MATLA’ Beyit: Eskidikçe bâd-ı subh perîşansın ey gönül / Benzer esîr-i turra-i canânsın ey gönül — (Nedim)… “Esdikçe sabah rüzgârı perişansın ey gönül — Cânânın turrasına esîr olmuşa benzersin ey gönül!”… Turra: Mühür. Padişah damgası. Tab’ eden. Saç, kakül. Kenar, uç.

BAD-I Subh: 107: GAMUS-Şiddetli emir. Karnındaki yavrusu belli olmayan deve. “KÜN emrinde gizli VAV bulunduğunu hatırlayınız!” ( Romence, Camilá: Deve… İspanyolca, Cama: Yatak. Döşek. Kâide… Lâ: Tanımlamak için, dişi karakterli kelime. Onu, ona, sizi, size… İlâ: Netice çıkarmak. İlişki, bağ, uygunluk… Osmanlıca, Camil: Çobanla olan deve sürüsü… Camî: Cem edici, içine alan… Came: Elbise. Libas… Ca’ma: Yaşlı deve… Bedene: Kurbanlık deve. Dişi nefs. “Nefs dişi”… MİM harfi, Allah’ın “El-Cami” ismine ve “insanlar” mertebesine işaret eder! )… GAMUS: KAMUS… Allah’ın “Kün-Ol” emrinde gizli VAV, –Halkın dili Hakk’ın dilidir!–, Allah Sevgilisidir.

*

ESİR-İ Turra-i Cânân: 591: MÜFE’AT-Yılan suretinde alâmet. “Kakül”… LASANÎ-Tek, vahîd. İkinci olmayan: 591: MÜTENAZIR-Birbirin[in] karşısında olan. Simetrik… İSTİSLÂM-İslâm olmak. Tâbi olma. Yolun ortasından gitme: 591: FAİLİYYET-İşleyicilik. Müessir olmak. Fâile mensub ve müteallik olmak. (Allah’ın FAİL sıfatını hatırlayınız!)… Asla bağlılık ve onunla var olmak bakımından GÖLGE, bu mahiyetiyle asılda topluluğu yokluk –gizli– olandır da. Allah’ın Zâtı’nın, Sıfatları’nın, Fiilleri’nin GÖLGESİ insan; zât, sıfat ve fiilleriyle… Tasavvufta Güneş Allah’a ve Ay Allah Sevgilisi’ne teşbih olunur; bütün sema tabakaları ve topyekün varlıkların HÜKÜM merkezi olmak bakımından, teveccühleri ona… BAD-I Subh: 107: OK-Merkez… DOLUNAY: 107: AZHAR-En zâhir. En açık. En Belli. Bir ibarenin en açık ve kat’i olan mânâsı. ( Allah’ın Kitabı’nın en kat’i tefsiri Allah Resûlü’nden olduğuna göre, O’nun ruhaniyetine, Hadîs ve Sünnetleri’nin maddî ve ruhî mahiyetine uygun olmayan, –Sünnet ve Hadîsler’in lâfız ve ruhuna uygun olmadan–, hiçbir tefsir, kıyas ve hüküm çıkarma, geçerli olamaz. Çöpten mantıkla bu işe kalkışılması, herkesin mantığı kullanması kendine, hakikat bahsinde soylu bir derinliğe inemez; bu da apaçık bir dava! )… VİSAM-Damgalılar. Güzel yüzlü olanlar. ( Başta Allah Sevgilisi olmak üzere, her şeyi yerli yerince eden tabakalara mecaz! ): 107: MUHANNET-Mumyalanmış. (Mumyalama, bir yönüyle işi bitmiş müze eşyasının kuru kuru sergisi şeklinde bir cansızlık ifâdesi, diğer yönüyle bir mevzuun kendi sabitlerini tesbiti davasıdır. SİMYA’nın, maddenin temel unsurlarının sayısız çeşitliliği olarak birbirine dönüşümü hâlinde GAÎ illet ALTUN’a bağlı dönüşümlerinin safhaları, İmâm-ı Gazâlî Hazretleri’nin SAADET-İ Kimya tâbiri hatırda, biz “Mevera-üt Tabia”nın tabı’ olmakla ruhu bâtında bulunan SİMYA kıyas, bu “katılaştırma-mumyalama” safhasını öyle de anlayalım… Yevmiye: “Mumyalamaya karşıyım!”... Simya safhasında “katılaştırma-sabitleme”, “alıcı türde”, insan bedeninde “Ense ve Boğaz”a tesir eden ZÜHRE yıldızına, Burçlar’dan da BOĞA’ya denk gelir; unsuru Toprak olan… BOĞA Burcu’nun karşısında da KOVA Burcu var; unsuru hava, yıldızı ZUHAL, vücutta tesir yeri “Bacaklar ve Ayak bilekleri”, SİMYA safhasında “sabit-müessir”, ÇOĞALTMA olan… Rüyâda gelen mânâ: Muhib Efendi, Üstadım’a, “Nuru kalbinden kova ile çek!” diyor… Delv-Kova: 40: Veled-Çocuk )

*

HÜKÜM mevkiini AY’a nisbetle ESİR tabakasının karşısında HEBA mertebesi var… HA harfi, Allah’ın AHİR ismine ve “varlık alıcı şekil” HEBA mertebesine işaret ediyor. Heba, “ahir-istikbâl”; hem varlık alıcısı olmak bakımından önce ve yeni, hem istikbâl anlamıyla “genç-yeni”… TE harfi, Allah’ın “Sıkıcı, kısıcı” anlamında KÂBİD ismine ve “Esir-Sıkılmış, öz, asıl madde” anlamındaki mertebeye işaret ediyor… HEBAT: Güzellik. Bereket… HE-BE-TE… HE-Allah’ın “Elçi Gönderen” ismine ve “Küllî Tabiat” mertebesine işaret eder. BE-harfi ise, Allah’ın “Lâtif” ismine ve “Gizli varlıklar” mertebesine… TE harfi, malûm, “Esir” mertebesine

*

HACER: Taş. Kaya. İsmail Aleyhisselâm’ın annesinin ismi… HACEREYN: İki taş. Altun ve Gümüş… GÜNEŞ, Altun sembolü; AY, Gümüş sembolü… Tasavvufta Güneş Allah’a, Ay ise Allah Sevgilisi’ne teşbih olunur… HÜKÜM yeri olmak bakımından, bütün Semaların ve varlıkların teveccüh yeri AY’dır… Bütün Peygamberler için asıl olan hikmet: Allah’tan gelen hiçbir haber, onların nefsinde olanlardan başka bir şeyi haber vermedi. Hani, “bilinen ve bulunan aranır” sırrının aynı, Vahy ile gelenler, onların nefsinde bulunanlardan başka bir şey değildi. Her Peygamber dönemi, o devre mahsus AHLÂK’ı bildirendir… İspanyolca, Hacer: Yapıp etme. Gerçekleştirme. Uygulamak. Sanmak. Zannetmek. Uygun hâle getirmek. “Roman yazmak, yemek hazırlamak, arkadaş edinmek” gibi kullanılışları… Kâbe’de bulunan Cennet’ten gelme “Hacer-ül Esved” denilen taş misâli, HARFLER’de toplu mânâlar, –Hani Yunus Emre’nin mezar taşlarına Hece Taşı demesi!–, zâhir ve bâtın bütün nitelemelerini kendilerinde ihtiva ederler: İNSAN 28 harfte toplu ve her harfte her biri bulunmak üzere, tek tek marife olmuş fikirdirler… İspanyolca, Haya: Haber… Haya: Hicab, örtü… Haya: Yağmur. Rahmet. Taşş… İspanyolca, Haz: Hacer… İspanyolca, Haz: Deste. Tomar. Demet. Hüzme. Işık demeti. Küme… GUSTO: Hacer. Sembolik olarak ilk varlık ve ilk bilgi - Bütün deste, tomar ve kümelere menba’… İmân, zevken idrak; ve hayallerin duyulaşması, duyuların hayâlleşmesi hâlinde tezahür eden… ALLAH-FAAL/FAAL İNSAN… Hacer: Zan. Harf. Yapıp etme. Kabul edici nefs, bir yönüyle Allah’a, öbür yönüyle mahluka bakan… TASAVVUR: Maddesiz form… İspanyolca, Habl: Lisân, lehçe… Logos: Lisân. Kâinat nizâmı… İngilizce, Shadow: Gölge. Hayalet. Renk. Zerre. Nebze. Hüzün. Keder. Mavi. Karanlık. Ayrılmaz arkadaş. Koruma, himaye, gölgelik, Gök katları. İnce fark, nüans. Ruh. Stor. (Story: Engare. Zan. Tarih. Bitmemiş roman. Bitmemiş iş. Hacer.)… İspanyolca, Eter: Lokman ruhu. Esir. Hekimlikte kullanılır… LOKMAN Hikmetinde, Allah’ın kul kelâmını NASS etmesi var ki, neftsen haber veren NASS sırrında da hatırlanmalı… İspanyolca, He: Haber… HE harfi, Allah’ın “Elçi gönderen” mânâsındaki EL-BAİS ismine ve LEVH-İ MAHFUZ’a işaret eder, ebcedi: 705: RİSE-Miras yemek… ESİR mertebesi, her şeyin öz ve aslını barındıran; Allah’ın EL-KABİD, “sıkıcı, kısıcı” ismi ile ilgili… Asir: Öz su… ASRE: Ayak kayması. “Ezel”… ASİR: Bir efsaneyi –bilinmez zamanı– rivayet eden. Kadîm zaman. Evveli belli olmayan zaman… ESİR: İfraz olunmuş… SEMA tabakaları: Gölgelik. Esirî… İspanyolca, Matia: Gölge. Ton derecesi. Renk derecesi. Renk karışımı. Nüans. ( İnsani Hakikat’ın Gayb Perdeleri’nin renklerle belirtilmesini hatırlayınız! )… ASAR-I Ulviyye: Yıldızların tesiriyle meydana gelen gök hâdiseleri. Yıldızlar ve felekler ilmi… ASAR-I Mehdiyye: Cisimlerin kendi etrafında dönmeleri ile ilgili yatak, kendi etrafında dönmeleri ile ilgi hareket, faaliyet. Yerkürenin –Arzın– titreşimi. Bitkilerde gün’e yönelme ki, bunun en meşhur sembolü “Gündöndü” denen “Ayçiçeği” bitkisidir… Asar’ın, “izler, nişânlar, alâmetler, abideler, hikâyeler, an’aneler” anlamı, Asar-ı Mehdiyye’nin açılımında dikkate alınması gerekendir… İNSAN, Halife olmakla Allah’ın varisi, EZEL varlığına nisbetle de onun hâlihazır zamanını yaşarken varisidir… İRAS: Sabah. Miras vermek… NEDİM’in şiirinde geçen BAD-I Subh: Sabah yeli. “Miras verme yeli”… İras: Ağacın yapraklanması… İras: Titreme… Rasse: Avcıların gizlendiği yer. Hastalığın başkasına sirayeti… Risse: Miras yemek… EZEL’de, “zat sırrı neyse o” hâlinde BİR’dik; HAKİKAT-İ Ferdiyye, Allah’tan gelip VARİS Allah’a DÖNÜŞ’ün hakikati olarak, bunun isbatıdır… MEDAR: Sebeb. Vesile. Bir şeyin etrafında döneceği nokta. Gezegenler’in çizdikleri daire, felek, sema. (AY’ın keyfiyetini hatırlayınız!)… AY, Adem Aleyhisselâm’ın bulunduğu Birinci Sema tabakası; Allah’ın ER-RABB ismine de işaret eden YE harfi ile işaret edilir… MA’DEN: Herşeyin aslî mekânı, menba’ ve mehazı. Bir haslet ve hamiyet kaynağı. Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu yer. Kan. Madenler… VELİ: “Allah’ı bilmek, ancak zıtlar arasında birleştirmekle, O’nun üzerine yine O’nunla hükmetmekle mümkündür!”… Peygamberler’e, nefsinin hakikatinde olanı haber vereni bilmek, böyle; bunu söyleyen veli de, nefsinde olanın haberini keşif ve ilhâmla alan, Allah ve Resûlü’nün ölçülerinde nefsinde bulunanı gören… PARANTEZ: İmam-ı Azam Hazretleri, “Bir insan, hiç katılmamış olsa da, duyduğu sözlerin kalbinde tesiri olur!” buyuruyor. Hak veya bâtıl, her söz tesirini nefsimizde bulunan olarak icra eder de, “nefsimizde bulunan” meselesinin kısaca üzerinde durmak gerek. Bir söz, o insan hak veya bâtıl kutubta olsun, neticede onun hak veya bâtıl anlayışına hitab eder. Biz kendimizi örnek alalım: Duyduğumuz bâtıl kelâm, bizim hâlimizden birebir haber veriyor değildir. O, bizim ona karşı hissimizden doğan durum ve fikirdir ki, o söz bu doğana âlet olmuştur… ADEM Aleyhisselâm: Faal Allah’ın Faal Kulu, ilk yaratılan olarak cismanî heyetiyle insan O… Bütün insanlar, tek tek yaratılmıştır ama, O’nun yaradılışı babasız ve anasız olmak; Havva anamız da babasız ve anasız ama, O’ndan farklı olarak O’nun çamurundan, kaburgasından… Bütün insanlık, Cismanî heyet ayrılığı içinde, nefsin buna dair yönüyle Birdir; Nefs birliğinin, bedenlerde senlik benlik şeklinde görünmesi. Bu nefs de, temelde Allah Sevgilisi’nin Hakikat-i Ferdiyye –bütün şeraitleri toplayan nefsi Kur’an hususunu hatırla!–, neticede O’ndan… AKREB: En yakın. Ziyâde yakın… AKRABA: Yakınlar… Hadîs: “Bütün müminler kardeştir!”… Üstadım’dan Hadîs’i manzum ifade: “Ruhlar iki saf asker, kin ve aşkı bölüşür — Bir olanlar elele, zıd olanlar döğüşür!”… Akrabalığın iki türü… Bâtın Âlemi, Halk âlemi’nin varlığı hususunda zorunlu Âlem’dir; ve Halk âlemi bütün varlık ve oluşlarıyla, ona misâl… ATOMALTI parçacıklar dünyası ile ilgili ünlü bir fizikçi, kendisi ile mülakat yapan gazetecinin “her şey mümkün olabildiğine göre, demek ölen Büyükannesi ile de görüşebilir!” demesi üzerine, “o görüşmek istemeyebilir; çünkü akrabalık ilişkileri orada buradaki gibi olmayabilir!” demişti; zaman ve mekâna âit şeyler dönüşümlerinin o ihtimâller âlemi’nde her şekilde olabileceği veya bugünkü alışkanlık dünyası günlük hayatımıza göre olmayabileceği… KUVANTUM dünyası; Mevera-üt tab’, inceldikçe, kablî fikirlerini “mavera-üt tabia”dan alan… Mevera-üt Tabia’nın mutlak hakikati İslâm, tecellisi Berzah Âlemi… İlk dil ve ilk fikir, İlk İnsanla; ve ilk insan, İlk Peygamber… Onun devrinde kardeşlik, “kardeşlik hakikati” Berzâh’a nisbetle, imân dışında, kendisine cismani heyet olarak nasıl bir ilişki seçti… Meselâ kök birliğinin dallarda akrabalık meyvesi vermeyeceğini, diyelim elma ağacına tutturulmuş bir armut aşısı, göstermeye yeter… SON: Âlemde zâtıyla iyi kötü yoktur, değer ölçülerini getiren ve neyin ne, neyin nasıl olabileceğini bildiren, İslâm’dır. Adem Aleyhisselâm’dan beri!

*

MATLA’ Beyt’in Birinci Mısraı: 970: AHŞİCAN-Zıtlar. Dört unsur. “Toprak, su, ateş, hava”. ( Ahşa’: Vücuttaki bağırsak, ciğer gibi organlar. Mahaller, bölgeler, cihetler… UTARİD Feleği, “erkek-müessir” rolüyle Simya’nın “sabitleme” safhasını temsil ederken, “dişi-kabul edici, müteessir olan” rolüyle Simya’nın “damıtma” safhasını temsil eder. Unsuru “Hava-Sıcak nemli” İKİZLER Burcu ve Unsuru “Toprak-Kuru soğuk” BAŞAK Burcu Gezegeni… Burçlar, Sema tabaklarına hisselerini veren bir boşlukta –Atlas Tabakasında– mücerret sembollerdir… UTARİD, birinci durumda AY’ın üstünde, ikinci durumda GÜNEŞ’in altındadır. GÜNEŞ’in Burcu Aslan da, AY’ın Burcu Yengeç’in altında; AY’ın unsuru SU, GÜNEŞ’inki ATEŞ… Sırr: Şiddetli ateş ve şiddetli soğuk… Sıcak, sadece ateşle ilgili değil, sürtünmeden de doğar; cisimlerin sürtünmesi yanında, onların enerji alanlarının birbirine teması yerlerinde meydana gelen “sema-dönüş” dolayısıyle de… AHŞA: Çok korkunç… Maddenin gerçek kısmı heyûla’nın ismi, korkunçluk vasfının esrarengizlikten geldiğini ve aynı şey ESİR’in mevzu olarak her ele alınan yerden “elden kayışı” dolayısiyledir. Yâni, Üstadım’ın ifâdesiyle, ÖCÜ korkusu değil, Allah’ın azametini görmekten doğan korku! )… KENZ-Zorluk. Siddet. ( Kenz: Define, hazine… Kenz-i Mahfi: Gizli Hazine… Kenz-i Sûresi: Fatiha Sûresi. İki kere nazil oldu… Keniz: Esir kadın… Nedim’in kendisini esir-i turra-i cânâna benzetmesi, Şeyhi veya Allah Resûlü’nü nefsinin “kabul edici” vasfına uygun görmesindendir; O cânânların, onda, alıcı olarak tavsifi… Hani onları, onlarla tanıma meselesi; o tasvirin yürekte suretlenememesi, tasvirin suret bulmamışlığı, havada medhiyeden başka bir mânâ ifade etmez. CANAN’a, O’nu O’nunla tanıyıcı yaklaştın mı, bu O’nun Allah idrakini de idrak olur… NECİB Fazıl - “Büyük Doğu”da, ne ile neyi seyrettiğim? ): 970: HUŞŞA’-Huşu içinde olanlar. Sevdiğinden korkanlar… ZALİL-Gölgeli. “Gölgesi olan”. Ezel gölgesi: 970: Teşerru’-Şeriate uygun davranma. (Vefalı olma, ahde vefa)… TEMESSÜL-Benzeşmek. Cisimlenmek. Bir şekil ve surete girme: 970: MEHDİ Salih İzzet Mirzabeyoğlu.

*

MATLA’ Beyt’in İkinci Mısraı: 1027= 28: EBU Eyyub-Deve. Cemel… KAZ-Makas. “Furkan”: 28: DEHDEHÎ-Hâlis Altun. “Güneş. Aslan Burcu Yıldızı. Unsuru Ateş”. ( Ateş-beste: Soğuk ateş. Hâlis kırmızı altun. Asced, dehdehî… Ataş: Susama. Susuzluk. Gayn… Gayn harfinin ebcedi 1000’dir ve bu sayı da Elf: Allah’ın EZ-Zâhir ismine ve Küllî Cisim mertebesine işaret eder! )… AJİR-Kıvılcım, şerâre: 28: VAHİD-Allah Sevgilisi’nin bir ismi. (Allah’ın topyekün varlığı var eden kıvılcımı O; bütün âlemler O’ndan!)… HİYAT-Bir şeyin etrafını çevirme. Küna. Kuşatan: 28: HIYAT-Perdeler. Manialar… ZAK-Pak, arı, temiz. Tahir. “Hafi. Altıncı Sema”: 28: EKHEB-Gök renkli, mavi renkli. “Hudare, deniz. Hudaret, yeşillik. Yedinci Sema. Gayb’ın Gaybı Allah Sevgilisi’nin”. (Arvasî: 308: Ezrak-Mavi, su.)

*

MATLA’ Beyt’in Toplam Ebcedi: 1997: Zİ-N Nur-Nurlu, ışıklı. Parlak. Bahtiyar… MEZREVAN-Dizin aşağısındaki etli kısımlar. ( Kova Burcu: Unsuru Hava. Tabiatı sıcak-nemli. Türü sabit. Gezegeni ZUHAL. Cinsiyeti erkek. Vücutta tesir yeri dizin aşağısı ve ayak bilekleri. Simya safhasında Çoğaltma! ): 997: HAFÎZ-Esirgeyen. Muhafaza eden. Muhafız… YÜRÜYEN Büyük Doğu İBDA?

AYİNE’DE LÛGAZ

MATLA’ Beyit: SÎM çep-rast’lar ol sine-i pür nûr üzre / Bir LÛGAZ bağlanmış âyine-i billûr üzre — (Nedim)… “Gümüş sol-sağlar ol sine-i pür nûr üzre — Bir bilmece bağlanmış billûr ayna üzre!”… SÎM; Güneş rastlar o sine-i pür nur üzre!

*

SİM: Gümüş. Gümüş para. Gümüş gerdanlık… Mesiha: İyi gümüş. Yeni yay… Saliha: Salih kimse. İyi gümüş parçası… Savlec: Gümüş. İyi ve güzel koku… SİMA: Çehre. Yüz. Tarih… SİMA’: İşitmek. Duymak… SEMA: Gök tabakaları, felekler. Dönenler.

*

ŞEFE: Dudak… Allah “Kün-Ol” der ve “Olur”; Kün’de gizli VAV Allah Sevgilisi ve “Olur”da bütün hakikatiyle O… Üst ve alt dudak; istersen Güneş ve Ay de… ŞEF’: Çift. Bayram’ın tekrar tekrar gelmesinden dolayı, İD, şefe’dir… ŞEFE-AT: Affa vesile olan. Ahirette Allah’ın izniyle Allah Sevgilisi başta, büyüklerin vesile olacağı… Şefaat: 851: Ruhama’-Mermer. ( Abdülhakîm Koltuğu’nu hatırlayınız. HAKÎM Kürsüsü’nün, bu yüzüyle Allah’a, o yüzüyle Kula bakan mânâsını; ARŞ tabakasının altındadır… İspanyolca, Plata: Gümüş… Plato: Kab. Tabak. Rızk, gıda. Kefe. “Kef-e”. Terazi kefesi. “Hüküm yeri”… Hakîm: Herşeyi yerli yerince eden )… ŞEFE: Uc. Kenar. “Kuşatan”… ŞİFA: Hastanın şifa kazanması… İspanyolca, HUY: Ay… AYN harfi, Allah’ın El-Bâtın ismine ve “Külli Tabiat” mertebesine işaret eder.

*

SİNE-İ Pür Nur: 584: MÜTEKADDİME-Takdim edilen. Sunulan… AYİNE-İ Billur: 315: KURUT-Küpeler. ( Kurta-Küpe: 309: Haş-Kalb… Hurufiye-İrfan. Kültür. Harfler ilmi: 309= 1308: Arvasî )… LÜGAZ-Bilmece: 1037: EZEL-Evveli bilinmeyen zaman… BENİM İÇİN: Billûr aynada TAKDİM edilen ezel bilmecem. “Ben Kimim?”

*

ÇEP-Sol. Yeser. Gençlik. Kolaylık. Bolluk. ( İspanyolca, Sol: Güneş. Gün. Yevm… Ayna’da, sağ tarafın sol gibi, sol tarafın sağ gibi zannedilişini hatırla; bir karşı karşıya duruş! ): 6: VAV harfinin ebcedi. “Gönül”. Kabul edici.)… RAST-Sağ. Doğru. Mustakim. Haklı. Uygun. Yümünlü, uğurlu: 661: HİLÂL-Yeni ay. Her ayın ilk üç gecesinde ve 26-27. gecelerdeki Ay’a, Hilâl denir. Sâfi ve hâlis. Sadakatle dostluk etmek. İki şey arasına sokulmuş olan. Ara, Aralık. Berzah. Zaman ve vakit. Buluttan yağmurun çıktığı yer. Bir kelimenin aslını ve türeyenlerini gösteren tertib… KERAMET: 661: İNTİHAR-(İdam-ı Nefs)… ÇEP Ü RAST: 673: BERÂAT-Haşmet, metanet. İlim ve şecaatle, güzel vasıflarda emsalinden üstünlük. Hüsn ve cemâlde tam olmak, emsâlinden üstün olmak… RÜYA Tâbir Etmek: 673: TECRİS-Sağlam fikirli etmek.

*

SİMYA safhasında AY, “çözme, bulma”; AY’ın “kabul edici” Sine ve Batn’a-Göğüs ve karın” bölgesine tesiri ile “çözme ve bulma”nın, nefsin beden cihetinden müteessirliği… Burada dikkat edilmesi gereken husus, SİMYA’nın bir fikir ameliyesi olduğudur. Çözme ve bulma safhasının AY’a teşmili, AY’ın mistiğinde bunu ihtiva etmesinden; Güneş’in mistiğinde de “sindirme - varislik”, vücutta tesir yeri “kalb ve sırt - esir ve heba” mertebesi… AY merkezli olarak, GÜNEŞ’in karşısında KÜRSÎ mertebesi var; Her şeyi yerli yerince eden HAKÎM… “Herşeyi mücerret oluş cevherine göre ele alan” demek olan MİSTİK nitelemesi, Mavera-üt tab’ı, –olması gerektiği gibi!–, Mavera-üt tabia’da ölçüye vurmak üzere… Bu inceliği bugünkü pratik hayat anlayışı içinde ihya ayrı dava, tarihin seyrinde “şifacılık” işinde görüyoruz. (AY’ın, gümüş sembolü, Gümüş’ün AY sembolü olduğu hatırda!): “Gümüş rengi de, tıpkı beyaz gibi, birlikte kullanıldığı bütün renk tonlarını çoğaltır. Bir hastalığın madde ötesi sebebini yoğunlaşma yoluyla ortaya çıkarmak isteyen kişilerin GÜMÜŞ renginin enerjisinden faydalanmaları doğru olur. İbda ve hayâl gücünü geliştirmesi ise, bu rengin başka bir özelliğidir. Gümüş rengi, taşıdığı özellikler sebebiyle insandaki sezgi gücünün müessir bir şekilde ortaya çıkmasını sağlar!.. İsmimle müsemma durumum, Yevmiye ile sabit: “Öyle başlamışsın, öyle devam ettirmen uygun olur; sonra hayatını da öyle yazarlar!”.



Baran Dergisi 320. Sayı