LEVHA: 23 Temmuz 1985… Birileriyle arabaya binip çatışmadan kaçıyoruz… Dönüşte, ÜSTADIM’ı bize âit bir AFİŞ’in önünde yorgun bir vaziyette görüyorum… Elinde OK gibi bir kamış, bizim afişimizi müdafaa etmiş… Koluna giriyorum… İçinde iltifat hissi duyduğum bir sitem ediyor… Müthiş duygulanıyorum… Neredeyse ağlayacağım… Ben büyük bir haz içinde iken, gûya Üstadım’ın siteminden üzülmüşüm gibi aktarırken, bir arkadaş işin öbür tarafına dikkat çekiyor ve onun iltifatını belirtiyor… Sonra… BOĞAZ Köprüsü gibi bir Köprü üzerinde yığınlar birbirleriyle savaşıyorlar ve birbirlerine kamışlar ve kamış oklar atıyorlar… Attıkları okların öldürmediğini görüyorum!..

*

AFİŞ-Duvar ilânı: 391: MURAFÎ-Duruşmaya giren. Muhakemeye giren. (Muhakeme: Hüküm kelimesinden türemiştir. Mahkeme ve adalet müessesesi söz konusu olduğunda, iki tarafın ona baş vurması. Düşünmek anlamında, hükme erme tarzını ifâde eder. Zihinde inceleme yapmak… Yevmiye: “Bizim diyalektiğimizi anlamıyorlar; onlar Uludağ’ın tepesinden aşağı taş yuvarlarken, biz Uludağ’ın tepesine kaya çıkarmaya çalışıyoruz!”… BD-İBDA: Fert ve toplumda, ruhî muvazene sağlama diyalektiği ve sistemi… KEZEME-Terazî ipleri. En başta Hablullah ve Habibullah ölçüleri olmak üzere, Hakk’ın Hak üzere kaimliği. Allah, “Bizzat adalet” mânâsındaki ismi “Adl” ve Allah Sevgilisi “Ruh-ul Kıst-Adaletin Ruhu” ismi ile, Yaratıcı ve Kul plânında mutlak ölçülerin sahibleri… Topyekün varlık Allah Sevgilisi’nde toplu ve topyekün varlık, her varlığına istihkakını veren FAAL Allah eseri… Asıl mahkeme Kıyamet ertesinde, ahirette: Her şeyin aslî hakikatiyle görüneceği ve suç veya mükafat, kim neyi hak ediyorsa onu alacağı “Ceza” gününde… Afiş, günümüz kadar yakında bir zâhir, o mânânın dışa vurumu: 1966: Taht + Seyyid Abdülhakîm Arvasî… “Yolumuz-Hâlimiz-Çaremiz” - Üstadım’ın dinlediğim ilk konferansı: 472: İsticabe-Duanın Allah tarafından kabulü… Gusto: 1472: Salih İzzet Mirzabeyoğlu)… MEŞİM-Yüzdeki ben, nokta. “Efendi Hazretleri’nin yüzündeki ben, hatırda”: 390: MUKRİN-Birlikte, beraber. Piregen. (Süryanice, Tloto-Üç: 842: Ulum-u Hafiye-Gizli ilimler. Sadece veraset-i Nübüvvet muhakkiklerince veya bir kısım hakikatlerin esrarına vakıf âlimlerce bilinen ilimler. Bunlardan ilm-i cifir denen ebced tevafuku bir düstur, ulum-u hafiye’nin bir anahtarı yine “tevafuk”, keza bir kısım gaybî esrar ve Kurân’ın mühim bir anahtarı da “tevafuk”tur… Elf vav erbaaa miat-Bin dörtyüz: 842: Ruham-Mermer. “Abdülhakîm Koltuğu”… Taht-Kürsî. Arş altı sema tabakası: 400: Te harfinin ebcedi; Allah’ın “Kabid-Kısıcı, sıkıcı” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalb ile ilgilidir… Naslı Han-“Her yerde demektir!”: 831: Müterafık-Birlikte, beraber… Miat-Yüz sayıları: 442= 1441: Kısakürek… Ve Salih Mirzabeyoğlu)… ŞAFÎ-İmâm-ı Şafi. Kifayet eden. Hastaya şifa veren (Takva mezhebidir denilen Şafi mezhebi; Abdülhakîm Arvasî Hazretleri de bu mezhebten… Kusto, eski Fransızca’dan Türkçe’ye Lûgatı’nda, “deniz akakirlerinden bir akakir” diye geçer… Akakir: İlâç yapılan bitki kökleri… Kamus: Büyük lûgat kitabı. Denizin derin yeri… Logos: Kâinat düzeni. Kelimeler)

*

Süryanice, AFİŞO-Afiş: 397: GUŞMAL-Çevrintili rüzgâr… SAKUR-Sivri burunlu, büyük balta. “Derin kesen, derinleştiren feylesofi”. (İslâma Muhatab Anlayış): 397: GUŞMAL-Yola getirme, kulak bükme, ihtar etme… ŞUS-Pak etmek, temizlemek: 397: TAVZİF-Vazifelendirmek, iş vermek… Süryanice, AFİŞ: 325: BİÇİŞK-Hakîm. Hekim. Âlim. Hâkim.

*

BAGAL-Koltuk. “Taht. Kürsî. Kürsetme”: 1032: İSTİMSAL-Misâl edinmek… BEL-Dağın iki zirvesi arasındaki kavisli kısım. (Kavs: Süryanice’de Kusto kelimesi ile anlatılan, yay. Dokuzuncu Burcun ismi; Atlas tabakası ki, Kâinat’ın yaratılma mahalli ve Burçlara hisselerini verirken, kendisi o Burçlardan olmayan boşluk!): 32: PÜL-Köprü. (Bir gayede müşterek noktalardan iki şey arasında irtibat, âlâka, münasebet kuran. Taşkın. İcâd. Kemer. Nefs. Rabbini bilmek için İbda… Selçuklu-Osmanlı: 874: İbda-Köprüyü, Sahabîler’den gayrı “örnek insan ve ümmet modeli” gayesi tanımayan yol bilen!)… Süryanice, HUBO-Köprü: 22: HUBUT-Aşağı inme. Uyuşma. Tevafuk. (İnme, terk; yerine göre, “aslı gösteren teferruat”, yerine göre “neyi terk ettiğini işaret eden”, yerine göre “aslın delili, asla nisbetle gölge; asılla var olan”, yerine göre de “bütünün habercisi”dir… Yevmiye: Bir el düşer böyle, sahibini görmesen de tanırsın!)… HÜZÎ-Kedi yavrusu. (Hadîste belirtildiği üzere, “Kedi babası” mânâsına gelen ümmetin felyesofu Ebu Hureyre Hazretleri’ni hatırla… Mili-Kedi: 90: Malik-Mülk sahibi, tasarruf sahibi): 22: DEHA-Yaymak, döşemek. “Aksiyon, teshir eden”.

*

Süryanice, AQREB-Çatışmak. (Eber-Akreb sokması. Hurmanın ıslahı ve budaklanması: 203: Ebr-Bulut… Tehabbür-Esasını bilme, iyice bilme: 203: Eberr-Çok faziletli ve şerefli… Akreb: Zehirli, siyah, yengeçe benzer hayvan. “Ululuk”… Akreb: Yakınlık… Akreb Burcu, unsuru Su, simya’da İfraz safhası; yağdıran, saçan, ızdırab sebebi… Bir şeyin idrak ve ifâde çetinliğini, tekrar tekrar yaşamak lâzım!): 209: MUKSİT-Adaletle iş gören. Her şeye hakkını veren, tevafuku gerçekleştiren… ÇARE: 209: HER-CA-Her yer… MAKSAT-Doğum yeri. Düşecek yer. “Mesele halledilen”: 209: CÜDERA’-Lâyık olanlar, liyakat sahibleri…

*

Süryanice, ETKATAŞ-Çatışma. “İhtilâf”. (Etkataş: Etik-Ataş… Ahlâk fikri, ahlâkî değerler tefekkürü… Etik-Ataş: Etik ateşi… Hadîs: “Ümmetimin ihtilafı rahmettir!”… Rahmete vesile ihtilâfla, kuru sıkı atışma arasındaki farka dikkat… İhtilâf “halef” kökünden gelir; karşı karşıya gelmek, karşı karşıya olmak… Hoş, halef’in “yerine geçen” mânâsı, varis yerine “zıt ve düşman”ı da kapsar… “İhlâs ve doğru” ile ihtilâf, mevzuunda sermaye beyanıdır; bunlar olmadığı zaman, Üstadım’ın söylediği üzere “üzerine [flit] sıkılması gereken” sivrisinek vızıltısıdır. Değeri bu kadar… Neticede bahsettiğimiz ihtilâf, “zaten hayat harekettir!” diye anlamak lâzım!): 1203: BAR. (Kelimenin Lûgat mânâlarını, herhangi bir ek yapmadan, rüyâ tâbiri hâlinde sunuyorum… Sümerce’de NİSAN demek; ki, Telegram’ın şiddetlenmesi için 5 Temmuz 2005’ten bir hafta önce Mahmud Ustaosmanoğlu Hazretleri de hıfzım hususunda rüyâda “Nisan” diye belirtmişti. Nisan, Bahar ayı, hayatın canlandığı, Allah Sevgilisi’nin doğduğu ve Veliler’in bu mânâda “feyz fışkırışı” diye gördüğü ay. Üstadım’ın, –bende Ufuk–, KAFA Kâğıdım isimli eseri, “ruhumun Kafa Kâğıdı’nın resimlendirilmesi” beyanı ile mühürlendi; beyan, hadd-i zatım’ın “yükü, çilesi, sıkıntısı, kerrelerle görünüşü, meyvesi, yevmiyelerimin teyidi, izni” mührüdür, Nisan’da. Bütün bunları toplayan, hüviyetimin onun tarafından TAKDİM edilişi, “KKM-Dünya Çapında Bir Hâdise”dir; Afiş o!)

*

QROBO-Çatışma. (İmâm-ı Azam Hazretleri: “Söz kalbten gelince kalbe tesir eder!”… Bünyeye yeni giren yeni bir unsur gibi, vicdanı yeniden muvazenelendirilmesi gereken bir duruma getirendir… Adalet-Neyf, olumsuzlama veya kabul. Hakkı tâyin: 506: Nakşbend-Nakış nakış işleyen. Tasvir eden. Musavvir. Suret veren… Musavvir: Resim yapan, suret çizen… RE harfi, Allah’ın “Musavvir-Suret veren” ismi, 5. Sema mertebesi ve Kamer menzillerinden “Gafr-Tövbeleri kabul eden” ile ilgili… Re harfinin ebcedi: 200: Semsem-Tilki. Vavî. Gönül… Çehre, kalbin maskesidir, suretidir; tarihidir, hikâyesidir, hafızasıdır, rüyâlarıdır. Arabça’da “besleyen” mânâsına gelir… Hadîs: “Mü’min mü’minin aynasıdır!”… Hadîs: “Mü’min odur ki, yüzüne bakınca Allah’ı hatırlatır!”… Ebu Süleyman-Horoz. “Halid bin Velid ve oğlu Süleyman’ın bir namı”: 200: Pukovnik-Boşnak Lûgatı’nda “Albay” demek. “İslâm’ın emir subayı, Büyük Doğu”… Arnavutça, Gaffore-Yengeç. “Hemze, Allah’ın Mübdi’ ismi, İlk Kalem nuru mertebesi, Kamer menzillerinden Seretan-Yengeç ile ilgili. Bu menzile Nath da denir; “tos vuran, baş vuran, başvuran”: 1492: Kinito-Süryanice, “Adalet”… Süryanice, Bet Feyco-Buluşma yeri: 493: İntima’-Birine bağlanma, intisab etme, mensub olma… Gaffore: 572= 2571: Allah Sevgilisi’nin doğumu. “Kulda toplanan ve Allah’a bağlanan yaratılış Adaleti’nin hakikati. Hür irademizle bağlanmamız gereken mihrak mânâ”… Amen’er Resûlü’de geçen, “Allah hiçbir nefse takatinden fazla yük yüklememiştir, kazandığı da kazanmadığı da kendine” meâlindeki âyetin ebcedi: 602: Hı ve Be harflerinin toplam ebcedi… Hı harfi, Allah’ın “Ahir-Sonrası olmayan” ismi, Şekil-Suret mertebesi ve Kamer menzillerinden “Nahye-Kurbanlık beden” ile ilgilidir. “Bismillâh’ı hatırla!”… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi ve Kamer menzillerinden “Mukadem min-ed delâl”e işaret eder; öne alınmış TAKDİM’e… Ruh ve nefs, nefste ruhî ve aklî, aklî ve duyudan gelenler, aklî ve kalbî; fertte toplu topluluk hakikatinin merkezinde de bu mânâ, insanın içyüz ve dışarı doğru müsbet ve menfî gayeli bütün çatışmaların mihengi, işaretlediğimiz “ruhî muvazene” hakikatinin ölçüleri içindedir… Bütün insanlığa sunulabilir bir “ruh, anlayış ve sistem”in yoksa, göz göre göre belâyı def kabilinden zaruretler hariç, sen çatışmanın şartlarına da sahib değilsin!): 219: FELYESOF-Mütefekkir. Hakîm. Hekim. Hâkim. “Filozof”.

*

TAĞTUŞO-Çatışma: 1113: MCALCULO-Mübhem. “İstikbâl”. (Mehd-Beşik. Yeryüzü. Beslenilecek ve büyüyecek yer. Yayıp döşemek. Kâr kazanmak. Hazırlamak: 49: İbham-Mübhem, kapalı bırakmak. Muayyen olmayan. Sözün kolayca anlaşılamayacak şekilde olması, vâzıh olmayışı. Baş parmak… Ulguze-Bilmece, bulmaca: 49: Levha-Üzerinde yazı veya resim bulunan duvara asılacak kağıt. Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı. “KKM-Nesli Han her yerde demektir”… Süryanice, Lgozo-Muamma: 1049: Mşamronuto-Süryanice, “Salıvermek”… Süryanice, Qdam-Karşılamak. İstikbal etmek: 50= 1049: Marşmonuto-Model. BD-İBDA)… SALİH İzzet Erdiş: 1112= 113: CEM’-Cemiyete mahsus, cemiyetle alâkalı. “Toplayan”.

*

OK: 106: SOM-Süryanice, “Tayin etmek”… Süryanice, MSO-Muktedir olmak: 106: TAPQLİNO FOTURUTO-Süryanice, “Ölüm Odası”.

*

SİHAM-Oklar. Hisseler: 106: SAHABE-Sahibler… SEMÜVV-İsim vermek: 106: SÜVÜM-Üçüncü. (Salih Mirzabeyoğlu)… KÜFÜV-Denk, eş, misil, nazır: 106: MENİE-Ölüm… SULTAN: 106: HABLULLAH-Allah’ın ipi. İhlâs. İtaat. Cemaat… SÜMU-Yükseklik, Yücelik: 106: NAMİYE-Büyüyen, artan, üreme kuvveti olan. Namlı. Şöhretli, ünlü… Tenazül-Birbiri ile oklaşmak: 1281: TEFAHÜR-Övünme… ÜSTURE-Efsane: 281: AYAR-Saadete, mutluluğa doğru gitmek.

*

MANSUS-Nass ile sabit kılınmış. Âyetlerle tesbit edilmiş. İzhâr ve beyan edilmiş. Kur’ân’da açıkça anlatılmış: 276= 1275: İDRİS-İlk yazı yazan ve terzilik yapan Peygamber. (M. Nuri Gençosman: İdris Peygambere “Kuddusî” hikmetin nisbet edilmesinin sebebi, ağır riyazetlerle nefsini terbiye ederek her türlü hayvanî temayüllerden arınmış, ruhanî varlığı cismanî varlığa galebe ederek miraca mazhar olmuş bulunmasındandır. 16 SENE yiyip içmeden, uyumadan çetin riyazete devam ettiği rivayet edilmektedir!)… KERİME-Kendine ikram edilmiş kimse. Şerefli. Güzide, seçkin, kıymetli. Vücudun kıymettar yerlerinden her biri. Kabul edici nefs. Evlâd: 275: TEADUD-Kolkola girme. Birbirini tutma. Birbirine yardım etme… RÜMLE-Siyah hat. “Ululuk yolu”: 275: GARİSE-Yeni dikilmiş fidan… Aynı ebcedle, SERİYYE: Düşman üzerine gönderilen süvarî müfrezesi.


Baran Dergisi 422. Sayı