Şahımerdan Sarı’ya 28 Şubat sürecinde “terör örgütü yöneticisi” iddiasıyla dava açıldı. Kendisini yargılayanların FETÖ bağlantılı olduğu ortaya çıktığı hâlde, 1997-2007 arasında hapis yattı. Çıktıktan sonra FETÖ’nün iç yüzü hakkında konuşmaya devam etti. Erbil’e gitti, tekrar yakalanıp 3,5 sene hapsedildi. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye iade edilen Şahımerdan Sarı şu anda Silivri Cezaevi’nde... 28 Şubat mazlumlarından Şahımerdan Sarı’nın zulüm hikâyesini, talebesi ve TÜGİYAD Başkanı Hacı Ali Doğan’a sorduk!...
 
İlk önce sizi tanıyabilir miyiz?
Aslen Şahımerdan Sarı Hoca’nın memleketi olan Adıyaman Besni’liyim. 1975 Adana doğumluyum. Ortaokul ve liseyi Adana’da okudum, üniversiteyi yarıda bıraktım. Ticarete atıldım, başarısız oldum, sonra askere gittim. Askerden gelince tekrar ticarete atıldım. Şu anda e-ticaret ve internet medyası alanında çalışmalarım var. Yerel ve ulusal çapta yayın yapan internet haber sitelerine danışmanlık yapıyorum. Bir ara İslahhaber.Net sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptık. Halen Adanagundemi.com ve Islammedya.com adında iki ayrı haber sitemiz var, orada da habercilik yapıyoruz. İnternet medyası maalesef basın meslek kuruluşu olarak hak ettiği konumda değil. Sadece suça konu olan bir şüphe olduğunda gazeteci olarak değerlendiriliyorsunuz. Böyle bir çelişki var. İnternet Medyası sektöründeki bazı sorunlarla ilgilenmek maksadı ile kurulan ve kısa adı TÜGİYAD olan Tüm Gazeteciler, İnternet Medyası, Yazarlar ve Yayıncılar Derneği’nin de başkanlığını yürütüyorum.. Öte yandan Asım’ın Nesli adında bir derneğimiz daha var. Orada da Gençlerle ilgilenmeye gayret ediyoruz. Özellikle madde bağımlılığı riski altındaki gençlerle alâkalı çalışmalar yapıyoruz. Elimizden geldiğince hayra vesile olacak her işin yanında olmaya gayret ediyoruz. Kurumsal olarak çalışmalarımız bu şekilde.

28 Şubat’ta zulme ve işkenceye maruz kalan Şahımerdan Sarı Hoca’nın davasını takib ettiniz. Kendisine talebe olmuş biri olarak da yakınındaydınız. Peki, neden hedef olmuştu?
Şahımerdan Hoca öncelikle Müslüman bir nesil yetiştirmeyi idealleştirmişti. 28 Şubat’ı gerçekleştirenler, laik ve Batıcı bir nesil plânlıyordu. Hâl böyle olunca da karşılarındaki hedefleri bir bir ortadan kaldırmak istediler. Öte yandan Şahımerdan Hoca, FETÖ’nün ‘dinler arası diyalog’ projesine karşı geldi. FETÖ’cülerin karşısında aktif bir tavır ortaya koydu. Hoca o zamanlar imam idi. Şahımerdan Hoca’nın tefsir sohbetlerine katılan insanlar, “buraya gelirken engelleniyoruz, kendi hocalarımız sizin yanınıza gelmemizi istemiyor” diye ifade ediyorlardı. Bu tür hâdiseler Gaziantep’te yaşandı. Ehl-i Sünnet düşmanları, Şahımerdan Sarı Hoca’ya iftiralar atarak halk nezdindeki itibarını zedelemeye kalktı. Hoca için “beşinci mezheptendir uzak durun bundan” diyorlardı. Oysa Şahımerdan hoca talebelerine Nurul İzah, Muhtasaru’l Kuduri ve benzeri Hanefi ilmihallerden dersler yapıyordu. Fıkhî bir mesele hakkında da Feteva-i Hindiyye ve İbni Abidin gibi temel fıkıh kaynaklarından nakiller yapardı. Şahımerdan Hoca’ya kasıtlı olarak, “bunlar beşinci mezhep, bunlardan uzak durun, bunlar Ehl-i Sünnet düşmanıdır” gibi söylemlerle iftiralar attılar. İftiraları karşılık bulmayınca da bu kez kendisine kumpas kurup sesini kısmak istediler.


Şahımerdan Sarı Türkiye'ye iade edildikten sonra Silivri Cezaevi'ne nakledildi

Nasıl bir kumpas bu?
Evet. Çeşitli entrikalara muhatap kaldı Şahımerdan Hoca. FETÖ mensubu kişiler, tuzaklarıyla Şahımerdan Hoca’yı yıldıramayınca, Gaziantep’te bir yer bombalandı. Bombalanan yer Gaziantep kitap fuarında İncil satan bir nokta idi. Olay anında fuarda gezen bir grup genci gözaltına alıyorlar ve “bu işi siz yaptınız” diyorlar. Gençlere işkence yapıyorlar ve “kimin talebesi oluyorsunuz” diye bir sual yöneltiyorlar. İşkence neticesinde Şahımerdan Sarı Hoca’nın ismini alıyorlar gençlerden. Sonra ver elini hocanın yanına... Hocayı da gözaltına alıyorlar, çevresindekilere ve kendisine işkence yapıyorlar. Hoca o zamanlarda, çeşitli aralıklarla önce “Durum”, ardından “Sahabe” ve son olarak da “Vasat” adlı dergilerde yazılar yazıyordu. Vasat Dergisi, “İfrat ve Tefritten azade orta yolu takib eden, dengeli ve adil bir tutum” mânâsındaki Kur’anî bir kavramı önceliyor ve yayınlarında bu hassasiyeti gözetiyordu. Ehl-i Sünnet çizgisini dilinin ve kaleminin yettiğince ortaya koyma gayretinde bir dergi idi.

FETÖ’cü polisler ve 28 Şubat’ta aktif rol oynayan darbeciler hocaya kurdukları kumpası bu dergi ekseninde kurguluyorlar ve uydurdukları örgüte de “VASAT” adını takıyorlar. Fuar alanındaki hâdiseyi Şahımerdan Hoca’ya yıkmaya çalışıyorlar. Ben o günlerde FETÖ ve Ergenekon’un birlikte hareket ettiklerini düşünüyorum. Kanaatimce ortak bir istihbarat faaliyeti vardı. O süreçte Bosna'daki müslümanlara da zulmediliyordu, biz de meydanlarda protesto eylemleri basın açıklamaları mitingler vs. yapıyor veya katılım sağlıyorduk. Şahımerdan Hoca, “evladım bu işlere pek fazla tutulmayın, Ümmet’in holigana değil âlime ihtiyacı var. İlim öğrenin, küfür en çok ilim ehlinden korkar. Zalime cevab vermenin en güzel yolu mücahid yetiştiren âlimler yetiştirmektir.” derdi. O, Türkiye’deki sahih ilmî faaliyetlerin cihad ibadetine denk olduğunu savunuyordu. Böyle bir insana atılan iftiraya bakar mısınız?

O dönemin basını hâdiseyi nasıl yansıttı?
“Vasat silahlı terör örgütü lideri Şahımerdan Sarı yakalandı” diye manşetler atıldı. Klasik 28 Şubat brifingli medyası. Hoca yanında çakı dahî taşımazdı. Çok ehemmiyetli bir ayrıntı: Tanıkların aktardıklarına göre Şahımerdan Hoca’yla alâkalı olan iddianamede “Şahımerdan Sarı fuar alanındaki bombalamadan haberdar değildi, fakat isteseydi engel olabilirdi” diye komik ifadeler varmış. Bu nasıl bir mantık? Bunun yüzünden bir insanın on yıl yatması zulüm değil midir? Davayı takip edenlerin beyanına göre iddianame dosyasına bakan bir savcı hocanın beraat etmesini istiyor. Hâkim tam beraat kararı verecekken, birtakım şahıslar geliyor. Bir şeyler fısıldıyorlar hâkimin kulağına. Sonra beraat hükmü tam çıkacakken, mahkûmiyet veriliyor. Bu açık bir hukuk cinayetidir. Dahası Şahımerdan hoca 2007 yılında cezaevinden çıkıyor ve evine yerleşiyor. Ancak bir takım FETÖ unsurları yine boş durmuyor. Cezaevinden çıkan bir âlim zatın yanına ilim ehli insanlar ziyarete gelmez mi? Akrabaların, talebelerin ziyaretleri olmuş “örgütsel faaliyet!” 2007’de hoca cezaevinden çıkıyor, 2009’a kadar sözde delil topluyorlar. “Örgüt yeniden canlanıyor” iddiasını ortaya atıyorlar. Neymiş hocanın evine fazla gelip giden oluyormuş, dernekte konuşmalar yapıyormuş. Pikniğe gidiyormuş vs. Yahu bu adam hoca! Hiç mi sosyal hayatı olmayacak, hiç mi insan içine çıkmayacak?

Şahımerdan Sarı Hoca’yı yargılayanlardan bazılarının FETÖ bağlantılı olduğu meydana çıktı.
Tabiî. MİT tırlarını durduran savcılardan bir tanesi Şahımerdan Sarı Hoca hakkında iddianame hazırlamış. Dosyalarda bu savcının ismi var, Şahımerdan Sarı Hoca’nın ailesi karşı dava açacak. Hocanın iki çocuğu 4,5 yıl ceza aldı. Sebeb “babacığım bir emrin var mı” diye sormaları. Bir arkadaş diğer arkadaşına dahî telefonu kapatırken, “kardeş bir emrin, bir isteğin var mı” diye sorar. Bu adab-ı muaşerettir. Sonra mahkûmiyet kararı çıkıyor, hoca da yurtdışına hicret kararı alıyor. Kuzey Irak’a gidiyor. İki çocuğu da babalarına “bir emrin var mı?” sözlerinin örgütsel hiyerarşi olduğu iddiası ile örgüt üyeliğinden cezaevine giriyor... Şahımerdan Hoca bir süre Kuzey Irak’ta normal yaşamını sürdürürken. 17/25 Aralık sonrasında A Haber’de bir programa katılıyor ve FETÖ’nün gerçek yüzünü ilmî delillerle deşifre ediyor. Hatta Fethullah Gülen’e Müslüman bile denilemeyeceğini ifade ediyor. Ancak Hoca bu sözünün bedelini kendisine “DAİŞ’ci” iftirası atılarak ve gözaltına alınarak ödüyor. Türkiye hükümeti maalesef FETÖ’nün Hocaya yönelik yıpratma girişimlerine sessiz kalıyor. Şahımerdan Sarı Hoca, 3,5 yıl Erbil’de haksız bir şekilde cezaevinde tutuluyor. Ardından ailesini isteği ile Türkiye’ye iadesi geçtiğimiz günlerde oldu. Önce Metris Cezaevi’ne daha sonra bir kısım FETÖ’cünün de bulunduğu Silivri Cezaevi’ne gönderildi.

Hoca hakkında yapılan en son yargılamada ortak kanaat ve beklenti yerel mahkemenin hukuka aykırı mahkûmiyet kararının Yargıtay’dan döneceği şeklinde idi. Ancak maalesef FETÖ burada etkin olduğundan yüzde yüz bozma beklenen Yargıtay’dan onama kararı çıkıyor. Yargılayan hâkimlerden dördü hocanın aleyhine karar veriyor, biri de “böyle yargı olmaz, bu Türk hukuk tarihine sürülmüş kara lekedir” anlamında bir şerh koyarak karara itiraz ediyor. Bu dört hâkimin de FETÖ’cü olduğu bugünlerde ortaya çıktı. Yeniden yargılanma için tüm hazırlıklar yapılıyor. Umuyoruz ki dört hâkim de duruşmaya getirilecek ve hakikat ortaya çıkacak. 


Baran Dergisi 580. Sayı