Güvelik Uzmanı Abdullah Ağar, Münbiç, “güvenli bölge”, Fırat’ın doğusu ve Rus dışişlerinin İdlib hakkındaki son açıklamalarıyla ilgili olarak Baran’ın sorularını cevaplandırdı. Türkiye’nin hazırlık içinde olduğu Münbiç harekâtına karşı ABD’nin sürekli oyalama peşinde olduğunu söyleyen Ağar, şu değerlendirmeyi yaptı; 

“ABD, Suriye’den çekilme ve Güvenli Bölge kartlarıyla, başta Türkiye olmak üzere, oyuna dâhil olanları oyaladı. Ortaklıklarını ve alt oyuncularını test etti. Avrupalı oyuncuların bölgede kalma konusundaki kararsızlığını ortadan kaldırdı. Avrupalılar ‘Sen kaçacaksan, biz de kaçacağız’ diyorlardı. Kendi maliyetlerini azaltırken Avrupalıların kaçmasına da engel oldu. 400 ABD+1000 Avrupalı asker iyi formül. Güvenli bölge çıkışı ve bu çıkışın neden olduğu, cazibe ve menfaat heveslerini kullanmaya başladı. Güvenli bölgenin inşâına dair sorumluluğunu kendisiyle beraber hareket eden ülkelere ve yerel oyunculara yükledi. Bir diğer tarafıyla da Arap ülkelerinden bu projeyle ilgili finansman desteği peşine düştü, imtiyazlar elde etti, bağlayıcı sözler aldı. İsrail’in Fırat’ın doğusuyla ilgili beklentilerini görmezden gelmediğini İsrail’e ispat etti. PYG/SDG’nin Rusya/Rejim kucağına oturmasını engelledi. Sonuçta ABD ilk önce bağımsız, sonra müşterek devriyeler ve eğitim programlarıyla Türkiye’yi yaklaşık 9 aydır oyalıyor. ABD’nin kararsızlık güncesinde etki üretemeyince de, buraya doğru gitmesi gayet normal ve artık yeni bir şeyler yapmak zamanı...”

Ağar, Fırat’ın doğusuna yönelik harekâtın zamanlamasıyla ilgili soruya ise şöyle cevap verdi;

“Sonuçta harekât seçeneği, kendi başına bağımsız bir süreç değil. İdlib’le, Rusya ile ilişkilerle, seçimle, ekonomiyle ilgili bir süreç. Bir diğer tarafıyla da ABD’nin Suriye ve Irak stratejisiyle ilgili bir süreç. Arada bir değil, sıklıkla İsrail’e, İran’a, Kıta Avrupa’sına ve Körfez’e konuyla ilgili bakmak gerekiyor. Diğer etnik, mezhebî, meşrebî ve ideolojik yapı ve radikalleri de unutmamak gerekiyor. Ötesi küresel bir gerginlik ve soğuk savaş rüzgârları var. Bunların birleşimi olarak ortaya çıkan bir durumdan bahsediyoruz. Fırat’ın doğusuna yapılacak haraket ve olası diğer etkilerle ilgili ortada böyle bir denklem var.”

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un; Rusların ‘güvenli bölge’de rol alabileceğine dair açıklamasını da değerlendiren Ağar, şu yorumda bulundu;

“ABD-Türkiye-Rusya’nın ‘İdlib/Güvenli Bölge’ işbirliğiyle Suriye kör düğümünün nihayet çözülmesi, terörle ve terör örgütleriyle gerçekçi ve kalıcı mücadele, Suriye’nin üniter yapısının devamlılığı, Suriye’de siyasî çözüm, Suriye’nin yeniden inşâı ve küresel gerilimin düşmesi adına bir ümit ışığı olabilir. Türkiye, Fırat’ın doğusuyla batısı arasında, ABD ile Rusya ekseninde neden bir köprü olmasın?”

Abdullah Ağar, Mısır Şarm el Şeyh’te düzenlenen AB-Arap Birliği toplantısına da dikkat çekerken, toplantıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı;

“Şarm el Şeyh’teki Arap Birliği ve AB ülkeleri arasındaki zirve oldukça ilgi çekiciydi. Hele hele Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt’in; “İran ve Türkiye’nin faaliyetleri bölgedeki krizleri körüklüyor” mealindeki iddiası, çok daha ilgi çekiciydi. Bu açıklama, temelde İran’la Türkiye’yi aynı eksene oturtmak isteyen ve karşısında ‘ABD-İsrail-AB destekli’ Arap etnik ve mezhep içi ideolojik bir eksen oluşturma çabası olarak okunabilir.”


Baran Dergisi 633. Sayı