14 Şubat 2011 - (11 Rebiü’l Evvel 1432), yâni geçen hafta Pazartesi gecesi, mübarek Mevlüd Kandili’ni idrak ettik. Allah Sevgilisi’nin doğum gününü idrak ettik. “Allah, O’nun topyekûn insan ve cinlere ve bütün kavimlere gönderildiğini ferman eyledi!”; bütün Peygamberler’e üstün... Topyekûn varlık O’nun yüzü suyu hürmetine, O’nun nurundan yaratıldı! Varlıkta müessir olan her şey, babadır; buna nisbetle, ruhî mânâda BABA, beden aslının karşılığı olarak, “aklî-ruhî”dir. Ruhlarımızın aslı, Ruh-i Muhammedî’dir. Allah Sevgilisi ruhların, Adem Aleyhisselâm ise bedenlerin ilk babası... Surette tecelli eden mânâ hikmeti gereği, nasıl ki bazen rüyâda bir surette başka bir şahsın vasıflarını idrak edebiliyoruz, bunun gibi şahsın hâl ve makamına uygun bir tâbirde, bazen hikmeti gereği BABA, Allah Resûlü olarak tâbire mevzu olabilir.
*
Muhammed: (Büyük ebcedle: 224: İlm-i Ledün: Huri: Cezire-ada: Kaybolacak yer): 92. Asal: Temel, kök: 92.
Ramazan: (Allah’ın ayı): 1091= 92.
Lüceyn: Gümüş: 93= 1092.
Bek’: Karşılayıp istikbâl etmek: 92.
İkmal: Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek. (Hatm.): 92. Mükellâ: Sahil. Nehir kenarı. (Kusto): 92.
Necm: Yıldız. Kur’ân: 93= 1092.
Muhatim: Kilitlenmiş şeyler. Mühürlenmiş şeyler: 1091= 92.
*
Mevlid: Doğma. Allah Sevgilisi’nin doğumunu anlatan manzum eser: 80. Heylele: “Lâ İlâhe İllallah” demek: 80.
Fe: Ebced değeri 80 olan harf. Bazen mecaz olarak VAV yerine de kullanılır: 80. Mütehayyil: Hayâl kuran. Bir şeyi görüp gözetici, idrak edici olan: 1080.
Kes: İNSAN. Kişi: 80.
*
Kandil: Lâmba. Çıra. Meş’ale. (Ay’a, güneşe ve yıldızlara, mecazen de Allah Resûlü ve büyüklere şu isim verilmiştir: MISBAH.): 184.
Abdülhakîm: 184.
Kandal: Büyük başlı: 184.
Mehdî Salih İzzet Erdiş: 1183= 184.
Ayka: Deniz kenarı: 185= 1184.
Kutu’: Sudan veya bir yoldan geçmek. Kuşlar göç etme. Kesintiler. (Kuta’: Rüyâ tâbir etmek. Başka yere gitmek... Abr: Rüyâ tâbir etmek. Sudan geçmek.): 185= 1184.
*
Mevlid Kandili: 274.
Kürend: Al at. (Alev renkli at): 274.
İdris: İlk yazı yazan ve terzilik yapan Peygamber: 275= 1274. Ruhanî: Ruha âit: 275= 1274.
Sürye: Gece seyri. Ulaşmak, vurmak: 275= 1274.
Addar: Denizci, gece taifesi: 275= 1274.
Caar: Sırtlan. (Kasah: Sırtlan... Kan: Bir şeyin menbaı. Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu kimse. Ab-ı hayat... Sırtlan, yiyecek olarak ne bulursa yiyip tüketen ve kendi hayatı menfaatine döndüren olarak, mecazî mânâda, kana düşkün-keyfiyet söğürücüdür. Ayrıca çok yavrulaması, çok eser verene de... Kasah: Sırtlan: 169:
Kusto... Rahman Sûresi 19-20. âyet: 3165= 169.): 274.
HAKİKAT-İ FERDİYYE
Ferdî hikmetin Allah Sevgilisi’ne nisbet edilmesi, Feyz-i Mukaddes’ten gelen (Allah’ın sıfat âleminden gelen) ilk tecellinin, onun nuru-ruhu olmasından, ilk varlığın O’ndan başlayıp, nübüvvetin O’nda sona ermesindendir. “Adem, henüz su ile toprak arasında iken ben Nebi idim” buyuran Allah Sevgilisi’nin hakikati, bütün Peygamberler’in hakikatinin kendisinde toplu oluşunu gösteriyor. Allah’ın VAHHAB ismi sırrıyla ezelde malûm olan Peygamberlik nimeti, her Peygamber için dünyaya gelişinden sonra zuhur ederken, O, bizzat Adem Aleyhisselâm’ın da şahid olduğu. Hakikatin hakikati, topyekün hakikatlere şâmil olarak O’nda.
*
Hakikat-i Ferdiyye: (Kur’ân alfabesi, İNSANÎ hakikati tamamlayan 28 harftir. En küçük ebcedle Allah Sevgilisi’nin ismi de bu sayıda): 928.
Rahman Sûresi 19-20. - Furkan Sûresi 53. âyet: (BERZAH hakikati ile ilgili âyetler.): 8928. Mehdî Necip Fazıl Kısakürek - Salih Mirzabeyoğlu: 1927= 928.
Salih İzzet Mirzabeyoğlu: 928.
Harf inkılâbı: (UFUK: Hastahâne’de (1982)... Hayatımda rastladığım insanların cilt cilt ansiklopedisi içinde bir virgül kadar yeri olmayan, sırf kaba bir nefs rahatı bakımından mücerret delâletiyle ele aldığım oda arkadaşım hasta doktor, orta yaşlı Cumhuriyet nesillerinin baş örneği şeklinde görünmeye ve bu nesillerin nasıl küsbeleştiğini göstermeye başladı. Bu teşhisime, 1923'den sonra doğan ve 1928 ve ilerisinde yetiştirme tezgâhı ilk mekteblere alınan bütün nesiller dahil... Allah’ın doğrudan doğruya kurtardığı, içtimâî tesirden ferd ferd kurtulmaları için ruhlarına idrak nuru ve ellerine vasıta manivelâsı verdiği seçkinler müstesna... Bu nesilleri eskilerden ayırd eden keskin bir sınır çizgisi vardır; o da yanlışların yanlışı olarak ARAB HARFLERİ diye isimlendirilen İslâm harflerinin atılması ve yine en kaba yanlış hâlinde “Türk harfleri” dedikleri Lâtin alfabesinin alınması...): 1928.
Haysiyet: İtibar. Şeref. Değer. Kıymet. Derece. Mesned. Mertebe. (Yevmiye: Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci Salih Mirzabeyoğlu’na...): 928.
Mufazzih: Rezil eden: 928.
*
Rahman Sûresi 19-20. ve Furkan Sûresi 53. âyetler: 8928= 6930. Dest-be-dest: Elele. Elden ele. Birbirine bitişik olan: 930. Munzamm: Zamm edilen. İlâve edilen: 930.
Hod küş: Kendini öldüren. İdam-ı nefs: 930.
Murahhas: Talimat verilen kimse: 930.
Müfiz: Feyz veren, feyizlendiren: 930.
Zekir: Unutmayan. Hafızası kuvvetli: 930.
Zıll: GÖLGE. Perde. Sahib çıkma, koruma: 930. Teşrik: İştirak ettirme: 930.
Nefz: Saçma, yayma. Neşretme. Nazar etme, bakmak: 930.
*
Rahman Sûresi 19-20. ve Furkan Sûresi 53. âyetler: 8928= 1935.
Büyük Doğu - İBDA: (İbda: Tatmin etmek. Birisine kâr tamamen kendisinin, sermaye vermek.): 1935.
*
Ferda: Yarın. Bir olarak. Tek olarak: 285.
Gerdune: Zâtıyla hareketli: 285.
Hüri’: Bit. (Levha: Kasım 1995... Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin eseri. “Bit veya pire hakkında ilk defa yazan odur!” diye beni kasteden bir cümle görüyorum...
Levha: Aralık 1984... Bir bit veya pire. Küçüklüğüne nisbetle misilsiz büyük birşeyi altediyor. Bit veya pire mânâda imiş ve altettiği de mânâda... Kazez: Pire: 1500:
Mehdî Salih Mirzabeyoğlu): 285.
Gayn: Bir harf. Da’va cetvelinde Allah’ın GAFUR ismiyle alâkalı ve sayı değeri: 1285.
Naka-i Salih: 286= 1285.
*
Hakikat: Bir şeyin aslı, esası. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Künh. Sâbit ve vâki. Sadakat: 618. Tecrid: Alâkalardan soya soya derinleşme: (1 ekleyerek): 618.
Hürriyet: 618.
Hayret: 618.
Büzürgmeniş: Yüksek fikirli, fikirleri değerli: 619= 1618. Hayt: İp. İki şeyi birbirine bağlayan: 619= 1618.
Ferd: Tek, bir, yekta. Eşi benzeri olmayan: 284. Mehd(î): Muhammed - İsâ: 284.
Faric: Keder ve tasadan kurtaran: 284.
Ceffar: Ebced hesabı yapan, cifir yapan: 284.
SİYAH GÖMLEKTEKİ SAYILAR
Levha: 18 Ocak 1984... Siyah renkli bir gömlek... Üzerinde, alt alta 14 ve 40 rakamları ki, 1440 diye okuyorum... Gömlek babam Muammer Bey’e âitmiş... Nasıl hesabladıysam, onları toplayınca 63 sayısı çıkıyor ve bu onun yaşı imiş... 1440 ise, Hicrî sene imiş!
*
Milâdî Takvim hesabiyle, Allah Sevgilisi’nin doğumundan bugüne geçen süre: 2011–571= 1440. Tevellüd: Doğma. Doğum: 440.
Hikâyat: Hikâyeler. (MÜJDELERİN MÜJDESİ hatırlanmalı): 440.
Gitî: Âlem, dünya: 440.
*
Kısakürek: 441.
Salih Mirzabeyoğlu: 1441.
Tevalüd: Doğma, doğurma: 441.
Keraker: Kuzgun. Karga. (Kur’ân’da, ululuk rengi siyahı işaret olarak geçer.): 441.
*
Vacid(e): Vücuda getirilen. Varlıklı, zengin. Mevcud olan: 14.
Vehhab: Çok fazla ihsan eden. (Vehb: Tabiinden olan ve İsrailî rivayetlerin en mühim kaynağı bir zât.): 14.
Taha: Huruf-u mukattaadandır. Allah Resûlü’nün bir ismidir. (Taha: Arzın, hayata münasib şekilde döşenmesi.): 14.
Gıyab: Göz önünde olmamak. Hazırda bulunmamak. Bilinmeyen şeyler. Arka. Arkasından. İstikbâl.): 14.
Âhâd: Birler. Birden dokuza kadar olan sayılar: 14.
Salih Mirzabeyoğlu: 1013= 14.
Sene 1979: AKINCI GÜÇ dergisinin çıkışı, Hicrî asır başı: 14.
*
Ezkiya: Saf, temiz. Salih. (Kürtçe, EZKİYE: BEN KİMİM?): 40.
Dahil: Hayrette kalan kimse. (Üstadım’ın, ÇOCUK isimli şiirinden: Karıncaya göz atsa, “nasıl? niçin?” ve hayret!): 40.
Hail: Perde. İki şey arasını ayıran: 40.
Veled: Çocuk: 40.
Delv: Kova. Oniki burçtan biri: 40.
Allah Sevgilisi’nin vefat yaşı: 63.
*
İhcan: İsteğe erme. İşi tamamlama: 63.
Bina: Gören, görücü. Göz. (İdrak): 63.
Bolu Cezaevi: 63.
Çîn: “Derleyen, toplayan” mânâlarında birleşik kelimeler yapılır: 63. Nabi: Haber veren, haberci: 63.
Amije: Şair. Dâhî. Karışmış, karışık: 63. Cinnî: Cin taifesinden olan. Cinle ilgili: 63.
KIYAMET
Levha: 25 Ekim 1994... Yıldızlar müthiş parlak ve iri. Sonra Ay’ı seyreder gibi, gökyüzünden dünyayı seyrediyorum. Dünya’nın etrafında at nalı benzeri birşey; onun hakkında gökte KIYAMET diye konuşmalar duyuyorum.
*
Muhammed. (En büyük ebced): 1550.
Mütealî: İlim hududunu aşan. Yüksek olan: 551= 1550.
Mukît: Allah’ın 99 isminden biridir, KUVVET VERİCİ mânâsına gelir. Muhafaza eden. Gizliyi bilen. Amelleri zayi etmeyip koruyan. Gıda ve rızık veren: 550.
Kıyamet: (Dünyanın sonu. Mahşerde insanın toplanacağı zaman.): 551= 1550. Müstevli(ye): İstilâ eden. Zapteden. Galib olan. Yayılan, her tarafı kaplayan: 551= 1550. Semud: Salih Aleyhisselâm’ın kavmi: 550.
İstanbul: (Dedi ki: Bir İstanbullu, “Mekke bu âlemden, madde âlemindendir; imân ise öteki âlemden, yâni mânâ âlemindendir!” dese, burada Mekkeli’ye düşen vazife İstanbullu’ya uymaktır. “Vatan sevgisi imândandır!” hadîsinde Allah Resûlü’nün maksadı nasıl Mekke sevgisi olabilir ki? Mekke bu âlemdendir, imân ise bu âlemden değildir; öteki âlemdendir. Nasıl ki, “İslâm garib olarak başladı, garib olarak da geri dönecektir” hadîsinden de maksad aynıdır. Madem ki İslâm garibtir, o başka âlemden gelmiştir; nasıl Mekke’ye mahsus olabilir? Bunun sadece Mekke’ye âit olacağını söyleyenler, sevginin ilk basamağında kalmış olanlardır!): 550.
Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu: 1549= 550. Tena’ul: Nalin, tahta ayakkabı giymek: 550.
*
Tammat: Kıyamet. Son, netice. Keskin çığlık: 451.
Seyyid Mahmud Hayranî: Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretleri devrinde yaşamış ve Nakşî olduğu söylenen, Türbesi Akşehir’de bulunan bir büyük zât, veli: 451.
Nakkaş: Nakış yapan, şekil çizen, işleyen. (Fikir): 451. Salih Mirzabeyoğlu: 451.
Müdavat: Deva bulma. Tedavi etme: 452= 1451. Mürteza: Beğenilmiş, seçilmiş: 1450= 451. Müteceddid: Yenilenmiş olan: 451.
Lahutî: Uluhiyet âlemine mensub. Sır âlemi. Gayb âlemine âit. Ruhanî âlemle alâkalı: 451. Mita’: Bir yerin son bulduğu yerin sonu. Geniş yol. Yolların birleştiği yer: 452= 1451.
*
Na’l: Nal. Ayağa giyilen tahta ayakkabı. Oturulacak yerlerin en aşağısı. (Azanın ileri gideni ve varoluşta kıdem remzi ayak, EZEL’in varlıklar için henüz gerçekleşmemiş olmaları cihetiyle “ezell-çok zelil” mânâsına nisbetle “muteber”, sefillerin en sefili olan dünyada ise, Allah’ın “yerden de rızıklandırması”, mânevî gıda alma - ilim sahibi olmaya bir remz; insan açısından Yol onun ve O’nun yolunda. Allah’ın ZAHİR’i, insanın bâtını; ayakkabı da, yürüyüşte bürünülen O’nun sıfatına bir sembol-remz. Bâtın kahramanları, sefillerin en sefili dünyayı, Allah[ın] bütün isim ve sıfatlarının tecellisi bakımından, “bu dünyadan daha güzeli yok” diye nitelemişlerdir.): 150.
Mehdî Muhammed: 151= 1150.
Muamma: Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl. (Tevehhüm: Evhamlanmak: 451: Salih Mirzabeyoğlu): 151= 1150.
Aks: Hilâf, zıd, ters. Gölgemsi şeylerin bir yerde eser peyda etmesi. Sesin ve ışığın, bir yere çarparak geri dönmesi. Döndürmek. Bir şeyin evvelini ahir ve ahirini evvel yapmak; tasavvufta, Nakşîlikte. (Dedi ki: Mahlûkatın hakikatleri, bütün kötülüklerin ve kusurların menşei olan ademlerdir –yokluklar–dır. Bu ademde, Allah’ın isim ve sıfatlarının ilmî suretlerinin akisleri zâhir olmuştur. Yâni bu ademler, HEYULÂ gibidirler. O akisler de, heyûlâda hasıl olan suretler gibidir. Ademlerin teşhis ve temyizi, zâhir olan bu akislerdir. O akislerin kıyamı ise, mütemeyyiz olan bu ademler iledir. Bu, arazın cevherle kıyamı gibi olup, heyûlânın teşhisinin suretle olması gibidir.): 150.
TELEGRAM - CİNN
Mim. (En büyük ebcedle): Üstadım’ın bana rüyâda, NECİB’in CİM harfinin, Necib’in mânâsını gösteren MİM harfi olduğunu söylediği, geçen sayıda anlatılmıştı: 676.
Telegram: (Yevmiye: 5 Şubat 1983... Sorulanı değil de, başka şeyi söylemeye misâl hâlinde, Ahmed Kabaklı’nın “İslâm nedir, Müslüman nedir?” suâline verdiği cevabın bir bölümü: “Bu makine gide gide öyle bir yere gidecek ki, bir âleme, beşerî hiçbir cehde yer kalmayacak hiç...” 17 Ocak’ta bana söylediği de şu: Benim bir misâlim var... Batı, makineyle, insan ruhunu burnundan mandallamıştır... Nefes aldırmıyor!): 676.
*
Mim. (En büyük ebcedle): 676= 1675.
Salih İzzet Erdiş: 1674= 675.
İstitrad: Bir söz söylerken, o fıkra içinde başka bahis nakletmek: 675. Müdahil: Dâhil olan. İçeri giren. El atan. Müdahale eden: 675.
*
Salih İzzet Erdiş: 1674.
Mehdî Derviş Muhammed: 674.
Abdülkadir Güleray: Dedemin, annemin babasının ismi. (Suret mânâ alâkası içinde, gerek Tilki Günlüğü ve gerekse yukarıda geçen hususlar çerçevesinde bakılmalı.): 674.
Medhal: Mukaddeme. Önsöz. Dahil olacak yer. Esere başlangıç. (Kaptan Kusto Müslüman başlıklı takdimim hatırlanmalı.): 674.
Cin: (En büyük ebcedle): 1795. Müncezib: Cezbedilen: 795.
Hasisa: Bir şeye mahsus hâl: 795. Tefrika: Nifak. Ayrılık. Bozuşma: 795. Teşfiye: İyileştirme, şifalandırma: 795.
*
Sakalan: İns ve cinnin bir ünvanı: 681. Fırat: Tatlı su. Fırat nehri: 681.
Ferzah: Akreb isimlerinden biri: 1680= 681. Efih: Adamın beynine vurmak: 681.
Adid: Hasım. Arkadaş: 1680.
Sakalan: İns ve cinnin bir ünvanı: 681= 1680.
Sergüzeşt: Macera. Baştan geçen hâller: 1680.
Raiyyet: Bir hükümdar idâresinde olanlar: 680.
Fıtr: Açıldığında baş parmakla şehadet parmağı arası. (İBDA remzini ve selâmını hatırla.): 680. Gaşemşem: Şecaatinden kimseye baş eğmeyen. (Arkasından TELEGRAM gelen!): 1680.
Telegram-Cin: 729.
Direktif: Talimat verme: 729.
Lezz: Uyku, nevm. Telkin gücü olan söz. Güzel söz. (Hipnoz): 730= 1729. Keştî: Gemi, SEFİNE: 730= 1729.
Halk: İnsan topluluğu. Yaratmak. İcad. İbda eylemek: 730= 1729.
*
Telegram-Cin: 739.
Der-saadet: İstanbul şehri: 739.
Metris Cezaevi: 739.
Mütefekkir: 740= 1739.
Feraset: 1740= 2739.
Tenasur: Haberler birbirini teyid etme. (1999’da başlayan, o günden bugüne Türkiye ve Dünya’da her türlü maddî-mânevî-siyasî olağandışı, içinde Müjdelerin Müjdesi niteliğinde, tamamında zamanın gayeliliği[ni] müşahhaslaştıran hâdiseler, BİR BİR hatırlanmalı.): 741= 2739.
METRİS - KARTAL - BOLU
Metris Hâdisesi: (Tarih: 5 Aralık 1999... Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu: 1000= 1999.): 1298. Rahman: Bütün yaratıkların rızkını veren, hayır ve rahmet buyuran, bütün mahlûkatına sayısız nimetler veren, adalet sahibi. (Allah’ın 99 güzel isminden biri.): 298.
Sabur: Çok sabreden, sabır gösteren. (Allah’ın 99 güzel isminden biri... Üstadım’ın “Sabır” isimli şiirinden: Sen de kim oluyorsun — Asıl sabreden Allah... Yine:
Sabır, sabır, sabır, —Çaresizliğe çare...): 298.
Hasr: Bir şeyin içine alma. Yalnız bir şeye mahsus kılma. Bir çember içine almak. Askerle etrafını kuşatmak. Sıkıştırma. Zaman ayırmak: 298.
Dîrokzan. (Kürtçe): Tarihçi: 298. Metris Hadisesi: 1298= 299.
*
Feride: Kendi ihtiyariyle hareket eden gururlu kimse. Kendinden hareketli. (Ferdâ: Yarın, istikbâl): 299.
Fıtrî: Doğuştan, yaradılıştan: 299.
*
Nesr: Kartal. Arşı taşıyan meleklerden birinin ismi. Nuh kavminin putlarından biri: 310.
Düş: Rüyâ alemi. Dün gece: 310.
Vaka-i Salih: (Kartal Cezaevi’nde, 25 Ocak hâdisesinden sonra Metris’te yalandan
utanmayanların uyguladıkları LİNÇ’ten sonra, o bir hazırlık, TELEGRAM işkencesi.): 310. Şahb: Yaradan kan akmak: 310.
Şahid: Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Sened yerine geçecek kadar makul ve muteber sayılan. Gören. Melaike-i kiram. Hazır: 310.
İrem: Irmak kenarı. Su bendi. Dere, vâdi. Sert yağan, iri taneli yağmur. (KUSTO ve ırmak kenarlarında yaşayan tabiatın dişi esprileri - tabiat aynasında tecelli eden ruhî varlık NYMPHA isimli gizliler, şarkıcılar... BOLU’da, benim şarkımın güfte ve bestesinin karşısındaki TELEGRAMCI Derrariler- tahriş ediciler; cezbetmeye çalışanlar, cezb edilenler, birlikte hatırlanmalı.): 310.
Kartal Cezaevi: 368.
Mehdî Arvasî: 368.
Kürd Suadî: (Kürt Kusto): 368.
Mehdî - İdam-ı Nefs: 368.
Mahmud Ustaosmanoğlu: 1369= 2368.
Bolî Cezaevi: 77= 1076.
*
Nuk: Kuş gagası. (24 Mayıs 1983’te, Üstadım’ın vefatını ertesi gün öğrendiğim gece, Tilki Günlüğü’nde mevcut rüyamda, görüntü ile beraber gaib bir ses: “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, topluluktan işarettir”... Hatm: Kuş gagası. İnsan veya hayvanda burun. En yüksek nokta; sivri uç. Mecazı; en şerefli yer... Hatim: Hitam[a] erdiren. Bitiren. Sona erdiren.): 76.
Mehdî Salih Mirzabeyoğlu: 1075= 76.
İNŞİKAK
Levha: 7 Mart 1995... Dünya... Etrafını çeviren bir şeyden bahsediliyor ve bunun İNŞİKAK Sûresi ile ilgisi... “Dünyanın 500 senedir beklediği” diye biriyle ilgili konuşuluyor; ve dünyanın etrafını çevirenin güneşle dünya arasında PERDE olduğu... Ben, dünya ve güneşi, fezada bir yerde gibi durarak seyrederken, bu konuşmaları duyuyorum!
*
İnşikak: İkiye ayrılma. Çatlama. Yarılma. (İnşikak Sûresi, “İnşakkat Sûresi” de denilir. Bir Hadîs’te şöyle buyurulmuştur: “Her kim KIYAMET gününü sanki gözüyle görüyormuş gibi bakmayı, yâni seyretmeyi arzu ederse, Küvviret, İnfitar ve İnşikak Sûreleri’ni okusun!”... İNŞİKAK-I KAMER: Resûlullah Efendimiz’in mucizesi olarak, müminlere kuvvet, kâfirlere delil olmak üzere, Ay’ın iki şakk edilmesi.): 552.
Mutabakat: Lafzın, mevzu olduğu mânânın tamamına delâleti: 552. İktinaf: Bir şeyin etrafını kuşatmak: 552.
Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu: 1552.
*
Haylulet: Araya girme. İki şeyin arasına girip PERDE olma: 484. Ebu Bekir Muhammed bin Ali: Muhyiddin-i Arabi: 485=1484. Kaptan Gusto Müslüman: 485= 1484.
Fercar: Pergel. (Kürtçe’de “sistem” demek.): 484.
Fec’et: Birdenbire: 484.
Destek: Küçük el: 484.
Hetf: Bir şeyi gizlice hatırlatmak. Seslenmek. Fısıldamak: 485= 1484.
*
İnşakkat: 753= 1752.
Keramet-i kevniye: 752.
Me’sure: Ecdattan rivayet edilen. Dilden dile anlatılarak gelmiş meşhur haberler: 752. Zeban: Dil, lûgat, lisân, lehçe: 753= 1752.
Hakan: Hükümdar: 752.
Maristan: Hastahâne: 752.



Baran Dergis 215. Sayı