LEVHA: 7 Şubat 1985… Yanımda Üstadım… İki arkadaş gibi yanyana yürüyoruz ve elimizdeki bir kâğıt mevzuunda konuşuyoruz… Ona bir mevzuda,
“Efendim, acaba HATAR mı?” diye soruyorum… “Öyle hatar olmaz! Her HAFTA gelip kontrol edeceğim!” diyor.

*

TEMAŞİ-Birbiriyle yürüyüşmek: 4751: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En büyük ebcedle”. (Süryanice, Baclto-Eş: 442: Velut-Lâtince, “Aynısı”… Süryanice, Taem-İkiz doğmak: 442: Yarho D’iyor-Süryanice, “Mayıs Ayı”… 21 Nisan-20 Mayıs arası, Boğa Burcu… Lâtince, Taurus-Boğa: 673: Mehdî Derviş Muhammed… Bu Burc’un unsuru Toprak, tabiatı Kuru-Soğuk, türü “Sabit”, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri Ense-Boğaz, cinsiyeti Dişi, simya’da Katılaştırma… 21 Mayıs 20 Haziran arası, İkizler Burcu… Lâtince-Gemini. “Nefs”: 1115= 116: Mübdi’-İcâd edici, benzeri olmayan şeyi yapan. “Aynı ebcedle, Avn-i Şeriat. İdam, idame eden”… Burc’un unsuru Hava, tabiatı Sıcak-Kuru, türü Birleşik, yıldızı Utarid, vücutta tesir yeri Akciğer-Kollar, cinsiyeti Erkek, simya’da “Sabitleme” safhası… Süryanice, Sriko Zabno-Bomboş Devir: 442: Kohe Ardhshame-Arnavutça, “Gelecek Zaman”… İbranice, Magen Davidi-Altı köşeli Davud Yıldızı. Kalkan. Korunma: 1092 + 35= 1127: D’lo Skolo Maşlmono-Süryanice, “Bomboş Devir”… Ezel-i Muhammed: 1127: D’lo Skolo Maşlmono-Süryanice, “Bomboş Devir”; Fırsat Devri, fetih devri… “Ezel ve Ebed, İnsanda birleşti, bu yüzden ona, “İnsan” ve “Halife” dendi; İnsan Allah katında bakan gözbebeği gibidir!”… Kısakürek-Üstadım’ın sırtında, “Je; cim, ze” şeklinde dizili, varlık ve isbat sayısı 4 ben, benek hatırda: 1441= 442: Salih Mirzabeyoğlu-Sırt, arka, istikbâl, gelecek zaman)… ŞAMATÎ-Benler, beneklerle ilgili: 751: TEMAŞİ-Birbiriyle yürüyüşmek… TEMEŞŞİ-Manevî mânâda yürümek: 750: TEŞKİK-Şübhede bırakmak. Şübheye atmak. (Sultanla beraber olan, tehlike içindedir… Şair Fuzuli: “Akreb, Meh-i Münire vatandır didüm / Vehmeyle ki hatarlı kıranundurur senin!”… Meh-i Münir: Parlak ay… Kıran: Yakınlık. Yıldız birleşmesi… Hatar: Kalbe birdenbire doğan menfi his… Yevmiye: “Hac’da gördüğüm, Müslüman geçinenlerdeki hissizlik eserleri yüzünden, sanki birden imânsızlık duygusuna kapılıyordum; Şeytan, insanın kalbine oklarını atıyordu!”… Hazret-i Ebubekir, hacet yerinde Allah Resûlü’nün suretinin kalbinden silinmemesi yüzünden haya hissiyle öyle mustarib oluyor ki, bunu kendisine bildirince şu cevabı alıyor: “İmân’ın kuvvetindendir!”… Hatar, mukabili hazırlanması gereken; zaten maddî ve manevî çile, budur, bununla ilgilidir… Hat’are: Bir şey üzerinde karar etmeyip, devamlı değişmek… Hatar: Tehlike. Uçurum. Emniyetsizlik hissi… Mukabilini hazırlayan, Hatare: Hürmetli ve izzetli olmak)

*

YEVMİYE: Efendi Hazretleri… Bana “hatarat”tan bahsediliyor ve müridler etrafında dolu; velâyet rütbesinde, hiç şübhesiz bir şey vardı yakınlarında… Muhibullah, –Hacca filân beraber gitmiştik– neyse, yanında o oturuyor veya Abidin diye biri… Bir kitab istedi nediminden… Şakir Bey’di… “Buradan oku dedi!”… Başladım okumaya; gayet fasih, sarih, ahenkli okumaya gayret ediyorum… Hatarat bastığı zaman insanı, tedbir “Lâfz-ı Celâlî” diyor; ALLAH LÂFZINI, KALBİNDEN KAFASININ İÇİNE DOĞRU ÇEKER… “Allah”… Medd ile çeker… “Çek!” dedi bana… Hemen “Allah!” çektim… O sırada yanımdaki adam, –şimdi beni Doktor sıfatıyla dinlesin doktorlar–, birdenbire sıkılmış bir çamaşır gibi tek damla suyu kalmadı, burkuluverdi… Aa! Hiç kimsede bir telâş yok, ama benden başka… Yani ağzından bir köpük geldi, gözleri kaydı, orada bir Tıbbî müdahale lâzım gelseydi, hiç değilse bir-iki saat sürmesi gerekirdi… Anlıyor musunuz?.. O hâlde bunun taklidi-maklidi yok… Görmek lâzım… Ne kadar söylesem, yaşanamaz… Şöyle döndü, “İsmini söyle!” dedi… “Muhib!” dedi meselâ, rak, yerine oturdu adam… Dehşetler içinde kaldım… Benim için “Beyfendiyi sen indirirsin!” dedi. (Eyüb’de, Efendi Hazretleri’nin dergâhından, yolun mezarlıktan geçilerek inilecek oluşu dolayısiyle, Üstadım’a refakat etmesi istenilene!)… Bu da kalb’den kalbe intikallerdir ki, ruhiyata da tedaîler hâlinde falan vardır… En basiti bile velinin, kalbinizi okur!

*

GÜZARİŞ-Rüyâ Tabir Etmek: TEFAHÜM-Kömürleşme. “Fehim-Kömür”; anlayış, idrak… ABR-Rüyâ Tabir Etmek. Düş yormak. Yaş akıtmak. Dua. Sudan veya başka bir yerden geçmek. Söylenmeden bir şeyi düşünmek: 272: AİR-Göz ağrısı. “Üstadım”… ARAB-İz süren. Tabirci. (Mutlak Varlık ve içinde bulunduğumuz “Hakikati rüyâ” olan âlem arasında İnsan, “Tesir etme gücünde bir eser” hüviyetiyle “Rüyâ içinde rüyâ gören”dir. Güzel, doğru ve iyi değerlerinin “Sanat, Fikir ve ilim ile iradî faaliyetleri”, erdikçe tâbiri hakikî olmak gereken birşey; tâbirle gerçekleşir. Anlaşılıyor ki, karşımızda tecellileriyle bütün bir “Maver: Nefyi hazır” ve “Masiva-Allah’ın gayrı” bir âlem var… Düşünüyorum, öyleyse varım= Var olduğum için düşünüyorum… Bu, “Var mıyım, yok muyum?” fantezisine âit bir fantazya değildir; “Varım ve onun mesnedini hakikatini arıyorum!” demektir… Varım; bunu herşeyden önce ve bir bedahet hâlinde “Küll-Bütün” olarak biliyorum. İşte bir peşin fikir hikmeti!.. Teferruatta tabiî bir hisle bu merkezde belirli bir irfan kıvamı tutturulduğunda, “anlayış-imân”ın da böyle bir bedahet hâlinde “Küll” olduğunu farkediyorum; sonsuz teferruata mihraksız bir çıkışla değil, önce bedenimde gördüğüm, doğrudan bedahet hâlinde idrakla… Sonsuz teferruatı bilmiyorum ama, gerekli olan bilinmeyince, birçok şeyin de kıymeti kalmadığını biliyorum; imâna muhatab olarak “Mutlak Sabit” bir fikrin olması gerektiğini… Hazret-i Ali: “Tecrübe, fayda ile birlikte bir ilimdir!”; imâna dair amellerde bu hususa dikkat, ki, “Mutlak Fikrin Gerekliliği” bahsinde temel bir çividir. İmam-ı Gazalî Hazretleri: “Şeriat, zahirî akıldır, tasavvuf batınî şeriat!”… İmam-ı Rabbanî Hazretleri buyuruyor: “Sırf akla dair işlerde hasselerin bir rolü olmadığı, onlarla anlaşılamayacağı gibi, Şeriat’ın incelikleri ve üstünlükleri de sırf akılla anlaşılamaz. İş bedahete yaklaştıkça da, Şeriat ölçülerinin hakikati apaçık görünür!”; hani, “taklidi imân, tahkiki imân” meselesi filân da!): 272: HÜKÜMDAR-Malik hikmeti… Süryanice, KORHUN CAYNO-Göz hastalığı. “Üstadım”: 339: ŞOBUCOYO-Süryanice, “Haftalık”. (Hafta, günlerin küllü. Ay, haftaların küllü; Şehr. Sene, Ayların küllü. Asır, senelerin küllü. A’sar, Asırların küllü… Li Küllî Emrin Fehim-Küllî işlerin anlayışı için. “Küllî işlerin tâbiri için”; Bütüne hâkim olmadan, parçaya hâkim olunamaz: 496: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”… Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram-Li külli emrin fehim: Küllî işlerin anlayışı ve tâbiri için, Keremli pirlerin nazarlarına görünen: 2777: Mşalto-Süryanice, “Hükümdar”. Mutlak Hükümdar, Allah; kulda Resûlü ve Resûl’ün ruhaniyetine bürünen Varisi… Mşalto-Hükümdar: 1777: Tasarruf-Veli’nin hakikatine, Allah’a havale ettiği Malik işi… Allah’a malik olan, neden mahrumdur; ve Allah’a inanmayan neye malik?.. Metanet-Sağlamlık. Zaafın zıddı. Kavilik. Zıddına yer vermeyen kuvvet. “Maver: Nefyi hazır”; Hatar için Tekbir: 891: Azmen-En çok güvenilen)… Süryanice, CATODO-Mukaddime. Takdim. (Allah’ın bir ismi de, Mukaddim… Hadîs: “Rüyâlar, Allah’ın uykuda söylediği kelimelerdir!”… Güzariş-Rüyâ Tâbir Etmek: 528: Mütesabike-Bir şeyin kalıba dökülmesi. Madeni eritip süzmek): 425: İBTİKA’-Ağlama. Gözyaşı dökme. “Akşam. Karanlık. Akşam yemeği”; dua… Süryanice, TAYOBO-Tövbekâr: 425: CTOYO-Süryanice, “Silme”. (Re harfi, Allah’ın Musavvir ismi, 5. Sema tabakası, Kamer menzillerinden “Gafr-Silme. Örtme”; af’a işaret eder… Arnavutça, Gaffure: Yengeç… Hemze, Allah’ın “Mübdi-Güzel Yaratan” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç: Nath-Tosvuran, başvuran hayvan”a işaret eder; bedene… Yengeç Burcu, unsuru Su, tabiatı Önemli-Hareketli, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Karın, cinsiyeti Dişi, simya’da “Çözme, çözümleme” safhası)… TE’YİD-Doğrulama. Sağlaması yapılma: 425: TAHVİT HİYUTO-Süryanice, “Hüviyet Cüzdanı Konrolu”… Süryanice, CUTODO-Niyet. Mukaddeme: 425: FURSO QUYOMO-Süryanice, “Vasıta sistem”.

İSLÂM

(KÜLLÎ AĞAÇ MECMUU)

Gerekli Olan’ın yapılması niyeti yoksa, hiçbir yapılanın kıymeti kalmaz… Bir YEVMİYE: Üstadım, kahramanlık ahlâkından bahsederken: Ben bu işe giriştiğim zaman, ruhiyatını, bütün bir tarihi hata hâline gelen şeyini alıp, zeminini hazırlamak, onun “Kült” denen kültürünü, irfanını vermeyi, sonra aksiyonunu düşündüm… Daima aksiyon… Fikir-Sanat-Aksiyon… En sevdiğim şey o. (Aksiyon)… Benim neler çektiğimi biliyorsunuz!

*

AĞAÇ MECMUASI-Ağaç mecmuasını, “Fikir-Sanat-Aksiyon” takdimiyle 14 Mart 1936’da Ankara’da çıkarmaya başlıyor; 6 sayı orada. Sonra, 29 Ağustos 1936’da sona ermek üzere, 17. sayıya kadar da İstanbul’da. (Gölge dergisi’nin çıkışı da, ondan tam 40 sene sonra, 1975-1976’da!): 1165: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “Büyük ebcedle”… RAHMAN SÛRESİ’nin 19-20. âyetleri: 3166= 169: KIST-Hisse. Nasib. Mizân. Parça parça verilen hediye. Adalet etmek. Allah Sevgilisi’nin bir ismi… Süryanice, KUSTO-Yay. “Yakınlık”: 169: ABDÜLHAMÎD-Hamdleri kabul eden Allah’ın Kulu… Süryanice, ŞETESTO-Kök: 169: SKUPO-Boşnak dilinde, “Beraber”… Süryanice, KİB NEFQE-Çiçek hastalığı; göz rahatsızlıklarına ve görme bozukluğuna sebeb olabilir. (Yevmiye: Gözüme de şöyle böyle diyorlar, bir teşhis koyamıyorlar… Bende herşey ruhî… Bir sinirleniyorum, ayağa kalkamıyorum!): 1169: ABLİYO MALYUTO URİTO-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”; mührümün bulunduğu yer… Boşnak dilinde, PLAFON-Tavan: 1169: MTARSONUTO-Süryanice, “Sistem”; Büyük Doğu/İbda… USLUC-Yeni belirmeye başlayan ağaç budağı: 1169: RİŞO MCALYO MALQUTO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”. (Hedefi küll olmayan hiçbir hareketin, mânâsı da yoktur!)

*

İBRAHİM Sûresi’nin 24-25. âyetleri’nin meâli: “Görmez misin ki, Allah nasıl bir misâl getirdi?.. Güzel bir kelime, kökü yerde sabit ve dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. O ağaç, Rabbi’nin izniyle her zaman meyvesini verir. İşte Allah, ibret alsınlar diye insanlara böyle misâller getirir.”… Hazret-i Ali: “Zaman, ibret aynasıdır!”

*

İbranice, EST PRİ-Meyve Ağacı: 48.625= 673: ŞATRANC-I UREFA’nın 99 Kabı’nın Ebced Toplamı… MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED: 673: TECRİS-Doğru Fikirli Etmek… ŞATRANC-I UREFA’nın 99 Kabı ile “Vuslat” Hedefinin Toplam Ebcedi: 799: AHLÂK-I HAMİDE… Aynı ebcedle: İZZET Mirzabeyoğlu.

ZAHMET

(ŞATRANC-I UREFA’DAN)

Şatranc-ı Urefa’nın 15. Kabı, ZAHMET-Sıkıntı. Eziyet. Yorgunluk. Zor. Güç; mukabilini hazırlayabilmek: 455: ARDHSİJİME İSLÂM-Arnavutça, “İstikbal İslâmındır”… Süryanice, TİME-Hak: 455: TİME-İngilizce, “Zaman”… Süryanice, MEŞKHO-Mümkün: 455: TEHRO-Süryanice, “Mucize”… Süryanice, METHO-Devir: 455: TEKLEÇ-Kıpçak dilinde, “Yengeç”. (Hemze, Allah’ın Mübdi’ ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç, Nath-Tos vuran, başvuran hayvan”a işaret eder)… Süryanice, ABİLUTO-Hüzün, keder: 455: DEMECTO-Süryanice, “Gözyaşı”; dua.

*

ZAHMET: 455: TENE-Örümcek ağı. Gövde. Beden. Cüsse. Vücut… İNCİRAR-Çekilip uzanma. Çekilme. Bir neticeye doğru çekilerek sona erme: 455: NETAİC-Neticeler… İBTİNA’-Bir şeyin üzerine bina etmek. Bir dava veya bahiste, bir şeye istinad etme: 455: MÜCTEHEZ-Techiz olunmuş. (Allah, çektirmediği çilenin nimetini vermez!)… MERİRE-Azimet: 455: MÜTEEYYİD-Kuvvetlenen. Teyid ve takviye olunmuş. İstihkâm ve metanet… ŞEAFE-Dağbaşı. Her nesnenin alâsı ve üstü: 455: TEHN-Kaim olmak. Var ve mevcud olmak.

*

Boşnak dilinde, KUBURA-Zahmet: 309: HAŞ-Kalb… AKBAH-Alnının ortasında beyaz olan at. “Hayâl”. (Hadîs: Hayır, atların alnının ortasına işlenmiştir!): 309: HURUFİYE-Harfler ilmi. Ebced. “Kültür. İrfan”; küll. (Kültür-İrfan, bir şeyi bilmek değil, bildiklerini unuttuktan sonra kalan, bilebilme hassasıdır; bir nevi, para gibi, satın almadıklarının da bir nevi maliki olmak. Dikkat edilmesi gereken husus; bu tarifte bilgisizlik ve unutkanlığa bir medih değil, bilgiden kalan hassaya verilen kıymet sözkonusudur!)… KUBUR-Kabirler. Mezarlar: 308: ARVASÎ-Seyyid Abdülhakîm Üçışık… KABR-Kabir, mezar: 1302: DERVİŞ MUHAMMED. “Noktasız harflerle”… KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN. “Noktalı harflerle”: 1302: MİRZABEYOĞLU.

*

Lâtince, LABOR-Zahmet: 239: RIHAL-Büyük Halı. (Levha: Ekim 2014… Dikdörtgen bir halı. Açık alanda sanki bir duvara asılmış gibi. Ama onun öyle durmasını sağlayacak hiçbir şey yok. Rengi, tahin gibi bir kahverengi; iki tonu halıda hâkim. İlk bakışta açık kahverengi, onun daha da açığı renkte kumlu bir desen. Tüyleri normalden biraz uzun, düzensiz, karışık… Salih geliyor ve sağ eli ile halının sağ üst köşesinden başlayarak, yavaş yavaş ve sıvazlaya sıvazlaya düzeltiyor. Tüyler düzeldikçe, desen ortaya çıkıyor. Klâsik bir desen. Halıyı çevreleyen bir boşluk ve sonra kenarlara doğru su. Koyu renkli su, aşağı kısımda açık renkte. Halının sol alt köşesine gelince, orayı sıvazlamıyor ve şehadet parmağı ile imza atıyor —Hayran Erdiş… Yine: Şah-ı Nakşibend Hazretleri ile rabıta hâlindeyken, ağzımdan şu sözlerin fısıltı hâlinde çıktığını hissediyor gibi olup, toparlıyorum: “Fe radââ Allahü Li Küllî Emrin Fehim”; Ve Allah, Li Küllî Emrin Fehim’den razı oldu! —12 Haziran 2017)
 

Not: Tefrika edilen yazının tamamı yahut bir kısmı, Baran Dergisi'nin izni olmadan iktibas edilemez
 

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu

Baran Dergisi 551. Sayı