Araştırmacı Eyüp Kılıç 31 Mart yerel seçimleri öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeleri BARAN için değerlendirdi.

31 Mart seçimlerinin yerel seçimden çok genel seçim atmosferinde geçtiğini belirten Kılıç, 24 Haziran seçimlerinde ilk defa gerçekleşen ittifaklar neticesi gelinen noktada dikkat çeken hususun İyi Parti’ye CHP’nin yaptığı suni teneffüs olduğunu söyledi. “Buradaki amacın tamamen iki parti arasında güven esasına dayanan bir anlaşmalı ittifak yerine bir “üst akıl”ın isteği ile kurulmuş zoraki bir ittifak olduğunu düşünüyorum.” diyen Kılıç, şöyle konuştu;

“Amaç; yavaş yavaş iki partili bir düzene doğru ilerleyen ülke siyasetinde sağ seçmene, sol bloğa oy verme alışkanlığının kazandırılmasıydı. Bunu da büyük ölçüde başardılar diyebiliriz. Bakınız; ülkenin birçok noktasında henüz 1-2 yıl öncesine kadar ‘asla sol bir partiye ve adaya oy vermem’ diyebilen milliyetçi, muhafazakâr birçok (çeşitli nedenlerle İyi Parti saflarına geçmiş) seçmenin CHP adaylarına oy verdiğini gördük. Tersi de oldu tabiî ki; CHP seçmenleri de çeşitli noktalarda İyi Parti adaylarına oy verdi. Ancak bu ikinci durumda bir gariplik yok. Bu durumu “Gezi Süreci” sonrası 2014 yerel seçimlerinde de görmüştük. Türkiye’nin birçok yerinde AK Parti adayının karşısındaki en güçlü adaya oy verilmişti.”

Bloklar İçi ve Arası Senaryolar...
“Gelinen nokta uzun zamandır planlanan/hedeflenen bir noktadır dersem yanılmış olmayız sanırım. Bölgesel plânlar dâhilinde uzun süredir tavizler vermesi beklenen Türkiye’ye yapılan saldırılardan sonuç alamayan hatta bu saldırılarda yıllardır yeşerip büyüttüğü bir ihanet şebekesini kaybedenler, B plânları olan “postmodern” işgal sürecini devreye aldılar ve çareyi kukla bir hükümet kurmakta buldular. Senaryo tam olarak şudur; sağ blok içerisinde “mevcut” sol blok ile kayıtsız şekilde ittifak kurabilecek “devşirilmişler” aramak. Böylece sol blok ile koalisyon kurarak halkın tamamının kendisini iktidarda hissetmesini sağlayarak alınacak kararların, verilecek tavizlerin çok da sorgulanmamasını sağlamak. Bu, aslında 7 Haziran sonrası koalisyon görüşmeleri sürecinde de denenmişti. Ancak Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade ile bertaraf edilmişti. Açık konuşayım; yaşanan azil süreci de bence bunun sonucuydu.”

“Taraftar Refleksiyle Oy Verildi”
“Şimdi yeni dönemde bu algısal inşanın meyvelerini toplamak için adımlar gelecektir. Yerel seçim sonuçlarının ülkeyi getirdiği toplumsal algı noktası sahnelenen yeni piyeslerle, çeşitli bahanelerde oluşturulacak yeni ekonomik yaptırımlarla desteklenmek istenecektir. Acı olan şu ki; insanların bu algısal plân içerisinde adım adım inşa edilen toplumsal bloklar noktasında adeta gözlerine perde inerek düşünmeden “taraftar refleksleri” veriyor olması... “Taraftar refleksi” ifadesini özellikle kullanıyorum; zira tam tabir bu olmalı. Anlattığımız süreç neticesinde oluşturulan toplumsal bloklar birilerinin istediği istikamette hareket ediyor. Örnek vermek gerekirse; ülkenin birçok noktasında 24 Haziran’da Cumhurbaşkanımızın karşısında aday olan Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş ve Temel Karamollaoğlu’nun aldığı oyların toplamının “Millet İttifakı” adaylarının oy oranına hemen hemen eşit olduğunu görebiliyoruz. Yani hemen hemen kimse adaya, projelere veya potansiyel hizmete bakmamış! Taraftar refleksi ile hareket etmiş.”

Söyleşi: Cumali Dalkılıç

Baran Dergisi 641. Sayı