler” gibi onlarca değişik şekle giriyor. Hepimiz şaşkınlıkla onu izliyoruz. Koreliler, hayret içinde, binlerce yıldır çok usta sanatçılar olmasına rağmen, bu kadar güzel eser yapan birisinin olmadığını, bu durumunun memleketlerinde şok tesiri meydana getirecek birşey olduğunu hayranlıkla söylüyorlar; ve onun mutlaka memleketlerini tanıması gerektiğini ifâde ediyorlar. (Talat Duman)
l
BALIK KILÇIKI: 1406: OT-İbranice, “Harf”. (Şafak: Tan zamanı. Merhamet. Harf. Alaca karanlık. Canib. Nahiye. Nasihat eden kimsenin, “Nasihatim tesir etsin, sözüm tutulsun” diye dua etmesi… Kıpçak dilinde, Ten-Beden. Zekâ. “Delen, derinleşen”: 451: Tan-Süryanice, “Sigara içmek”; dumanlamak… İngilizce, Ten-On sayısı: 451: Salih Mirzabeyoğlu… Aşer-On. Onda bir: 570: Şiir-İdrakı… Şer’-Şeriat: 570: Sistem… Arvasi: 308: Kraj-Boşnak dilinde, “Nahiye”... Hı harfi, Allah’ın Hakîm ismi, Şekil-Suret mertebesi, Kamer menzillerinden “Nahye-Akıl. Küllî cisim” mertebesi; Kurbanlık hayvan, dahıye… Süryanice, Şebgo-Bit: 1308: Krih Cayno-Süryanice, “Göz Hastası”; Üstadım… Süryanice, Şbaq-Muaf tutmak. “Müstesna kılmak”: 308: Şbaq-“Bağışlamak. Hediye etmek… Süryanice, Qrobo D’colmo-Dünya Harbi. “Dünya dilleri, kültürleri”: 308: Kavar-İbranice, “Süzmek”... İbranice, Kvara-Süzgeç: 308: Ezrak-Gök renkli. “Kelime-i Tevhid nuruna işaret eder”... Portekiz dilinde, Salvador-Kurtarıcı: 308: Federejite-Federasyon. “Eyalat”; Başyücelik Devleti / Yeni Dünya Düzeni)... ŞAHİK-Yüce, büyük dağ. Yüksek yapı veya ağaç. (İbranice, Est Pri-Meyve ağacı. “Harf: Meyve toplamak”: 48.625= 673: Şatranc-ı Urefa’nın 100 Kabı’nın toplam ebcedi): 406: USMUR-Döndükçe suyu çıkarıp dönen dolap… Süryanice, TUĞ-Kuşatmak: 1406: ÇÖLE İNEN NUR. (Üstadım’ın temel eserlerinden, alt başlığı “Çöle ve Bütün Zaman ve Mekâna” olan eserinin ismi)... Almanca GUT-Tayyib; “Allah tarafından, Allah Sevgilisi’ne en güzel kokular verilmiştir, bu yüzden O’nun bir ismidir. İyi, hoş. Hoş davranış. Temiz. Fıkıhta, helâlin her türlü şübhelerden uzak, saf ve temiz kısmına denir”. (Tayyibat: Bütün Kâinat yüzünde cemâlleri görünen ezelî Esma-i Hüsna’nın cilveleri. Bütün güzel sözler, güzel mânâlar, harika güzel tecelliler): 1406: TABEB-Süryanice, “Haber vermek”.
l
Süryanice, GREM NUNO-Balık Kılçığı: 1354: MAHZUMOĞULLARI-Kureyş’in bir kolu. (Mürre-Acı. “Mürue: İnsanlık. Adamlık”: 245: Mühr-Mühür… Hazret-i Mürre bin Kâab, hem Allah Sevgilisi’nin, hem de Halid bin Velid Hazretleri’nin, 7. atası. Ayrıca, Allah Sevgilisi’nin annesi Amine Hatun da aynı atada birleşiyorlar... Halid bin Velid Hazretleri geldiği kol Hazret-i Mahzum, Mürre bin Kâab’ın torunu!)... HARFLERİN EBCED TOPLAMI. (Bütün harflerin ebced toplamı: 5995: Mahzumoğullar“ı”... Bir diğer hesablama ile şeddeli Lâm tek harf olunca, Mahzumoğulları: 1976: Seyyid Abdülhakîm Arvasî Üçışık. “Aynı ebcedle Necib Fazıl”... Süryanice harflerin ebced toplamı: 1495= 496: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”... Kore dilinde, Hanguk-Kore: 1165: Derviş Muhammed-332 mührü. “Büyük ebcedle”... Kore dilinde, Hangug-ui Koreli Genç Erkek: 2240: Mifsal-Dil. Lisân. “Bütün Dünya dillerinden biri”... Mafsal-Ek Yeri: 240: KKM-Kaptan Kusto Müslüman… Noktasız Ha ile, Mahzum-Delik. Deve ve sığırın burnuna takılan halka. “Derin fikir tâbiyeti”: 101: Gusto… Mürr-Acı. Arab beldesinde bir ağacın zamkı. “Yapıştırıcı”; çile ile pişen acı aş: 240: Mer-Elli. “Havan dibindeki keyfiyet miktarını gösteren gram sayısı”... Nun-Kalem. Kılıç. Balık. Ebcedi: 50: Küll-Hep. Bütün. Cüzlerden meydana gelen. “Büyük Doğu-İbda şiarı: Hepçiyiz, hazırlayıcıyız, hazıra konan lüpçü değil!”... Da’va-Duayı icrada arayan Guceratlı Şeyh Ebu’l Hamza’nın “Cevahir-ül Hamza” isimli eserindeki Cetvel’de, Nun harfinin sayı değeri: 256: Nur-Allah’ın 99 güzel isminden biri… Men’af-Dağın sivri tepesi. “Derviş Muhammed”: 240: Maksim-Taksim edilecek, dağıtılacak yer. Suyun kollara ayrılma yeri… Levha: 24 Şubat 1988… Parmaklarımla saya saya “Bismillah” çekiyorum ve 240’a tamamlıyorum!): 1354: NEŞD-Taleb etmek, istemek. Kaybolan şeyi aramak. Bir şeyi gereği gibi bilmek. (Çok şey bilinebilir ama, gerekli olan şey bilinmeyince, bunların hiçbir kıymeti kalmaz!)... AŞNAB-Yüzen. Yüzücü. (Levha: 4 Kasım 1989… Taşlı ve işlek bir yolda, elimde yüzme paletleriyle ilerliyorum… Biri, o yol nasılsa nehir olunca, hızla yüzüp gidiyor… Ben de ayağıma paletleri geçirip sırtüstü yüzerek, oradakilere hem yüzebildiğimi ve hem de hızlı yüzebildiğimi gösteriyorum… Fakat karşıdan gelen dolmuş minibüs beni sıkıştırıyor… Yanımda hızla geçen sürat motorundaki genç adam, motorun dibindeki delikten sarkıttığı olta ile, kol büyüklüğünde koca bir balık yakalıyor… O büyüklükteki balığı da, arkada duran iki büyük martı tutmuş ve aralarında “Sen tuttun, ben tuttum!” diye insan gibi konuşarak kavga ediyorlar… Adam, “Bırakın kavgayı” diyor… Vakıa-Rüyâ, düş. Vuku bulmuş, olmuş, mevcut. Şiddetli hâdise. Meşakkat, musibet. Kıyamet. Cenk, savaş. Gaibten çalınan sır, tâbiri: 182: Mezleka-Ayak koyacak yer. Kaypak yer… Üstadım’dan bir Noktalama: “Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca / Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca!”... Gavga-Kavga: 2007: Tevessuk-İnanıp güvenerek ve itimad ederek dayanma… Dih-Köy. Karye. On sayısı. “Nokta. Sıfır. Zirve”; Mehdi’yi Hamil On Süvari’nin Onuncusu, Seyyid Abdülhakîm Arvasî Üçışık: 1008= 9: Zag-Karga. Kuzgun… Keraker-Karga. Kuzgun: 441: Miât-Yüz sayıları… Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu… Tevalüd-Doğma. Doğurma: 441: Tahattüm-Hatem, mühür. Yüzük takınmak. Allah’ın, ariflerin gönlüne Allah’ın koyduğu işaret… İngilizce, Gull-Martı. “Hırsız”: 1066: Esbab-Sebebler. Bir şeye vesile olanlar… Seha-Büyük cüsseli. Azim-ül cüsse: 1066: Derviş Muhammed… Fransızca, Molette-Dişli çark: 1868: Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… Mektubat-İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin baş eseri: 869: İstitabe-Tövbe ettirme. Tövbe teklif etme. “Tan-ı Hulk: Nefsin hep eksiklik ve kusurlarını bulma”... Süryanice, Tayobo-Tövbekâr: 425: Cutodo-Süryanice, “Mukaddeme”; Kaptan Kusto Müslüman / Dünya Çapında Bir Hâdise): 1354: KUMANDAN Salih İzzet Erdiş… Süryanice, ŞUVOLO-Hâdise: 1354: FRESTO MALYO BUSTONO-Süryanice, Dolmabahçe Sarayı. (Arabça, Heykel-el Semeke-Balık Kılçığı: 7616: Derviş Muhammed-332 mührü; en büyük ebcedle… Kore dilinde, Mulgogi Ppyeo-Balık Kılçığı: 2113: Salih İzzet Erdiş… Süryanice, Mulgogi-Balık. “Hakikat”: 2092: Lumodo-Kongre. Konferans… Haliç Kongre Merkezi’nde verdiğim, “Adalet Mutlaka” isimli Konferans hatırda… Ppyeo-Kılçık. “İskelet”: 21: İhya-Diriltmek. Şenlendirmek. Uyandırmak… İngilizce, Skeleton-İskelet: 1565: Seyyid Abdülhakîm Arvasî)
 
EVHAM
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 80. Kabı, EVHAM-Vehim. Tereddüd. Şübhe. Bir zann veya sabit etrafında, sağlamlaştırıcı ve cüz’i mânâların anlaşılmasında bir kuvve olabildiği gibi, kuruntu ve boş endişe şeklinde de görülebilir: 1053: KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN… Süryanice, TAGRUMTO-İskelet: 1053: ODAK-Merkez. Teksif olma… BADEME-Et beni. İpek kurdu. Zincir halkası: 53: MEHDED-Hindiba otu. Acı marul. “Mürre hatırda”... Yevmiye: “Marulun göbek yapraklarından olmak isterdim!”
 
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu - Baran Dergisi 544. Sayı