Yıllar yılı İbda mensupları olarak "Hoca efendiye nasıl çatarsınız? İran’a karşı nasıl böyle mezhepçi bir bakış ortaya koyarsınız? Şii -Sünni ayrımına ne gerek var?" diyen Müslüman kardeşlerimizin suçlamalarına tanık olduk. Bu Müslüman kardeşlerimiz Hoca efendiyle ilgili ne methiyeler düzerlerdi bizi marjinal ,garip yaratıklar, kafayı yemiş tipler olarak görürlerdi.İran şöyledir, İran böyledir derken ne dar kafalı insanlar olarak mimlerlerdi. Şimdi Tayyip Erdoğan safında yer alıp Hoca efendiye çatan medya organları "Hoca efendiye çatmışsınız" diye dergilerimizin reklamını bile yapmazlardı.Ve gün oldu bir çoğu cemaat neymiş, neler yapıyormuş diye Hoca efendi karşıtı ,Suriye meselesi yüzünden İran’ı kardeş gören nice tipler İran düşmanı kesildi. Birkaç samimi insan dışında kimse "yine sizin dediğiniz çıktı, insanlar sizin çizginize 20 yıl sonra geldi" diyerek bizi takdir bile etmedi. Ne diyelim Allah ecrimizi verir. Gözümüz, gönlümüz onun rızası noktasında. Gelelim asıl mevzuumuz Irak olaylarına…Herkes Sünni Arapların ayaklanıp kendilerine ait bölgeleri geri almalarının telaşı içinde. Sanki burada bir düzen vardı meşru bir devletin hükmü sürüyordu. On yıllarca şeytan dedikleri Amerika’yla düşüp kalkan Ehl-i Sünneti öldürmeyi, onların evlerine barklarına yerleşmeyi dini vazife addeden Şiilerin zulmü vardı. Bu zulme karşı bir çok şeyi içlerine gömen, anı kollayarak gizliden büyük savaşa hazırlık yapan mazlum Sünni bir halk vardı.O an geldi, yani Amerika denen Yahudi bineği devlet Irak’ı terk edince sessiz sedasız hareket eden Sünni Araplar hak düşmanlarına karşı taarruza geçerek kendilerine ait bölgeleri bir anda aldılar. Hadise bu kadar basit. İlerde neler olur tam olarak bilemeyiz. Ne mutlu ki, Şii hilali büyük bir yara aldı. Bazıları "mezhep savaşı olmasın; ne Şii’yiz ne Sünni, Müslümanız Müslüman" diye barışçı ayağına yatıyorlar. 


ABDÜLKADİR GEYLANİ'YE GÖRE ŞİA

Şiilerin değişik isimleri olup kısaca şunları saymak mümkündür: Şia, Galiye, Tayyare… Bunlara Şia adının verilmesinin sebebi şudur: Hazreti Ali’ye taraftar olup sevmeleri ve onu sair sahabeden daha faziletli saymalarıdır. Bunlar için Rafıza adı dahi verilmiştir ki, sebebi şudur: Sahabenin pek çoğunu kabul etmezler; Hazreti Ebubekir’in ve Hazreti Ömer’in r.a imametini dahi doğru saymazlar.

Denilmiştir ki Şii, Hazreti Osman’ı Hazreti Ali’den daha faziletli saymayandır. Rafiziler ise Hazreti Ali’yi Hazreti Osman’dan daha faziletli kabul edenlerdir. Bunların Galiye adı ile anılan takımlarına gelince… Hazreti Ali r.a lehinde aşırı derecede galeyana gelmeleridir. Hatta onun için rübubiyet ve nübüvvet iddiasında dahi bulunurlar. Şia taifesi için kitap yazanlar şunlardır: Hişam b. Hekam, Ali b.Mansur, Ebül-Ahvas, Hüseyin b.Said, Fazl b. Şazan, Ebu İsa Verrak, İbn-i Ravendi, Münbici…Şiiler en çok Kum kentinde bulunurlar.Kaşan’da, Bilad-i İdris ve Kufe’de dahi bulunurlar.


RAFIZA TAYFASI

Bunlar şu üç sınıftan ibarettir: Galiye, Zeydiye, Rafıza…Önce Galiye’den anlatalım: Bunlar on fırkaya ayrılmış olup şunlardır… Zeydiye’yi de anlatalım: Bunlar altı bölüme ayrılmışlardır… Bunların altıncı tayfası Yakubiye ricatı kabul etmez, amma, Hazreti Ebubekir’i de Hazreti Ömer’i kabul etmezler. Onlardan teberri ederler. Rafızıye adı ile bilinen sınıf ise kendi aralarında on dörde bölünmüşlerdir. Sırası ile şunlardır… Bu fırkanın tek ittifakları ve diğerlerinden ayrılmaları imamet meselesidir. Amma akıl yolu ile, halbuki imamet, bazı esaslara dayanır; sadece akla değil. Bunlara göre: İmamlar, günahlardan yana temiz olmalı;hatadan, yanılmadan, yanlış iş yapmadan arınmış bulunmalıdır.Üstte anlatılan mana icabı olarak, daha faziletlinin imamete geçmesini ve seçimle gelmesini kabul etmezler. Bu taife Hazret-i Ali’yi bütün sahabeden daha faziletli görmektedirler. Resûlullah S.A efendimizden sonra da, Hazret-i Ali’nin imametine kanidirler.

Hazreti Ebubekir’e ve Ömer’e hatta bunlardan başka sahabeye dahi buğz ederler. Allah onlardan razı olsun. Ancak bunlardan bir grup müstesna. Bu da Zeydiye’de anlatılmıştır. Bunlar, üstte anlatılan ittifaktan ayrılıp şu hükme varmışlardır. ALTI KİMSE HARİÇ OLMAK ÜZERE HAZRET-İ ALİ’NİN İMAMETİNİ KABUL ETMEDİKLERİ İÇİN, O ZAMANKİ TÜM ÜMMET MÜRTED OLDU. O ALTI KİŞİ ŞUNLARDIR: ALİ, AMMAR, MİKDAD, ESVED, SELMANI FARISİ, bunlardan başka iki kişi daha var. Bunlar aşağıda anlatılan hususlara da kaildirler. Derler ki bir şey meydana gelip de olmadan evvel Allah o şeyin ne olduğunu bilemez. Ölüler, hesap verme günü gelip çatmadan evvel, dünyaya dönerler. Ancak Galiye sınıfı hariç. Zira bunların kanaatine göre: Ne haşr vardır ne de hesap vermek.Yine bunlar derler ki: İmam olan her şeyi bilir; ister din işi olsun; isterse dünya işi. Peygamberlerde nasıl mucize meydana geldiyse; imamların elinden dahi öyle mucize meydana gelir. Yine bunlardan çoğu der ki: Hazret-i Ali r.a ile savaşa giren Aziz Celil Allah’a karşı küfür işlemiş olur.


GALİYE

Bunların iddiasına göre, Hazret-i Ali r.a peygamberlerin en faziletlisidir. Hazret-i Ali diğer sahabe gibi toprağa gömülü değildir. O bulutların arasında Yüce Allah’ın düşmanları ile savaş etmektedir. Son  zamanda dahi  Hazret Ali r.a yere inecek; kendisine buğz edip düşman olanları öldürecek.Yine derler ki, Hazret-i Ali ve diğer imamlar ölmemişlerdir. Kıyamete kadar baki kalacaklardır. Kendilerine ölüm gelmez. Şunu da iddiaları arasına katmışlardır: Hazret-i Ali r.a peygamberdir. Ancak, Cebrail vahyi getirirken yanılmıştır. Hazret-i Ali ilahtır. ALLAH’IN  MELEKLERİN, SAİR HALKIN LANETİ KIYAMET GÜNÜNE KADAR BUNLARIN ÜZERİNE OLSUN… ALLAH ONLARIN İZLERİNİ KAZISIN; DALLARINI DEVİRSİN YERYÜZÜNDE YERLEŞEMEZ OLSUNLAR.Çünkü bunlar, galeyanlarında ifrata varmışlardır; imandan ayrılıp İslâm’ı terk ederek küfre girmişlerdir. Allah’a, Resulüne, inen Kur’an’a küfür etmişlerdir.O gibi sözleri edenlerden Allah’a sığınırız.


TAYYARİYE

Galiye zümresinden ayrılan bir fırkadır. Bu fırka Abdullah b. Cafer Tayyar’a bağlıdır. Bunlar tenasühe kaildirler. Yani bir insan ruhunun öldükten sonra diğer bir insana geçmesine. Adem Allah’ın ruhudur. Allah’tan kendisine geçti. Bunların tenasuh hakkında derin düşüncelileri derler ki: Bu dünyaya gelen ruh, dünyadan ölümle çıktıktan sonra önce bir deveye gelir. Bundan sonra vücudu daha küçük olana geçer. Küçüle küçüle insan pisliğinin kurduna kadar iner…Ve bu: Tenasuh şeklinin almasının sonuncusudur. Bunlardan bazıları da şöyle demişlerdir: Asilerin ruhları, demir, çamur, çanak çömlek suretinde gelir. Böylece onlar azap görürler. Yani ateşte pişirilirler. Kimi dövülür, kimi eritilir, kimi de haddeden çekilir. Hasılı herkes kendi cürmüne göre azap çeker.

Mugayyire ise kendisi peygamberlik iddia etmiştir. Sanmıştır ki Allah insan suretinde bir nurdur. Ölülerin dirildiğini ve daha başka şeyler de iddia etmişlerdir.

Mansuriye… Bunlar Ebu Mansur’a mensub olan kimselerdir. Kendisi semaya çıkmış ve Rabbi dahi onun başını okşamıştır. İsa Allah’ın ilk yarattığıdır. Sonra, Hazret-i Ali’yi yaratmıştır. Allah’ın peygamberlerinin dahi, ardı kesilmeden gelirler. Cennet ve cehennem dahi yoktur. Yine bunlar şu kanaattedirler ki: Kendilerine ters düşen zümreden kırk kişi öldürecek bir kimse cennete girer. İnsanların mallarını alıp yemek helaldir. Cebrail peygamberliği verirken yanıldı. Hele bu son sözleri öyle bir küfürdür ki: Hiçbir şüphe şaibesi yoktur.

Hattabiye ise… Ebu Hattab’a bağlanmıştır. Bunlar şu kanaattedirler: İmamlar emin peygamberdirler. Her peygamberi vardır. Muhammed konuşan peygamber olup Ali dahi susan peygamberdir

Muammeriye dahi üsttekiler gibi söyler. Yalnız Hattabiye’den ziyade tarafları namazı terk etmeleridir.

Beziiye ise…Beziin mensuplarıdır. Kanaatleri odur ki: Cafer Allah’tır. Allah görülmez; ama o surette gelmiştir, yani Cafer’in suretinde gelmiştir. Bunlara yazıklar olsun. Yine bunlar sanmışlardır ki: Kendilerine vahiy gelir; kendileri göklere kadar yükselirler. YAZIKLAR OLSUN BUNLARA… BU NE AZGINLIK, BU NE YALAN, BU NE BOŞBOĞAZLIK. BUNLAR GÖKLERE DEĞİL ESFEL’İ SAFİLİNE GİDECEKLERDİR. HATTA CEHENNEMİN DAHA DA DERİNİNE… SEBEBİ DE: BU KÖTÜ SÖZLERDİR.


Bu Rafiziler tayfasının gittiği yol bir manada, Yahudilerin gittikleri yollara benzetildi. Şaabi demiştir ki: Rafizilerin sevgisi, Yahudilerin sevgisine benzer. Şöyle ki: Yahudiler şöyle derler: İmamet, Davutoğullarından ancak bir kimseye düşer… Rafiziler dahi şöyle derler: İmamet ancak, ancak, Ali b. Ebi Talib soyundan birine layıktır.

Yahudiler derler ki: Bir sebebe bağlı olarak, İsa Mesih gökten inip gelmedikçe;Allah yolunda cihad etmek yoktur.Yahudiler akşam namazını, gün kararıp da yıldızlar görününceye kadar ertelerler.Yahudiler namaz kılarken kıbleden biraz kayarlar. Rafıziler de biraz kayarlar. Yahudiler namazda tenevvür ederler; aynı şekilde Rafiziler de yaparlar. Yahudiler, namazda elbiseleri salarlar; Rafiziler de öyle yaparlar. Yahudiler Müslüman kanını akıtmayı helal sayarlar. Keza Rafiziler de Müslüman kanını akıtmayı helal sayarlar.Yahudiler kadının iddet işini bir şey olarak görmezler (Yani kocasından boşandıktan sonra, tekrar evlenmesi için belli gün beklemek bilmezler.) Rafiziler de böyledir. Yahudilere göre Talak-ı selase bir şey değildir. Bu durum Rafiziler için de böyledir. Yahudiler Tevrat’ı tahrif edip değiştirmişlerdir. Keza Rafiziler de Kur’an için aynı görüşü taşırlar. Bunun için demişlerdir ki: Kur’an değiştirildi. Nazmı tertibi bozuldu. Geldiği gibi kalmadı. Resûlullah'tan (SAV) geldiği gibi okunmuyor. Onda artırma ve eksiltme yapıldı. Yahudiler, Cebrail aleyhisselama kızarlar ve derler ki: Melekler arasında o bize düşmandır. Rafizi tayfasında bir zümre de aynı görüştedir. Derler ki: Cebrail vahyi getirirken yanıldı; Muhammed’e yanlışlıkla götürdü. Halbuki onu Ali’ye götürecekti. Hele yalanlarına bir bak!.. Onlara yazıklar olsun… Taa, kıyamete kadar..


Baran Dergisi 389. Sayı