İncirlik Üssü’nün, bilhassa 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra miadı çoktan dolmuştu. Askerî operasyonların ana karargâhı olarak kullanıldığı ayan beyan ortaya çıkmıştı. Şimdiye kadar çoktan kapatılmalıydı! 15 Temmuz ihtilâl teşebbüsünü İncirlik’ten yönettiklerini bilmeyen var mı?

Yok! Ama, adı-sanı batasıca şu dengeler fenomeni yok mu? İşte o şey, her neyse? Bizim elimizi kolumuzu bağlıyor! (Öyle mi?)

O dengeler, ölmüş gitmiş bir adamın putu ile sabit kılınmış.

Eksen tartışmalarının odağında bu adamın kaidesi var!

Amerika 80 milyonluk Türkiye’nin gözünün içine baka baka, PKK/PYD uzantılarını besliyor. Her türlü lojistik desteği veriyor. Para, silah, eğitim, taktik, strateji… En deneyimli generalleri, ajanları ve ordusunun bir kısım unsurlarıyla yıllardır orada.

Amerikan mihmandarları köşe bucak her yerde fink atıyor.

Türkiye bu durumu bile bile, “stratejik müttefik” ayaklarına yatıyor! Ne de olsa “NATO”da beraberiz, Türkiye’nin sınırları NATO kapsama alanında…

Amerika, Fetullah iblisini koynunda besleme hassasiyetine özel önem veriyor. Fettoş da bu hâlinden gayet memnun ki, kendine gelip, “Ne oluyor lan? Ben dediğiniz gibi birisi değilim! Muhabbet fedailerinin başıyım. Samimiyetimi ispat için kendimi fedaya hazırım!” diyemiyor, kalkma gereğini bile duymuyor. İhanetini tescilliyor. Adamın Amerika’nın kendine çizdiği huduttan öte ufku yok!

Fırat’ın doğusunda Amerikan bayrağı sallayanlarla onların borusunu öttürerek bir kimlik kazanacağını zanneden Fettoş arasındaki bağ da böyle bir şey!

Aradaki bağ USA’dır!

Şimdi Amerika, “Karışmayız, askerlerimizi çekeceğiz!” açıklamaları yapıyor. Bir yandan da “Ekonomik yaptırımlarla Türkiye’nin canına ot tıkayacağız!” sopası sallamayı da ihmal etmiyor. Verdiği silahlar, beslediği unsurların elinde. Tuz değil yemeğe karışsın, buz değil eriyip gitsin. Bir şekilde kullanacaklar. Türk ordusunun karşısına diktikleri gücün keyfiyetini bildikleri için onları yalnız bırakıyormuş gibi yapacaklar. Sonuçta hepsi geberip gitse bile, bu işte Amerika’nın bir kaybı yoktur. Bu sefer ölenlerin yakınları ister istemez bir başka cephede Amerikan çıkarlarının askeri olmak için sıraya dizilecektir.

Onların asıl silahları başka! Ektikleri tohumun meyvesini topluyorlar, toplayacaklar. Kendi özüne yabancılaştırılmış yerli (!) insan tiplerinin ülkesine ve milletine nasıl ihanet ettiğine hep tanık olduk, yine tanık olacağız.

Dün, “Türk Ordusu Afrin’e giremez!” diyenler, bugün “Fırat’ın doğusunda ne işimiz var?” diyecek.

Zat-ı şahanelerinin, “Geldikleri gibi gidecekler!” sözü meşhur ya… Adam bilmiş hakikaten. Geldikleri gibi gittiler! Törenler/mörenler, nutuk/mutuk faslının ardından güle oynaya, şen şakrak gittiler. Sonradan anladık ki, giderken çıkardıkları çizmeyi giyenler, onların gidişinin sebebiymişler. Ne yapsalar hep onlar için var olan bir güruhu peydahlayıp gitmişler!

Şimdi de gitmeyecekler. Sadece öyle yapıyormuş gibi davranacaklar. Dışarıda değil, içerideler.

Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun muhatabı, öncelikle Türkiye içerisinde Amerikan çıkarlarına ayarlı faaliyet gösteren odaklardır. Bunlarla mücadele esas alınmadan hiçbir savaş kazanılamaz. Onları bu topraklardan söküp atmak için bütün unsurları birbirine uyumlu bir dünya görüşünü devlet bazında hâkim kılmak gerek.

İncirlik üssü ve diğerleri orada yerli yerinde dururken, “İktidar değişirse her şey eski yörüngesinde devam eder.” modundalar.  PKK’ya verdikleri destek sadece bunun için! PYD bu emelin paravanıdır! İsrail’e kalkan olacak her hareket onların ilgi alanına girer.

“Bugün emperyalist güçler ülkeleri işgal ederek o ülkenin insanıyla karşı karşıya gelmek yerine, soysuzlaşmış bir kesime güç vererek yönetim ve sömürüsünü bunlar eliyle gerçekleştirme metodunu yürütmektedir.” (1)

1-Salih Mirzabeyoğlu, Gölge Dergisi, Şubat 1976, Sayı: 4, Sayfa: 4

Baran Dergisi 665. Sayı