LEVHA: 25 Ekim 1994… Yıldızlar müthiş iri ve parlak… Sonra AY’ı seyreder gibi, gökyüzünde dünyayı seyrediyorum; demek gökteyim… Dünya’nın etrafında AT NALI benzeri bir şey ve onun hakkında KIYAMET diye konuşmalar duyuyorum!
-
Almanca, HUFEISEN-Nal: 1216: RÜYÂ-Uykuda görülen suretler… RÛYA-Ot. (İbranice, Ot: Harfler… Kamer menzilleri): 217: RABITA-Rabteden, bağlayan, bitiştiren. Münasebet. Tertib, sıra, düzen, usûl… Süryanice, TLABSORO-Nal: 1705: HABNÂME-Rüyâ Kitabı… FİKİR KAHRAMANI: 706: AKTÖR… Farsça, MEHDÎ MİNA-Gökyüzü: 100: HENME-Gizli ses… MUGNİ-Zengin edici. “Allah’ın 99 güzel isminden biri”: 1100= 101: GUSTO-Hayat. Tad alma. Zevk. (Farsça, Mehdî Nekşi Musa-Musa Aleyhisselâm’ın doğduğu zaman içine konduğu sandık: 1065= 1066: Derviş Muhammed Semerkandi… Musa-“Mu-Sa; sudaki sandık”. Sandal. Müzler. Derin düşünce suretleri: 116: Yesen-Uyku ile uyanıklık arası)
-
Farsça, NÂL-Nâle, inilti, figan. (Firdevsi’den bir beyit: Hemi bed be zındanı derun heft saal / Hemi bud ba derdu ba rancu nal: “Yedi yıl devamlı zından içinde idi / Dert ve meşakkat ve figan ile hemdemdi!”… Birinci Mısraın Ebcedi: 1011: Tahabbut-Düşünmek. Aklı eksiltmek; hissîleşmek… İkinci Mısraın Ebcedi: 7626: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Toplam Ebced: 8637: Rehafeşan-Kurtarıcı… Havil-Hizmetkâr, hadim. “İslâm’ın emir subayı”: 8637: BD Kaftanı… Levha: Mayıs 2006… Birinin önünde “Münşeat-Ömür/Bayramlık” isimli kitab var, ona bakıyor. Sonra kitabı kapatıp, “Salih Mirzabeyoğlu’na Bolu Dağı Kaftanı giydirildi!” diyor —Neslihan Erdiş): 81: NAL-Cömert. Sahi. Merd. (Bolu deyince, hatırda Şeyh Hayreddin Tokadî Hazretleri… Levha: Eylül-Ekim 2002… Eşim ve arkadaşları, Eskişehir Cezaevi’nden Bolu F-Tipi’ne nakledilecekleri için çok üzüntülüyüm. Yayan olarak yürüyorum ve bir tepede ağaçlar arasında bir türbe görüyorum; oraya varınca dua ediyorum. O arada sanki kabirden, bir ses geliyor: “Buraya gelmeleri çok hayırlı olacak!” diyor. Sonradan Hayreddin Tokati Hazretleri’nin türbesini ziyaret ettiğimiz zaman, rüyâda gördüğüm yer ve Türbe’ye ne kadar benzediğine şaştım —Ayşe Albayrak… Hayreddin Tokati: 1822: El-Zaim Kusto Müslim-Arabça, “Kaptan Kusto Müslüman”… Naslıhan-Naslı Han: 1821: Rastegin-Hakiki, gerçek… Lâtince, Perductor-Rehber: 822: Iklat-Alçak sesle kulağa fısıldama. “Hatifi: Gaibten haber veren cinnî, seslenen, fısıldayan”; gizli, ruh, can… Bolu Dağı: 1059: Mehdî)
-
Boşnak dilinde, PETKOVİCA-Nal. (İslâm: 132: Münzel“e”-Yukarıdan aşağıya kısım kısım inmiş olan… Nalân-İnleyen, figan eden. “Dua”: 132: Kalb-kab… Naslıhan: 1131= 132: A’yan-Gözler. Bir yerin ileri gelenleri. Muayyen ve müşahhas şeyler. Kaimler. Altunlar… Sencide-Ölçülmüş, tartılmış, değerli. Tam yerinde söylenmiş söz: 132: Kail-Söyleyen. Rıza göstermiş… Levha: 1 Ocak 2004… Resûlullah Efendimiz’i, sadece gözlerini görüyorum. Bir sürü şey anlatıyor ve Kumandanımızı kasden, “Eğer bunları o işitseydi, çok sevinirdi; ama sen bunları unutacaksın!” diyor. Ben müthiş telâşlanıyorum ve hemen yanımdakilere unutmadan anlatmak için çırpınıyorum. Allah Resûlü’nün buyurduğu gibi, söylediklerini unuttum –İstihare Meryem Günaydın’ın… Medma-Göz. Gözyaşı: 154: Mehdi Muhammed… Ayn-Göz. Bir harf; Allah’ın Bâtın ismi, Tabiat mertebesi, Kamer menzillerinden “Itk-ı Süreyya-Süreyya gerdanlığı”na işaret eder: 130: Nigin-Hatem. Yüzük. Mühür… Çeşman-Gözler: 394: Mehdî Mirzabeyoğlu… Nisyan-Unutmak: 1171: Mehdî Salih İzzet Erdiş): 534: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü. “En küçük ebcedle”.
-
Arabça, HİDVE-At nalı: 1417: NECİB FAZIL KISAKÜREK… Süryanice, TLAFSORO-Nal: 783: KEŞTİBAN-Gemi Kaptanı… İFŞAAT-İfşâ etmeler, meydana çıkarmalar, duyurmalar: 783: TEŞCİ’-Şecaatlendirme, cesaret verme… ARABİSTAN. (Arab, Arabça’da “tabirci” demek… Tazi-Arablar: 418: Musa Mirzabeyoğlu… Necib Fazıl Kısakürek: 1417: Tahsis-Rağbet ettirmek. Meylettirmek… Tâbir: 612: Derviş Muhammed… Sitan-Yer. Mekân: 471: Sitan-Alan. Alıcı. “Ahz, çile, kabul etme”… Tâbir mevkii: Derviş Muhammed mevkii. “Odak”… Arabistan: Ar-Abisten… Ar: Namus. Haysiyet. Şîyb… Şiyb-“Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci”: 322: Mirzabeyoğlu… Abisten-Gizli, gizleme. Gebe. Dişilik. “Yevmiye: Hiçbir serrişte vermiyorsun hâlinden!”: 513: Tenasüb-Nisbet. Uyma. Uygunluk. Yakınlaşma. Tutma… Derviş Muhammed-332 mührü. “En küçük ebcedle”: 414: Derviş Muhammed-Mirzabeyoğlu): 1782: SOHARTO MALYO BOGO-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”. (Dolmabahçe Sarayı: 1412: Toğo-Yakut dilinde, “Niçin? Niye?”... Gaybet-Bir şeyin başka bir şey içinde gaib olması: 1412: Tabco-Süryanice, “Mühür. Pul”. Köprü; bulunan ve 2014 senesinin son gecesinde farkedilen mühür… Süryanice, Oto-İşaret. Sembol; zıddında kendi davasını ispatlayan, elini küfre değdirse Şeriat doğuran: 412: Caput-Lâtince, “Kafa”; İslâm tasavvufu ile BATI tefekkürü arasında kanatlarını açan BD-İBDA… Süryanice, Şafel-İndirmek. “Üstadım’ın Derviş Muhammed rüyâsını, davamızın gerçeklenmesi hâlinde mühürle sabitlemek”: 1411= 412: Salih Mirzabeyoğlu)
-
NA’L: 1150: NAZAR-Göz atmak. Gözdeğmesi. Mülâhaza, düşünmek, bakmak. Bir türlü bakmak. İltifat. İtibar. Yan bakış, kötü bakış. “Malik”. (Rü’yet-Görmek. Bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek. Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek. Araştırmak: 7616: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “En büyük ebcedle”… Meşru-Doğru. Hak. Şeriat’ın kabul ettiği yol: 616: Tedbir-Bir şeyi temin veya def edecek yol… Huy-Boş ve hâli olmak: 616: Meş’ur-Kendini bilen. Tanımak. Bir şeyi iyice idrak eden… Haydeb-Ulu ve yüce yol: 616: Mütevakkı-Bir şeyin vukuuna muntazır olan, kendine yararlandırıcı ve duada bulunan)… Sümerce, KAN-Büyük ve yeni kova. Tekne. (Nazar: Altun. Tazelik… Zı harfi, Allah’ın Aziz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’z Zabih’e işaret eder; Kurban, yakınlık. Kurban kesen. Nefsi feda’ya): 151: KAN-Sümer dilinde, “Endişe, kaygı, korku, üzüntü, felâket”; Keduret. (Sümer dilinde, Adarum-Endişe, kaygı, korku, üzüntü, felâket; keduret. “Veda Hutbesi’nde Allah Sevgilisi: Dünya’nın neş’esi gitti, kedureti kaldı!”: 252: Kumandan… Salih Mirzabeyoğlu: 1451: Tammat-Son, netice. Keskin çığlık. Kıyamet).
-
Arnavutça, PATKUA-At nalı: 1508: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü… Süryanice, MATQUNO-Temel: 508. SEVB-Kaftan… BEVS-Bahsetmek: 508: Haşr-Toplanmak, bir arada birikmek. Toplama, cem etme. Kıyamette mahşer yerinde toplanmak üzere insanların dirilmesi. Kıyamet.
-
Arabça, NA’LU’L FERES-At nalı: 561: MÜSMEKAT-Gökler. Semavat… İSTİTAF-Kaplama, istiva etme; “Allah, Kâinat’ı kuşatan su üzerine Arşı istiva etmiştir”: 1561: RAHMAN Sûresi’nde 30 kere tekrar eden Âyet-Meâli: “Şimdi Rabbinizin hangi lütuflarını inkâr edersiniz”… AŞKNÜMA-Aşkını bildiren. Aşkını gösteren: 561: MÜSTEBTİN-Bir şeyin ledünnüne, içyüzüne vakıf olan… VAHİD-İ KIYAS: 1561: MONO TAKSO-Süryanice, “Vasıta Sistem”; BD/İBDA. Nafile… İNTİFAL-Nafile namazı kılma. (Yevmiye: “Bizde, nafile deyince hemen boşuboşuna anlarlar; o değildir, fazladan yapılan iştir o!”… Fransızca, Priere-Namaz: 414: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü, en küçük ebcedle): 1561: TEYKAN-Çok sıçrayan kimse. (Teykın-Tam olarak ve yine bildirme: 570: Arş-Allah’ın kudret ve saltanatının tecelli yeri. En yüksek gök. Kürsî. Bağ çardağı. Gölgelik… Şi’r-Şiir. “Şiir idrakı”: 570: Tekammül-Bitlenme. Zenginleşme… Musattem-Mükemmel, olgun, tam. “Farsça, Maver: Nefyi hazır”: 570: Sistem)
-
Arabça, HİDVE EL-HASAN-At Nalı: 598: MÜSTASVİB-Doğru sayan, makbul gören… SERVİNİSAR-Başyazar: 598: MÜSTASVEB-Doğru sayılmış, makbul görülmüş.
-
Süryanice, SLOQO-Göğe Çıkmak: 113: MÜNZEVÎ. (Üstadım’ın, “İkimizin şiirleri” dediği Noktalamalardan: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevî balıklarız ayrı kavanozlarda!)… MÜCEMMİL-Güzelleştiren. (İmân ve İslâm Atlası’ndan: Umulur ki, 15. İslâm Asrı’nın yenileyicisi, İslâm’da estetik plânı başa alsın… Zira güzellik, hesab ve kitab sordurmadan yakalayıcı, zapt ve fethedicidir!): 1112= 113: SALİH İzzet Erdiş… Süryanice, MCİSUTO-Cin hastalığı. “Gizli hastalık”. (Süryanice, Kib Sahro-Ay hastalığı: 337: Şebike-Balık ağı. “Hüviyet”; Allah’ın varlık sıfatı. Asıl. Mahiyet. Birisinin kimliği, kim olduğu, kökü ve ne olduğu… Süryanice, Gufo-Balık Ağı: 1092: Muhammed-Allah Sevgilisi’nin tuğra ismi): 3525: ŞEHİT Taha Cizro + SEYYİD Fehîm Arvasî + SEYYİD Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + NECİB Fazıl Kısakürek + SALİH Mirzabeyoğlu.
 
MAVİ IŞIK
(MENAZİL-İ KAMER)
 
LEVHA: 1 Şubat 1985… FAİK Erdiş, yatakta elimi tutuyor… Bu ânda kalbim duruyor… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni düşünerek, hiç paniğe kapılmadan tevekkülle kendimi salıyorum… Şiddetle cezb ve bir ânda kayboluyorum… Bir ânda uyanmışım gibi GÖKTEYİM… Yol alırken AY ve YILDIZLAR… Dikkat edince, Ay’ı Güneş’e benzetiyorum… Gecede yıldızlar ve Ay renginde Güneş… İçime “Mavi Ay” doğuyor… Aklıma bir gece odamda RESİM yaparken çok tesirli bir ilhamla görünüşü geliyor ve içinde bulunduğum durumun onun gerçeklenmesi olduğunu düşünüp hayret ediyorum… Ve hatırıma Üstadım’ın “Her gece rüyâmı yazan sihirbaz / Tutuyor önümde bir mavi ışık!” mısraları geliyor… O ânda gerisin geri yatak odasının penceresindeyim ve çatının saçağından göğü görürken yataktayım… Uzaktan kumandalı oyuncak gibi, karyolanın ayak ucuna savruluyorum… Zeyn-âb beni teskin etmek istiyor ama, ben cezbenin kesilmemesi için bir davranışta bulunmuyorum… Yere yuvarlanıyorum… Dört ayak giderken cezbe kesiliyor… İki kişi kollarımdan tutup sanki beni götürecek… Yerde bir kedi var… Gitmemek için direniyorum… Önümde annem var… Görülmem gerektiği üzerine bir şey söyleyerek yürüyor!
-
Farsça, MEHDÎ MİNÂ-Gökyüzü: MELÎK-Hakim-i Mutlak. Hükümdar. (Allah’ın, “Her şeyin mâliki” mânâsında 99 güzel isminden biri)… MUGNÎ-Allah’ın “Zengin edici” mânâsında 99 güzel isminden biri: 100: PELAGUS-Lâtince, “Deniz”. (Hudare: Deniz. Derya. Dery; bilgi… Hudare: Yeşillik, nebat. “Berzah”… Hudara: Karanlık gece. Siyah bulut… “Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık” —Üstadım’ın “Kaldırımlar” isimli şiirinden bir mısra: 2858: Mhrruto-Süryanice, Hürriyet)… NÜMY-Pul. Köprü. “İcâd”: 100: SEMM-Delik. “Derinlik”… KELÎM-Kendisine hitab edilen. İkinci şahıs: 100: SAHB-Yakın dostlar. Sahibler.
-
Farsça, BAD-I TECELLİ-Tecelli Rüzgârı. Kader: 450: MAHTÂB-Farsça, “Ay aydınlığı”. (Mavi Işık: 468: Menazil-i Kamer… Aynı ebcedle, Hikmet)… ŞAHA nemâl honak tu her mâh mâh bâd / VE ikbal-ra bih biş tu sed râh râh bâd - Şahım! Atının nalı her ay, Ay olsun / Ve ikbal, türlü türlü sana teveccüh etsin! (Fars şâiri Hesan Gaznevî’den): 450: AHMED FARUKÎ-İmâm-ı Rabbanî. “Mehdi’yi Hamil On Süvari’nin ilki. İkinci Binin yenileyicisi”… Büyük ebcedle, ABDÜLHAKÎM-Arvasî Üçışık. “Mehdi’yi Hâmil On Süvari’nin Onuncusu. (Boşnak dilinde, Nebo-Gökyüzü: 59: Mehdî): 1450: SALİH Mirzabeyoğlu. (Aşku-Gökyüzü. Tavan, kat, tabaka: 327: Şebeke-Hüviyet Cüzdanı; kafa kâğıdı. Balık ağı. Ağ gibi yapılmış yollar, hatlar… Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram-Efendi Hazretleri’nin mühründeki yazı: 2777: Derviş Muhammed Semerkandi. “Büyük ebcedle”… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harfler”… Uhuz-Gözağrısı. “Üstadım”: 1302: Mirzabeyoğlu)
-
Farsça, KERZMAN-Gök. Arş. (Fars şâiri Fehrî’den bir Beyit: Tâ bûd dokân akîk ve beher mân / Tâ bûd Hurşîd ve ber Meh kerzmân: “Akîk ve yakut madende / Güneş ve Ay gökte oldukça”… Ta-Bud: Varlık büklümü… Ta: Misil. Kadar. Büklüm… Bud: Varlık… Bu’d: Uzaklık. Aralık. Bir cismin genişlik ve derinliği… İbranice’de, Pîr: Maden. Maden kuyusu… Tabut: Kâinat. Dil, gönül. Kâinat nizâmı. Ölünün konduğu sandık; zamanın maksatlılığı. Beden; Kâinat insanda toplu. Kalb; beden ve bâtına bakan. Kova. Berzah… Uzaklık ve yakınlık, “neye göre?” kıstasıyla İnsan’da; İnsan’ın en büyük Sırrı Allah ve Allah’ın en büyük sırrı İnsan, hakikatiyle İslâm’da. Tasavvufta, “Hurşid-Güneş”, Allah’a teşbih edilir ve onun karşısında “Mah-Ay” da Allah Sevgilisine. Herşeyin galibine tâbi olması ve onun rengine bürünmesi ölçüsüyle, “Mah”ın varlığı hafifletilerek “Meh” şeklinde ifâde edilmiştir; Meh, “Mah”ın hafifletilmişi, tahfif edilmesi… Birinci Mısraın Ebcedi: 1068: Muhyî-Maddî ve mânevî hayat veren, canlandıran, ihyâ eden. Dirilten… Yevmiye: “Diriliş’in aslı bizde, bizim kumaşımızda!”… Sin harfi, Allah’ın “Muhyî” ismi, Su mertebesi, Kamer menzillerinden “Naâim”e işaret eder; Nef-Can, bereketlere… Bekr: Genç deve. “Genç nefs”… Sin-İnsan: 1060: Büyük Doğu… Kerzman: Gök. Arş… Kerzman’ın “Re”si, “Ze”nin sükûnuna döndü; Ze’nin yazılışı, noktalı Re… Re harfi, Allah’ın “Musavvir-Suret veren” ismi, 5. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Gafr”a işaret eder; örten, silen, affeden’e… Arnavutça, “Gaffure-Yengeç”… Yengeç menzili; “Hemze-Elif’in tahfifi” harf, Allah’ın Mübdi’ ismi ile ilgilidir… Ze harfi, Allah’ın “Hayy-Hayat sahibi” ismi, Hava mertebesi ve Kamer menzillerinden “Hayy-Diri, canlı”ya işaret eder… Sudan, havaya dair, Levha: 17 Nisan 1983… (…) Gökyüzüne bakıyorum… Aman!.. Bir bulut ama, balık şeklinde; son derece güzel ve şeffaf kuyruk ve kanatları var… Dikkatimi teksif etmiş, hayran hayran seyrediyorum… Evet; balık… Yerinde sabit duruyor… Rüzgârda bir tül gibi hafif hafif oynattığı kanatları ve kuyruğu ne güzel!.. Zevk içindeyim, zevk içinde… Nun Sahro: Kamer Balığı… Balık Burcu: Unsuru su, tabiatı Soğuk-Nemli, türü Birleşik, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri “Ayaklar-Topraktan gıdalanan”, cinsiyet “Dişi-Kabul edici”, simya’da “Yansıtma-Aktif” safhası… İkinci Mısraın Ebcedi - “Güneş ve Ay gökte oldukça”: 903: Sabit-Duran, yerinde durup hareket etmeyen. Doğruluğu isbat edilmiş olan. “Nefyi hazır”… Cazz-Semiz, iri gövdeli adam. “Ebed”: 903: Tebaşür-Müjdelemek. Bir işe girişmek… Beyt’in Toplam Ebcedi: 2971: Azra-Medine-i Münevvere’nin bir ismi. Sevgili. Mahbube. Delinmemiş inci. Üzerinde yürünmemiş kum. “Ezel”… Zal harfi, Allah’ın Müzill ismi “Hayvanlar-Beden” mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’dü’l Suud’a işaret eder; Derece almaya. Mübarek yıldızlara. Mubarek’e… Şira-üş Şamî-“Kelb-i Ekber” denilen Burcun en parlak yıldızı: 1972: Tayoyo More Elfo Kusto-Süryanice, “Kaptan Kusto Müslüman”… Süryanice, Metcalyonuto-Sebeb olmak: 13.973: FELAK ve NAS Sûreleri’nin Ebced Toplamı): 1318: ŞEHÎD-“Şâhid’in mübalâğalısı”. Meşhude. Din uğruna can veren Müslüman. “O’ndan gizli yok” mânâsında, Allah’ın 99 güzel isminden biridir… MUSAYTIR-Galib. Bir şeyin üzerine kaim olup, görüp gözetir kişi. (Nefs tezkiyesinde, nefsin ruhî kanadının hakikatine yaklaştıkça istilâsına girdiği ruhun bütün nefsi kuşatıcılığı, bu mânâda anlaşılmak üzere “Öldüren ruh”; “Ölmeden önce ölmek” tâbirinin hakikati bu ve kalb ehlinde): 319: AZRAİL-Doğumdan başlayan ecel saatinin, Allah’ın emriyle can almaya memur melek’i.
-
 “Beni, vücudumda emreden olarak yaşarım!”; benin nefs olarak anlaşıldığı ve nefsin galibi ruha tâbiliğinde, hakikat olan bir dava… Allah’ın, Allah Sevgilisi başta, Peygamberler’den Velilere ve hisse kapanlara ihsan ettiği ve onların da hakikatini Yaradan’ında bulduğu için yine O’na tevdi ettiği, “Malik” hikmeti olarak anlaşılmak üzere, Fars şairi Dekikî’den bir kıta: Meh ve Hurşid bâ Bercis ve Behrâm / Zuhal Batir ve Zühre Kerzman / Heme hükmi be fermân tu rânend / Ke ized mertâradâde set fermân… Türçesi: Ay ve Güneş, Müşteri ve Mirruh / Zuhal, Utarid ve Zühre’den her biri Gökyüzü’nde / Senin fermanınla hüküm sürerler / Çünkü Cenab-ı Hakk onları senin emrine tâbi kılmıştır… MANZUR-U NAZAR-I PİRAN-I KİRAM: 1778: TASARRUF… DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ mührü: 1779: İZZET Mirzabeyoğlu… BİRİNCİ Mısraın Ebcedi: 1944: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. (Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)… İKİNCİ ve ÜÇÜNCÜ Mısraın Ebcedi: 7616: DERVİŞ MUHAMMED-332 mührü… DÖRDÜNCÜ Mısraın Ebcedi: 7736= 743: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü… “En büyük ebcedle”… KITA’nın Toplam Ebcedi: 5298: DERVİŞ MUHAMMED. “En büyük ebcedle”.
 
AZET
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 82. Kabı, AZET-Geyik Buzağısı: 477: İZZET-Bir kimse zelil iken –Zel harfi–, kavi ve kuvvet sahibi olmak. Değer. Kıymet. Kuvvet. Muteber ve muhterem olmak. Bulunmaz derecede az olan şey. “Müstesna”. (Bü’bü-İzzet. Gözbebeği. Hâkim. Seyyid. Kerem. Zeyrek akıllı. Her nesnenin aslı: 1013= 14: Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, Cayno D’cüzaylo-Ceylân gözlü. “İnsan, Allah katında bakan gözbebeği gibidir”: 138: Besmele… Süryanice, Tacit Haye-Biyoğrafi. Hayat hikâyesi: 138: Köklük Çiçek-Kıpçak dilinde, “Neseb, soy, sop”… Süryanice, Bosis-Temel: 2136= 138: Süleyman Mahzumoğulları-Süleyman bin Hâlid… “Mirzabeyoğulları’nın geldiği kol”… Yevmiye: “İstikbâl İslâmındır” isimli eserim için  —“Benim bir takdim yazım olacak, bütün hüviyetinle görüneceksin!”… Levha: 20 Şubat 1985… Tiyatro eseri gibi bir “Biyografi-Hayat Hikâyesi”… Üstadım’ın imiş ve Büyük Doğu yayınlarından yeni çıkmış… Üstadım, “Benim dostum 37 yaşında!” diyor… Doğum tarihi filân var… Necib Fazıl Kısakürek: 1417-1418: Musa Mirzabeyoğlu… Bin dokuzyüz elli-Doğum tarihim: 273: MAHŞABTO Gaboro-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… Süryanice, Yum Riş Şato-Yılbaşı. “2014’ün yılbaşı gecesinde farkettiğim Derviş Muhammed-332 mührü”: 273: Esoro-Süryanice, “Rabıta. Rabt”… Derviş Muhammed-332 mührü: 944: Derviş Muhammed Mirzabeyoğlu… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız Harflerle”… Tiyatro: 1037: Rüya’da bildirilen yaşım, 1943’te çıkan Büyük Doğu doğuşuyla doğuşuma denk geliyor; ve 1943’den 1980’e 37 geçen seneye… Şeriat: 1980: İstikbâl İslâmındır… Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu: 1980: Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın / Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın! —Üstadım’ın “İkimizin şiirleri dediklerinden!)


Baran Dergisi 526. Sayı