Koronavirüs salgınıyla birlikte artık dünyanın eski dünya olmayacağı hususunda birtakım görüş ve düşünceler dile getiriliyor. Devlet çapında tedbirler dışında toplumumuzun hayat tarzında bundan sonra ne gibi değişimler yaşanabilir?
Ben de bu görüşteyim… Güçlü ve merkezi devlet geleneği olan yerlerde virüsle mücadelenin çok daha etkin olduğu görülüyor. Mesela Çin. Yine Almanya da örnek. Bakmayın, Almanya’nın federal yapısına, orada da güçlü bir merkezi yapı var. O yapının politikalarının dışına hiçbir eyalet çıkamaz. Çok katıdır. Yani birincisi, bu tür tehditlerle mücadele için güçlü, merkezi yapılara ihtiyaç var. İtalya daha gevşek bir devlet modelini temsil ediyor ve oradaki durum ortada. İkinci olarak, sistemlerin sorgulanması söz konusu. Dünyada hakim olan sistem, kapitalizm. Bu sistem yüzyılı aşkın bir süredir sermayeye, kâr hırsına yatırım yaptı. Sağlık sisteminde bile bunu geliştirdi. Ama bakın o sistem çöktü. Devlet müdahalesi olmadan bu musibetle uğraşmak mümkün değil. Kamucu sağlık modelinin konuşulacağı bir döneme gireceğiz. Bu da önemli… Ayrıca Kovid-19 ekonomilere çok ciddi zarar verdi, vermeye de devam edecek. Üretim aksadı, hatta bazı bölgelerde durma noktasına geldi. Bu sürecin sonunda en az hasar alan devlet, sonraki sürece daha avantajlı başlayacaktır. Bu da doğal olarak hangi devletler güçlü çıktıysa dünyanın yönünün o tarafa döneceği anlamı taşır. Türkiye de bu süreci okuyor ve elinden geleni yapmaya çalışıyor.

Kovid-19’a karşı Türkiye’de verilen sağlık hizmetlerinde personel yeterliliğini tartışmaya açan birtakım çevreler, KHK uygulaması sonucu kamudan atılan FETÖ ve PKK iltisaklı kişilerin yeniden kamu kadrolarına alınması için propaganda faaliyetine geçti. Bu hususta neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye, kontrol ettiği coğrafyanın önemi nedeniyle sürekli olarak düşük veya orta yoğunluklu tehditler ile iç düşmanlarla boğuşmuştur. FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C ve bilimum terör örgütleri bunlardan bazıları. Başka hiçbir ülkede bu kadar yoğun terör yapılanmasını bulamazsınız. FETÖ, terör ayağının yanında, casusluk ve yıkım da gerçekleştirmek üzerine örgütlü bir yapı. 15 Temmuz’dan sonra devlette başlayan temizlik belli bir aşamaya geldi. Ancak hâlâ bu alçak yapılanmanın kripto unsurlarının devletin içinde olduğuna dair bazı ciddi iddialar gündemde. Bunlar varken, bir de KHK ile kamudan uzaklaştırılmış insanların yeniden kamuya alınmasını savunmak, açık söylemek gerekirse Korona musibetini fırsat bilip FETÖ ile mücadele surunda gedik açma amacını taşımaktadır. Elbette KHK ile atılıp, yargıda aklanan varsa, yeniden istihdam edilmelidir. “Devlet bu konuda farklı görev yerleri belirleme tasarrufunu kullanabilir” şartıyla buna hiçbir itirazımız yok. Ancak KHK ile ilgili başvurulara baktığımızda çok ama çok azının örgütle veya örgütlerle iltisak noktasında kesin bir bulgusunun olmadığı ortaya çıkmıştır. Yani KHK meselesi birilerin abarttığı gibi çok fazla hak ihlali boyutunda değil. Devlet, burada vatanı, milleti ve kendini koruma refleksiyle hareket etmiştir. Geçmişte sağlık hizmetlerinde ettikleri Hipokrat yeminine değil, Pensilvanya’daki şeytana ettikleri yemine bağlı kalan FETÖ’cü sağlıkçıları görmüşken böyle bir alım, hem FETÖ ile mücadeleyi çok olumsuz etkiler hem de bu örgüte büyük moral verir. Bu nedenle çok dikkatli olmak gerekir.

Sizce Sağlık bakanlığının koronavirüse karşı başlattığı tedbir ve sağlık hizmetleri farklı ülkelerdeki hizmetlerle karşılaştırıldığında, şu aşamada nasıl bir tablo sözkonusu?
İlk vakadan bu yana Türkiye adım adım tedbirlerini arttırdı. İlk vakanın görülmesinin ardından da daha sıkı tedbirler almaya başladı. Süreç dinamik bir süreç. Çin’in aldığı tedbirler devlet yapısı, buna bağlı olarak halkın disiplini ile paralel olarak halkın evlerine çekilmesi ile yavaşladı. Zaten engellenemeyen, tedavisi olmayan bir virüs olmasından dolayı, bu politikadaki amaç, mümkün olan az sayıda enfekte hasta ile süreci atlatıp, adım adım hasta sayısını azaltmaktı. Bunda başarılı olmuş görünüyor. İtalya’da ise tam tersine insanlar sokakta devam etti. Şimdi İtalya’nın durumu ortada. Görüldüğü kadarı ile Türkiye’de yetkililer enfekte sayısını mümkün olduğunca az tutmak için evlerinizde kalın çağrıları yapıyor. Ancak maalesef yüzde 100 buna uyulmuş değil. Bunda devletin değil, maalesef toplumun eksiği öne çıkıyor. Aktardığımız gibi süreç dinamik. Ben adımların ilerleyen dönemde daha da sıkılaşacağını düşünüyorum. Çünkü bunu Nisan ayında atlatabilmenin tek yolu, evlerimizde kalmamız. Yoksa süreç uzayacak.


Baran Dergisi 689.Sayı